Abd Dışişleri Bakanına Sert Tepki

Abd Dışişleri Bakanına Sert Tepki
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türk ile şiddeti aynı cümlede kullanmak bir kere ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı'nın ne haddi, ne de harcıdır. Şiddet...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türk ile şiddeti aynı cümlede kullanmak bir kere ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı'nın ne haddi, ne de harcıdır. Şiddet görmek isteyen bu bakan kafasını çevirip Irak'a bakarsa, gözlerini dikip ülkesinin geçmişini okursa bizzat kendisi oluk oluk akan masum kanları, kaba güç furyasını net olarak görecektir" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. FETÖ ile mücadeleye işaret eden Bahçeli, "Kripto damarın kesilip atılması, kılık değiştirmiş, usul ve üslup açısından kendisini emniyete almış FETÖ'nün siyasi ayağının darmadağın edilmesi artık milli bir seferberlik ruhuyla ele alınmalıdır. Türkiye FETÖ operasyonlarından dolayı diken üstündeyken, hayat normale dönmemişken, olağan şartlara daha ulaşılmamışken mücadeleyi sekteye uğratacak her adım Türkiye düşmanlarına hizmetle bir ve aynı olacaktır. Hükümete diyorum ki, çaycıyı çorbacıyı bırakın; yılana çıyana bakın. Zahire değil zehre odaklanın. Zarfa değil mazrufa dikkat kesilin. Kapıcıyı odacıyı, memuru işçiyi, onu bunu değil; 15 Temmuz'un kurgusunu, saldırı planlamasını yapan sözde akıl ve akil hocalarını yakalayın. Suçlu-suçsuz tasnifi tam ve eksiksiz yapılmazsa, kim mağdur, kim mahkum ayrımı adalet ölçülerinde gerçekleşmezse, üstelik FETÖ çuvalına önüne gelen atılırsa, bilinsin ki, ihanet alttan alta beslenecek, büyüyecek, ilk fırsatta harekete geçmek üzere bilenecektir" ifadelerini kullandı.

Bahçeli, "Vatan kavrulmuş, millet kavrulmuş, devlet kavrulmuş; ama kavurmacılar aklanıyor, baklavacılar adaletten kaçırılıyorsa ortada kesinlikle çözülmesi gereken bir sorun var demektir. Himmet dediler; terör örgütüne para topladılar. Hidayet dediler; FETÖ'ye kan verdiler, can aşıladılar, beden oldular. Haram kursaklarından Maklube geçti, fitnenin ışığında şakirtler yetişti; ama gizli gizli haçlı taburuna yazıldıklarını saklayamadılar. Beleşe konup, birliğimizi dinamitlediler. Haraç kesip, milli haysiyete hançer salladılar. Devletin her kademesine sızıp iç savaş ve parçalanmanın şartlarını hazırladılar. Bunlar imanlı görünüp imansızlığın kitabını yazan, itikatlı görünüp iffetsizliğe kucak açan, vaiz geçinip vandallara bile taş çıkartan, mumdan kanatlarıyla millet güneşine meydan okuyacak kadar aklını ve şuurunu kaybetmiş Fethullahçı Terör Örgütünün batıl uşaklarıdır. Bunların hakkından hukuken gelmek vaciptir. FETÖ'nün içinde kim varsa, yakasından tutmak, yediğini içtiğini burnundan fitil fitil getirmek Türk devletinin şeref ve tarihi görevidir. Hatırlıymış, tanınıyormuş, arkası kaviymiş, sırtı pekmiş; bırakınız bu safsataları, geçiniz bu bayat taktikleri. Haine merhamet mazluma ihanettir. Caniye hoşgörü masumiyete karşı işlenmiş cinayettir. Ve de gereği yapılmalıdır" dedi.

