Erdoğan: “Karanlık Odaklar Türkiye’yi Terör Örgütüne Destek Propagandasıyla Zan Altına Sokmaya Çalışıyor”

Erdoğan: “Karanlık Odaklar Türkiye’yi Terör Örgütüne Destek Propagandasıyla Zan Altına Sokmaya Çalışıyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bazı karanlık odaklar var. Bu karanlık odaklar ne yazık ki Türkiye’yi bir terör örgütüne destek vermekle kara propaganda yaparak zan altına sokmaya çalışıyor” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan temaslarda bulunmak üzere geldiği Endonezya'da Milli Güvenlik Akademisi'nde yaptığı konuşmada, "Bazı karanlık odaklar var. Bu karanlık odaklar ne yazık ki Türkiye'yi böyle bir terör örgütüne destek vermekle kara propaganda yaparak zan altına sokmaya çalışıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temaslarda bulunmak üzere geldiği Endonezya'da Milli Güvenlik Akademisi'nde konuştu. Erdoğan, terör örgütlerinin yaptıklarının dinde yeri olmadığını kaydederek, "Ama bazı karanlık odaklar var. Bu karanlık odaklar ne yazık ki Türkiye'yi böyle bir terör örgütüne destek vermekle kara propaganda yaparak zan altına sokmaya çalışıyor. Asla ve kata Türkiye böyle bir senaryonun içerisinde rol almamıştır, asla almaz. Tabii biz burada batı ülkelerinden hep duyarlı tavır bekledik. Dünyadan da bekledik ne batı ülkeleri ne dünya gösterdiğimiz hassasiyeti göstermemiştir. Soğuk savaşın sona ermesinin etkisiyle dünyanın jeopolitik dengelerin büyük dönüşüme uğradığı bir dönemde, 2003 yılı başında ülkemde başbakanlık görevini aldım. Bu dönemde Türkiye'nin köklü tarihi ve insani ilişkilerinin bulunduğu balkanlarda yaşayan Müslümanların 1990'larda uğradığı zulmün yaraları yeni yeni sarılıyordu. Kafkasya'da çeşitli toplumlar arasında yaşana gerilimin Müslümanlar aleyhine ortaya çıkardığı sonuçların etkileri halen sürüyordu. Dünyada ise 11 Eylül terör saldırılarının sebep olduğu olumsuz konjonktürün ağırlığı hala güçlü şekilde hissediliyordu. Biz bu süreçte yaşanan acılardan gerekli derslerin çıkarılması, eski husumetlerin yerini iş birliği, barış ve huzura bırakması yönünde bir duruş sergiledik. Aynı şekilde ülke içinde demokratik platformlarla milletimizin geleceğe umutla bakmasını sağlayacak bir güven ortamı tesis ettik. Ekonomide gerçekleştirdiğimiz reformalar ve uyguladığımız mali disiplin politikaları sayesinde 2008 küresel krizinden en az düzeye etkilendik. O zaman bir ifadem vardı: "Bu ekonomik kriz Türkiye'yi teğet geçecek" demiştim. Nitekim de öyle oldu. Ekonomimiz 2003-2014 yılında ortalama yüzde 5 büyüdü. Aynı dönemde Türkiye'deki doğrudan uluslararası sermaye yatırımı tutarı 150 milyar doları aştı" dedi.

