Davutoğlu'ndan önemli açıklamalar

Davutoğlu'ndan önemli açıklamalar
Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV özel yayınında Oğuz Haksever'in moderatörlüğünde Fikrat Bila, Seda Öğretir, Mustafa Karaalioğlu'nun sorularını cevapladı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamalarına işaret ederek, "AK Parti kadroları içinde tabii ki bu tür iç muhasebe niteliği taşıyan açıklamalar olabilir. Bunları dikkatlice gözönüne almalıyız, varsa bir eksiklik, hiç kimse zihnine sansür koymasın, herkes düşüncelerini açıklasın" dedi.

AK Parti'nin 5. Olağan Büyük Kongresi'yle belirlenen MKYK listesine ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Kongreler partilerin ortak akıllarının, ortak vizyonunun harekete geçtiği kongrelerdir. Birincisi AK Parti'nin geçmişi, diğeri geleceği, geçmişi itibarıyla AK Parti Türkiye'nin en köklü partisi. Çok köklü teamülleri oluşmuş bir parti. AK Parti, bu kongreye gelene kadar çok büyük bir insan harmanını toplayan hareket. Baktığını zaman listelere birçok kabine çıkaracak kadar kamuoyunun başarısıyla tanıdığı isimler. Daha sık değişen kadrolarla çalışıyorlar diğer partiler. Çok geniş bir inan havuzumuz var. İleriye dönük baktığımızda, şu anda her parti kendi siyasi kaderini yaşar. Demokrasi tarihimizde herhangi bir partinin ülkenin kaderiyle örtüştüğü olmadı. Burada AK Parti'nin hakim parti olduğuna dikkatinizi çekmek istemiyorum. Bugün AK Parti dışında toplumun bütün katmanlarını barındıran bir parti yok. Türkiye'nin kaderiyle, dokusuyla örtüşmüş durumda. Geleceğe dönük olarak AK Parti'de ortaya çıkacak herhangi bir sorun ülke sorunu haline dönüşebiliyor. Bu, önemli bir farktır. CHP kongrelerinde yaşanan herhangi bir türbülans bu kadar değerlendirmeye alınamazdı. Realist olarak herkes biliyor ki 1 Kasım'da AK Parti tek başına iktidar olma şansı olan yegane parti. Bu insan havuzunun Türkiye'nin kaderiyle örtüşmüş olması dolayısıyla 5. Olağan Kongre önemliydi" ifadelerini kullandı.

AK Parti'nin genel başkanı olarak göreve geldiğinde birkaç hedefi olduğunu anlatan Davutoğlu, "Birkaç hedefim vardı. Bir AK Parti'de birliği sağlamak, bu şekilde bu geleneği sürdürmek. Uygulamalar ve mekanizmaları tazelemek. Diğer taraftan ülkeyi seçime götürmek. 2023 vizyonuna ülkeyi götürmek. Seçimden istediğimiz neticeyi alamadık belki ama Türkiye demokratik bir seçimi gerçekleştirdi. Kongre kararı bile önemliydi. Bunu yapma sebebimiz, Türkiye ve AK Parti içinde her şeyin normal seyrettiğini algısını yerleştirmek. Görüş farklılıkları olur. Aile içinde görüş ayrılıkları olabilir ama kongreye giden süreçte bütün kurucularla istiare içinde Sayın Cumhurbaşkanımız da dahil hazırlık dönemi göstermeye özen gösterdim. Sonunda ortaya çıkan birlik ve beraberliğin tahsis edildiği, genel başkan seçilmiş olmam, AK Parti'de oluşan 14 yıllık birikimin teveccühü. MKYK listesi belli tecrübelerle yenileşmeyi yansıtan bir liste olarak çıktı. AK Parti bu kongreden güçlenmiş olarak çıktı. Müzik yok şehitlerimiz dolayısıyla. Bu anlamda yine coşku ifade eden çiçekler, güller yok ama salondaki coşkuyu herkes gördü. Delegeler oy vermekle kalmadı, coşkulu bir kongrenin gerçekleşmesine zemin hazırladılar. Bir kongrede olması gereken her şeyin olduğu başarılı bir kongre süreci yaşadık” dedi.

