Kimlikte 'dini' bölümünü boş bıraktı

Kimlikte 'dini' bölümünü boş bıraktı
Oyuncu Pelin Körmükçü kızının kimliğini çıkartırken 'dini' kısmını boş bıraktı.

Müslüman bir anne ve Musevi bir babadan dünyaya gelen sekiz aylık kızı için 'dünyalar güzeli melez bir kızımız' var diyen Pelin Körmükçü, en şen şakrak haliyle üçlü yaşamın keyfini çıkartıyor bugünlerde…

Parents Dergisi'nden Müge Serçek, ünlü oyuncuyla bir röportaj gerçekleştirdi.

Hamile olmanız sürpriz oldu galiba!
Evet, planlı değildi. Selin bizim için sürpriz bir bebekti ama iyi ki de olmuş. Hamile olduğumu çok tesadüf eseri öğrendim, çünkü hiçbir hamilelik belirtisi yaşamadım. Rutin kontrollerimden birine gittiğimde doktorum, “burada bebek var Pelin” dedi. O anda şok geçirdim, çünkü hiç beklemiyordum. O günlerde yoğun bir iş dönemindeydim, bir anda işleri ve tiyatro turneleri ne olacak diye düşünmeye başladım. Biraz zaman geçtikten sonra olanları daha iyi algılamaya başladım ve mutluluktan içim kıpır kıpır oldu. Hemen Rafi’yi aradım “Hadi baba oluyorsun” dedim, telefonda bir müddet sessizlik yaşandı.
Sonra ne oldu?
Biz Rafi’yle sanki hiç büyümemiş gibi yaşıyoruz. İkimizde hala 20’lik çıtırlar gibi oradan oraya, şuradan buraya derken çok hızlı bir hayatımız vardı. Birden bire anne oluyorum, baba oluyorum hissine kapılınca bocaladık ve ikimizde gezmelerimiz tozmalarımız, barlar, kareokeler, danslar ne olacak diye düşünmeye başladık.

Çok hızlı bir yaşantının içindeydik diyorsunuz, anne olmaya hazır mıydınız peki?
Kova burcu olduğum için özgürlüğüme çok düşkün bir insanımdır. Biri bana zorla hiçbir şey yaptıramaz. “Şu saatte evde olacaksın, şu saatten sonra evden çıkamazsın” gibi mevhumlarım yoktu ta ki Selin doğana kadar… Şimdiyse tamamen Selin’e bağlıyım, o aynı zamanda benim öğretmenim oldu. Planlı bir hamilelik olmadığı için hazır mıydım değil miydim diye pek düşünmedim. Selin doğduktan sonra öyle iyi bir öğretmen oldu ki bana, her şeyi çok güzel öğretti. Kadınlık ve annelik duyguları da ön plana çıkınca her şey tıkırında ilerliyor. Doğumdan bir süre sonra halime ben bile şaşırdım, hal ve hareketlerime bakınca sanki onuncu çocuğumu doğurmuş gibiydim.

Bir daha hamile kalsanız yine ilk hamileliğinizdeki gibi yaşantınızı sürdürür müsünüz?
Yok, yapmam. Fakat hamileliğim beni hiç olumsuz olarak etkilemedi, sadece karnım büyüyordu. Onun dışında hiçbir farklılık olmuyordu.

Hamilelik boyunca sıkıntı yaşadınız zamanlar oldu mu?
Çok rahat bir hamilelik geçirdim. Selin, hamile olduğum ilk günden beri hiç zorluk yaşatmadı, hala da öyle… Ne aşerdim, ne de bulantı yaşadım, hiç bir şey olmadı. Normal rutin hayatımda ne yiyorsam ne içiyorsam hamileyken de aynen devam ettim. Tek fark yemek porsiyonlarım çoğaldı. Hamileliğim boyunca hiç naz da yapmadım. “Ay hamileyim onu da bunu da yaptırayım, etrafımdakilere kan kusturayım” gibi bir anlayış, şımarıklıktan başka bir şey değil. Rafi çok güzel bir isim koydu bana; “Uyaroğlu” diyor, her şeye çok çabuk uyum sağladığım için. Hamileliğimin yedinci ayında turneye bile gitmiştim.

