"Allah Nasip Eyledi Yayınladık"

"Allah Nasip Eyledi Yayınladık"
Araştırmacı Yazar İbrahim Sarı, Dünyada ve Türkiye’de bir ilke imza attı. Yazar Sarı'nın 64 ayrı eseri aynı anda yayımlandı.

Araştırmacı Yazar İbrahim Sarı'nın, Operasyon, Gizli Servis, Kanlı Plan ve İsrailin Şifresi-Talmut'un Salyaları Kitapları‘ndan sonra Yazar Sarı, Dünyada ve Türkiye’de bir ilke imza atarak 64 ayrı eseri aynı anda yayımlandı.

Yazarın bir ilke atarak 64 ayrı eserinin yayımlanmasından sonra Esma Gündoğan'ın kendisi ile yaptığı röportajı sizler için yayımlıyoruz...

İşte Gündoğan'ın Sarı ile yaptığı o röportaj:

“ALLAH NESİP EYLEDİ YAYINLADIK”

Esma GÜNDOĞAN: İlk sorumuz Müslümanların durumu ile ilgili? Son yıllarda ülkemiz büyük badireler atlattı. Bir çok hukuksuz işler yapıldı, insan hakları ihlal edildi, bu hukuksuzluktan onbinler, yüz binler, hatta milyonlar etkilendi. Mağdur olanlar oldu. Geçmiş ile bugünü kıyasladığınızda ülke olarak neredeyiz? Ya da geçmişe baktığınızda bugün için müspet yönde gelişmeler görebiliyor musunuz?

İbrahim SARI: İsterseniz söze bir hikaye anlatarak başlayım;

Uzaklarda bir yerlerde bir dağ köyü varmış, köye ne böyyük adam gelmiş, neden onlar başka yerde görürlermiş.

Bir gün: bir fısıltı dolaşmaya başlamış köyde, köye paşa geliyormuş, bir kaygıdır almış köylüyü. Bir taraftan seviniyorlar, bir taraftan dövünüyorlar, ya bu paşa denen nasıl biri! bir dudağı gökte, diğeri yerdemi derken. bütün köylü köy meydanında toplanıyor, başlıyorlar beklemeye.

Vakit, akşam vakti.

Öküzleri önünde, tarladan dönen Mestan ağa birde ne görsün. Bütün köylü meydanda toplanmış, aklına ilk gelen ya muhtarın yada imamın ölmüş olması dır.

Yoksa köylü neden toplansın.

Hatta muhtar biraz üçkağıtçıdır, ölen o olsa bu kadar toplanmazlar köyün tekmili birden orada.

Bizim Mestan ağa galiba imam efendi ölmüştür der, başlar feryada. Mestan ağa’nın feryadını gören köylüler, yok be Mestan emmi ölen kalan yok, sadece köye paşa gelecekmişte, şu paşa ne memen şeydir, bir görelim diye toplandık der.

Mestan ağa, bu sefer daha fazla bağırır:

Bire gafiller, bire sefiller, kırk yılda köye bir paşa gelir, siz cenaze varmış gibi durursunuz der, tez elden bir şeyler bulunsun ve köylü dağıl biraz sonra ellerinde paslı bir zurna ile dönerler, amma bu arada paşada kaçmıştır. Yine konuşmak Mestan ağaya kalır.. Mestan ağa musalla taşının üstüne çıkar elinde'ki paslı zurnayı köylüye doğru uzatır, ve şöyle der.

Ey köylü beni eyi dinleyin!!

Paşayı kaçırdınız zurnayı ananızın a..na sokun der…

Şimdi bu iş burada bitmedi, PAŞA AÇIKLADI: Avrupadaki bazı ülkelerin nufusu kadar bizde hain var dedi..

Şimdi bu ülkedeki Müslümanların mağduriyetini anlıyor musunuz?

Esma GÜNDOĞAN: Geçmişe dönüp baktığınızda "Şurada hata yaptım veya bugün olsaydı şurasını yapmazdım" dediğiniz bir yer var mıdır?

İbrahim SARI: "İki günü müsavi olan zarardadır" ilkesini koyan bir dinin mensubu olarak, geçmişte şunu şöyle yapsaydım daha iyi olurdu dediğim olayların olmasından daha doğal ne olabilir. Bundan sonra da olacaktır. Bu insan fıtratının, insan olmanın bir gereğidir. Ancak bir şeyin altını özellikle çizmek isterim. Kurt ile kuzunun hikayesinin bilirsiniz. Kurt kuzuyu yemeyi kafasına koymuş, bahane arıyor örneğinde olduğu gibi, birileri birlerini yiyecek bahane aranıyor. Bizde de depremi bahane ettiler, o olmasaydı başka bir şey bulacaklardı. Benimle aynı dönemde deprem ile ilgili sözlerinden ceza alan bir gazete sahibinin bir cümlelik sözü "Deprem ilahi bir ikazdır". Bu sözden dolayı iki sene ceza aldı. İnanan bir insan için, "Ben Müslümanım" diyen bir insan için başa gelen her bela, musibet, kaza vs. Allah tarafından gönderilen bir ilahi ikazdır, bir uyarıdır. Bir Müslüman buna böyle inanmalı, buna hayır diyen insan zaten Müslüman da değildir.

