"Kaz gelecek yerden tavuğu esirgememiş"

"Kaz gelecek yerden tavuğu esirgememiş"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini, “İsrail kaz gelecek yerden tavuğu esirgememiş, 3.5 yıllık süründürme ve...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini, “İsrail kaz gelecek yerden tavuğu esirgememiş, 3.5 yıllık süründürme ve oyalamadan sonra, Suriye ve İran’ı baz alan gizli gündem nedeniyle özür dilemiştir. Hedef Suriye’dir, hedef İran’dır ve hedef İsrail’in güvenliğini sağlama alarak, Kürdistan’ın kurulmasına yol ve alan açmaktır” sözleriyle değerlendirdi.

Bahçeli, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda, Mavi Marmara saldırısından dolayı İsrail’in Türkiye’den özür dilemesini değerlendirdi. AK Parti zihniyetinin saldırıyı izleyen yıllarda bu mütecaviz harekete karşı gerektiği gibi karşı koyamadığını ve lazım gelen cevabı veremediğini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın hamaset nutuklarıyla vakit geçirdiğini, onuru yara alan Türk milletinin müsterih olması için hiçbir derinlikli ve sonuç alıcı yöntem geliştiremediğini söyledi. MHP olarak başından beri, İsrail tarafından özür ve tazminat meselesinin yerine getirilmesinden bahsettiklerini ve bu görüşmelinden bir an olsun ayrılmadıklarını ifade eden Bahçeli, “Başbakan Erdoğan’ın bizim tarafımızdan söylendiğini iddia ettiği, İsrail özür dilemez, beklemeyin’ sözleri ise tam anlamıyla yalan ve iftiradan ibarettir.

Kendisinin İsrail’e yönelik olarak sarf ettiği; ‘terörist, bozguncu, sapık, vahşi, barbar, katil, cani’ sözleri gerçek olup henüz tazeliğini korumaktadır. Üstelik Mavi Marmara saldırısından çok kısa bir süre sonra, İsrail’in OECD’ye üye olmasına onay veren de Başbakan ve hükümetinden başkası olmamıştır. Şimdi kalkıp İsrail Başbakanının Obama talimatlı ve bölgesel hesaplar öyle gerektirdiği için özür dilemesini iç siyasete malzeme yapılması, istismarcılığının tekrar tescili olarak görülmelidir. Anlaşılan İsrail kaz gelecek yerden tavuğu esirgememiş, 3.5 yıllık süründürme ve oyalamadan sonra, Suriye ve İran’ı baz alan gizli gündem nedeniyle özür dilemiştir. ABD Başkanı iki tarafı da terbiye etmiş, telefon diplomasisiyle aralarını bulmuştur” diye konuştu.

Bahçeli, bu özür meselesinin birçok düşündürücü tarafları, sorgulanması gereken yanları bulunduğunu kaydederek, “Teknik ayrıntıya girmeksizin ifade etmek gerekirse, AKP hükümeti bölgesel projeler kapsamında İsrail’e yanaştırılmış, BOP’un hedeflerine, küresel planların emellerine kanalize edilmiştir” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın, Avusturya’da Siyonizm’e yönelik kullandığı sözlerini tamir ettiğini ve ABD’nin tepkilerini frenlediğini belirten Bahçeli, “Obama’nın Ortadoğu seyahati sırasında gerçekleşen bu özür meselesi tesadüf görülmemeli, İsrail’in bir tavizi olarak değerlendirilmemelidir. Hedef Suriye’dir, hedef İran’dır ve hedef İsrail’in güvenliğini sağlama alarak, Kürdistan’ın kurulmasına yol ve alan açmaktır” dedi.

Bahçeli, tüm bu gerçekler ortadayken, özür meselesinden siyasal rant ummak ve bilboardları Başbakan’a minnet sözleriyle donatmanın ilkel bir mantığın ürünü, fırsatçı zihnin telaşı olarak görmek gerektiğini söyledi.