"PENSİLVANYALI BARBARIN ŞER OYUNU VE KİRLİ OYUNCULARI VARMIŞ; KAÇ YAZAR"

"Üzerimize tankla, topla, bombayla, uçakla, helikopterle saldıran Türkiye düşmanlarına acınırsa, çok geçmez, fazla sürmez, acınacak hale aziz Türk milleti düşer, düşmesi de mukadderdir" diyen Bahçeli, "Pensilvanyalı barbarın şer oyunu ve kirli oyuncuları varmış; kaç yazar. Destekçileri arasında batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar birçok ülke varmış; ne çıkar. ABD arkalıyor, ağırdan alıyor, yedirip içiriyor, Almanya FETÖ'cülerin iltica talebini kabul ediyormuş; ne fark eder. Zalimleri iman dolu kalplerin maneviyatı, gücünü ve ilhamını ecdadımızdan alan kahraman Türk neslinin ateşe bile kök söktüren kuvvetli nefesi yerle bir etmeye kafidir. Türk milletinin gücü ve kudreti alayını birden karşılamaya, hepsini birden göğüslemeye, müstevlilerden münafık kafilesine kadar topundan hesap sormaya Allah'ın izniyle yetecektir" açıklamasında bulundu.

ABD'NİN YPG'YE YAPTIĞI AĞIR SİLAH YARDIMI

ABD yönetiminin terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan YPG'ye yönelik ağır silah yardımını 9 Mayıs günü yayınlanan Başkanlık kararnamesi ile resmileştirdiğini hatırlatan Bahçeli, "Bu kararın ana gerekçesi olarak Rakka'ya yönelik yapılması gündemde olan askeri operasyon gösterilmişti. Aylardan bu yana Türkiye'yi oyalayan ABD yönetimi, ülkemizin samimi çağrılarına kulak asmamış ve bir terör örgütü ile yol yürümeye karar vermiştir. Ne var ki IŞİD gibi vahşi bir terör örgütüne karşı, bir başka vahşi terör örgütü olan PKK/YGP'nin silahlandırılması aklın inkarı olduğu kadar iyi niyet ihlalidir. Obama döneminden miras kalan IŞİD bahanesiyle, PKK/PYD'yi koruma ve güçlendirme planı hala tedavüldedir. Suriye krizini açmaza sürükleyen ana nedenlerden birisi de bu meselenin kendisidir. Terörün iyisi ya da kötüsünün olmadığı söyleyegeldiğimiz bir hakikattir. Terörist her yerde teröristtir. Bir terör örgütünün, bir başka terör örgütü ile ortadan kaldırılma çabaları sorunları çözmeyecek, tam tersine daha da büyütecektir" şeklinde konuştu.