Ne buyuruyor Rabbimiz "… başınıza gelen her şey işlediğiniz günahlardan dolayıdır…" demek ki insan başıboş değildir. Başımıza gelen her şey Mevla'nın takdiri, bilgisi dahilinde olmaktadır.

Esma GÜNDOĞAN: Sözünüzü kestik, malum süreçte yaşananlar ve müslümanlara atfedilen suçlar birbiri ardına, devlet düşmanlığı, irticai faaliyet vesaire gibi iddialar. Bu konuyu biraz açar mısınız?

İbrahim SARI: Evet! Tespitiniz doğru, müslümanlar devlet düşmanlığı, irticai faaliyet, vatan hainliği gibi suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Ne yazık ki işi bu derece edepsizleştiren medyadan başkası değildir. Bizim bin yıllık geleneğimizde devlete isyan etmek, ayaklanmak, devlete düşman olmak yoktur. Geçmiş meşayıhımızdan (yolunda gittiğimiz İslam alimleri) hiçbiri ne vatan haini olmuştur, ne devlete isyan etmiştir, ne de devletini satmıştır. Müslümanlara bu çamuru atanlar, asıl devlet–millet haini onlardır. Bu devlet bizim devletimizdir, her haliyle kurum ve kuruluşları ile insanlar fanidir, devletler baki. Şurası iyi bilinsin, bizim devlet veya devletin kurumları ile menfi manada hiçbir işimiz ve meselemiz olamaz.

Son yıllarda devleti yöneten üst düzey yöneticilerin bir sözüne atıfta bulunacağım, diyorlar ki: "Bu ülkede, devlet düşmanları var, sistemin düşmanları var, milletin düşmanları var, Kemalizm'in düşmanları var." Bu tespit doğru, ben de katılıyorum ama bir eksiği var. Onu da ben ilave edeyim "İslam düşmanları" da var. “Müslümana düşmanları” var… İşte bizim meselemiz ve mücadelemiz İslam dinine düşman olanlarladır. Yoksa başka kimseyle bir alış verişimiz, bir meselemiz yoktur ve de olamaz. Fakat bir Müslüman olarak, "İslam düşmanları ile dün mücadelemiz vardı, bugün de var, yarın da olacak. Görüyorsunuz Yahudi ile olan savaşımız devam ediyor" Fakat bu mücadelemiz ilmi münazara ve fikri mücadele yoluyla kaba kuvvet ve zor kullanma şeklinde değildir. Bizim düsturumuz "Allah'ın öldürülen kulu olda, öldüren kulu olma" hadisi şerifidir. Bir Buharı hadisi şerifinde "Zımni öldüren cennetin kokusunu koklayamaz" buyurulmaktadır. Burada bahis geçen zımni bir İslam memleketinde ki gayrı muslim (Yahudi– Nasara) tebadır. Demek oluyor ki, Müslüman olmayan biri kasten öldürürse, bu işi yapan cennete giremez. Mesele bu kadar açık ve nettir.

Esma GÜNDOĞAN: Konuyu siz açtınız, İslam düşmanları dediniz, Yahudi ile olan savaşımız dediniz, özellikle son çeyrek yüzyılda uluslararası terörün önüne İslam sıfatı eklendi. İslam'ın terör, İslam dininin bir terör dini olduğu vurgusu özellikle yapılıyor. Yukarıda dediniz ki İslam dininin düşmanları var, İslamî terör, bu ne gibi bir çağrışım yapıyor yada İslamî terörü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İbrahim SARI: Önce şunu söyleyim dünya Müslümanları Osmanlıya hasret…İslamî terör tabirini şiddetle red ediyorum. Güzel dinimizin terörle adlandırılmasını, adlandıranları şiddetle kınıyorum. İslam dini insanları kurtarmayı hedeflemiştir, insanları yok etmeyi değil. Başta Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem olmak üzere onun ashabı, sonra gelmiş olan bütün İslam alimi ve din büyüklerinin hiçbiri insana zulmetmeyi, anarşi çıkarmayı ne kendileri uyguladı ne de böyle bir tavsiyede bulundular. Hangi birini anlatayım ki; Peygamber'in hayatının bir noktasında zulüm ve anarşi göremezsiniz. Onun ashabında da göremezsiniz. Sonra gelen din alimlerinin de, tarikat şeyhlerinin de, yaşadıkları devirlerde yüz binleri peşlerinde koşturan, milyonlarca insanın gönlünde taht kuran bu insanların da terör ve anarşi çağrıştıran bir tek sözlerini bulamazsınız. Ama Yuhudilerin dinle olan savaşını her fırsatta görebilirsiniz

Kim demiş İslamî terör var? İslamî terör demek İslam dinine yapılan en büyük hakaret ve saldırıdır. Allah’a isyandır…

Esma GÜNDOĞAN: Dünya müslümanlarının Osmanlı hasreti çektiğini söylüyorsunuz. Konuyu biraz açar mısınız?

