Her Yıl 2 Bin 400 Çocuk Kansere Yakalanıyor

Her Yıl 2 Bin 400 Çocuk Kansere Yakalanıyor
Türkiye’de her yıl 2 bin 400 çocuğun kansere yakalanırken, çocuklarda görülen kanser türlerinde ilk sırayı lösemi (kan kanseri) alıyor.

Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği’nden alınan bilgiye göre, çocukluk çağı kanserlerinin görülme sıklığı bir milyon çocukta 120 oranında gerçekleşiyor. Türkiye’de her yıl 2 bin 400 yeni çocuk kanseri olgusu beklenirken, kanser tanı ve tedavisinde, özellikle ilaç tedavisinde (kemoterapi) kaydedilen önemli gelişmelere paralel olarak çocukluk çağı kanserlerinde sağ kalım önemli ölçüde artıyor.

Çocukluk çağı kanserlerinin yüzde 60-70'i günümüzde tamamen şifaya kavuşurken, erken tanı konan, erken evrede yakalanan hastalarda kurtulma şansı yüzde 80-90 olarak görülüyor. Çocuklarda en yaygın görülen kanser türü lösemi olarak dikkat çekerken, bu hastalığı sırasıyla beyin tümörleri, lenfomalar (Lenf bezesinden kaynaklanan kanserler), nöroblastomlar (İlkel sinir hücrelerinden köken alan kanserler), Wilms tümörü (Çocukluk çağında en sık rastlanan böbrek tümörü), kemik kanserleri (Osteosarkom, Ewing sarkom), Retinoblastom (Göz tümörü), Germ hücreli tümörler, Karaciğer kanserleri ve diğer kanserler izliyor. Bu kanserlerin sebepleri tam olarak bilinemezken, bazı kimyevi madde ve virüs tipi ajanların normal hücrelerin genetik yapısını değiştirerek bazı kanserleri başlattığı biliniyor. Herkeste hücreleri kanserleşmeye uyaran genler olan onkojenler bulunduğu ancak onları nelerin uyardığı tespit edilemiyor.