"Hangi terör örgütü olursa olsun, bunlara verilen destek ve yardımların bir zaman sonra daha ciddi sorunlara yol açtığı ve açacağı unutulmamalıdır" diyen Bahçeli, "Bu çerçevede Afganistan örneğinin ne anlama geldiğini en iyi bilmesi gereken ülke ABD'dir. Afganistan'da silahlandırılan terör gruplarının bir süre sonra ABD'yi nasıl hedef aldığını, nasıl kana buladığını, devasa binaları hangi yollarla vurduğunu 11 Eylül dolayısıyla hepimiz biliyoruz. Bugün Afganistan merkezli terör oluşumlarından bahsediyorsak öncelikle geçmişe bakmalı ve ABD yönetiminin hata ve yanlışlarını gözden uzak tutmamalıyız. Aralarında ileri nesil füze ve zırhlı araç sistemlerinin de bulunduğu silahları YPG'ye verilmesinin sorumlu devlet anlayışı ile izah edilecek bir yanı yoktur. Dahası ABD yönetimi açıkça Türkiye gibi önemli bir müttefikine karşı büyük bir saygısızlık ve husumet örneği sergilemiştir. ABD'nin bu tavır ve tercihinin Türkiye nazarında sorgulanması gayet tabiidir. Ve de hakkıdır. Meselenin özünde ABD yönetiminin PKK/YPG'yi silahlandırma kararı alması sürpriz değildir. Benzer şekilde YPG'nin silahlandırılması bahsi de yeni bir konu olarak görülmemelidir. Suriye krizi başladığı günden beri bu terör örgütünü silahlandıran da, Suriye'nin kuzeyinde Türkmen ve Arap nüfusunu yerlerinden zorla çıkaran PKK/PYD'ye göz yuman da Washington yönetimidir. Bu konuda Moskova da suç ortağıdır. Diğer yandan Suriye'de PKK/PYD'nin sözde kanton ilanlarının ABD'nin onay sürecinden geçmediğini düşünmek için saf olmak yeterlidir. Bunların hepsini şimdiye kadar yaşadık ve gördük. Anlaşılan ve ortaya çıkan gerçek odur ki, Washington'da PKK'yla iş tutan ve sözde Kürdistan hayalini taşıyan karanlık lobiler, silah baronları, gizli örgütlenmeler, düşman çevreler boş durmamaktadır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti esnasında Türk güvenlik görevlilerine kaba, sert, saldırgan ve saygısız muamelelerin hiçbir vatan evladının gözünden kaçmadığını belirten Bahçeli, "ABD makamlarının sırasıyla alması gereken tedbirleri her seviyede ihmal etmesi sonucunda güvenlik zaafları ortaya çıkmıştır. Bu durum bizzat Dışişleri Bakanlığımız tarafından ikazla dile getirilmiştir. Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği önünde gösteri yapmaya kalkan terör örgütü yandaşlarıyla Türk koruma heyeti arasında çıkan kavga her açıdan, bütün yönleriyle ve titizlikle incelenmelidir. ABD Dışişleri Bakanı'nın Türk şiddetinden bahsetmesi, bunun basit şekilde kabul edilmeyeceğini ileri sürmesi diplomatik nezaket ve teamülleri hiçe sayan yanlı, maksatlı ve çürük bir iddiadır. Türk ile şiddeti aynı cümlede kullanmak bir kere ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı'nın ne haddi, ne de harcıdır. Şiddet görmek isteyen bu bakan kafasını çevirip Irak'a bakarsa, gözlerini dikip ülkesinin geçmişini okursa bizzat kendisi oluk oluk akan masum kanları, kaba güç furyasını net olarak görecektir. Şiddetin ağır sonuçlarını gerçekten merak ediyorsa Afganistan'dan Suriye'ye, Bosna'dan Afrika'ya kadar tur atması da ilave tavsiyemizdir. ABD'li Bakan; bölücülerin, terör yandaşlarının ve bunlara mevzi olan yandan çarklı bir avuç kendini bilmezin yaptıklarını görmüyor; Washington'daki Türk Büyükelçiliğinde yaşananlardan dehşete düştüklerini söylüyor. Kime? Elbette ABD Büyükelçimize. Dehşete düşmesi gereken ABD Dışişleri Bakanı değil, küresel cinayet ve melanet döngüsünün mimarları tarafından zincire vurulan koskoca İslam alemidir. Dehşete düşmesi gereken Deccal havarileri değil; derin istihbarat oyunlarıyla kurulup sonra da kiralık katil olarak kullanılan El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab, PKK-YPG-IŞİD eliyle suikasta uğrayan geniş bir coğrafya ve medeniyet kümesidir" diye konuştu.