"FABRİKA AYARLARI GİBİ MEKANİK BİR ŞEYDEN BAHSETMİYORUZ"
Kongredeki 2001 ruhu mesajına değinen Davutoğlu, "Ben fabrika ayarlarına dönme tabirini kullanmadım, çünkü bu bana mekanik geliyor ama kurucu değerleri kullandım. Eğer bir harekette çok kuvvetli şahsiyetler yoksa, sadece değerlerden bahsediliyorsa başarı beraberinde gelmez. Bir harekette çok güçlü insan hareketi var değerler zafiyet göstermişse o hareket de muhtevasını kaybeder. AK Parti'nin kurucu değerleri çok önemliydi. Ortak akıl diyor mesela, ortak akıl demek herkesin elindeki bütün tecrübeyi ortaya koyduğu, birlikte siyaset üretildiği bir harman. Bu anlamda AK Parti çok köklü bir geleneğe sahip. Bunu korumak ihtiyacı var. Ola ki değişik kademelerde bu anlamda zafiyet varsa bunlar göz önüne alınır. Ortak ahlaki referanslar var. Millete tepeden bakılmaz, biz sürekli bunu söyledik. Ama şöyle bir algı oluştuysa, AK Parti kadroları elde ettikleri başarı dolayısıyla milletten uzaklaşmışlarsa bunu düzeltmek bizim görevimiz. Bizim 2001'de yola çıktığımızda bizim makamlarımız yoktu, belediye başkanı, şu veya bu teşkilatta üst düzey yönetici değildik. Ama bir şey vardı, değerlerimiz. Kibirden uzaklaşıp tevazuyla, fedakarlıkla yol yürüdüğümüzde bu makamlara geldik ama bunları terk edersek burada duramayız. Benim görevim bunu hatırlatmak, başta kendi nefsime. Dolayısıyla fabrika ayarları gibi mekanik bir şeyden bahsetmiyoruz. Biz, bir baskıcı 28 Şubat döneminin sancıları üzerinde AK Parti kurucu kadrosuyla yola çıktık. Geçmiş MKYK üyeleriyle yaptığımı yemekte de bunu anlattım. Kolay olmadı AK Parti'nin bu gücü tahkim ederek millete hizmet etmesi" diye konuştu.

Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Sadece matematiksel olarak bir şeye bakmıyorum, milletin algısında ne olup bittiğiyle ilgili. Bunlar hep göz önüne alarak, kurucu değerleri tahkim etmek. Onun için kongrede siyasi erdem ve etik kurulu diye bir kurul oluşturduk. Erdem ve etik unsurları geliştirecek, koruyacak. Bu disiplin kurulu değil, cezai müeyyideden daha çok, tekrar edilmesi halinde partimizde sapmalara yol açar siyasi ahlak anlamında."

11. CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL'ÜN KONGREYE KATILMAMASI
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün AK Parti'nin 5. Olağan Büyük Kongresi'ne katılmamasını da değerlendiren Davutoğlu, "Sayın Abdullah Gül bizim Cumhurbaşkanımızdır. AK Parti kadrolarından çıkan ilk cumhurbaşkanı, ilk başbakandır. Akademik hayattan siyasi hayata geçmeme vesile olmuş ve birlikte de çok yoğun bir mesai harcadığım yakın dostumdur makam ilişkisinin ötesinde. Birçok zor günleri birlikte yaşadık, dolayısıyla AK Parti'ye katkısı hiçbir zaman gözardı edilemez. Kendisine de hem telefon ettim, ayrıca gidip ziyaret edecektim. Tam o gün 16 şehidimiz olduğu için Van'a gitmek durumunda kaldım. Lütfettiler mesaj gönderdirler. Gelmiş olsalardı tabii AK Parti'nin en önemli kurucu isimlerinden biri olarak da kendisine hak ettiği değeri, takdiri de zaten ifade ettik. Burada bir fark gözetmek söz konusu olamaz. Bütün bu yola, harekete katkı sağlamış, en öncü kadrolardan mahalle teşkilatına kadar herkes değerlidir. Hiçbir kimse, bir değer taşımak bakımından ihmal edilemez" dedi.