"BM ÜYESİ ÜLKELERİN ORADA ADİL BİR ŞEKİLDE TEMSİL EDİLMESİ GEREKİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusunda Avrupa Birliği standartlarını yakalayan bir ülke olduğunu bildirerek, "Bugün etrafınızı saran onca tehdit ve kaos karşısında sağlam bir duruş sergileyebilmemiz işte bu cesur adımlar sayesinde oldu. Kardeşlerim burada bir şeyi sizlere hatırlatmak istiyorum. Bakınız 300 bini Irak'tan olmak üzere 1 milyon 700 bini Suriye'den olmak üzere 2 milyon mülteciyi ülkesinde barındıran bir Türkiye var. Fakat Avrupa'nın tamamına bakınız onlar 200 bin kişiyi bile ülkelerinde misafir edemiyorlar. Hatta Ege'den Avrupa ülkelerine gitmek isteyenlere karşı da denizde boğulmak için imkan hazırlıyorlar. Biz ise sahil güvenlik ekiplerimizle onları kurtarıp önce misafir ediyoruz ondan sonra da ülkelerine gönderiyoruz. Niye? Bu bizim hem insani görevimizdir hem vicdani görevimizdir hem de İslami görevimizdir. Bu anlayışla buna bakıyoruz. Asya Pasifik'ten Afrika'ya ve Latin Amerika'ya kadar dünyanın dört bir yanında ekonomik faaliyetlerimizle, insani yardımlarımızla uluslararası kuruluşlara olan katkılarımızda aktif bir dış politika izledik. Bölge ülkeleri arasındaki ihtiyatların çözümü için çok sayıda üçlü diyalog mekanizmaları oluşturduk. Yine bölgemizde birçok ülkeyle yüksek düzeyli stratejik konseyleri hayata geçirdik. Ayrıca 22 ülkeyle serbest ticaret anlaşması 80 ülkeyle çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması 93 ülkeyle karşılıklı yatırımların teşviki ve korunması anlaşması imzaladık. BM'de medeniyetler ittifakı ve barış için arabulucuk gibi ses getiren girişimlere imza attık. Dünyada pek çok bölgesel öğütle somut iş birliği kanalları oluşturduk. Değerli kardeşlerim bu arada da bir şey gündeme getirdik. Neydi o? Oda şu. Dünya 5'den büyüktür. Bu adımı hep birlikte atmaya mecburuz. Zira BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi tüm dünyada belirleyici konumda. Yani o 5 ülkeden 1 tanesi ne diyorsa o olur. Eğer bir konuda "hayır" diyorlarsa o iş olmaz. Peki dünyadaki 200'e yakın ülke bunlara mahkum mu? Şu anda mahkum. Çin'den geliyorum. Çin Devlet Başkanı ile de bu konuları görüştük. Ve BM Güvenlik Konseyi'nde bir reform olmasını sayın Xi, baktım o da kabul ediyor. Ama bunu diğer ülkelerin de kabul etmesi gerekir. Biz daha Birinci Dünya Savaşı şartlarını artık düşünemeyiz o günün şartları farklıydı. Bugün güncellemek suretiyle tüm dünyada BM üyesi ülkelerin orada adil bir şekilde temsil edilmesi gerekir. Dönüşümlü bir sitem, adil bir sistem. Her üyenin oy hakkının adil bir şekilde kendilerine verildiği bire sistemin BM'de hakim olması gerekir" açıklamasını yaptı.

"İSLAM DÜNYASI ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASINDA"

Erdoğan, yürütülen G20 dönem Başkanlığında Endonezya ile Çin ile 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya'da olunacağını, kendilerine ev sahipliği yapılacağını kaydederek, "Orada dünyadaki gelişmeleri değerlendireceği. Dünya genelinde kalkındırma, yatırımlar ve entegrasyon konularındaki önceliklerimizi hayata geçirmenin çabası içinde olacağız. Ve inovasyonu en geniş anlamda değerlendirmenin gayreti içinde olacağız. Gelecek sene 2016 yılında bir ilki teşkil edecek olan Dünya İnsani Zirvesi'ne de ev sahipliği yapacağız. Resmi kalkınma yardımlarımız 2002 sonu itibariyle bizim iktidara gelmeden önce 45 milyon dolardı fakat 2014 sonu itibarı ile bizim insani yardımdaki ulaştığımız rakam 4 buçuk milyar dolar olmuştur. Dünyada üçüncü ülke haline geldik, Amerika, İngiltere ve Türkiye. Türkiye gayrisafi milli hasılasına oranla eğer oradan alırsan değerlendirmeyi dünyada uluslararası insanı yardım yapan birinci ülkedir. Buraya tırmanmıştır. Kalkınma yardımlarına bu denli önem vermemizin gerisinde dünyanın tüm insanlara yayılmasını esas alan paylaşmanın bereketine inanan veren el alan elden üstündür anlayışını o medeniyet perspektifimizi benimsediğimiz için bunları yapıyor" dedi.