Uzmanlar, çocukların kanser tedavisinde tedavi göreceği yeri dikkatle seçmek gerektiğini vurgulayarak tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken hususları şu şekilde sıraladı: “Çocuğunuzun doktorunun yardımıyla, çocuk kanserleri tedavisindeki en son gelişmeleri uygulayabilen personelin bulunduğu bir merkez arayın. Hem merkez, hem personeli bütün ailenin ihtiyacı olan manevi desteği verebilmesi gerekir. En iyi tedaviyi verebilmek için, çocuk kanserinde uzman bir ekip gerekmektedir. Tedavi karmaşıktır ve genelde ameliyat, kemoterapi, ve ışın tedavinin bileşimidir. Kanser ve kanser tedavisi sırasında hastanın infeksiyon (iltihabi hastalıklar) riski yüksektir. Sağlıklı bir kişide önemli bir hastalık oluşturmayan bir mikroorganizma (mikrop), kanserli çocukta çok ağır ateşli hastalığa neden olabilir. Temizlik kurallarına uyarak bu riski azaltabilirsiniz. Yemek öncesi ve yemek sonrasında, tuvalet ihtiyacı sonrasında ve çocuğa yapılacak her müdahaleden sonra eller mutlaka en az 30 saniye su ve sabunla yıkanmalıdır. Sıvı sabun ve kullanılıp atılan kağıt havlu kullanılmalıdır. Vücut temizliği çok önemlidir. Çocuğun sabah kalkınca eli, yüzü yıkanmalıdır. Bu işlem hasta kalkabiliyorsa lavabo başında, değilse temiz sabunlu bir bez ile yapılabilir. Hasta sık çamaşır değiştirmeli, sık banyo yapmalıdır. Kemoterapi (ilaç tedavisi) sırasında banyo yapmanın bir sakıncası yoktur. Radyoterapi (ışın tedavisi) sırasında ise ışın gören sahanın yıkanmaması istenir. Bu konuda doktorun önerisine uyulmalıdır. Dişler her öğün sonrasında (günde 3 kez) yumuşak kıllı bir fırça ile fırçalanmalıdır. Tedavi sırasında ağızda yara (mukozit), dişetlerinde kanama olabilir, bu durumda diş fırçalama çok ağrılı olabilir, o nedenle temiz bir süngerli çubuk ile dişler temizlenebilir. Ayrıca günde 3 kere yemekten sonra ağız gargarası yapılmalıdır. Bu işlem, hazır satılan gargaralarla (klorheksidinli gargara gibi) yapılabileceği gibi, bikarbonatlı (kaynatılmış ılıtılmış 1 bardak suya 1 kaşık karbonat koyarak) gargara ile de yapılabilir. Mukozit varsa, mikostatin içeren suspansiyon günde 3 kere 1 damlalık dolusu ağız içine damlatılır. Tedavi sırasında birkaç durum dışında, hasta her istediğini yiyip içebilir. Yiyecek ve içeceklerin temizliği çok önemlidir. Kabuklu meyveler iyice yıkanıp, kabukları soyulmalıdır. Açıkta satılan yiyecekler (tezgahta satılan simit, tatlı gibi) verilmemelidir. Ambalajlı gıdalar (ambalaj içinde bisküvi gibi), pişmiş gıdalar verilir. Kortikosteroidler (dekort prednol gibi) tedavide kullanıldığında tuz kısıtlaması yapılmalıdır. Kemoterapi verilirken ve sonrasında bulantı, kusma varsa ağır gıdalardan (yağlı, baharatlı) kaçınılmalıdır. Kemoterapi verilirken naneli şeker, sakız çiğnenerek ağızdaki metalik tat giderilebilir. Kanserli hasta kimseye hastalığını bulaştırmaz. Ancak etrafındaki enfeksiyonlu (iltihabi hastalık, grip, nezle, boğaz hastalığı gibi) hastadan kanserli hastaya çok kolay enfeksiyon bulaşabilir ve onda ateşli ağır hastalık oluşturabilir. O nedenle öksüren, aksıran, ateşli hastalardan uzak kalması gereklidir.” 

Kanser tedavisi süresince çocuğun psikolojik olarak da hazırlanması gerektiğini vurgu yapan uzmanlar önerilerini şu şekilde sürdürdü.Çocuğuzla açık konuşun. Destek olun. Herkesin onu iyileşmesi için çalıştığına inandırın. Doktorun ve hemşirelerin çocuğunuzun sağlığı ile ilgili sorularına cevap vermeye yardımcı olmalarını sağlayın. Aile içinde de sağlıklı ilişkilerin devam ettirilmesi de aynı şekilde önemlidir. Hasta çocuğunuzun oluşturduğu ek stres yüzünden bu çok kolay olmayabilir. Çocuğunuzla ilgili bir başka durum okula devamıdır. Okul personeli, çocuğunuzun kanseri ve hem çocuk için, hem okul için ortaya çıkabilecek belirli durumlar hakkında bilgilendirilmelidir. Bütün ailenin normal yaşama dönmesi önemlidir. Çocuklar dayanıklı ve esnek olurlar ve kanser teşhisinden önceki hallerine göre davranılmasını isterler ve hayatlarının tamamiyle hastalıkları üzerinde odaklanmış olmasını istemezler. Kanserli bir çocuğu düşünmek çok üzücüdür. Bazı ebeveynler kaçmak, bazıları teşhisi bilmemek ister. Ancak genelde acıyı kabul edip spesifik hastalığın gerçeklerine bakabilen ebeveynler, gelecekteki problem ve endişelerle daha iyi baş edebilmektedirler. Şaşkınlık, inkar, kızgınlık, suçluluk, üzüntü ve umut gibi şaşırtıcı hislerle karşı karşıya kalınabilir. Bu hislerin bazılarıyla veya tümüyle, ayrı zamanlarda ve değişik derecede karşılaşabilirsiniz. Ancak kanser ekibinden alacağınız asıl mesaj bu tecrübede yalnız olmayışınızdır.”