"SAYIN ABDULLAH GÜL İLE İLİŞKİLER HER DÜZEYDE OLMUŞTUR"
MKYK'daki isimlerin şu veya bu isimlere yakın olma yaklaşımının franksiyonel bir yaklaşım olduğunu belirten Davutoğlu, "Franksiyonel bir yaklaşım. Şu isimler Abdullah Gül'e, şu isimler Davutoğlu'na Sayın Cumhurbaşkanı. Bunlar doğru tasnifler değil. Öyle kategorilerle tasnif etmeye kalkarsak, tam de ben bunu engellemek için AK Parti'nin kaderi Türkiye'nin kaderidir diyorum. Biz AK Parti'nin içinde ikinci kaderler oluşturmaya başlarsak, bu çaba olursa işte o zaman AK Parti'nin ve Türkiye'nin kaderi etkilenir. Hiçbir şey, Türkiye'nin kaderinden, bu anlamda AK Parti'nin kaderinden azade ve daha önemli değildir. MKYK ve MYK'ya giren arkadaşlarla tek tek partiye yaptığı katkılar nedeniyle fikir alışverişinde bulunmuştum. Önce MYK üyeleriyle liste telaşı bittikten sonra MKYK üyeleriyle ayrı ayrı görüşeceğim. Burada kimse herhangi bir tasviye veya diğerinden birtakım önyargılarla şu şunlara karşı gibi, burada bu bina içinde herkes birbirine aynı uzaklıktadır. Benim görevim, bu bina içine giren her AK Partilinin bir diğeriyle ayrım gözetmeden aynı noktada kalmasıdır. Sayın Abdullah Gül ile ilişkiler her düzeyde olmuştur. Abdullah Gül, başbakanken, daha sonra Abdullah Gül Dışişleri Bakanı oldu. Hiyerarşiler değişiyor ama esas kurucu değer dediğiniz şey o, mahfiyet içinde davranıldığında, Türkiye'nin ve partinin geleceğini şahsi geleceğin önüne aldığımızda bu sorunlar aşılır. Bunları aşacak olan şey o değerdir" açıklamasında bulundu.

ESKİ BAŞBAKAN YARDIMCISI ARINÇ'IN AÇIKLAMALARI
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamalarına işaret edilmesi üzerine Başbakan Davutoğlu, "Biz, özel hayatımızda da sürekli muhasebe yapmakla mükellefiz. Şahsen 5 kez ibadeti tekrar etmek değil, o zaman aralığı içinde yaptığınız eylemlerle ilgili muhasebe yapmaktır. Biz, günde 5 kez bu muhasebeyi yapmalıyız. Kendisiyle hesaplaşmayan birinin başkasıyla hesaplaşma gücü olmaz. Kendisini sorgulama dürüstlüğüne sahip olmadan başkasının üzerinden sorgulama yapmak olmaz. Biz, bu muhasebeyi yapıyoruz. Şahsi olarak yaptığımız muhasebeyi kolektif olarak yapıyoruz. Nerede varsa bir kibir, bazı hususlarda arkadaşlarımızın dikkatini çekiyoruz. Bir yerde bunun şahsi çıkarlar için kullanıldığının işaretini gördüğümüzde ona karşı tedbir almak bizim sorumluluğumuz. Ortaya çıkacak her türlü yanlış algıyı ortadan kaldırmak bizim görevimiz. AK Parti kadroları içinde tabii ki bu tür iç muhasebe niteliği taşıyan açıklamalar olabilir. Bunları dikkatlice gözönüne almalıyız, varsa bir eksiklik hiçk imse zihnine sansür koymasın, herkes düşüncelerini açıklasın" ifadelerini kullandı.

"DEDİKODULARA ÇOK İTİBAR ETMEMEK LAZIM"
"Dedikodulara çok itibar etmemek lazım" diyen Davutoğlu, "Attığım her adımdan, üzerime aldığım görevi yerine getirirken gerçekleştirdiğim her eylemden sonra bir muhasebe yaparım, doğru veya yanlış. Bugün AK Parti kadroları bin 353 delege tek bir genel başkanda mutabık kalmışsa ben bununla iftihar ediyorum. O delegeler üzerinde daha önce şöyle mi oldu böyle mi oldu onu ben tartışmam. Benim görevim o delegelerle gönül bağı kurmak, o delegeleri yargılamak değil. İki aday da, üç aday da çıkabilirdi. Çıkmış olsaydı da, ben oradan çıkmış olsaydım hangi delegenin kime oy verdiğini sormam. Ben o delegelere güvenmezsem yola çıkmam. Çıktım, konuşmamı yaptım. O konuşma bir hafta önce zihnimde olan konuşmaydı. O söylentilerin AK Parti'nin ve benim psikolojimi etkilemediğini söylüyorum. Bin 353 delege mutabakatıyla, son derece başarılı ve karizmatik bir liderden sonra bir mutabakatla seçilen genel başkan olma hüviyeti bana verilen en güzel şeref. Kafamdaki kurgu güzel bir slogan ve mesajla. Bu da o delegelerin iç dünyasını yansıtıyor. O delegelerin her biri benim için yol arkadaşım. Bin 353 delege bana bu konuda sizinle beraberiz demişse artık geride ne oldu bu oldu diye. Bir MKYK listesi çıkması da aynı şekilde bir başarıdır. Benim birinci görevim bu partinin birliğini ve bütünlüğünü korumak, ortak ruhu muhafaza etmek. Başarılı olduğumuz kanaatindeyim, hata yapmadığımı düşünüyorum. Hata da yapabilirdim, olmaması gereken bir şey de yapabilirdim" diye konuştu.