“PKK’YA GELİNCE HAVA GAZI”

“Başbakan Erdoğan keşke Filistin’in üzerine düştüğü kadar Türkiye’nin hakkını savunabilseydi, keşke İsrail’e söylediği ağır sözlerin küçük bir bölümünü PKK’ya ve himayeden güçlere yönelik seslendirebilseydi” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama PKK’ya gelince hava gazı olan kafa yapısı, istismara gelince havalarda gezmiş, İsrail’e de düne kadar verilen izin çerçevesinde hav atmaktan geri durmamıştır. Ne var ki, bu aldatma ve kandırmaya artık kimse inanmamakta, kimse de itibar etmemektedir. AKP sinsiliği bundan sonra tezgahını başka yerlere açmalı ve maharet sahibi olduğu istismarın yenilerini aramalı ve bulmalıdır.”

EĞİTİM SİSTEMİ MİLLİ VASIFTAN BİHABER VE İNSAN ODAKLI KURGUDAN AZADEDİR

Türkiye’nin ikinci sorununun eğitim alanındaki açmazların, bu çerçevedeki kapatılamayan gediklerin ve ciddiyetle ele alınması gereken aşınmalar olduğunu ifade eden Bahçeli, geçen hafta sonunda Yüksek Öğretim Geçiş imtihanının yapıldığını hatırlatarak, 1 milyon 851 bin öğrencinin kendilerine ayrılan sürede ter döktüğünü dile getirdi.

Sınava giren öğrencilere başarılar dileyen Bahçeli, şunları söyledi: “En başta YGS’ye umut bağlamış her kardeşime hedefledikleri puanları almalarını temenni ediyor, girecekleri LYS neticesinde istedikleri üniversitelerde okuma şansı bulmalarını içtenlikle diliyor, hepsine başarılar diliyorum. Temenni ederim ki, sınavlarda yeni bir kopya skandalı yaşanmaz ve verilen emekler heba olmaz. Bugünden eğitim ve öğretim alanına yapılan yatırımlar, sergilenen özverili tutumlar ve belirlenen hedeflere sıkıca tutunmalar başarıyı ve beklenen sonucu getirecektir. Bundan kuşku duymuyorum. Bugünkü şartlarda eğitim sistemi öncelikle milli vasıftan bihaber ve insan odaklı kurgudan azadedir."

AK Parti hükümetinin, Türk milletinin geleceğini planlamak, Türkiye’nin milli gerçeklerine ve milli bünyesine müzahir bir eğitim yapısı kurmak yerine, siyasal gayeler güden bir anlayışın takipçisi olarak her şeyimize yazık ettiğini anlatan Bahçeli, "Çünkü eğitim ve öğretim; sosyolojik bütünleşmenin, kardeşlik duygularının, iyi bir insan olmanın, milli kimliğin, milli varlığın ve sonuç olarak Türk milletinin alametifarikasıdır” dedi.
MHP’nin üniversiteye giriş imtihanın gereksiz gördüğünü ve kaldırılması gerektiğine inandıklarını dile getiren Bahçeli, MHP’nin sınav yerine, ilköğretim ve orta öğretimde etkili bir yönlendirmeye bağlı olarak, uygulanacak müfredat ile orta öğretim başarısını ve orta öğretim sonunda yapılacak ‘Olgunlaşma İmtihanı’nı esas alan ve fırsat eşitliğini gözeten üniversiteye geçiş sistemini önerdiğini ve bunu vaat ettiğini söyledi.