"ORTADOĞU'DA BARIŞTAN, REFAHTAN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMEDİK"

Bölgesel ve küresel çapta yürütülen iş birliği barış ve kalkınma çabaları ile ilgili örneklerin çoğaltabileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı, "Bu yöndeki gayretlerimizi arttırarak devam ettirme kararlılığındayız. Ancak bizim sözlerimizle ve eylemlerimizle ortaya koyduğumuz barış ve iş birliği mesajlarının bazı çevrelerce yeteri kadar algılanamadığını gördüğümüzü de üzüntü ile belirtmek isterim. Bilhassa Suriye'de yaşanan ve bizi de doğrudan tehdit eden olaylar üzerinden Türkiye'ye yöneltilen kimi zaman iftira seviyesine varan haksız ithamlardan fevkalade rahatsız. Biz en başından beri Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu'da barıştan, refahtan başka bir şey istemedik. Diktatörlüklerin, halklarına zulüm eden, baskıcı rejimlerin yerini toplumların kendi iradelerini yansıtan yönetimlerin alması arzumuzu bugünde dile getiriyoruz. Bu tavrın tarihi, coğrafi ve insani bağlarımızın olduğu kardeş toplumlara karşı ahlaki ve vicdani sorumluluğumuzun gereği olduğuna inanıyoruz. Üstelik bu yaklaşıma sadece bizim değil tüm dünyanın ihtiyacı var. Bilindiği gibi Ortadoğu dünyanın en kadim medeniyetlerinin, 3 semavi dinin doğduğu coğrafyadır. Bugün Ortadoğu'da yaşanan sıkıntılar ve krizler Asya-Pasifik, Uzakdoğu, Avrupa dahil dünyanın tüm bölgelerini etkileme potansiyeline sahiptir" açıklamasını yaptı.

"İSLAM'A GÖLGE DÜŞÜRÜLMESİNİ KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL"

Herkesin, uluslararası kuruluşların da meseleye hala soğuk savaş mantığı ile yaklaşılmasının sorunları daha da derinleştirdiği gerçeğini görmesi gerektiğini bildirerek, "BM Güvenlik Konseyi'nin bazı üyelerinin özellikle krizlerin üzerine gidilmesini engellemesinin faturasını bölge hakları ile birlikte tüm dünya ödüyor. Bu çerçevede süratle yeni bir anlayış birliğinin ortaya konmasına ve iş birliği mekanizmalarının güçlü şekilde işletilmesine ihtiyaç var. Sebep ne olursa olun Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın tarihi bir dönüşüm sürecinden geçtiği ortadadır. Her değişim gibi bölgede yaşanan süreçte sosyal çalkantılarla ve güvenlik sorunlarıyla birlikte ilerlemelidir. Ancak burada unutulmaması gereken husus bölgedeki değişim sürecinin bugüne kadar gelişmelerin dışında kalmış diğer ülkelere ve tüm dünyaya da çok ciddi etkilerinin olacağıdır. Biz Türkiye olarak gelişmeleri bu şekilde değerlendiriyor ve kendi konumumuzu buna göre belirliyoruz. Bölgemizdeki tabloya genel anlamda baktığımızda İslam dünyasının önemli bir dönüm noktasında olduğunu görüyoruz. Bunların başında mezhepçilik sorunu gelir. İslam adına veya Müslüman kisvesi ile nefret uyandıran suçlar işleyen teröristler en çok bu sorundan nemalanır. Halbuki bizim inancımız haksız yere masun insanı öldürmeyi, tüm insanlığı öldürmek olarak gören barış ve merhamet dinidir. Bu anlayışı yeniden ihya edip mezhep taassuplarının üzerine çıkarmadıkça yaşadığımız sorunların üstesinden gelebilmemiz zordur. Bizim Sünnilik noktasında Şii noktasında veya farklı mezhepler noktasında böyle bir derdimiz yoktur. Bizim tek derimiz var İslam, İslam, İslam. İslam'a gölge düşürülmesini kabul etmemiz mümkün değil. Şu anda bütün bu yapılanlardan İslam yara almaktadır. Tüm Müslümanların bunu koruma noktasında görevi vardır. Terörü kaynağı ve kimliğine bakmaksızın hiçbir sebeple meşrulaştırmadan, kategorik olarak reddetme iradesini hep birlikte göstermek mecburiyetindeyiz. Bakıyorsunuz şu anda Müslüman olduğunu söyleyen farklı mezhepten olduğu için ülkemdeki terör mücadelesinde ateist olanları dahi savunanların olduğunu gördüğümüz bir dünya var" ifadelerini kullandı.

