Erdoğan: 'Bizde başkanlık sistemi olsaydı...'

Erdoğan: 'Bizde başkanlık sistemi olsaydı...'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bizde başkanlık sistemi olsaydı geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk. Bir çok kez bizim önümüz tıkanmıştır ve bunları aşana kadar çok mücadeleler verdik' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı kapılarını ilk kez TRT’ye açtı. TRT özel yayınında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Nasuhi Güngör’ün moderatörlüğünde Akif Beki, Saadet Oruç, Hilal Kaplan ve Mahmut Övür’ün sorularını yanıtladı.

Soru: Siz cumhurbaşkanlığı gelmeden öncede adaylığınız sapasında koşuşturan terleyen bir cumhurbaşkanı olacağınızı söylemiştiniz. Yalnızlık çekiyormusunuz. ilk beş ay nasıl geçti.

Cumhurbaşkanı Cevap: Göreve geldiğimiz andan itibaren 28 Ağustos ve o günden bugüne gerek dış seyahatler gerekse Türkiye’ye gelen misafirlerimiz onlarla beraber yoğun gerçekten görüşmelerimiz oldu. Bu arada yurt içi seyahatler gerçekleştirdik. Ama hiçbir zaman gündemin dışında kalmadık. Gündemle iç içe olduk. Bir defa gündemin dışında kalmamız zaten mümkün değil. Buradaki görevimiz yani cumhurun başı olarak aldığımız yetkinin hakkıyla kullanılması gerektiriyor. Şuana kadar dolaştığım ülke sayısı yani 19 ülkeyi ziyaret ettim. Ancak 19 ülkedeki yaptığımız devlet başkanları, hükümet başkanlarıyla ziyaretler herhalde 50’yi bulmuştur. Bu ziyaretler bu şekilde devam ederken tabi ülkemize gelen yine aynı şekilde devlet başkanları var. Burada başbakanımızla bu ziyaretleri olan başbakanlar yine bize de geliyorlar. Bütün bunların yanında büyükelçiliklerle görüşmeler var. Bunu dışında ülkemizin bir çok STK’larının gelişleri var. Burada yapmış olduğumuz bir çok etkinlikler var. Bunların içerisinde kültür sanat etkinlikleri olsun en son ülkemizin 405 muhtarını burada topladık. Muhtarla Beştepe’yi Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı bütünleştirelim istiyoruz. Hedefimiz inşallah 50 bin muhtarla burada bir araya gelmek.

 Onlar konuşmak daha sonra yemekli toplantımızı yaparak buradan uğurlamak. Bu şekilde bir süreci başlattık. Bu güzel oldu. Muhtarlarımızın burada ağırlanmaları onlarda farklı heyecan meydana getirdi. Ve bundan sürece yönelik inşallah külliye içerisinde yapacağımız çcok amaçlı salonda onları bin bazen iki bin muhtarı bir araya getirmek suretiyle bunları devam ettireceğiz ve kendilerinden içişleri bakanımızın da sağolsun hazırlayacağı bir bilgi formuyla sorunlarını içişleri bakanlığımız alacak. Oluşturdukları bir birimle yakın takibini yapacaklar ve Böylece en tavandan en tabana bir irtibatı içişleri bakanlığımız sağlamış olacak. Buda inanıyorum ki hükümetimizin etkinliklerin çok çok önemli bir alan olacak. Durmak yok diyoruz ve yine yola devam.

Soru: Başkanlık sistemi meselesi çok tartışılıyor. Tabi halkın seçtiği cumhurbaşkınımız ilk devam oluyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin varlığı bunlar tabiî ki bir sistem değişikliğine doğru alıştırmalarmı sorularını beraberinde getiriyor. Bugün çıkan haberde ‘tek meclisli başkanlıktan daha yana olduğunuzu’ hem nasıl bir başkanlık sistemi arzu ediyorsunuz. Arzu ettiğiniz yetki denetim sistemi nasıl olmalı.

