Kapatılan MHP 7 İl Başkanından Ortak Açıklama

Kapatılan MHP 7 İl Başkanından Ortak Açıklama
MHP Kongresinde Devlet Bahçeli'nin rakibi Koray Aydın'ı desteklediklerinden dolayı aralarında Rize'nin de bulunduğu kapatılan MHP 7 İl başkanları ortak basın açıklamasında bulundu. İşte o açıklama:

MHP Kongresinde Koray Aydın'ı desteklediklerinden fesh edilen 7 İl Başkanları Kütahya'da bir araya gelerek ortak bir basın açıklamasında bulundu.

Basın açıklamasına, kapatılan MHP Rize İl Başkanı Zeki Mayi, kapatılan MHP Konya İl Başkanı Hasan Kaya, kapatılan MHP Muğla İl Başkanı Osman Güven, kapatılan MHP Çankırı İl Başkanı Arif Soysal, kapatılan MHP Sakarya İl Başkanı Mehmet Erdoğan, kapatılan MHP Edirne İl Başkanı Mehmet Tolga Akalın ve kapatılan MHP Kütahya İl Başkanı Salim Ay katıldı.

kapatilan-mhp-7-il-baskaninin-ortak-basin-aciklamasi.jpg

Yapılan ortak açıklamada şunlar kaydedildi:

Saygıdeğer basın mensupları,

Genel Merkez tarafından kapatılmak suretiyle görevden alınan yedi il başkanı olarak Kütahya’da toplanmış bulunmaktayız. İstanbul ve Sakarya’da yaptığımız istişarelerin ardından gerçekleştirdiğimiz bu toplantının sonucunda aldığımız kararları sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Öncelikle belirtmek isteriz ki, büyük kurultaydaki farklı tercihleri dolayısıyla böyle bir uygulamaya maruz kalmak bizleri üzmüş, ama hareketimize ve ülkümüze bağlılıktan bir an bile uzaklaştırmamıştır. Çünkü bizler yapılanı bir hukuksuzluk olarak görsek de, sadece elini değil, ömrünü taşın altına koyan ülkücüler olarak ne “Milliyetçi Türkiye” sevdasından, ne de parti içi hukuk mücadelesinden vazgeçecek değiliz.
    
Bizler şu tarihi gerçeklere iman derecesinde bağlıyız: Hepimizin bu toprakları bizlere vatan kılan Malazgirt şehitlerine, gazilerine ve onların büyük komutanı Alparslan'a borcu var.
    
Hepimizin "Bizim davamız kuru cihangirlik davası değil, ilay-ı kelimutullah davasıdır" buyuran Osman Gazi'ye, "Mümkün olsa milletim için kürre-i arzı sırtımda taşırım" diyen Fatih Sultan Mehmet'e ve onların şerefli askerlerine borcu var.
    
Hepimizin Galiçya'dan Yemen çöllerine, Medine'den Kafkaslar'a, Çanakkale'den Milli Mücadele'ye kadar canlarını sebil edenlere, Türk milletini bu coğrafyadan söküp atmak isteyenlere karşı, pençelerini kayalara geçirerek tutunmamızı ve yeni devletimize kavuşmamızı sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına borcu var.
    
Ve hepimizin Recep Haşatlı'dan Gün Sazak'a, Ruhi Kılıçkıran'dan Süleyman Özmen'e, Dursun Önkuzu'dan Mustafa Pehlivanoğlu'na, bütün ülkü şehitlerimize ve Başbuğumuz Alparsan Türkeş'e borcu var.
    
Bizler bu borcu “namus borcu” olarak seve seve kabullenmiş ve gereğini her hâl ve şartta yerine getirmek için yola çıkmış ülkücü hareketin mensuplarıyız. Gönül verdiğimiz üç hilali tek başına iktidara taşınmak için dün hangi iman ve kararlılığa sahipsek, bugün de aynı çizgideyiz.
    
Ülkemiz çok karanlık bir tünelde ilerlemeye zorlanmakta, üniter yapımız bir teröristin iki dudağı arasına hapsedilmektedir. Milletten aldığı iradeyi İmralı'daki bir bebek katilinin hizmetine sunan siyasi iktidar, Türkiye Cumhuriyeti'ni temellerinden sarsmaktadır.

Bizler daha önce Türk milliyetçiliğine soğuk iktidarlar görmeye alışmış ama bunu “ayaklarımın altında” diye öfkeyle itiraf eden bir iktidara rastlamamıştık. Düşmanlığın bu denli aleniyete döküldüğü bir iktidar döneminde, bir milliyetçi diriliş ve direnişe ihtiyaç varken, içinde bulunduğumuz durum gerçekten düşündürücü ve üzücüdür.

Her türlü kırgınlığın, küskünlüğün ve siyasî hesapların bir kenara itilerek, ülkenin mukadderatına sıkılı bir yumruk gibi sahip çıkılması gerekmektedir. Bu özlem, sadece burada toplanan bizlerin değil, bütün milliyetçi hareket tabanının ortak özlemidir. Çünkü ülkücüler şunu iyi biliyorlar ki, zaman kısır çekişmeler ve mevzileri korumak için küçük hesaplar yapma zamanı değil, büyük düşünme ve davranma zamanıdır.

Çünkü altımızdan sökülüp alınmak istenen bir vatandır. Üzerimizde gezen kara bulutlara direnebilecek ve ülkeyi yeniden aydınlığa kavuşturacak insan ve inanç potansiyeline sahip tek hareketken yaşamak zorunda bırakıldıklarımız anlaşılır gibi değildir. Milliyetçi hareket, gücünü ve enerjisini içe harcamaya mecbur edilmesi, maalesef siyasi iktidarın işine yaramaktadır.