"TERÖRLE MÜCADELEMİZİ TEK BAŞIMIZA DA OLSAK SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİZ"

Erdoğan, konuşmasında farklı bir yaklaşım tarzının görüldüğünü bildirerek, "Ama lafa geldiği zaman Müslümanız diyorlar. Ama öbür tarafta terörist aynı zamanda ateist olan örgütleri bu mezhep farklılığından dolayı savunanları görüyoruz. Öyleyse bunlara karşı uyanık olmak durumundayız. Duruşumuzu buna göre sergilemek durumundayız. Türkiye olarak yıllarca terörle mücadele eden, bu süreçte çok ağır kayıplar veren bir ülke olarak meselelere tüm boyutlarıyla vakıfız. Bugün de terörün her çeşidine karşı kararlı bir tavır ortaya koyuyoruz. Sadece son günlerde ülkemizde gerçekleştirilen operasyonların dahil Türkiye'nin bu konudaki ilkeli duruşunu göstermeye yeterli olduğunu düşünüyorum" dedi.

"TÜRKİYE TERÖRİSTLERLE DE ETKİN BİR MÜCADELE YÜRÜTMEKTEDİR"

Suriye'de faaliyet gösteren yabancı savaşçılar konusunda Türkiye'ye yöneltilen suçlamaların tamamen haksız olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Kendi vatandaşlarının terör örgütleriyle ilişkilerini takip eden, zamanında ve etkin müdahale gerçekleştirmeyen ülkelerin, tüm sorumluluğu Türkiye'nin üzerine yıkmaya çalıştığını görüyoruz. Suriye ile aramızda 910 kilometrelik sınır var. Bu sınır boyunca ülkemize sığınan, Irak'la beraber bunu değerlendirdiğimizde 2 milyon misafiri bulunan Türkiye teröristlerle de etkin bir mücadele yürütmektedir. Kolay bir iş değil. Bugüne kadar 16 binden fazla kişiye ülkemize giriş yasağı koyduk. Bin 600'den fazla kişiyi de sınır dışı ettik. Bin 300'den fazla kişiyi de sınırlarımızdan geri çevirdik. Ve bunların önemli bir kısmını kendi imkan ve kabiliyetlerimizle yaptık. Buna karşılık birçok ülkenin teröristler konusunda hala Türkiye ile yeterli bilgi paylaşımı yapmadığını da burada belirtmek isterim. Biz terörle ve teröristlerle mücadelemizi tek başımıza da olsak sonuna kadar sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, diğer yandan uluslararası terörizmle mücadeleye özel bir önem verdiklerini, kuruluşuna Türkiye'nin öncelik ettiği ve Endonezya'nın da dahil olduğu terörizmle mücadele küresel forumunu daha etkin olarak çalıştırmak istediklerini belirtirken, bu konuda Endonezyalı dostlarımızla daha yakın işbirliği içinde olmak arzusunda olduklarını dile getirdi.