Cevap: Şimdi tabi bunun üzerinde bir çok spekülasyonlar yapılıyor. Ama bu belediye başkanı olduğum zamanda bu konu gündeme geldiğinde aynı şekilde spekülasyonlar yapılıyordu. Başbakan olduktan sonra yine bir çok televizyon programlarında sorulduğunda verdiğim cevaplar karşısında yine bir çok spekülasyonlar oldu. Özellikle yani bir çok alışkanlıkları değiştirmeye veya reforme etmeye yönelik adımlar atarsınız bunlar üzerinde spekülasyonları muhakkak yaparlar. Kaldı ki bizden önceki dönemlerde bir çok cumhurbaşkanı veya başbakan başkanlık sistemini gündeme getirmişlerdir. Onlarda konuşmuşlardır. Allah rahmet eylesin Turgut bey gündeme getirmiştir. Bunun en ideal sistemlerden bir tanesi olduğunu söylemiştir. Sayın Demirel aynı şekilde söylemiştir. Birçok liderler bunu söylediği halde dünyada şuanda G-20 ülkeleri içerisinde yani en gelişmiş ülkeler malum bunlar içerisinde şuanda 10 tanesi başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Geri kalan oradaki 8 tanesi onlar başkanlık sistemi değil ve böyle bir yapı içerisinde artık bir gerçeği görmemiz lazım. Acaba çok daha seri, çok daha kolay biz nasıl muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarız bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Çünkü çok başlılık bir defa ayaklarımızı adeta böyle prangaya vurmuş gibi süreci ağırlaştırıyor. Hızlandırmıyor. Şuanda parlamenter demokrasi dedeğimiz olay nedir parlamento esastır. Yani parlamento esaslı olan sistem başkanlık sisteminde tamamen yok farzedilmiyor ki orada da o var. Ha burada şimdi bazıları ABD sistemi diyor. Yani bu tartışılır bu aynı bir konu. ABD’de diyelim ki orada temsilciler meclisi var senato var. Türkiye illa onu yapacak değil. Türkiye’de kurul kalkar sadece parlamento olarak, milletvekilleri olarak alır, onlarla bu süreci işletir ve denetim esaslı mı olacak noktasına gelince tabiî ki denetim esaslı olacak. Yine denetleyen neresi olacak parlamento olacak, Meclis olacak. Yani Meclis’in vermediği bir yetkiyi siz bir defa kullanamazsınız. Ama anayasa ile başkana verilmiş olan tabiî ki bir yetkiler vardır. Onun belirlenmiş bir yetki alanı vardır. O yetki alanında hareket edebileceği gibi aynı zamanda bir de parlementonun kendisen vereceği yetkileri kullanmak hakkı doğacaktır. Bunun tabi nereye kadar olacağı, bunları belirleyecek olan yine orasıdır. Yine bir defa denetimsiz bir anlayışın olması çok çok sıkıntılar doğurur. Böyle bir sıkıntıya zaten mahal vermek mümkün değildir. Ancak ben bir şeyi özellikle yaşan birisi olarak bunu söylemek zorundayım, çünkü teori noktasında bir çok insanlar bazı şeylerin teorisi ortaya koyabilir. Ama yaşamak başkadır. Eğer yaşayar bir şeyi yapıyorsanız ha orada netice alamta çok daha farklı olur.

 Hani Nasrettin hoca meselesi var y a, Nasrettin Hoca düşüyor damdan malum doktor aramak için sağa sola koşturuyorlar. Nasrettin hocanın dediği bana doktor getirmeyin diyor. Bana damdan düşen birisini getirin diyor.