O sırada birkaç gün hastanede kalmanız gerekti, neydi sorun?
Ben sanki hamile değilmiş gibi yaşıyordum; hızlı hızlı yürüyordum, gece geç saatlere kadar kalabalık yerlerde duruyordum, dans ediyordum. Bütün bunların üstüne bir de ev arama telaşına girdim ve yorgunluğum büsbütün arttı. Bir gün normal kontrole gittik Rafi’yle birlikte, doktorum birden bire “Kasılmalar başlamış rahimde” dedi. Halbuki bana hiçbir belirti yokmuş gibi geliyordu, sadece gaz sancısı gibi bir ağrı hissediyordum, meğer kasılmalarım başlamış. Böylece üç gün hastanede kaldım, ilaç ve serum verilerek kasılmalarım durduruldu. Yoksa erken doğum yapacaktım. İyi ki o gün hastaneye gitmişiz! Bu yüzden bütün okurlarımıza hamileyken kendilerini yormamalarını tavsiye ediyorum. Hamilelik gerçekten prenses hayatı istiyor, bunu anladım.

Doğum nasıl geçti?
Epidural sezaryen ile doğum yaptım ve bunu kendim istedim. Doktorum da çok iyi bir doktordu, ekibiyle birlikte harika bir doğum gerçekleştirdiler. Normal doğum yapmayı hiç düşünmedim. Çünkü etrafımdaki birçok insanın normal doğumuna tanıklık ettim ve bu acılara katlanamam diye korktum açıkçası. Bu yüzden hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren aklımda sadece epidural vardı. Bence epidural doğum anne için de bebek için de çok daha sağlıklı. Öncelikle bebek zorlanmadan ve yıpranmadan dünyaya geliyor. Aynı şekilde anne de saatlerce acı çekmiyor, ıkınmıyor. Acıya çok dayanıklı bir insan olmama rağmen bir kadının o halde bir görüntüye bürünmesinden yana değilim. Ayrıca doğum gerçekleşirken; çocuğun kolu mu çıktı, bacağı mı çıktı diye düşünmek istemedim. Epiduralin de kendi çapında zorlukları var elbette, sonuçta bir ameliyat geçiriyorsunuz ama çok kısa süren bir şey. En güzeli elbette “normal doğum”dur herhalde ama ben epidurali tercih ettim ve çok memnun kaldım. Ful makyaj, saçım yapılı, güle oynaya girdim doğuma.

Eşiniz de girdi mi doğuma?
Evet, eşim de benimle birlikte doğuma girdik. Rafi doğum sırasında “Geliyor Pelin, geliyor” diyordu. Selin doğduğu anda ağlama sesini duydum ve doktoruma ilk olarak “Bebeğin her şeyi sağlam mı, yerinde mi?” diye sordum. Doktorum da “fıstık gibi bir kızın oldu valla” dedi. Selin’i ilk gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım ve odama çıkana kadar hüngür hüngür ağladım. O anda inanılmaz bir heyecan ve gurur yaşıyorsunuz. Hamileliğim boyunca ultrason görüntülerinde nasıl bir bebek gördüysem, doğumdan sonra da aynısını gördüm, Selin hep aynıydı. Rafi kız çocuğu olmasını çok istiyordu, hep “inşallah bir kızım olur” dedi, Allah’ta ona bir kız verdi.

Annelik nasıl gidiyor peki?
Hamileyken en çok düşündüğüm şey; bebeği nasıl yıkayacağım, nasıl giydireceğim, nasıl kucağıma alacağım konuları oldu. İlk bir hafta göbek bağı düştükten sonraki ilk banyosunu öyle güzel yaptırdım ki, ben bile şaşırdım. Beyin ne kadar anneliğe hazır olmasa da doğumdan sonra içgüdüsel olarak hazır oluyorsunuz. Kızıma bir günlük yazıyorum. Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri yazmaya başladım. O günlüğün her sayfasında bana bu kadar güzel bir evlat verdiği için Tanrı’ya teşekkür ediyorum. İyi ki Selin dünyaya gelmiş. Annelik ve evlat sahibi olmak başka bir şeymiş. Daha önce hiç bilmediğim bir duyguymuş meğer. Bunu o dünyaya geldikten sonra anladım. Herkes “anne olunca anlarsın” derdi, gerçekten de öyleymiş.