MKYK'dan sonraki güne işaret eden Davutoğlu, "Akşam gitti basın mensupları eve gittiler, uçağa bindim NATO'nun genelkurmay başkanlarına İstanbul'da konuşma yaptım. NATO stratejisi ve genel riskler konusunda. Yarın MKYK'yı toplayın dedim. O MKYK üyesi arkadaşlarımın bir kısmı şöyle düşünmüş böyle düşünmüş o an itibarıyla bitmiştir. Mesleki siyasi tecrübesi bakımından en iyi ekiple her hafta bunu yapmak. Karşılıklı esprilerle çok güzel bir MKYK yaptık. 7 Haziran'dan bu yana sürekli bu tansiyonun düşmesini sağlamaya çalışıyoruz. Yeni bulutlar ihtas etmeyelim. Kongre aralarında bir kulağım Cizre'de, bir kulağım mültecilerde. Kongre var hayat dursun denmiyor, hayat durmadığı gibi fitne, fesat, şiddet, terör de durmuyor. Aklım, polis konvoyuna yapılan saldırılarda" şeklinde konuştu.  

''BEN GEREKLİ SORUŞTURMANIN DERHAL AÇILMASI TALİMATINI VERDİM''

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hakkari'de şehit olan polis memuru Mehmet Tuhal'ın ailesine kameraların karşısında haber verilmesine ilişkin, "Kaymakam ile vali orada haber veren bir postacı değildir, onlara yukarıdan konuşma hakkına sahip olan bir yetkili de değildir. Oraya gidip acıyı paylaşıp, emriniz nedir diye sormakla yükümlüdür" dedi.

Şehit ailesine kameralarla haber verilmesine ilişkin tepkileri değerlendiren Davutoğlu, "Şehit haberi verilmesi olabilecek en ağır sorumluluk alanlarından biri. Ben Dışişleri Bakanıyken bazen söylüyordum, 'Dünyada üç tur atsın desinler ama bir şehit cenazesinde yüreği yaralı babayı, annenin elini öpmek çok daha zor görev' diye. Bütün kamu görevlilerinin bu zor görevi o mübarek insanların haleti ruhiyelerini anlayarak en mahrem, en ketum şekilde vermeleri, sonra da ellerini öperek talimatlarını almak lazım. Kaymakam ile vali orada haber veren bir postacı değildir, onlara yukarıdan konuşma hakkına sahip olan bir yetkili de değildir. Oraya gidip acıyı paylaşıp, emriniz nedir diye sormakla yükümlüdür. Oraya gideceksiniz, yanınızda da kameralar olacak, bu kabul edilebilir değil. Ben gerekli soruşturmanın derhal açılması talimatını verdim. Burada gösterilen tutumun izahı mümkün değil. Bu bakımdan gerekli her türlü idari işlem yapılacak. Buna göz yummamız, öyle veya böyle mazur görmemiz söz konusu değil. Kaymakam ve valiler şehit ailelerimizin yüreklerindeki acıyı dindirmek için oradalar, canlı yayın kaydı almak için değil. Vali, Kaymakam, Bakan ben de dahil herhangi bir şehit haberinin bu şekilde verilmesi konusunda sorguya açık olmam lazım. Bu haber üzerinden sürekli bunun oradaki ailelerine tekrar tekrar bu acıyı yaşatacak şekilde basında sürekli dolaşması da doğru değil. Basın organlarımızın da sürekli vererek o aileye bu acıyı yaşatması doğru değil. Ona da basının özen göstermesini bekleriz ama gerekli hukuki, idari her türlü işlem yapılacak. O şehit ailemizin acısını paylaşıyorum ve Allah'tan rahmet diliyorum" ifadelerini kullandı.