BURSA, TÜRK MİLLETİNİN SÖZÜ VE SÖZCÜSÜ OLMUŞTUR

Türkiye’nin üçüncü sorununun asayişsizlik, toplumsal şiddet, terör ve bölücülük konusu olduğunu ifade eden Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “Üzülerek söylemeliyim ki, kadınlara yönelik şiddet artarak devam etmektedir. Suçlular serbest, çeteler rahat ve vahşet haberleri sarsıcıdır. Sokaklar suça ve toplumsal yapımız gözü dönmüşlere havale edilmiştir. Buna ek olarak, bölücü terörün palazlanması, desteklenmesi, müzakereler yoluyla ilgi ve yakınlık gösterilmesi Türkiye’nin başına türlü musibetleri açmış, özellikle milli güvenliğimizi ve milli birliğimizi zaafa uğratmıştır. Bu meyanda yapacağım tespit ve değerlendirmelere geçmeden evvel, hafta sonunda Bursa’da gerçekleştirdiğimiz ve hepimizin iftihar endazesi olan ‘Kuruluş' mitingine ve Manisa ilimizde göğsümüzü kabartan gelişmelere kısa da olsa temas etmek istiyorum. 23 Mart günü Bursa’da düzenlediğimiz Kuruluş temalı açık hava toplantımızda, muhterem vatandaşlarım yeri göğü inletmiş, Türk milletini yüceltmiş, Türkiye’nin sahipsiz olmadığını haykırmışlardır. Kuruluşumuzun aziz anıları, milletimizin çağları aşan kudreti hamdolsun, Bursa’da ayağa kalkmış, zalime mesaj, dosta güven vermiştir."

Bursa Kent Meydanı’nı dolduran yüzbinlerce milliyetçi vatansever kardeşlerin Türkiye ve millet sevdalısı faziletli yüreklerin gök kubbeyi çınlattığını anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "vatanımızın her yöresine heyecan vermiştir. Bursa’da tertip ettiğimiz ‘Kuruluş' mitingimize siyasi görüşü ne olursa olsun, hevesle iştirak eden her bir kardeşimize en derin sevgi ve saygılarımla birlikte teşekkürlerimi sunuyorum. Hepsiyle gururluyum, hepsine müteşekkirim. Bursa Türk milletinin sözü ve sözcüsü olmuştur. Bursa kuruluş hatıramızın küllenen ateşini alevlendirmiştir. Bursa Cumhuriyet’e, Gazi Mustafa Kemal ve kurucu kahramanların ve muhterem şehitlerimizin kutlu emanetlerine sadakat göstermiştir.”

İKİNCİ DURAK İZMİR

Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamalarında Türk bayrağının bulunmamasına atıfta bulunan Bahçeli, Diyarbakır’da inen Türk bayrağının Bursa’da yükseldiğini, haine, bölücüye, müzakereciye, eyyamcıya, etnik soytarılara şamar gibi çarptığını söyledi. İzmir’de teması “Bayrak” olan ikinci açık hava toplantısını 20 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirileceğini belirten Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: “Türk Bayrağını tahrik olarak gören, bayrağa sahip çıkmayı şov olarak değerlendiren eşbaşkanlar, bakalım İzmir’den sonra ne yapacaklar ve nereye saklanacaklardır. Kıvancımız olan İzmir’i, gavur diyerek suçlayan gafiller, bu kutlu vatan parçasının Türk mü gavur mu olduğunu meydanlardan yükselen milli kararlılık beyanlarıyla tekrar işitmek durumunda kalacaklar, bölücülükten her yanı mikroplaşmış kafalarına mutlaka da sokacaklardır.”

Nevruz Bayramı kutlamalarının her şeyi gözler önüne serdiğini, Türkiye’nin ne hale geldiğinin delilli ispatlı örneği olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları söyledi: “Başbakan Erdoğan’ın yardım ve kolaylaştırıcı girişimleriyle İmralı canisinin başına talih kuşu konmuş, PKK paçavraları meydanları kaplamış, bölücülük propagandaları süreç kaporası sayesinde zıvanadan çıkmıştır."

Türkiye’yi yönetmekle sorumlu ve görevli hükümetin, on yıllardır mücadele ettiğimiz terör örgütü PKK’yı şehre taşıdığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "Militanlarına zafer havası yaşatmış, canibaşının mesajlarının pervasızca okunmasına zemin açmıştır. Başbakan Erdoğan bu manzarayı olumlu karşılamış ve umut verici bulmuştur. Bu ortam içinde Türk bayrağı inmiş, Türk milleti incinmiş, Türk devleti hafife alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin en bunalımlı dönemlerde bile, hakeza krizlerle iç içe geçmiş devirlerinde dahi bu şekilde bir çirkinlik, iğrençlik ve kepazelik yaşanmamıştır. Acaba ne zamandan beridir, kanlı teröristleri övmek, suçun ve suçluların propagandasını yapmak meşru, masum ve olağan görülmektedir? Türk Ceza Kanunu’nun 215’nci maddesinde yer ve ifade bulmuş olan; ‘İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ kuralına neden hâla riayet edilmemektedir?”