Ortadoğu'daki sorunların hepsinin de birbiriyle ilişkili olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batı dünyasının bölgeye ilişkin güvenlik endişeleri elbette anlaşılabilir. Ama sadece güvenlik merceğinden bakan bir yaklaşımın bölgedeki diğer sıkıntılarla birlikte terör sorunun çözümü için de yeterli olmayacağı açıktır. Sorunun çözümü; bölgenin tarihi, sosyal, siyasal, kültürel ve insani duyarlılıkları dikkate alınarak yürütülecek kapsamlı bir dönüşümden geçmektedir" diye konuştu.

Suriye'de de başından beri bunu savunduklarını söyleyen Erdoğan, ülkenin sosyolojisine uygun kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan bölgedeki radikal grupların etkinliğinin kırılabilmesinin mümkün olmadığına vurgu yaptı. Erdoğan, "Bu gerçeğe her gün bir kez daha şahit oluyoruz" dedi.

"BÖLGEDEKİ KALICI BARIŞIN TESİSİ FİLİSTİN MESELESİNİN ÇÖZÜMÜNDEN GEÇİYOR"

Erdoğan, Filistin meselesinin de, İslam aleminin aradığı huzuru bulmasının önündeki bir diğer engel olduğuna dikkat çekerek, "Filistinlilerin on yıllardır kendi öz yurtlarında vatansız, topraksız, devletsiz bırakılmaları asla kabul edilemez. Filistin meselesine adil ve kalıcı bir çözüm bulunmadan, İslam dünyası da bölgedeki diğer unsurlarda huzura kavuşamaz. Bu adaletsizliğin giderilmesi için Türkiye şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm imkanlarıyla Filistinli kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir" diye konuştu.

Bölgedeki kalıcı barışın tesisinin öncelikle Filistin halkına yönelik baskılara son verilmesinden ve 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kudüs'ün ve Harem-i Şerif'in korunmasına büyük hassasiyet gösteren Türkiye bu doğrultuda çaba göstermeyi sürdürecektir" ifadelerini kullandı.

"İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI'NA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR"

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu bakımdan kuruluş gerekçesi Harem-i Şerif'in korunması olan İslam İşbirliği Teşkilatı'na büyük görev düşüyor. İslam İşbirliği Teşkilatı, bugün tüm İslam dünyasını aynı çatı altında toplayan yegâne forum durumundadır. İslam ülkelerinin karşılaştığı iç ve dış sorunlara karşı bu kuruluş, sorumluluk üstlenmek mecburiyetindedir. 2016 yılında ülkemizde düzenlenecek 13. İslam Zirvesi'nin bu doğrultuda önemli adımların atılmasına vesile olmasını temenni ediyorum. Ev sahibi ülke olarak biz bu konuda elimizden gelen gayreti göstereceğiz."

"DIŞLAYICI SÖYLEMLERİN AVRUPA'DA KOLAYLIKLA YER BULABİLMESİ KAYGI VERİCİ"

Diğer yandan yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, ırkçılık ve İslamofobya gibi eğilimlere karşı da yakın işbirliği içinde olunması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Birlikte yaşama zarar veren dışlayıcı söylemlerin Avrupa'da siyasi merkezde kolaylıkla yer bulabiliyor olması özellikle kaygı vericidir. Son zamanlarda Avrupa'da Müslümanlara karşı yapılan ayrımcı, ayrıştırıcı girişimler bizleri cidden üzmektedir. Avrupa'da 5 milyona yakın vatandaşı bulunan Türkiye, bu tür olumsuzluklardan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. 2011-2014 yılları arasında Avrupa'da sadece Türk vatandaşlarına yönelik olarak kundaklama, fiziki saldırı, tehdit mektubu gibi 300'ün üzerinde eylem gerçekleşti" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'nın yaşadığı sorunların içe kapanma refleksiyle çözülemeyeceğinin bilinmesi gerektiğini söyleyerek, "Türkiye, Avrupa'yı küresel meseleler karşısında müşterek çıkarları paylaştığı bir ortaklık projesi olarak görüyor. Bu anlayışla Avrupa ülkeleri ile ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek arzusundayız. Avrupa Birliği ülkelerinden de aynı yaklaşımı görmek istiyoruz" dedi.