Yüksek Seçim Kurulu'na aday listelerinin 18 Eylül'de teslim edileceğinin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Listelerde bir değişiklik gerekiyorsa onların yapılması için doğru kararları almak lazım. Bu listelerin oluşumu esnasında bize gelen raporlar var. O zaman sunulan raporlar üzerinden aldığımız kararlar var. Biz, 258'in üzerine mümkün olan en fazla milletvekilimizi eklemek istediğimiz için revizyon dışında eklenecek isimler var. Çok sayıda anket yaptırdık. Hepsinin anketini önümüze alıyoruz, en doğru tercihler nedir diye tekrar tekrar bakarak. Halkımızın önüne temsil kabiliyeti yüksek yeni milletvekili listesini sunacağız" dedi.
7 Haziran'ın gerekçelerini ortadan kaldıran adımların atılıp atılmadığına ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "7 Haziran'dan bu yana çok uzun bir süre geçmedi. Bütün bu mesajlar alınır. 7 Haziran'da olan duruma göre bütün tabloyu düzelttik denirse koalisyon zor bir süreç oldu. Bütünüyle bunların aşılabildiğini iddia etmek mantıklı değil. Halkımızın şunu görmesi önemli, muhatabımız bunu anladı, kongrede kurduğumuz kurullar. Hükümet kurma çalışma yöntemleri sırasında takındığımız üslup. 21'inde aday tanıtımı var. Seçim beyannamemiz var sonrasında. (Listedeki değişiklikler) Adayları haklı olarak meraka sevkederiz ama dediğimiz gibi dengeli temel dokusu muhafaza edilen bir şekilde" şeklinde konuştu.

ABDURRAHİM BOYNUKALIN'IN AÇIKLAMALARI

AK Parti İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın'ın açıklamalarının sorulması üzerine Davutoğlu, "Bu tür ifadeleri doğru görmem, kim söylerse söylesin, ama bu da kasıtla söylenmiş ifadeler değil. Biraz da gençler arasında dost ortamında ifade edilen hususlar. Kendisiyle de konuştum. Bu anlamda bu ve benzeri ifadeler hepimizin özen göstermesi gereken hususlar var. Bunu genelleştirmek, arkasında çok bilinçli, ayaküstü söylenen ifadelerden genel zihniyet çıkarmak doğru değil. Kendi içimizde konuşuruz, gerekli ifadeleri paylaşırız. Basınla o günlerde Sabah ve Hürriyet saldırılarında, konuyla ilgili hassasiyetimizi ifade ettim. Bizi en çok eleştiren medya organları da olsa, destekleyen medya organları da olsa bu ülkenin Başbakanı olarak benim görevim, hükümetin görevi. Farklı kanaat beyan etmek, fikir haklarını rencide etmeden, farklı görüşler söylenebilir. Toplumda özellikle de hassas terörle ilgili konularla ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesinin yanlış yansıtılmasını gündeme getirildi. Herşeyin hassasiyet gerektirmesi gerektiren husus herkesin buna da özen göstermesi lazım. Basın özgürlüğü olmazsa olmaz şarttır. Tahrik unsuru oluşturmamak kaydıyla her türlü beyan ifade edilebilir" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, seçim beyannamesine ilişkin olarak, "Nihayet seçim beyannamemizi açıkladığımızda haber değeri olması için benim sukut etmem gerekiyor. Çalışmalar yürütülüyor. Cumartesi günü bütün gün onlarla çalışma yapacağız. Aday tanıtımında ya da başka vesileyle seçim beyannamemizi paylaşacağız" dedi.

MİTİNG PROGRAMI

7 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri'nde 81 ile gittiğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, "Şu anda tabii fiziki olarak bir aya sıkışmış olarak üç öğün miting yapmak lazım. Bunun şu aşamada doğru olduğunu düşünmüyorum, halkımıza ulaştık. Daha farklı seçim kampanyası düşünüyoruz. Yine, önemli bazı şehirlere gitmek ya sayısal ya da nüfus ya da geçen seçim alınan netice itibarıyla gitmeyi düşünüyorum. Daha sık televizyon yayını miting tek taraflı anlatımdır. Burada ise daha çok soruyu cevap, sivil topluma dönük faaliyetlerimiz olacak" diye konuştu.