 Şimdi ben damdan düşmüş birisiyim Damdam düşmüş birisi olarak da ha bu işleri biraz biliyoruz. İstanbul Büyükşehir de yaptığımız uygulamalar orta da… Başarımız ortada bunu İstanbullu biliyor. 12 yıllık ülkemizdeki başkanlık döneminde yaptıklarımız da ortada. Ama iddialı bir şey söylüyorum. Diyorum ki bizde başkanlık sistemi olsaydı geldiğimiz noktanın çok daha ilersinizde olurduk. Bir çok kez bizim önümüz tıkanmıştır ve bunları aşana kadar çok mücadeleler verdik. Tabiki bir Abdullah beyle olan bir süreç farklı bir süreçtir. Şuanda diyelim ki benimle Ahmet beyin arasındaki süreç yine farklı bir süreç olacaktır. Ama bunun tersine olduğunu düşünün orada işte engeller geliyor. Yani bir üç kararnamede siz istediğiniz insanı atamakda dahi maalesef çok zorlanıyorsunuz. Başkanlık sisteminde böyle bir derdiniz yok. Çalışacağım ben belirlerim. Benle gelen benle gider. Ama bunu şuandaki sistemde yapamazsınız. Sizinle gelen sizinle gitmiyor. Birileri engelliyor. Yargı engelliyor. Yargı bunu engellediği zaman yerindelik ne olacak. Yani sorumlu olarak kimi tutuyor halk, siyasiyi tutuyor. Yargıdakini tutuyor mu hayır. Yargıdaki rahatlıkla hayır ben 11 kere alırım, 12. Defa tekrar yerine atarım diyor. Yargıyla siz böyle bir sürtüşmenin içerisine griiyorsunuz. Böyle memleket yönetilmez ki.? Şehirler yönetilmez ki. Bunların hepsi parlamenter sistemin bana göre eksikleridir. Yanlışlarıdır ve bütün bunların düzeltilmesinde çok daha tartışılır geniş başlı başına. Başkanlık sistemi ile ben bunları aşıla bileceğine inanıyorum.

Soru: Seçim var önümüzde. Hükümetle olan ilişler var. Bakanlar kuruluna başkanlık ettiniz. Ama bu konuda hukukun sınırlarının zorlandığına dair iddialar var. Yani siz Türkiye’nin hızlı kararlar alması gerektiğini söylüyorsunuz. Gerçekten böylemi Türkiye hukukun sınırlarını zorlayarak mı ilerliyor.

Cevap: Şuanda mevcut yapı içerisinde bu böyle. Basit bir örnek vereyim. Nasuhi beyin kendisi. Şuanda bakın bu hükümet Nasuhi beyi TRT Genel Müdür Muavinliğine atadı. Kaç kere görevden alındınız (Nasuhi Güngör 2 kere alındım) Buyurun. Yargı, yargı… Bu nasıl yüreyecek bu iş. Yani siz bur kuruma inandığınız birisini getiriyorsunuz, atıyorsunuz bakıyorsunuz ki birileri bir şikayette buluyor hemen siz görevden alınıyorsunuz. Bu seferde hükümet nediyor ben buna inanmışım bunu getireceğim. Tabi değişik yerlerden o da dolanıyor tekrar sizi getiriyor tekrar atıyor. Yargı alıyor siz atıyorsunuz. Bu defa kurum ne oluyor. Orada alt üst ilişkisi bozuluyor. Şimdi burada bir defa bizim tabi hukuku zorlama noktasından sıyrılmak için bu işi halletmek ve başarmamız lazım. Ha burada tabi ben sistem noktasında bunu özellikle konuşuyorm. Böyle bir adımın atılması icin öncelikle bir anayasa değişikliği şart. Anayasa değişikliği için 367 şart. Burada hükümetimizin böyle bir adımı atabilmesi için de 367’yi yakalaması lazım. Veya 330 yakalaması lazım referandumla böyle bir değişikliği halka götürsün yani sistem değerlendirme noktasında bu kanaatları söylüyorum. Geçmişten bugüne ben sistem noktasında böyle bir şeye inandığım için konuştum. Bizim Burhan beyin konu ile ilgili yazmış olduğu kitabı var. Başka bu konuda yazılmış bir çok kitap var. Yani bunlar tartışılmasını ben ülkemizde halkımızın da butür sistemleri anlaması, tanıması bakımından isabetli olacağı inancındayım.