1422 yıldır Müslümanları uyaran hitap

1422 yıldır Müslümanları uyaran hitap
Birbirimizin kanını döktük, insanlıktan çıktık haram kılındığı halde. Konuşmamız engellendiği için silaha sarıldık. Aslında dünya hiçbir zaman modern zamanlardaki kadar kitlesel tahribat ve kıyım yaşamamıştı.

PEYGAMBERİMİZ 120 BİN SAHABEYE BURADA SESLENDİ

Peygamberimizin 8 Mart 632'de bir Cuma günü sadık yol arkadaşı olan devesi Kusva'nın üzerinde irad ettiği hutbeyi dinleyen yaklaşık 150 bin kişinin arasında sayalım kendimizi. Gözümüzü kapatıp sesi sıcağı manevi atmosferi sözlerin masum ve mukaddes kar taneleri gibi melekler tarafından indirilişini hayal edelim. Bu konuşma maddeler halinde sıralanmış bir beyanname olmayıp varlığın özüdür. "Ey İnsanlar! Sözümü iyi dinleyin" diye başlar ve ilk söz şöyle: "Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz(Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur." İnsanlık onuru dediğimiz şeyin aslı esası budur. Bir insanın ölümü bu yüzden bütün insanlığın ölümüne eş tutulur. Bir insanı kurtaran da bütün insanlığı kurtarmış olur.

"Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O sizi yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyin ve birbirinizin boynunu vurmayın." Yaratıcıyı asla göz ardı etmeyerek her türlü seküler deklarasyondan ayrılır hutbe. Çünkü insanı aklı ve bedeniyle bütünlük içinde Rabbine bağlar.

Modernizm çözüm olmadı

1948'de nice acı tecrübelerden ve II. Dünya Savaşı afetinden sonra Paris'te kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insanlar, kültürler, coğrafyalar arasındaki ayrımcılığı da üstünlük iddialarını da bertaraf edemedi ne yazık ki. Çünkü baştan itibaren insan algısı modern insanın savunusu üzerine inşa edildi. İslam dünyasına ve Batı dışı ülkelere yapılan saldırılarda ise işgallerin katliamların zeminini hazırlayan bir silaha evrildi insan hakları eşitlik demokrasi gibi kavramlar. Ekim 2011'de Afganistan'a dünyanın en ağır saldırısı gerçekleşirken zamanın ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın sözleri insani açıdan nasıl bir uçurumun kenarında durduğumuzun kanıtıydı. Neden bu kadar aşırı bombalıyorsunuz bu dünyanın en yoksul düşmüş insanlarını diye sorulduğunda, "elimizde eski teknolojiyle üretilmiş bombalar çok birikti, yenilerini istifleyecek yer açmak adına bunları tüketmemiz gerekiyor" diye cevap verebiliyordu.

Şu dört şeyi asla yapmayın

Elimizden tutan Veda Hutbesinde gerekli açıklamayı bütün çağlara doğru yönelerek yapıyor Peygamberimiz : "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz. Zina etmeyeceksiniz. Hırsızlık yapmayacaksınız."

Müslüman müslümanın kardeşi

Mısır'da, Suriye'de, Türkiye'de, Afganistan'da, Pakistan'da ırk mezhep statü ve güç farklılıklarından kaynaklanan çatışmalarda kardeşkanı dökenlere vasiyetin altın kelimelerini iletmekte acziyet içinde bir İslam dünyası var maalesef.

"Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman'ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman'a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır."

Elimizden tutan mübarek sözler emeğin kıymetini parlatıyor ve emeksiz kazancı sonsuza dek uzaklaştırıyor bizden.

MESCİD-İ NEMİRE

Peygamberimiz'in 120 bini aşkın sahabeye Veda Hutbesini irad ettiği alanda bugün Nemire Mescidi bulunuyor. Efendimizin veda haccı sırasında küçük bir tepe olan Nemire'de bir çadır kurulmuştu. Ve yine burada Harem sınırının bittiği Urane Vadisi'nde Peygamber Efendimiz (s.a.v) 120 bin sahabeye Veda Hutbesini okuyup öğle ve ikindi namazını Cem-i Takdimle (Birleştirerek) kıldırmış, Vakfe yapmak üzere Arafat'a geçmişti. İşte bu tepe üzerine yapılan mescide Nemire Mescidi denilmiştir.