Bir Başbakan'a Taş Atılabilir mi?

Bir Başbakan'a Taş Atılabilir mi?
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, "Başbakanın içinde olduğu otobüse taş atılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bana göre bunu görmeyen göz kördür. Bunu anlamayan kalp sakattır. Öyle bir şey olamaz. Bu konularda Türkiye'nin taviz vermemesi lazım" dedi.

Yazıcı, ildeki bir otelde düzenlenen Rize Esnaf Odaları Birliği (ESOB) İstişare Toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhuriyet döneminden bu yana esnaf ve sanatkarların, ellerini her zaman taşın altına koyduğunu belirtti.

Esnafın bugün de zorlukları sırtlarında taşıdıklarını bildiklerini ama kendilerinin gündeminden esnaf ve sanatkarın düşmediğini vurgulayan Yazıcı, "2003 yılından bu yana her şey Türkiye için diyoruz. İcraatlarımızı ölçüp biçin. Cumhuriyet tarihinin en büyük borç yapılandırma kanununu çıkarttık. Çünkü olaya şöyle baktık. Vatandaşın devletle Mali sorunlarını sürdürüyor olmasının hem devlete hem kişiye maliyetine baktık. Sorunun devam etmesinin maliyeti çok daha yüksekti. O halde bu sorunları bir yerde çözmeliydik. Biz bunu yaptık. Zamanında ödeyenlerle bu yasaya göre ödeyecekler arasında adaletsizlik olmaması için de özen gösterdik" dedi.

Orta direk olarak isimlendirilen esnaf ve sanatkar kesiminin çok önemli bir işlev ifa ettiğinin farkında olduklarını dile getiren Yazıcı, esnaf ve sanatkarın kullandığı kredinin faiz oranını düşürdüklerini, kredi miktarını da 5 bin liradan 100 bin liraya çıkarttıklarını kaydetti.

Faaliyetlerinin merkezinde insan olduğunu dile getiren Yazıcı, "İnsanın huzurunu, güvenliğini gözetmeyen, göz ardı eden hiçbir faaliyetin başarı şansı yoktur. En büyük güç millettir, halktır. Seçimde kim hizmet getiriyor, nasıl getiriyor, ona göre ölçüp biçeceksiniz. Biz sinerjimizi, gücümüzü milletten alıyoruz. Sizin hayatınızın rahatlamış olması bizim aradığımız mutluluk vesilesidir" diye konuştu.

Yazıcı, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının dün dört etkinliğe katıldığını, önce Batum'da Gürcistan Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü, sonra Sarp'ta Gürcistan tarafındaki sınır kapısının açılışını yaptıklarını, Hopa, Trabzon ve Ordu mitinglerini gerçekleştirdiğini hatırlattı.

Başbakanın bu kadar işi yapma gücünü, bu topraklar ve bu topraklarda yaşayanlara olan sevgisinden aldığını kaydeden Yazıcı, "Başka hiçbir güç bir insana bu kadar iş yaptıramaz. Bunu takdir edeceğinizi umuyorum" diye konuştu.

Yaptıkları işin, vatandaşlara ayrılan kaynakları imkan ölçüsünde büyütmek, çarçur etmeden, çalmadan, çaldırmadan en iyi projelere dönüştürmek için çalıştıklarını anlatan Yazıcı, "Bizim yaptığımız budur. Ama sorunların bütününü çözdüğümüz iddiasında değiliz. Sorunlarımız var ama önümüze hedef koyduk. Türkiye ekonomisi dünyada 16. büyük ekonomi. Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında ilk 10 büyük ekonomi arasında olmayı hedefliyoruz" diye konuştu.

-Hopa'DAKİ OLAYLAR-

Bakan Yazıcı, ülkenin birliği, bütünlüğü, kardeşliğinin her şeyin önünde olduğunu, bu alanda toleransın "sıfır" olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Hiç kimse herhangi bir hak ve özgürlüğü kullanıyor diye bir başkasının çalışma alanına, iş yerine, mal ve can güvenliğine, ya da o alandaki varlığını tehlikeye düşürecek şekilde eylem icra etme hakkına sahip değil. Bu konuda herkesin ittifak etmesi lazım. Tüm siyasi parti, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda ittifak yapması lazım. Birisi çıkar da 'yağmur eken dolu biçer' der, bunu anlamazlıktan gelirse, bu fevkalade yanlıştır.

Hopa'da dün bir olayla karşılaştık. Bu çağda bunun izah edilebilir bir tarafı yok. Çok aykırı görüşleriniz olabilir. Görüşlerinizi çok sert ifade edebilirsiniz. Ama hiç kimsenin diğerine hakaret etme hakkı yok. Çünkü hakaret etme hak değil. Küçük düşürme ile ilgili sözcük kullanma hak değildir. O hakarettir, iftiradır. Hak başka bir şeydir. Gösteri hakkınızı kullanabilir, protesto yapabilir, slogan atabilirsiniz. Ama taş atma hakkı diye bir hak olmaz. İnsanın varlığına, eşyasına, aracına saldırma diye bir hak yok. Dün Hopa'da biz bunu yaşadık. "

Hopa'da yaşanan olaylar konusunda bazı televizyon kanallarında yapılan yorumları eleştiren Yazıcı, şöyle devam etti:

"Bir gazeteci yorum yapıyor. Diyor ki işte 'fazla gaz sıkarsanız böyle olur'. Bakın hiç kimse Ankara'da oturup ahkam kesemez. Ben o olayı gözlemledim. O olayı gördüm. O otobüsün içinde ben de vardım. 'Orada bir hak kullanılıyor, güvenlik güçleri o hakkın kullanılmasını önlemişler', böyle bir şey söz konusu değil. 'Tek yol eylem, tek çare sokak sloganları'... Enteresan bir şey. Başbakanın içinde olduğu otobüse taş atılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bana göre bunu görmeyen göz kördür. Bunu anlamayan kalp sakattır. Öyle bir şey olamaz. Bu konularda Türkiye'nin taviz vermemesi lazım. Hiç kimsenin bu konuyu başkalaştıracak, başka şekilde yorumlayacak lüksü yok. Çünkü o tür yorumların Türkiye ve Türkiye'de yaşayan hiç kimseye sağlayacağı bir şey yok. Bir asgari müştereğimiz olsun. "

Daha önce Hopa'ya yaptığı esnaf ziyaretinde yaşadığı bir anısını anlatan Yazıcı, "İş yerinde ziyaret ettiğim bir kadına elimi uzattım, ama elini vermedi. Bunu bir bayan yapıyor. Halbuki bayanın daha zarif olması gerekir. Nasıl olmuş insanların kafasına bu kin, nefret nasıl sinmiş, bunu anlamak zor. Bu eylemleri yapanlar Hopa halkı değil, 10-15 kişilik bir grup. Bu konularda Türkiye'nin kalbinin aynı atması lazım.

Şimdi anlayorum ki Doğu ve Güneydoğu da yaşadığımız olaylar da bu tür toleranslardan kaynaklanıyor. Elbette ki başka sebepleri de var. Doğu ve Güneydoğu'da esnafın kepenkleri kapattırılıyor. Bu insanlar kendileri kapatmıyor, kapattırılıyor. Bunun insanlıkla bağdaşır tarafı yok. "

Yazıcı, ülkenin birliği bütünlüğü noktasında kırmızı çizgileri olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

"Bizim bayrağımız her şeyimizdir. Tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek millet olgusu. Biz bunu bugün söylemiyoruz. Etnik milliyetçilik yok, bölgesel milliyetçiliğe karşıyız, dinsel milliyetçiliğe karşıyız dediğimiz bu kırmızı çizgilerimizi 2001 yılından beri söylüyoruz. Coğrafyamızda yaşayan, her etnisiteye mensup insanlar var. Ortak paydamız Türkiye Cumhuriyetidir.

Bize karşı saldırı var. İşte bizim bu bakışımız dolayısıyla saldırı var. Bazıları bu kaotik ortamın sürmesinden yana. Bazıları kandan besleniyor. Bizim bu konuya karşı bir duruşumuz var. Tarihi derinliğimize uygun, kültürel zenginliğimize uygun bir duruş sergiliyoruz. Güzel olan her şeye bir sahibiz. "

-TESK BAŞKANI PALANDÖKEN-

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken ise esnaf ve zanaatkarın Türkiye'nin çimentosu, harcı olduğunu, aileleriyle, yanlarında çalıştırdıkları ile neredeyse Türkiye'nin üçte birini temsil ettiklerini söyledi.

Bu kadar büyük bir camianın sorunları olmasının doğal olduğunu, ancak sorunların aşılmasında önemli mesafe kat edildiğini ifade eden Palandöken,

"Başbakanımız geçtiğimiz günlerde ziyaretimize geldi. Sosyal sigortaya yatırdığımız sigorta pirimi bizi gerçekten sıkıntıya sokuyor. Hele yüzde 15 kesintisi felaket üzüyor. Bizim aldığımız 400-500 lira maaş üzerinden bir de kesilirse ne yapacağız. 'Elektrik, enerji kullanımında haksız rekabet var, mazotta sıkıntı var' dedik. Deniz ulaşım araçlarına verdiğinizi şoför arkadaşlarımıza verseniz, dolayısıyla meslek odalarımızın üyeleri sanıyorum bu ekonomik krizden daha az sorunla çıkabilir, vatandaşa da daha ucuz hizmet götürecek. Bunları anlattım" dedi.

Ülkedeki birlik, dirlik sürdüğü sürece Türkiye'nin büyümeye namzet, büyümüş dünya ülkelerinin de gıpta ile baktığı bir ülke olduğuna dikkat çeken Palandöken, şöyle devam etti:

"Güneydoğu Anadolu'da, Doğu Anadolu'da, İç Anadolu'da sorunları hep birlikte yaşıyoruz. Bunlar bizim çocuklarımız, emniyet mensuplarımız, silahlı kuvvetlerimiz, birlik ve dirliğimiz. Güven huzur içinde olmamız için mücadele eden insanlar. Bunlarla ilgili yapılan her illegal örgüt, kim yaparsa yapsın esnaf ve zanaatkar zarar görüyor. Ülkenin kalkınması için emeği olan herkes bu ekonomik 4sıkıntılar için ülkenin birlik ve dirliğine önem gösteriyor. Biz burada ekmek partisini temsil eden, ekmek parası için uğraşan insanlarız. Bizim dükkanlarımızdan ne istiyorsunuz? Camımızı, çerçevemizi niçin kırıyorsunuz?"

Palandöken, esnaf ve zanaatkarın ülkedeki ekonomik küçüklüğüne rağmen istihdamda yüzde 96, ekonomik gelişmenin yüzde 57'sini barındırdığını, yani küçüğün büyük olduğunu esnaf ve zanaatkarın gösterdiğini vurgulayarak, siyaset üstü duruşlarını devam ettireceklerini ama ülkede hayırlı işlerin yapılmasına vesile olanlara minnet duygularının da olacağını kaydetti.