İbrahim SARI: Evet… Bütün İslam coğrafyasında yaşayan halklarda bir Osmanlı hasreti, Osmanlı Adaleti, hayranlığı ve beklentisi bulunmaktadır. Buna zaman zaman müşahede ediyorum, Zaten şu an dünyayı idare etmekte olan güçlerin korkuları bu. Türk devleti uykusundan uyanır, İslam coğrafyasındaki Osmanlı sevgisini harekete geçirir ve bu doğrultuda siyasetler uygularsa, bizim sonumuz gelir endişesi vardır. Bunun için de ellerinden gelen her formülü uyguluyorlar. Bu zamana kadar da uyguladıkları formüllerle, uykumuz devam ediyor. İslam ülkelerindeki sempati alanımızı kullanacak siyaset uygulatmıyorlar veya uygulamıyoruz.

Esma GÜNDOĞAN: Kelimeler arasına sıkıştırdığınız ama Dünyada Adaletin kitabını yazan sadece birkaç kişiden biri olarak Adalet hakkında ne söylemek istersiniz?

İbrahim SARI: Allah (cc) bize önce Adaletli olmayı emrediyor.. “Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” [21] Yine bir çok ayette Yüce Rabbimiz adaleti ve adil olmayı bizlere emretmektedir. Yeryüzünde yaşayan herkesin hava gibi, su gibi adalete ihtiyacı var…

Hz. Ömer (ra) ne güzel söylemiş; Adalet mülkün temelidir.

Evet Adalet kainattaki dengedir. Dengenin bozulması zamanla her şeyi altüst eder. Adalet iki kefeli bir terazi, bir ölçüdür. Birinci kefesi hak sahibine hak ettiği ödülü vermek, ikincisi haksız olana hak ettiği cezayı vermektir. Adaleti Allah emretmiş ve insanlar tarafından uygulanmasını istemektedir. Dolayısıyla haklara saygı gösterecek, hakların kullanılmasını sağlayacak olan ve haksızlıkları giderecek olan insan ve bilhassa sorumluluk mevkiinde bulunan idarecilerdir.

Haksızlığa uğrayanlara hak aramaları için gerekli kurumları oluşturmak ve hakkı kurumlar aracılığı ile alınıp adaletin sağlanması görevi başta devlete aittir. Fertler haklarını kurumlar aracılığı ile arar ve hak edene cezayı yine kurumlar verecektir. Aksi kargaşa, kaos ve zulüm olur. Tabii Adalet’i burada iki kelimeyle anlatmak mümkün değil. Adaleti olmayanının ne insan olabilmesi nede Müslüman olması mümkün değildir. Bu yüzden diyorum ki ÖNCE ADALET AMA HERKESE ADALETLİ…

Esma GÜNDOĞAN: Son birkaç soru daha sorup söyleşiye nokta koyalım. Şu an itibariyle 64 kitabınızı aynı anda yayınladınız, bu inanılması zor bir durum neden böyle yaptınız…yada dünyada bir örneği görülmeyen bu yolu neden seçtiniz? bu konuda bilgi verir misiniz?

İbrahim SARI: Evet… Bu çalışmalar yılların birikimi ve yorgunluğu… Bunları periyodik olarak yayınlamaya kalksanız ne buna ömrünüz yeter nede paranız…Türkiye’de en güçlü, trilyonluk yayınevlerinin gücü bile bunu yapmaya yetmez…Bu Allah ve resulüne olan yakınlıktır, bağlılıktır… Allah nasip eyledi yaptım…Aslında bu sorduğunuz soru beni derinden üzmektedir. Çünkü yetkili, yetkisiz herkes aynı soruyu soruyor… Kimse kalkıp da kitapların içeriğini sormuyor…Oysa sorulması, irdelenmesi gereken kitapların içeriğidir…Bu yüzden aklıma bu soru karşısında şu soru geliyor; ”Bu milletin imanını kim çaldı”

Bu soru bana göre imansızlıkla eşdeğer bir soru…Allah(cc) isterse yazları kışa çevirir, kışları da yaza çevirir… Biz yaptıklarımızı biz mi yaptık sanıyoruz…

Esma GÜNDOĞAN: Özür dilerim hocam ben bunu söylemek istemedim…

İbrahim SARI: Benim sitemimde maksadı aşıp imanından şüphe edenlere zaten…

Esma GÜNDOĞAN: Son olarak kamuoyuna, vermek istediğiniz bir mesaj veya söylemek istediğiniz özel bir şey var mı?