CUMHURİYET’İ SAVUNMAKLA GÖREVLİ SAVCILAR HAKİMLER NEREDEDİR

Savcı ve hakimleri göreve çağıran Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “Terör, cebir, şiddet ve tehditle işlenen suçların veya bu suçları işleyen faillerin övülmesinin, bu övgünün beraberinde kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikeyi ortaya çıkarma ihtimalinin yüksek olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Öte yandan Türk bayrağının inmesine göz yummaya, canilerin mesajını sanki doğal ve sıradan bir halmiş gibi göstermeye hukuk kitaplarının hangi sayfasında müsaade ve cevaz vardır? Açıkça Türkiye’nin çözülmesi ve çökmesi için bir teröristin kanlı mesajları ne zamandan bu yana olumlu görülür ve müspet karşılanır olmuştur? Sorarım sizlere, Cumhuriyet’i savunmakla görevli savcılar, hakimler nerededir, nereye gitmişlerdir? Şayet, 21 Mart tarihinde Diyarbakır’da olanlar suç değilse, bundan sonra suç olarak neyi göreceğiz, nelere suç diyeceğiz? Yine terör ve bölücülük propagandası yapmak normal hale geldiyse, lütfen birisi söylesin, Türkiye Cumhuriyet’i nasıl ayakta kalacak, Türk milleti nasıl varlığını koruyacaktır? Böyle bir devlet, art niyetlilerin eline geçmiş böyle bir ülke dünyanın neresinde vardır?

Bu tarz bir hukuk anlayışı ve adalet mantığı yeryüzünün neresinde mevcuttur? Bağımsız, objektif, yalnızca vicdanlarıyla baş başa olan vatansever hukuk insanları devreye girmek için neyi beklemektedir? Enkaza çevrilmedik, çiğnenmedik, öğütülmedik, entrikayla, asılsız sözlerle, kuru laf kalabalığıyla haklanmadık daha neyimiz kalmıştır? Rengini şehit kanlarından almış, milletimizin bağımsızlık sembolü olarak hürmetle selamladığımız, hayranlık duyarak dalgalanmasını izlediğimiz ay yıldızlı al bayrağımızı lekeletmeye, kirletmeye, hakir görmeye hangi faninin, hangi bedbahtın gücü yetecek ve hakkı olacaktır? Olanları görmezden mi gelelim, yapılanları sümen altı mı yapalım, nasıl olsa bir kereden bir şey olmaz diyerek bayrağın aşağılanmasına sessiz mi duralım? Ey AK Parti, ey bölücüler, ey bayrak nedir bilmeyenler, ey dönekler, ey düşman ağzıyla konuşanlar, bu şanlı bayrak size rağmen var olacak, size rağmen nazlı nazlı dalgalanacaktır. Ve biliniz ki, Türk milletinin önüne düşerek tüm çapsızların ve çapulcuların temizlenmesine ön ayak olacaktır. Dikkat ediniz, BDP’nin bir eşbaşkanı, 21 Mart Nevruz Bayramı’nda, PKK’ya terörist damgası vurmak isteyenlerin iflas ettiğini aklınca zırvalamış, teröristbaşı için yasal güvence isteyecek hadsizliğe kadar işi götürmüştür. Hükümeti ve devleti etkileme gücüne ulaştıklarını sözlerinde esneme payı bırakmadan dile getirmiştir.”

BAŞBAKAN’IN ŞEREFSİZLİKTİR DEDİĞİ İDDİAMIZ SABİTLENMİŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerinin sözlerinden rahatsız olduğunu dile getiren Bahçeli, Başbakan Erdoğan, hafta sonu Eskişehir’de yaptığı, “Muhalefet İmralı’ya söz verdiniz, diyor. Siz bu iddiayı ispat etmediğiniz müddetçe namertsiniz. Bizim oraya verilmiş bir sözümüz yok. Bizim millete verilmiş bir sözümüz var” açıklamalarını hatırlattı.

