"Çağın Korkutucu Hastalığı Obezite"

"Çağın Korkutucu Hastalığı Obezite"
Doç. Dr. Okan Sefa Bakıner, Türkiye'de obezitenin her geçen yıl artış gösterdiğini, yaşam tarzı, çevresel faktörler, yanlış beslenmenin obezitenin...

Doç. Dr. Okan Sefa Bakıner, Türkiye'de obezitenin her geçen yıl artış gösterdiğini, yaşam tarzı, çevresel faktörler, yanlış beslenmenin obezitenin en önemli nedenlerinden olduğunu söyledi.

Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Bakıner, vücudun işleyişinde ciddi bozukluklara neden olan obezitenin, kişiyi başka hastalıkları da içeren bir kısır döngü içerisine aldığını aktardı. Bakıner, obez kişilerin hastalığı kabullenmedikleri ve gerekli önlemleri almadıkları zaman ciddi sağlık kayıplarıyla karşılaşabileceklerini kaydederek, "Obezite metabolizmayla ilgili olarak görülse de aslında diğer pek çok organı etkiler ve başka hastalıkların nedeni haline gelir. Obezite Avrupa'daki yetişkinlerde Tip 2 diyabetin yüzde 80'inden, kalp damar hastalıklarının yüzde 35'inden ve hipertansiyonun yüzde 55'inden sorumludur. Her yıl 1 milyondan fazla ölüme neden olmaktadır" diye konuştu.

"ÇOCUKLARDA OBEZİTE 48 YILDA 10 KAT ARTTI"

Obezite eğiliminin özellikle çocuklar ve ergenlik dönemindekiler için de alarm verici düzeyde olduğunu dile getiren Doç. Dr. Bakıner sözlerine şöyle devam etti:

"Bugün gelinen noktada çocukluk çağı obezitesi görülme sıklığının 1970'lerdeki değerlerden 10 kat fazla olduğu bildirilmektedir. Aşırı ve yanlış beslenme ile fiziksel aktivite yetersizliği obezitenin en önemli nedenleri olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin yanı sıra genetik faktörlerinde obezite ile güçlü bir bağlantısı vardır. Obezitenin önüne geçilmezse ne yazık ilerleyen yıllarda birçok ciddi hastalığı beraberinde getiriyor."

Yetişkin sağlıklı vücut yapısına sahip erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-18'i, kadınlarda ise yüzde 20-25'ini yağ dokusu oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Okan Sefa Bakıner, "Bu oranın erkeklerde yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30'un üstüne çıkması obeziteyi oluşturmaktadır. Obezite tanısı basit ölçüm yöntemleri ile konulabilir. Beden kitle indeksi hesaplaması günümüzde tüm dünyada en yaygın kullanılan obezite tanı aracıdır. Bunun dışında obezite tedavisine başlamadan önce bireysel metabolizma ölçümü kişiye verilecek diyetin niteliklerini belirleme açısından faydalıdır. Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde altın standart yöntem olan istirahat oksijen kullanımına dayalı yöntemle bireysel metabolizma ölçümü obezite hastalarına standart olarak uygulanmaktadır. Uygun aralıklarla yapılan birebir görüşmelerle verilen diyetin uygulanabilirliğinin kontrol edilmesi ve aksaklıkların düzeltilmesi diyetisyen tarafından yapılmalıdır" dedi.

"EKİP TEDAVİSİ HER ZAMAN BİREYSEL YÖNETİMDEN DAHA BAŞARILI SONUÇLAR VERMEKTEDİR"

Kadın ve erkeklerde farklı özelliklerde ortaya çıkabilen obezitenin, kişiye özel uygulanan modern yöntemlerle kontrol altına alınabildiğine değinen Doç. Dr. Okan Sefa Bakıner, "Obezite tedavisi, bireyin kararlılığını ve etkin olarak katılımını gerektirir. Tedavi süreci süreklilik arz eden bir süreçtir. Obezitenin oluşumunda pek çok faktörün etkili olması, bu hastalığın önlenmesi ve tedavisini son derece güç ve karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle obezite tedavisinde hekim, diyetisyen, psikolog, fizyoterapistten oluşan bir ekip gerekmektedir. Ekip tedavisi her zaman bireysel yönetimden daha başarılı sonuçlar vermektedir. Vücut ağırlığının 6 aylık dönemde yüzde 10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır" şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Okan Sefa Bakıner, obezitenin tedavisinde kişiye göre değişik yöntemler uygulandığını belirterek, "Bu tedaviler kişinin durumuna göre tamamen değişiklik göstermektedir. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisi obezitenin tedavisinde anahtar rol oynamaktadır. Egzersizin ağırlık kaybını sağlamadaki etkisi halen tartışmalı olsa da, fiziksel aktivitenin yağ dokusu ve karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığı, diyet yapıldığında görülebilen kas kütle kayıplarını önlediği kesin olarak kabul edilmektedir. Egzersiz tedavisi ile, tıbbi beslenme tedavisini destekleyici nitelikte bireylerin ağırlık kazanımları engellenebilmekte yeniden kilo artışı önlenebilmektedir" diye konuştu.

"İLAÇLARIN MUTLAKA HEKİM KONTROLÜNDE KULLANILMASI GEREKİYOR"

Obezitede ilaç tedavisinin kesinlikle tek başına tedavi edici bir unsur olmadığını söyleyen Doç. Dr. Bakıner sözlerini şöyle tamamlandı:

"İlaç tedavisi sadece uygun hastalarda motivasyonu arttırmak amaçlı yaşam tarzı değişikliklerine destek amaçlı verilebilir. Obezite tedavisinde kullanılacak ilaçlar hafif ve orta derecede ağırlık fazlalığı olan bireyler için uygun değildir. Bu tür ilaçların mutlaka hekim kontrolünde kullanılması gerekiyor. Bunun dışında cerrahi yöntemler uygulanmaktadır. Beden kitle indeksi 40 kg/m2 ve üzerinde olan ileri derece obezler ve beden kitle indeksi 35 kg/m2 ve üzerinde olan ve diyabet gibi eşlik eden kronik hastalığa sahip olan obezler, tüm çabalara rağmen uzun süreli kalıcı kilo kaybı sağlayamadıkları taktirde cerrahi müdahale uygulanabilir. Hasta ile cerrah, endokrinolog, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistin iyi bir ekip oluşturduğu deneyimli merkezlerde bariatrik cerrahinin başarı şansı artmakta ve riski oldukça azalmaktadır. Ameliyat eden hekimin deneyimi kadar ameliyat öncesi hazırlığı yapan ekibin ve ameliyat sonrası kısa ve uzun dönem yönetimi yapan ekibin de önemi büyüktür."

Kaynak:IHA