"YARDIMLARIMIZI ARTTIRARAK SÜRDÜRMEYİ PLANLIYORUZ"

Erdoğan, Türkiye olarak Afganistan'dan Afrika'ya kadar her yerde mazlumun hamisi olma çabası içinde olduklarını kaydederek, "Afrika'da izlediğimiz insani diplomasi odaklı dış politikanın en güzel örneği Somali'de kendini gösteriyor. Asya Pasifik'te de Müslüman kardeşlerimizin sorunlarının çözümüne yapıcı katkılar sağlamaya çalışıyoruz. Türkiye, Güney Filipinliler "de devam eden barış süreci kapsamında oluşturulan Uluslararası Temas grubunun üyesidir. Bu gruba hem Filipinliler hükümetinin hem de Moro İslami Kurtuluş Cephesi'nin ortak daveti ile katıldık. Barış sürecindeki normalizasyon çalışmaları kapsamında kurulan Bağımsız Silah Bıraktırma Organının Başkanlığı da ülkemizin bir büyükelçisi tarafından yürütülüyor. İnsani yardımların yanı sıra özellikle sağlık ve eğitim alanlarında sağladığımız kalkınma yardımlarıyla birlikte de Güney Filipinlerdeki sürece katkıda bulunuyoruz. Sorumluluk alanı tüm Filipinliler olan TİKA Program Koordinasyon Ofisi Nisan ayı itibariyle Manila'da faaliyetlerine başladı. Myanmar'da Rohingya Müslümanlarının etkilendiği olaylara da duyarsız kalmıyoruz. Bu ülkeye yaptığımız insani yardımlar sürüyor. 2012 yılında eşim ile o zaman Dışişleri Bakanı olarak görev yapan şu anda başbakanımız Ahmet Davutoğlu da bölgeye giderek incelemelerde bulundu. Sayın Davutoğlu 2013 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı Rohingya Temas Grubu ülkelerinin temcitleriyle birlikte Myanmar'a bir ziyaret daha gerçekleştirdi. Önümüzdeki dönemde bu yardımlarımızı arttırarak sürdürmeyi planlıyoruz. Bu vesile ile Endonezya hükümetine ve Endonezya halkına Rohgingya Müslümanlarına kucak açtıkları için yarıca şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Farklı medeniyetler ve kültürler arasında kurulacak köprülerin bize çocuklarımızın emaneti olan bu dünyaya sunabileceğimize inanıyorum" dedi.

Türkiye'nin diğer kimliklerinin yanı sıra Asya ülkesi de olduğunu kaydeden Erdoğan, "Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerle ve halklarla özel bağlar kurmanın ve geliştirmenin çabası içindedir. Bölgeyle yüzlerce yıllık geçmişe sahip ilişkimize yeni bir anlayışla canlılık kazandırmak, dış politikamızın öncelikli hedeflerinde biridir. Bu fotoğraf içinde Endonezya dünyadaki en büyük Müslüman nüfusa sahip olması sebebiyle özel bir yere sahiptir. İslam aleminin önündeki sorunlara verilecek en güzel cevap önce kendi içimizdeki kardeşlik duygularımızı tesis etmekten geçiyor. Kadim medeniyetimizi dünyada 1 buçuk milyar nüfusa sahip Müslümanlar olarak yeniden yüceltmek bizim elimizdedir. Bunun için hep birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu düşüncelerle dost Endonezya halkına bir muhabbetlerimi iletiyor, sizlere sevgi saygılarımı sunuyorum" açıklamalarını yaptı.

Erdoğan: “Karanlık Odaklar Türkiye’yi Terör Örgütüne Destek Propagandasıyla Zan Altına Sokmaya Çalışıyor”

Erdoğan: “Karanlık Odaklar Türkiye’yi Terör Örgütüne Destek Propagandasıyla Zan Altına Sokmaya Çalışıyor”