"BABACAN'IN ADAY OLMASINI İSTERDİM"

1 Kasım seçimlerinde eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın aday olmasını istediğini belirten Davutoğlu, "İsterdim, Sayın Babacan son 13 yıllık iktidar döneminde gerçekten ülkeye büyük katkı yaptı. Türkiye'nin ekonominin bugün geldiği düzeyde Sayın Cumhurbaşkanımızın sonra da benim yanımda. Türkiye, uluslararası anlamda çok büyük itibar kazandı. Her arkadaşım bu sürecin içinde yer alacak diye ifade etmiştim. Sayın Babacan, dürüstlüğe, ekonomiyle sosyal ahlak arasında kurduğu ilişki itibarıyla son derece saygı duyduğum arkadaşımdır. Kendisi aday olmadı, onun daha çok hizmet edeceğine inanıyorum. Listeler bitmedi, başka bazı çalışmalar da var, o bağlamda o çalışmalar ortaya çıkana kadar, Türkiye'ye büyük katkı yapacak biridir" açıklamasında bulundu.

EKONOMİDEKİ DALGALANMALAR

Ekonomideki dalgalanmaların sorulması üzerine Davutoğlu, "Merkez Bankası Başkanımızı davet ettim, uzun bir görüşmede gidişat. Türkiye'de siyasi belirsizlik var dolayısıyla döviz artıyor değil. Dünyada dalgalanma o kadar yüksek ki en az etkilenen ülkelerden biri Türkiye. Gelişmekte olan ülkelerin hepsinde ciddi dalgalanmalar var. Biz bunu takip edip bu dalgalanmaların etkilerini azaltmakla yükümlüyüz. Yapısal olarak atılması gereken adımlarla ilgili yoğun bir çalışma içindeyiz. şu anda dünyanın temel trendinden ayrılmış bir şey yok" diye konuştu.

MÜLTECİ SORUNU

Mülteci sorunu konusunda Türkiye'nin Almanya ile işbirliğine gidip gitmeyeceğine ilişkin Başbakan Davutoğlu, "İki, üç hafta önce Macaristan Başbakanını makalesi çıktı, kendisi yakın dostumuzdur. Ondan 3-4 gün sonra bir makale yazdım. Daha sonra Sayın Merkel'le görüşmemiz oldu. Tusk'la ayrı ayrı görüşmeler yaptık. Mülteci sorunu artık Türkiye, Avrupa sorunu değildir. Geçmişte oturdukları rahat ortamlarda Türkiye bu sorunu çözsün diye ahkam kesenler, şimdi bu sorunla karşı karşıya kaldı. Almanya'nın bu sorunu artık gördüğünü attığı adımlar gösterdi bize. Suriye krizinin çözümü konusunda atılacak adımlar. Bütün bu gelişmeler Türkiye'nin yaptığı çabayı ortaya koydu. Buraya gelmeden önce ilgili birimlerden arkadaşlarla bir araya geldik. Edirne'ye doğru yürüyen mültecilerle ilgili alınacak tedbirler konusunu gözden geçirdik. Hiçbir insanın, herhangi bir insan onuruna yakışmayan bir davranışla karşılaşmaması için. Dünyanın da buna dikkati gösterip gereken izini vermesi lazım. BM'de bu konuda ilgili ülkelerle görüşmeler yapacağız" ifadelerini kullandı.