Bu sebeple bugün burada, Genel Merkez tarafından gerçekleştirilen ve Siyasi Partiler Kanunu'na aykırı 'teşkilat kapamaları'na karşı bir hukuk mücadelesi başlatma kararı alınmıştır.

Bu hukuk mücadelesinin nihai amacı yine siyasidir ve parti yönetimini hukuka uygun, ülküdaşlarının iradesine saygılı ve milliyetçi hareketi tek başına iktidara taşımaktan başka önceliği olmayan bir yönetime kavuşturmaktır.

Milletimizin milliyetçi kadrolara, milliyetçi kadroların da milletimize artık ertelenemez ihtiyacı vardır. Bu dava basit bir siyasi dava değil, Türk’ün varlık-yokluk davasıdır… Çünkü altımızdan çekilmek istenen toprak, şehit kanlarıyla vatanlaştırdığımız, üzerinde bayrağımızı dalgalandırdığımız, secde edip alnımızı sürdüğümüz topraktır. Devraldığımız kutsal emaneti, gelecek kuşaklara sağlam teslim etmek, bizim takdir alanımıza değil, mahkûmiyet alanımıza girer.

Türk milliyetçiliği, siyasi yelpazeyi tamamlamaya yarayan bir figür değil, ülke gündemini belirleyen ve yönetime damgasını vuran bir hareket olmak mecburiyetindedir. Türk asrı olacak diye ümit taşıdığımız 21. yüzyılın Türk milleti adına kayıp yüzyıl olmaması için kaybedecek bir günümüz, bir saatimiz bile yoktur.

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif soruyor ya “Ya Rab! Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı/ Mahşerde mi yoksa, biçarelerin felâhı”.

Ülkücüler olarak yine 'Hayır' diyoruz. Dün yedi düvel yüklenirken, o uğursuz geceler nasıl yarıldı da Türk milleti kurtuluşa erdiyse, çaresizlerin kurtuluşu mahşere kalmadıysa, aynı imanla sesleniyoruz, bugün de uğursuz geceleri parçalayacak ve kurtuluşu mahşere bırakmayacak güce sahibiz.

Yeter ki, emanetler ehlinde olsun. Bütün mücadelemiz bunun içindir.

Başlattığımız bu mücadelede Başbuğumuzun “siyaset aynı zamanda bir fazilet mücadelesidir” sözünü şiar ediniyoruz.

Bu şiarla ülkücü edep ve terbiyeden bir an bile uzaklaşmadan, partimize en küçük bir zarar vermeyi bir kenara bırakın bütün gücümüzle başarısı için ter dökerken, demokratik yollarla partimiz için en iyisine ulaşmaya çalışacağız.
    
Mücadelemizi verirken gözeteceğimiz ilkelerin başında küstürülecek, vaz geçilecek, yok sayılacak hiçbir insanımız olmadığı düşüncesi gelmektedir.

Dün parti içinde hangi tercihi yapmış olursa olsun, yarın hangi tercihi yaparsa yapsın, Türkiye’nin ağır sorunlarının altından ancak hep birlikte kalkabileceğimizin şuurundayız. Bu şuurla önümüzdeki günlerde ayırt etmeden bütün ülküdaşlarımızı kucaklayacağımız bir seferberlik başlatacağız.

Burada bulunan il başkanları her MHP’liye yakışan tutumu sergileyerek kongrenin ardından var güçleriyle sahada çalışmaya başladıkları bir dönemde, parti içi mücadelenin hukuksuz ve ülkücü vicdanları yaralayan bir uygulaması ile malum tablo ortaya çıkmıştır.

Bizlere yapılan uygulama ile Genel Merkez yönetimimiz bütün ülkücülerin enerjisine ihtiyaç duyulan böylesi kritik bir dönemde elinden gelse kendine oy vermeyen 489 delegeyi tasfiye edeceği bir yola girdiğini göstermiştir.

Buna karşı bizler dışa karşı tek yumruk olarak MHP’yi iktidara taşıma çabamızı sürdürürken, bu haksız, hukuksuz, anti demokratik yöntemle de mücadele edeceğiz.

Çünkü çağın gereklerini kavramış, tehdidin farkında, çözüm yollarını bilen, bunları gerçekleştirebilecek irade ve enerjiye sahip kadrolara duyulan ihtiyaç ortadadır. Bu kadrolar ancak uygun demokrasi ve özgürlük ikliminde yeşerebilecektir.

Mücadelemizin her hangi bir yerinde olmayı kabul ederek bizimle yol yürüyen herkes sonunda her yerinde olmayı hak etmiş olacaktır.

Çok büyük bir kararlılıkla, sadece hedeflerimize ulaştığımızda durmak üzere, büyük bir enerji ve kararlılıkla çıktığımız bu yolda en büyük yardımcımızın Cenab-ı Allah olacağı inancındayız.

Bu inançla hukuktan medyaya, köylerden, sanal dünyaya kadar her alanda gerçekleştireceğimiz mücadelenin ilk adımını atarken bütün ülkücülere seslenmek istiyoruz.

Bize karşı yapılan bu hukuksuz, adaletsiz, anti demokratik uygulama, partimizi küçültme pahasına sadece iç iktidarı korumak için yapılan bu hamle sizleri yıldırmasın. Şundan emin olun…

Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almaya çalışan bir başbakan karşısında o başbakana haddini bildirecek TÜRK MİLLİYETÇİLERİ VARDIR, VAR OLACAKTIR. Saygılarımızla.