İkinci dalga çoktan başladı!

İkinci dalga çoktan başladı!
Hilalhaber yazarı Cuma Obuz, 15 Temmuz sonrası yaşananlara ilişkin önemli bir yazı kaleme aldı.

Hilalhaber'den Cuma Obuz'un "İkinci dalga çoktan başladı!" başlıklı yazısı:

15 Temmuz FETÖ'nün hain darbe girişiminin ardından Türkiye'nin, özellikle Ortadoğu için ne kadar kritik bir öneme sahip olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Hain darbe girişimi, milletin eşsiz ve onurlu duruşu ile engellendi. Ardından yaşananlar da Türkiye'nin gücünün bir göstergesiydi. Özellikle Fırat Kalkanı Operasyonu ve bölge adına çok önemli olan dev projelerin hayata geçirilmesi buna örnektir.

Darbe girişiminin ardından gündemi en fazla meşgul eden konu ise 2. dalga konusu oldu. Sürekli olarak teyakkuz halinde geçirilen ilk ayın ardından ise çeşitli komplo teorileri de ortaya atıldı. Hatta tarihler bile verildi. Fakat bu teorilerin hiçbiri gerçekleşmedi.

Hiç şüphesiz içerde ve dışarda FETÖ'ye karşı ciddi bir mücadele verdik ve vermeye de devam ediyoruz. Milletin destansı duruşunun ardından ortalığı bulandırmaya çalışan bazı kişilerin komplo teorileri ile ün yapmak istemesi ise 15 Temmuz ruhuna yakışmayacak bir davranış oldu. Kimileri medyatik olmak adına kimileri ortamdan yararlanmak adına kimileri ise kendi teorilerini mutlak hakikat kabul etmelerinden dolayı sürekli olarak ikinci dalga konusunu ortaya attı.

Benim kanaatim ikinci dalga daha 16 Temmuz sabahı başlamıştı. Bu çok iddialı olan teorimi hemen komplo teorisi gibi algılamayın.

15 Temmuz, FETÖ'nün ne ilk ihanetiydi ne de son ihaneti olacaktı. Daha önce dafalarca teşebbüste bulunan bu hain çetenin en önemli özelliği ise hiçbir girişiminin daha önceki ile aynı olmamasıydı. FETÖ'nün daha önce yapmaya çalıştıklarına bir bakalım:

7 Şubat 2012 Hakan Fidan hadisesindeki olayda FETÖ, son derece sinsi bir plan ile Türkiye'yi hiç kimseye fark ettirmeden ele geçirmenin planını yapmıştı. Plana göre dönemin Başbakanı Erdoğan, ameliyatta iken MİT Müsteşarı Hakan Fidan tutuklanacak ve Erdoğan ameliyettan kelepçe ile uyanacaktı. Bu plan son derece üst düzey bir istihbarat savaşı gerektiriyordu ve FETÖ, Türkiye'yi istihbarat üzerinden vurmayı hedefliyordu. Neyseki bu plan suya düşmüş ve Türkiye çok tehlikeli bir sürece girmekten son anda kurtulmuştu.

17/25 Aralık 2013 tarihi ise ülke tarihine hiç şüphesiz büyük bir kargaşa ortamı olarak geçecekti. Bu sefer plan ekonomik bir itibarsızlaştırma planıydı.

Yolsuzluk suçlamaları ile harekete geçirilecek olan birim ise Emniyet'ti. Emniyet'in içerisindeki şımarık FETÖ'cü polisler ve amirleri arkalarına aldıkları ağa babalarıyla hükümetin düşmesi için ellerinden geleni yapacaklardı ama bu süreç de özellikle Erdoğan ve dönemin siyasi aklının çabaları sonucu atlatılacaktı. Fakat ülkenin siyasi durumu da bir hayli karışmıştı.

Selam Tevhid davası ise FETÖ'nün aynı yıl kullandığı ve hayali bir terör örgütü kurulmasıyla yapılan bir operasyondu. Selam Tevhid davası ise STK'lar üzerinden hükümeti vurma çabasıydı. Bu dava ise 17/25 Aralık süreci ile birlikte FETÖ'nün hezimete uğradığı bir dava olmuştu.