TRUMP'IN İLK YURT DIŞI ZİYARETİNİ SUUDİ ARABİSTAN'A YAPMASI

Bahçeli, konuşmasında şunları kaydetti:

"ABD Başkanı'nın göreve gelmesinin ardından çıktığı ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yapması, buradan Müslüman dünyasına ortaklık önerisinde bulunması ilk bakışta iyimserlikle karşılansa da, inandırıcılığı zayıftır. Trump'ın, Arap İslam-Amerikan Zirvesinde yaptığı konuşmada İslami aşırılarla mücadele konusunda ortaklık teklifinde bulunması da tutarsız ve temelsizdir. Zira kast ettiği İslami aşırılık İslam değildir, İslam olan ise aşırı olmayacaktır. Washington'dan İslam'a baktığında terör, şiddet, dehşet ve yıkım görenler, bize göre ya bakan kör, ya da bakmayan kötürümdür. İslam barış dinidir. Şüphesiz ki, Allah nezdinde din ancak İslam'dır. Terör örgütlerini İslamla ilişkilendirmek art niyetlilik değilse, mutlaka su katılmamış cehalettir. ABD'li bakan ya şiddetin ne anlama geldiğini girdiği kan banyosundan dolayı unutmuş, ya da Türk kime nedir onun farkına varamamıştır. Türk şiddet değil, tarihe şan bırakmış şuurdur. Türk şiddet değil, asırların kovuğundan pırıl pırıl parlayan şeref nişanesidir. ABD'li bakan bunu istese de anlayamaz, anlasa da itiraf edemez."

"Bizim geçmişimizde vahşi batı değil, herkesi kucaklayan şefkat, adalet ve merhamet vardır" diyen Bahçeli, "Bizim geçmişimizde posta arabasının önünü kesenler, tren soyguncuları, at hırsızları, altına hücum adı altında yağmaya girişen, milyonlarca Kızılderili'nin kanına giren acımasızlık değil, kısaca asalet, ahlak, soylu millet ruhu vardır. Ve insanlık vicdanı buna şahittir.Washington Büyükelçiliği önünde Türk düşmanlarının provokasyonlarını, şiddetli tahriklerini sümen altı edip Türkiye'yi suçlamak, bunu da son derece seviyesiz bir şekilde yapmak utanç duyulacak bir savrulma halidir. ABD'deki PKK damarı birden kabarmış, Türk heyetinin resmi ziyaretiyle azgınlaşmış, Beyaz Saray'dan ikmalini tamamlayarak savaş baltalarını ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda Türkiye'nin dün ABD'ye vermiş olduğu sözlü ve yazlı nota haklıdır, hukukidir, doğrudur, azı vardır, ama çoğu asla yoktur. Bu müzik notası değil, Türk milletinin onur müdafaası, Türk devletinin ezelden ebede giden meşru rotasının tebliğidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ABD'nin her fırsatta kötü niyetini gözler önüne seren, itici, incitici, ikiyüzlü, çifte standartçı, dışlayıcı, hezeyan dolu politik tavrını da kınıyor, yazıklar olsun diyoruz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın ABD'deki açıklamasında vurguladığı, "Bölgemizin geleceğinde terör örgütlerine yer yoktur. Özellikle YPG/PYD terör örgütünün hangi ülke tarafından olursa olsun muhatap olarak alınması bu konuda küresel düzeyde verilen mutabakata kesinlikle uygun değildir" sözlerinin yerinde bir değerlendirme olduğunu ifade etti. Türkiye'nin çıkarlarını ve itibarını korumanın milli bir tavır olduğundan hareketle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Türkiye'nin haklı tezlerini muhatabının yüzüne söylemiş olmasından dolayı kutladığını anlatan Bahçeli, "Kendilerine milletimiz adına teşekkür ediyorum. Ayrıca ABD Başkanı Trump ise Türkiye'nin PKK terör örgütü ile verdiği mücadelesini desteklediklerini iddia etmiştir. Türk askerinin kahramanlıklarına ve cesaretine Kore Savaşı'nda tanık olduklarını örnekleriyle anlatmıştır. Türkiye ile ABD ilişkilerini kimsenin yenemeyeceğini söylemiştir. ABD yönetiminin tenakuz içeren duruşunu Trump'ın yaptığı açıklamada görmek mümkündür" dedi.