Loğusalık yaşadınız mı?
Doğumdan sonra hiç psikolojik bozukluk yaşamadım. Doktorum ve etrafımdakiler, “Doğumdan sonra sinirli olabilirsin, dengesizlik yaşayabilirsin. Bu normal loğusalık halidir,” dedi ama ben hiç birini yaşamadım. Hastaneden çıkıp evime geldim ve normal yaşamıma devam ettim.

Selin doğduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Hayatım tamamen Selin oldu. Daha önce işlerim ön plandayken şimdi Selin öne geçti. Annelik çok zevkli ve özveri isteyen bir şey… Her annenin de söylediği gibi “Annelik, karşılıksız bir aşk!”

Selin’e siz mi bakıyorsunuz?
Doğumdan sonra bana en çok yardım eden kişi annem oldu. Ona binlerce kez teşekkür ediyorum, iyi ki var! Ayrıca evdeki yardımcımız da çok şeker biri ve bana çok yardım ediyor, fakat bir dadı değil. Zaten bebeği doğurup, dadının kucağına vermeye çok sıcak bakmıyorum. Anne gezsin tozsun, çocuğa dadı baksın diye düşünenlere de kızıyorum açıkçası. Selin’in her şeyiyle birebir ben ilgilendim. Onlar bebekle ilgilenirken ben uykumu düzene soktum. Çünkü hamilelik sonrasında annenin en çok ihtiyacı olan şey uyku ve ben doğumdan bir süre sonra uyku sorunu çektim, işin içine emzirmek de girince çok yoruluyordum.

Ne kadar süre emzirdiniz?
Selin’i 3,5 ay emzirebildim. Aslında sütüm çok fazla geliyordu, altı ay emziririm herhalde diye düşünürken bir gün içinde sütüm kesildi. Sütümün kesilmesindeki en büyük faktör uyku düzensizliğim oldu. Çünkü ne zaman uyusam, çok güzel süt geliyordu, fakat uyuyamadığımda sütüm gelmiyordu. Vücudum bozulur diye emzirmek isteyen annelerden asla değilim, aksine çok fazla emzirmek istedim ama maalesef olmadı.

Kilolarınızı nasıl verdiniz?
Hamile kaldığımda 50 kiloydum ve 75 kilo olarak hamileliğimi bitirdim. Bir ara bu kiloları nasıl vereceğim diye korktum fakat yağlı bir vücut yapısına sahip değilim, aksine kaslıyımdır. Bu yüzden de şanslıyım. Zayıflamak için özel bir diyet yapmadım, sadece yemek porsiyonlarımı normale indirdim. Bir de Selin’in her şeyiyle ben ilgilendiğim için çok hareket ettim. Şimdi yavaş yavaş spor yapmaya başladım, bir de yüzüyorum. Eski kiloma dönmeme yedi kilo kaldı.

Doğumdan kısa bir süre sonra da tiyatroya geri döndünüz değil mi?
Doğumdan dört ay sonra tiyatro oyunuma geri döndüm ve çalışmaya başladım. Önümüzdeki sezon bir müzikalde oynama ihtimalim var. Çok istiyorum müzikalde rol almayı, senelerdir gönlümde olan bir şeydi fakat bir türlü fırsatım olmadı. Önümüzdeki sezon bunu televizyon ya da tiyatroda yapacağım. Böylece hem müzikal yönümü, hem dans ve şarkı yönümü göstermiş olacağım. Bunu yaparken de en çok ben mutlu olacağım.