19 Ocak 2014 tarihine geldiğimizde ise Selam Tevhid davası birden yerini MİT TIR'ları hadisesine bırakıyordu. Bu sefer amaç Türkiye'yi Suriye krizinden de faydalanarak Ortadoğu siyasetiyle vurmaktı. MİT TIR'ları operasyonunda en önemli silah olarak da medya kullanıldı. En önemli silahşör ise Can Dündar olacaktı.

10 Ağustos 2014 tarihine geldiğimizde ise FETÖ'nün yeni yönteminin seçim olduğunu gördük. Tüm partilere karşı adeta tek başına mücadele eden Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmaması için ellerinden geleni yapan bu hain örgüt, Türkiye genelinde Erdoğan'a karşı en güçlü aktör kim ise onu desteklemişti. Fakat halkın yüzde 52'sinin oyunu alan Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmuştu. Aynı yöntemi yerel seçimlerde de kullanan FETÖ'nün seçim yöntemi de tutmamış ve hayaller suya düşmüştü.

24 Kasım 2015 tarihinde bambaşka bir olay ile karşılaşıyoruz. Suriye sınırında beliren bir Rus savaş uçağı Türk jetleri ile vuruluyor. Bu olaydan sonra Türkiye ve Rusya adeta savaş noktasına geliyor. FETÖ'nün kumandasını elinde tutan ABD ise bu krizin daha da tırmanması için elinden geleni yapıyor. Bu süreçte Türkiye'nin iç siyasetinde de çeşitli gelişmeler oluyordu. Başbakan Ahmöet Davutoğlu'nun istifa etmesiyle sonuçlanan o karmaşık ve akıllarda soru işaretleri bırakan süreç yaşanıyor ve Türkiye'de iki yılda 4. hükümet kuruluyordu.

15 Temmuz tarihinde ise FETÖ ihanet örgütü, ilk defa TSK'yı kullanarak bir darbe girişiminde bulunuyordu.

Kısaca geçtiğimiz bu kronolojik girişimler dökümüne elbette farklı olayları da ekleyebiliriz. Fakat şu hakikati kavramalıyız ki FETÖ'nün hiçbir girişimi bir diğerinin kopyası olmamıştır. Her defasında farklı bir araç kullanan FETÖ, Türkiye'yi farklı yerlerden vurmaya çalışıyor.

15 Temmuz'un başarısız olduğunu anladıkları 16 Temmuz sabahından bu yana ise farklı bir plan ve usul ile yeniden bir girişimde bulunacakları ortada. Kannatimce bu girişim 15 Temmuz'un aynısı olmayacak. Peki ne olacak?

Burada işin içerisine komplo teorileri girecekse de aslında 15 Temmuz'dan bu yana yaşananlar ne olacağının açık göstergesi. FETÖ'nün yeni planı Türkiye'nin sınır güvenliği konusunda zaafiyete uğraması. Bunun en önemli araçları ise PKK ve DAEŞ...

ABD'nin Türkiye'nin Ortadoğu'da aktör olmasından duyduğu rahatsızlık, İbadi'nin Türkiye aleyhindeki açıklamaları. AB'nin Türkiye ilişkilerindeki mız mız tavrı ve DAEŞ ve PKK'nın yaptığı terör saldırıları, FETÖ'nün ve dolayısı ile ABD'nin yeni planının ne olacağının sinyalleri.

Şemdinli'de yaşanan olaylar da bu tezi güçlendiriyor. Önce Yüksekova'da bir polis aracından açılan ateş ile 4 kişinin ölmesi ve hemen ertesi gün Şemdinli'de geröekleşen ve 18 masum canımızı yitirdiğimiz saldırı, Türkiye'de birilerinin yeniden kaos istediklerinin açık delili.

Tüm bu senaryoların yanında Türkiye'nin Fırat Kalkanı operasyonu, Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi, dev projelerin hayata geçirilmesi ve enerji alanında yapılanlar ise Türkiye'nin bu senaryolara karşı ne kadar güçlü olduğunun göstergesi.

Suriye'de olası bir çözüm ile birlikte hem FETÖ'nün hem de ABD'nin bu yeni planları da suya düşecektir.

Tüm bu yaşananların sonrasında ikinci dalga diyerek mesnedsizce konuşanlara söylemek gerekir ki: İkinci dalga çoktan başladı. Komplolarla uğraşacağınıza yaşanan gerçekler hakkında siyaset ürettirseniz bu ülkeye daha yararlı olabilirsiniz. Yoksa televizyonlarda şov yapmaktan öteye gidemezsiniz. 

Kaynak:Yeni Akit