Bahçeli, "Birincisi PKK terör örgütüne karşı ülkemizin verdiği mücadeleye destek verdiklerini söyleyenlerin bu örgütün Suriye'de sırtını sıvazlamaları trajik ve dramatik bir mizahtır. Açıktır ki ABD yönetimi PYD terör örgütünü PKK'dan ayrı bir oluşummuş gibi göstermeye gayret etmektedir. Halbuki bu bahsi tartışmaya açmaya bile gerek yoktur. Kaldı ki geride bıraktığımız yıl ABD Senato Silahlı Hizmetler Komitesi'nde görev yapan bir senatörün sorusu üzerine, dönemin savunma bakanının PYD ile PKK'nın açık bağını itiraf eden sözleri hafızalardaki tazeliğini korumaktadır. Bu nedenle ABD Başkanının PKK terör örgütü ile mücadelede yanımızda oldukları yönündeki sözlerinin samimiyet derecesi düşük, bir yönüyle de yok gibidir. Şu işe bakınız ki Türkiye'nin müttefiki olduğunu söyleyen ve iki ülke arasındaki ilişkileri kimsenin yenemeyeceğini iddia eden ABD Başkanı, kendileri nazarında da PKK ile bağlantısı olduğunu bildikleri terör gruplarıyla kol kola, koyun koyunadır. Nitekim ABD Başkanının, PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanında olduklarını söylediği sözlerinin üzerinden çok geçmeden IŞİD'le Mücadele Özel Temsilcisi, Ayn El Arap'ta PKK'lı teröristlerle yan yana görüntülenmiştir. Türkiye'nin kırmızı listede aradığı bir terörist, ABD Başkanının Özel Temsilcisinin yanından çıkıyorsa ABD bize daha ne anlatacaktır?" diye sordu.

"TÜRKİYE'NİN TERÖRLE MÜCADELESİNİN KARŞISINDA YER ALMANIN BEDELİ ABD'YE PAHALIYA PATLAYACAKTIR"

ABD yönetiminin güven vermekten uzak olduğunu anlatan Bahçeli, "ABD yönetimi, müttefiklik ilişkisine soğuktur. İki ülke arasındaki tarihi bağları yok sayarak bugün Türkiye'nin terörle mücadelesinin karşısında yer almanın bedeli ABD'ye pahalıya patlayacaktır. 11 Eylül'de ABD'nin yaşadığı terör saldırılarından sonra Türkiye, müttefik gördüğü bu ülkenin terörle mücadelesinde yanında olmuştu. Ülkemiz kendisine yakışanı yapmış ve gerek siyasi, gerekse askeri yönden ABD'ye olan desteğini mümkün olan her seviyede göstermişti. ABD 11 Eylül saldırılarından sonra Türkiye'den hangi yardımı talep etmişse, ülkemiz bu yardımların gereğini yerine getirmişti. Mesele müttefiklik ilişkileriyse şimdiki aşamada ABD yönetiminin Türkiye'den alacağı dersler çoktur. Verebileceği ise hiçbir şey yoktur. Devlet olma şerefini teröristlerle beraber hareket ederek kendi ayaklarının altına alan yine ABD yönetiminin en azından küresel adalet ve vicdana müzahir hareketi en halisane beklentimizdir. Bizim boş laflara karnımız toktur. Bugün yanımızda olan bizimledir. Herkes safını iyi seçmeli, tercihini ona göre yapmalıdır. Türkiye gündelik ve geçici hesaplar uğruna kurban edilemeyecek kadar önemli ve büyük bir ülkedir. Ve Türkiye büyük bir medeniyetin varisi, kıtaların kesiştiği kavşak noktada var olmaya yemin etmiş, bu uğurda her çileyi, her mücadeleyi göze almış güçlü bir devlettir. Biz dost ve müttefik kaybetmek istemeyiz. Ancak ABD tam aksi yönde ısrar ve inat ederse de başı göl ayağı pınar olsun der, önümüze, işimize ve geleceğimize tek yürek halinde bakarız" diye konuştu.