Rafi Moreno ile beş yıldır birliktesiniz ve bir kızınız var, fakat evli değilsiniz. Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsunuz?
Aslında daha ortada hamilelik falan yokken bir düğün yapmak istiyorduk ama ikimizin çevresi de o kadar çok ki bize ancak stadyum yeterdi. Sonra bu fikirden vazgeçtik, derken gidelim yurt dışında evlenelim dedik. Yaz aylarında mı evlensek yoksa kışın mı evlensek derken hamile kaldım, hamileliğim ilerleyince yirmi beş kilo aldım. Böylece doğumdan sonra evlenmeye karar verdik. Gönlümüzde evlenmek var, çünkü Rafi’yi çok seviyorum ve onun da beni çok sevdiğini biliyorum, bizim bir tek imzamız eksik. Kaldı ki Rafi ilişkimizin en başında beri bana evlenme teklif eden biridir. Bir süre sonra kızıma “Hoş geldin” partisi yapacağım o sırada biz de arada kaynamayı düşünüyoruz ama olmazsa da hiç umurumda değil, biz böyle çok mutluyuz. Artık insanlara tarih vermiyorum. Bu soruyla çok karşılaşıyorum ve medya yoluyla bütün merak edenlere bir cevap vermek istiyorum: Kimsenin özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. Ben nasıl başka birinin özel hayatını irdelemiyorsam, kimse de beni merak etmesin.

Evlilik sizin için önemli mi?
Kesinlikle, evlilik çok kutsal bir şey. Daha önce bir kere evlenmiştim fakat onu çok gerilerde bıraktım ve unuttum. Bu yüzden artık kendimi hayata karşı kasmıyorum. Ben çok düzgün yaşıyorum, kimsenin namusunda, evinde, yerinde gözüm yok. “Sanatçı topluma örnek olmalı!” diyorlar ama zaten o kadar örneksiz yaşayan insanlar var ki, eğer beni bu şekilde örnek alacaklarsa hiç umurumda değil! Benim ailem, eşimin ailesi, arkadaşlarımız, dostlarımız ve bizi bilmesi gereken tüm insanlar zaten biliyor. Kızımın adı Selin Moreno. Selin ileri de bana gelip “Anne, babamla neden evlenmedin,” diye sorabilir fakat belki de o bu soruyu soracak yaşa geldiğinde evlilik diye bir şey kalmayabilir. Eskiden ikili ilişkileri ayıp karşılarlardı, şimdiyse herkes evlilikten kaçıp ikili ilişki yaşıyor. Çünkü artık insanlar hayat gayesiyle uğraşmaktan, birbirlerinin kaprisini çekmek istemiyor. Bir de “İmza atınca insanlar birbirlerine sahipleniyor ve bir rahatlıyorlar. Karşındakine her an elinden kaçacakmış hissi verilmeli” gibi düşünceleri toplum olarak birbirimize aşılıyoruz ve evlilik gibi güzel bir şeyden uzaklaştırıyoruz kendimizi.

Çift olarak yaptığınız bir güzellik de Selin’in nüfus cüzdanında ‘Dini’ bölümünü boş bırakmanız herhalde…
Evet, bizim melez güzeli bir kızımız var. Selin, Müslüman bir anneye ve Musevi bir babaya sahip; büyüdüğünde kendi dinine kendisi karar verecek. Bu kararı Rafi’yle birlikte aldık. Doğumdan sonra Selin’in nüfus cüzdanını çıkartmaya gittiğimizde, bizimle ilgilenen memura “dini” bölümünü boş bırakıyoruz dedik. Memur da gülümseyerek bizi tebrik etti. İstiyoruz ki bu tamamıyla Selin’in tercihi olsun.

İleride nasıl bir anne olursunuz sizce, otoriter mi?
Çok şımarık, büyümüş de küçülmüş çocuklardan pek hoşlandığım söylenemez, çünkü biz öyle büyümedik, öyle yetiştirilmedik. Biz de çocukken anne ve babalarımızla arkadaş gibiydik ama saygıda kesinlikle kusur etmezdik. İsterim ki Selin de öyle olsun. Çocuk gibi çocuk olsun, genç kız gibi büyüsün, kadın gibi de kadın olsun. Baskıcı bir anne olmayı kesinlikle düşünmüyorum, o mutlu ve sağlıklı olsun yeter! Tek istediğim güzel sanatların biriyle uğraşması; resim, müzik, spor hiç fark etmez. Hobi olarak bile yapsa çok mutlu olurum çünkü bu alanlarla ilgilenen çocuktan zarar gelmez. Müzikle çok haşır neşir bir insan olduğum için hamileliğimde çok müzik dinledim. Şimdi Selin de müziğe çok alışık ve seviyor, onu müzikle uyuttuğum bile oluyor.