MESCİD'İ AKSA KRİZİ

İsrail'in Mescid'i Aksa'ya yaptığı baskını değerlendiren Davutoğlu, "Çok kaygılıyım, çünkü bu bir devletin işleyebileceği en büyük terör suçlarından biri. Burada zihniyet anlamında da karşı tarafı yok etme anlayışı var. (Davutoğlu'nun Mescid-i Aksa'ya gittiği tarih) 1983'ün yılından bu yana İsrail'in tutumunu gördüğümde, hedeflerinin Mescidi Aksa'yı yıkmak, sonra Müslümanların elinden zaman ya da belli bir bölümünü almak ve Yahudilere açmak dahi almak üzere planları dikkatimi çekmişti. Kazı faaliyetleri ve orada radikal Yahudilerin yaptığı çalışmalar vardı. re gittiğimde bu faaliyetleri görmek bize ıstırap veriyordu. Müslüman olarak bizi ilgilendirir, kıblemizdir. İnsan olarak ilgilendirir, Kudüs bütün insanlığın hülasasıdır. Kudüs, insanlık kültürünün katliamı yaşanıyor. Hala Kudüs'te Osmanlı Devleti'nden kalan örfle idare edilir, dini mekanlar. İsral'i, uluslararası hukuka sığmayacak şekilde şimdi Müslümanların belli saatlerde Mescid'i Aksa'ya girmemesini planlıyor. Kudüs, Filistin toprağıdır. Mescid'i Aksa Müslümanların kutsal mekanıdır. Bunu dünya gündeminde tutmaya devam edeceğiz. Mescid'i Aksa'nın bir kısmında veya tümünde öğleden önce Müslümanlar girmeyecek, ya da şu kısmını ayıralım Müslümanlar buraya girmesin" dedi.
Davutoğlu, İsrail'le temasların olup olmadığına ilişkin olarak, "Bazı görüşmeler oldu. Böyle bir zihniyetle nasıl görüşmeler olacak ki? Mescid'i Aksa'yı Müslümanların elinden almak isteyen İsrail'le normalleşmek mümkün mü?" dedi.

BİNALİ YILDIRIM İÇİN 900 İMZA TOPLANDIĞI İDDİALARI

Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın genel başkan olması için 900 imza toplandığı iddialarını değerlendiren Davutoğlu, "Ben o günlerde böyle dedikodularla ilgilenmedim, çünkü çok işim vardı. Bir taraftan MKYK, bir taraftan da terörle mücadele ile ilgileniyordum. Ben 3 saate yakın MİT Müsteşarı, Genelkurmay Başkanı ve Başbakanlık Müsteşarıyla bütün operasyonları gözden geçirdik. Salı günü de Van'daydım. Perşembe günü benim için o anda o söylentilerle uğraşmak vazife ihmalidir. Kuzey Irak operasyon yapılıyor, şehit haberleri geliyor. İtibar etmediğimi gösterecek şekilde bin 353 delegenin gönül dolusu coşkusu ve verdikleri destek bana yeter. Onunla ilgilenmeyi zul adlederdim. AK Parti'nin birliği için bu tür dedikodulara itibar etmek yerine dosdoğru yürümek gerekiyor" diye konuştu.  

HDP'YE OY VERENLERE YÖNELİK YAPILAN ELEŞTİRİLER

Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP'ye oy verenlere yönelik yapılan eleştirileri değerlendirerek, "Bizim hasmımız terör örgütüdür. HDP'nin hasım mı rakip mi olacağı terör örgütüne vereceği veya vermeyeceği tepkiye bağlıdır. HDP'ye oy veren seçmen ise bizim için kutsaldır" dedi. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV özel yayınında Oğuz Haksever'in moderatörlüğünde Fikrat Bila, Seda Öğretir ve Mustafa Karaalioğlu'nun sorularını cevapladı. Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Geçmişte hak ihlalleri oldu, devletin meşruiyeti tartışılmaya açıldı. AK Parti'nin yapmak istediği en önemli şey herkesin kendisini ait hissettiği toplumsal, mezhepsel yapı konusunda ayrımcılık görmediği, huzur içinde kendini ifade edebildiği bir siyasal, sosyolojik hayat alanı oluşturmak. Geçmişte terör örgütü mağdur olmuş halk kesimlerini istismar ederek (Kürt vatandaşlarımızı) teröre insan unsuru kazanmaya çalışıyordu. Demokrasi geliştikçe terörün alanı daralır. Eğer bir hak mağduriyeti varsa, o mağduriyet ortadan kalkınca terörün de çekilmesi lazım. Kürtlerin de, Türklerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Aidiyet bilinci birleştirici unsur. O bilinci tekrar kurduk ama bunlar olurken terörü tırmandıracak eylemler yapılıyorsa, Irak ve Suriye'de otoritenin kalkmasıyla silahlar Türkiye'ye sokulup depolanıyorsa barış demek, çözüm süreci demek anlamını kaybeder. Neden çözüm süreci önemliydi? Tam da Ortadoğu'da toplumlar dağılırken birleştirici bir hamle olarak iyi niyetle ve kararlılıkla süreci başlattık. Siyasi risk aldık. Beklentimiz silahsızlanmaydı ama önce Gezi olaylarıyla atmosferin değişmesi, sonra 17-25 Aralık, Türkiye'de teröre imkan sağlayacak zemin olduğunu düşündüler" diye konuştu.