"ERİDİĞİMİZİ SÖYLÜYORLARDI, BİR GÜNDE 41 İLDE KONGRE İLE MİLLİYETÇİLİK VE DEMOKRASİ ŞÖLENİ YAŞATTIK"

Hafta sonu 41 ilde yaptıkları il kongrelerini hatırlatan Bahçeli, "Eridiğimizi söylüyorlardı. Güçten takatten düştüğümüzü anlatıyorlardı. Kayıplarımız olduğunu, zaaf içinde bulunduğumuzu iddia ediyorlardı. Bir günde 41 il kongresi mi olur, nereden çıktı bu, niye şimdi, ne gereği vardı, diye etrafına afra tafrayla soranları duyuyorduk. Oldu mu? Oldu. Başardık mı? Başardık. 41 ilimizde kongrelerimizi yaptık mı? Yaptık. Milliyetçilik ve demokrasinin şölenini 41 vatan köşesinde yaşattık. Türk milletinin ümitsiz olmadığını gösterdik. MHP varsa çarenin bitmediğini, MHP varsa kavruk yüzlerin umutsuzlukla buruşmayacağını, özlemlerin eninde sonunda vuslatla buluşacağını dost da olsa düşman da olsa kanıtladık. Milliyetçi Hareket Partisi'nin teşkilat yapısı diri ve dinamiktir. Kadroları inanmış ve iddialıdır. Mensupları vatan, millet, bayrak aşkıyla anlamlıdır. Biz, gideceğimiz limanı biliyor, fırtınalara karşı uyanık ve tedbirli duruyoruz. Türk milletinin bekası ve yüceltilmesi hedefine, hiçbir tereddüde kapılmadan gönülden bağlıyız" şeklinde konuştu.

Bahçeli, konuşmasında şunları söyledi:

"Bir günde yaptığımız 41 il kongremizle önemli bir sınır geçilmiş kavga ve karışıklık bekleyen, iç kargaşa ve çözülme uman gafiller yine çuvallamış, baltayı bir kez daha taşa vurmuşlardır.Bunlara söyleyecek sözümüz bitmiştir. Sözü zaten Milliyetçi-Ülkücü Hareket söylemiş, bunların ağız ve iftiralarına damgayı vurmuş, kilidi asmıştır. Kongresini yapan il teşkilatlarımızı, seçilen il başkanlarımızı, yönetim kurullarını, üst kurul delegelerini ve bütün dava arkadaşlarımı kutluyorum. Bizde kaybeden yoktur, kazanan Milliyetçi-Ülkücü Harekettir. Milliyetçi Hareket Partisi kendisine yakışanı yapmış ve başarmıştır. Bundan sonra kalan illerimizin kongreleri de peyderpey gerçekleştirilecek, 18 Mart 2018'de 12.Olağan Büyük Kurultayımız muazzam bir katılım, ilgi ve heyecan içinde tamamlanacaktır. Açıkça söylüyorum; Türkiye Cumhuriyeti'nin meşakkatle kazandığı hak edilmiş ve çağdaş bir değer olan demokrasiye sonuna kadar bağlıyız. İnsanın insan olması sıfatından kaynaklanan temel hak ve hürriyetlere saygı duyuyoruz.Herkes için bağlayıcı olan adaleti, düzeni, barışı ve hürriyeti birlikte tesis etmeyi hedefleyen hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Vatandaşlarımızın inançlarını yok saymadan, bir arada kardeşçe yaşamasını temin eden din ve vicdan hürriyetini savunuyoruz. Türkiye'nin aç hürler, tok esirler ülkesi olmaması için ne gerekiyorsa, üzerimize ne düşüyorsa yapacağımızın güvencesini veriyoruz."

Kaynak:IHA