Başbakan Erdoğan’ın millete değil, başkalarına verdiği sözleri bir bir tuttuğunu öne süren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Başbakan, belki unutmuşsundur, belki aklından çıkarmışsındır, belki de hafıza kaybına uğramışsındır. Yine böylesi bir polemiğin içine gömülerek İmralı canisiyle görüşme konusunda şeref bahsini ileri sürmüş, yaptığın müzakere ve temasları inkâr etmiş ve gözlerin yerinden çıkarcasına bizi de şerefsizlikle suçlamıştın. Çok değil, kısa bir süre sonra Başbakan’ın şerefsizliktir dediği iddiamız sabitlenmiş, şereften kimin nasibini alamadığı belli olmuş, böylece kötü söz sahibine faiziyle birlikte aynen iade edilmiştir. Eğer Başbakan Erdoğan, şeref masasında kaybettiklerini namertlik kartını ileri sürmekle geri alacağını düşünüyorsa, çok yakın zaman içinde, yine yaş tahtaya basacağını ve isminin başına yeni bir sıfat ekleneceğini muhakkak ki görecek ve tekrar mahcubiyetten kimselere bakacak yüzü kalmayacaktır”

AKİL ADAMLAR HEYETİ OLUŞTURULMASI, PKK’YA İKRAMİYE OLDU

PKK’lı Karayılan’ın Hasan Cemal’e verdiği mülakatı sert bir dille eleştiren Bahçeli, mülakata göre AK Parti’nin Oslo görüşmelerinin 2008 yılının Eylül ayında başladığının anlaşıldığını belirtti.

PKK’lı Karayılan’ın barış ön şartı olarak İmralı canisinin özgür kalmasını vurguladığını dile getiren Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: “Devamla Başbakan’ın ‘Silahları ayaklarınızın altına alın ve gelin siyaset yapın’ sözlerine karşılık olarak KCK tutuklularının salıverilmesini talep etmiştir. Bunun yanı sıra, PKK’nın anayasadan beklentisi de üç aşamalı olarak ifade edilmiş, bunlar yeni vatandaşlık tanımı, kimliklerin tanımı ve Türk milletinin tanımı noktasında düğümlenmiştir.Hatta PKK’lı Karayılan tıpkı 2009 yılının mayıs ayında söylediği gibi, Akil Adamlar Heyeti kurulmasını dayatmış ve dillendirmiştir. AK Parti’de bunu kabul etmiş olacaktır ki, kimliği, niyeti, ideolojisi, maksadı zifiri karanlık olan yeni bir kötüler listesi organize ederek düğmeye basmıştır. Görünen gerçek şudur; AK Parti zihniyeti PKK’nın zorlamalarına çoktan ikna olmuş ve onay vermiştir. Akil Adamlar Heyeti oluşturulması, PKK’ya çözüm çekilişinden çıkan meblağı yüksek ve kabarık bir ikramiye olarak belirginlik kazanmıştır. Başbakan Erdoğan geçtiğimiz hafta sonunda Eskişehir’e giderken PKK’nın muhatabı olarak hükümeti göstermiştir. Ve Akil Adamlar Heyeti’nin; akademisyenlerden, iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından ve medyadan temsilciler almak suretiyle yedili gruplarla teşkil edileceğini söylemiştir. Bu açıklamasında, akılları durduran, milli vicdanları sükutu hayale uğratan bir tespit ve yorumda da bulunmuştur.