Terör örgütünün silahsızlanma sözü verdiği halde aksini yapmaya çalıştığını belirten Başbakan Davutoğlu, Cizre'de, Silopi'de belli yerlerde çatışma içine girdiklerini söyledi. Davutoğlu, "Fark edilmedi mi diyebilirsiniz haklı olarak. Demokrasiyi yaşatmak ve terörle mücadele etmek aynı anda o kadar zor ki. Hem kamuoyu hassasiyeti yüksek, aynı anda terörle mücadele" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Terör örgütü çözüm sürecinde silahları stokladı' açıklamasının sorulması üzerine Davutoğlu, "Tabii eskiden ne vardı; yol aramaları vardı 90'lı yıllarda. Konvoylar belli saatlerde giderdi, yaylalara çıkma yasağı vardı. Bunları kaldırdık. Yol aramaları azaltıldı. Yapılması gereken bu ama birileri bu tabloyu istismar ederek silah stoklaması ya da terör grupları iniyor yaylaya haraç almak için adam kaçırılıyor" dedi.

Terör örgütlerine karşı yapılan operasyonlara değinen Davutoğlu, “Bu operasyonları yapmamış olsaydık, terör örgütü o yaylalarda istediğini götürüyor olacaktı. Teröre çok ciddi darbe vurduk. Kuzey Irak'ta bütün hedefler yerle bir edildi. 3'te 2 oranında tahribata ulaşıldı. 17 şehit verdiğimiz olayların çoğunda çatışma yok. Ne var? Haince yola patlayıcı koyuyor. Silahlı kuvvetler alan hakimiyetini sağlayana kadar her yerde operasyonlar devam edecek" diye konuştu.

İmralı ile temas olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Başbakan Davutoğlu, "Neden görüşme yapılıyor? Bir an önce silahlar bırakılsın diye. 2013 Nevruz'unda silah bırakma açıklaması yapılmış, tekrar ziyaretler yapılmış. Bırakılmış mı? Etkisi olup olmadığı ayrı bir tartışma, netice önemli. Bugün Bahçeli suçlama yapıyor ama yine tahrik var, istismar var. Gelin hükümeti kuralım, hayır kurmayız. Ne yaparsınız? Köşenize çekilip sadece hakaret edersiniz. Başka birinin bildiği bir yöntem varsa denenir, gocunmayız. İlla merasimi devam ettirelim olmaz, önce netice olacak" şeklinde konuştu.

“NASIL BİR İYİ NİYETTEN BAHSEDEBİLİRİZ?" 

HDP'nin yaptığı açıklamalara işaret eden Davutoğlu, "Demirtaş'a söyledim şehirlerin etrafındaki yapı dağıtılacak. Müzakere edildi ama bir taraftan bizi oyalamak, diğer yandan ayaklanma çağrısı yapmak. Nasıl bir iyi niyetten bahsedebiliriz?" dedi. 

Çözüm sürecinin halkla yürütülen bir süreç olduğunu söyleyen Davutoğlu, hiçbir Kürt vatandaşın kaygıya düşmesine gerek olmadığını ve kimsenin ötekileştirilmesine izin vermeyeceklerini vurguladı. Davutoğlu, terörle mücadeleyi yürütürken demokrasiyi korumaya da kararlı olduklarına dikkati çekti.

HDP'YE OY VERENLERE YÖNELİK YAPILAN ELEŞTİRİLER

Başbakan Davutoğlu, HDP'ye oy verenlere yönelik yapılan eleştirilere de değinerek, "Hangi partiye oy vermiş olursa olsun bütün vatandaşlarımızın oyu kutsaldır. Vatandaşlarımızın herhangi bir şekilde rencide edilmesine sebebiyet verilmesini mazur görmemiz mümkün değil. Siyasi partiler bizim düşmanımız değil, siyaset intikam hissiyle yapılmaz. Bizim hasmımız terör örgütüdür. HDP'nin hasım mı rakip mi olacağı terör örgütüne vereceği veya vermeyeceği tepkiye bağlıdır. HDP siyasi bir parti olarak davranırsa bizim rakibimizdir, terör örgütüne destek verirse o zaman bizim değil milletin hasmı haline gelir. HDP'ye oy veren seçmen ise bizim için kutsaldır. Onların gönlünü kazanmak durumundayım" dedi.