İbrahim SARI: Kamuoyuna diyeceğim şudur ki, "Bizim yolumuz Resulullah'ın, ashabının ve onların yolundan gidenlerin yoludur. Bizim yolumuz Sevgi ve kardeşlik yoludur. Kin ve husumet, anarşi ve terör, nefret ve buğz yolu değildir. İnsanlığı karanlığa değil aydınlığa ve ebedi kurtuluşa erdirme yoludur.

Esma GÜNDOĞAN: Son söz olarak neler söylemek istersiniz?

İbrahim SARI: Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyarak, fâideli şeyleri yaratıp göndermektedir. Bütün insanların, dünyâda ve âhıretde râhat ve huzûr içinde yaşamaları için, nasıl hareket etmeleri lâzım olduğunu bildirmiştir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü'minlerden dilediğine ihsân ederek afv edecek, Cennete kavuşturacaktır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkta durduran, hepsini korku ve dehşetten koruyan yalnız Odur.

Herhangi bir kimse, herhangi bir zamânda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi birşeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ederse, bu hamd ve şükürlerin hepsi, Allahü teâlâya yapılmış olur. Çünkü, herşeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran hep Odur. Kuvvet, kudret sâhibi yalnız Odur. O hâtırlatmazsa, hiçbir kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irâde, arzû edemez. Kul irâde ettikten sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse hiçbir kimseye, zerre kadar iyilik veyâ kötülük yapamaz.

Kuran'ı ve Resulullah'ın sünnetini kendine rehber edinmiş. Bu suretle, inkarcı düşünce sistemlerinin tüm temel iddialarını tek tek çürütmeyi ve dine karşı yöneltilen itirazları tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemekteyim. Çünkü Yüce Yaratıcımız bize inkarcı düşünce ile savaşmamızı emretmektedir. Tüm çalışmalarımdaki ortak hedef, Kuran'ın tebliğini dünyaya ulaştırmak, böylelikle insanları Allah'ın varlığı, birliği ve ahiret gibi temel imanı konular üzerinde düşünmeye sevk etmek ve inkarcı sistemlerin çürük temellerini ve sapkın uygulamalarını gözler önüne sermektir

Dünya üzerindeki zulüm ve karmaşaların, Müslümanların çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsiz siyonistlerin fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanın yolu ise, dinsiz siyonizmin fikren mağlup edilmesi, düşmanın sinsi oyunların bilinmesi, deşifre edilmesi ve iman hakikatlerinin ortaya konması, Kuran ahlakının, insanların kavrayıp yaşayabilecekleri şekilde anlatılması olduğuna inanıyorum. Dünyanın günden güne daha fazla içine çekilmek istendiği zulüm, fesat ve kargaşa ortamı dikkate alındığında bu hizmetin elden geldiğince hızlı ve etkili bir biçimde yapılması gerektiği açıktır. Yahudiyi, Siyonizmi ve onun kuklalarını iyi tanımamız, bilmemiz kaçınılmazdır. Aksi halde çok geç kalınabilir.

Siyonizmin, Siyonist siyasetinin ne olduğunu bilmek için Hz. Musa (AS) ile Firavun mücadelesine bakmak lazım. Bu nedenle Milattan önce 12 yüzyıl geriye gitmek Firavun’un sarayında büyüyen Hz. Musa’yı, Kızıldeniz’de boğulan Firavun’u ve Arz-ı Mev’ud’a kavmini götürürken vefat eden Hz.Musa (AS)’yı düşünün.

Yaratılışı ve dolayısıyla Allah'ın varlığını inkar eden Yahudinin, siyonizmin bir aldatmaca olduğunu gözler önüne sermek çok önemli bir imanı görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlarımıza ulaştırılabilmesi ise zorunludur. Bunun yanında, sadece Allah rızası için yazılmış olan bu kitapların basılmasından, tanınmasına, okunmasına ve yayılmasına katkıda bulunmak da büyük bir hizmet olacaktır.

Esma GÜNDOĞAN: Bize zamanınızı ayırdığınız için ve verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ederiz.

İbrahim SARI: Ben teşekkür eder, bu söyleşimizin tüm inananlara hayırlar getirmesini temenni eder, tüm kardeşlerimi gönül dolusu muhabbetlerimle selamlarım. Rabbimin selamı sizlerin ve tüm inananların üzerine olsun…