Başbakan Erdoğan’a göre, bu yedili gruplar Türk milletine psikolojik harekat yapacaktır. Başbakan’a göre bu zevat, toplumsal algının yönetilmesiyle, milletimizin PKK konusunda hazırlanmasıyla meşgul olacaktır. Bu olacak, pas geçilecek ve küçümsenecek bir şey değildir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, yetki aldığı, vekâletini üstlendiği aziz milletimize harekat yapmak için kolları sıvamıştır. Bu, bir nevi yargısız infazdır. Bu, bir tür soğuk savaş şartlarından kalma alışkanlığın tezahürüdür. Bir Başbakan, siyasi sorumluluğunu taşıdığı milletine nasıl olur da çürümüş, kimliksiz ve kimlere hizmet ettiği malum aklını kaybetmişlerin kurduğu bir heyet marifetince psikolojik savaş açmaya cüret edebilmektedir? Bu siyasi anlayış Türk milletini ne zannetmektedir? Bize kudurmuş diyerek hakaret eden bu zihniyetin, asıl kudurmuşun kim olduğunu görmesi için daha nelerin yaşanması gerekecektir? Ayan beyan ortadadır ki, PKK, AK Parti’yi kıskıvrak yakaladığından basiretini bağlamış, bastırdıkça almış, aldıkça da akılsızlığın ve körlüğün mahzenine süre süre sokmuştur”

44 YILDIR DİMDİK AYAKTAYIZ

Terörün bitmesi durumunda MHP’nin biteceği yönündeki, baraja takılacağı ve kapıya kilit vurulacağı yönündeki beyanatları da çok sert bir dille eleştiren Bahçeli, “Allah’a şükürler olsun ki, Milliyetçi Hareket Partisi bu omurgasızların, bu küfre batmışların, bu iftira seline kapılmışların oyunlarını boza boza, tuzaklarını yara yara, bunlar gibileri yene yene 44 yılını geride bırakmıştır" dedi.

MHP'nin aynısını yine yapacak, bozguna uğramak için kaşınanların yine cesaretle ve milletimizin eşsiz desteğiyle üstesinden geleceğini anlatan Bahçeli, şöyle konuştu: "Kabul edilsin ki, bunların dilekleri gerçekleşseydi, gökten ne yağacağını herkes görürdü. Bu çevrelerin, küçücük kafalarıyla, kompleksli şahsiyetleriyle, narsist tutumlarıyla, egoist tavırlarıyla ve gayri milli özellikleriyle MHP hakkında hüküm vermeleri, asılsız yorumlarda bulunmaları boylarını ve hadlerini fazlasıyla aşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi; Türk milletinin içinden çıkan, yine milletin huzuru, kardeşliği, dirliği, refahı ve iyiliği için varını yoğunu ortaya koyan, üstelik Türkiye’nin var olması için her şeyi göze alan milli ruhtur, milliyetçi şuurdur”

YERİ VE ZAMANI GELDİĞİNDE NE YAPACAĞIMIZ GÖRÜLECEK

Bursa’da hafta sonu gerçekleştirilen Kuruluş mitinginde söylediği sözlerin arkasında olduğunu açıklayan Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti: “İlave olarak, hafta sonunda Bursa’da gerçekleştirdiğimiz Kuruluş Mitingimizde, meydanı şereflendiren vatandaşlarımın hep bir ağızdan beyan ettikleri ve Türkiye’nin batışına, milletin çözülmesine itiraz eden, bizzat millet iradesinin inisiyatif almasına vurgu yapan sözlerine karşılık ‘Merak etmeyin onun da zamanı gelecektir’ ifadesini kararlılıkla kullandım. Bugün de bu sözümün sonuna kadar arkasındayım. Asla dilemeyiz ama, hükümetin teslim olduğu, teröristlerin hakimiyet kurduğu, Türk milletinin bölündüğü, son yurdumuzun parçalandığı bir ortamda bizim duyarsız, tepkisiz kalacağımız mı zannedilmektedir? Herkes bilsin ki, yeri ve zamanı geldiğinde ne yapacağımız ve neyi göze alacağımız mutlaka görülecek, tümüyle de anlaşılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi geçilmeden hain niyetler amacına ulaşamayacaktır. Türkiye sevdalısı cesaret timsalleri aşılmadan Türk milleti ayrılamayacak, dağıtılamayacak ve Türk vatanı ufalanamayacaktır. Bizim sözlerimizden dolayı tarihi hata yaptığımızı söyleyen, miting meydanımızın kalabalığından kâbuslar gören bilinci kaymış zavallılar da; tarihi ihanetin içine çoktan battıklarını, milletimize tarihi kötülüğün daniskasını yaptıklarını günü geldiğinde idrak etmek durumunda kalacaklardır.”