Öcalan: Açlık Grevine Son Versinler!

Öcalan: Açlık Grevine Son Versinler!
Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan, İmralı Adası'na giderek Abdullah Öcalan ile görüştü. Öcalan adadan dönüşünde yaptığı görüşmeye ilişkin, şu bilgileri verdi:

Dicle Haber Ajansı'nın geçtiği habere göre Mehmet Öcalan: "Ben bugün İmralı Cezaevi'nde kalan ağabeyim Sayın Abdullah Öcalan ile yüz yüze bir görüşme gerçekleştirdim. Kendisi açlık grevlerine ilişkin yaptığı çağrıyı zaman kaybetmeden kamuoyuyla paylaşmamı istedi. Ağabeyimin çağrısı şöyle:

'Açlık grevine girenler dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır. Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler. Açlık grevi eylem tarzı olarak genel itibariyle doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil. dışarısının yapması gerekir. Açlık grevi eylemi çok anlamlıdır. Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler. Buradan açlık grevindeki herkese özellikle birinci ve ikinci gruptakilere tek tek selamlarımı söylüyorum." dedi

VEKİLLER CEZAEVİNE GİTTİ

Çağrı, BDP’li vekillere de iletildi. Cezaevlerindeki tutuklu ve mahkumlara konuyu iletmek üzere harekete geçen Sabahat Tuncel ve Aysel Tuğluk Diyarbakır E Tipi Cezaevine, Gülten Kışanak ile Sırrı Süreyya Önder ise Diyarbakır D Tipi Cezaevine gitti.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Mehmet Öcalan'ın İmralı'ya gidişinin kendi destekleriyle olduğunu belirterek, tutsakların açlık grevini bırakmadan milletvekillerinin eylemlerine son vermeyeceğini söyledi.

İmralı ile yapılan görüşmenin tecridin tümden kalkması konusunda ön açıcı olmasını dilediklerin kaydeden Demirtaş, "BDP olarak bu çağrıyı biz de destekliyoruz. Tutsakların bu çağrılara binaen yeni bir değerlendirme yapacaklarını umut ediyorum. Mehmet Öcalan'ın adaya gidişi bizim desteğimizle gerçekleşmiştir. Sorunların siyaseten ve barışçıl yollardan çözümü için yeni fırsatların doğmasını vesile olacak bir gelişme olmasını istiyoruz. Tutsaklar bırakmadan bizim milletvekillerimiz açlık grevini bırakmaz. Daha sonra değerlendirme yapacağız" dedi.

BDP'DEN İLK AÇIKLAMA

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, "Temennim bu çağrının dikkate alınmasıdır. Bu gelişme BDP eş başkanların bilgisi ve desteği ile gerçekleşti. Bu çağrının bundan sonraki sürecin önünü açacağı ve tecridi tümden kaldıracağını umuyoruz." dedi.

520 kişi açlık grevini bıraktı

Öte yandan,  İzmir Buca 1 ve 2 No'lu cezaevleriyle Aliağa Şakran Cezaevi'ndeki 520 tutuklu ve hükümlünün açlık grevine son verdikleri bildirildi.

5 KASIM'DA AKSİYON'DA YAZILMIŞTI

Aksiyon Dergisi'nden Haşim Söylemez 5 Kasım tarihinde Öcalan'ın açlık grevlerine karşı olduğunu yazmıştı. İşte o haber:

KCK’nın emri ve BDP’nin desteği ile devam eden açlık grevlerine Öcalan’ın karşı olduğu iddia ediliyor. Öcalan, “Arkadaşlar enerjisini çözüm için harcasın” mesajı göndermiş.
KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) ve BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi) cezaevlerinde başlattığı açlık grevleri tehlikeli noktalara doğru gidiyor. Talimatın KCK karargâhından geldiği biliniyor. Nitekim örgüt yöneticileri açıklamalarında bunu dile getirmekten çekinmiyor. KCK yöneticisi Duran Kalkan’ın talimatı da örgüt yanlısı medya organlarında yayımlandı. Grevler, amacına uygun olarak kamuoyunda ve siyasette büyük tartışmalara sebep oldu. BDP’li siyasetçilerle hükümet yetkililerinin görüşmelerinden uzlaşma çıkmıyor. CHP de tartışmalara katılarak, hükümeti suçlayıcı tavır takındı. Bu bahanelerle tepki Türkiye geneline yayılmak isteniyor. Peki, açlık grevleri neden yapılıyor? BDP’liler bu konuda ‘Öcalan’a tecrit uygulandığını’ söyleyip bunun kaldırılmasını istiyor. Ama gözden kaçan bir madde daha var. BDP’lilerce dillendirilen ‘Siyasi tutuklamalara son verilsin’ yani KCK’lılar tutuklanmasın. KCK silahlı eylemlerini de sürdürüyor. Bu arada Öcalan kimse ile görüşmüyor/görüştürülmüyor. Şimdi ortak bir formül aranıyor ve bağımsız bir avukatın Öcalan ile görüşüp durumunu yerinde görmesi için uzlaşma aranıyor. Bunun için de Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar’ın adı geçiyor. Fakat Aktar ile birlikte birilerinin daha Öcalan’la görüşme ihmali de masada duruyor. Kısacası açlık grevleri üzerinden siyasi bir yol bulunmak isteniyor.

İddialara göre, İmralı cephesinde ise farklı gelişmeler yaşanıyor ve farklı talepler dile getiriliyor. Her şeyden önce cezaevi yönetimi Öcalan’ı sanıldığı gibi bir tecride tabi tutmuş değil. Zira İmralı şartları geçmişe göre çok daha iyi durumda. Sürekli doktor kontrolünden geçirilen Öcalan’a azami dikkat gösteriliyor. Var olan sağlık sorunları için nöbetçi doktor bile hazır bekletiliyor. Bir doktor heyeti de haftada bir Öcalan’ı kontrol ediyor. Kısıtlı da olsa televizyon izlemesine ve gazete okumasına izin veriliyor. Ayrıca Kurban Bayramı’nda kurban kesildiği, devlet görevlilerinin Öcalan ve diğer mahkûmları ziyaret ettiği ifade ediliyor. Öcalan son dönemde resmî görevliler tarafından sık sık ziyaret edildi, talep ve şikâyetleri alındı. Birçok konuda bilgisine başvuruldu, görüşü soruldu. Öcalan bu görüşmelerin sonuncusunda tecrit kelimesini hiçbir şekilde kullanmadı. Ama 7 farklı istekte bulundu. İşte Öcalan’ın talepleri:

-Ev hapsi sürece katkı sağlar. Ben bunu kendim için değil, sorunun çözümü için istiyorum. Güvenli bir evde hapis yaşayıp görüşmelerin daha kolay yapılması için bu şart.

-Bana uygulanan tecrit yoktur. Sadece görüşlerimi doğru bir kanal üzerinden topluma ve Kürtlere iletmek istiyorum, bunun için benimle görüşmeye gelen avukatlar değil, tarafsız ve çözüm sağlayacak bir heyetle veya bağımsız bir avukat ekibiyle görüşme yapılması bir adım olabilir. Bu heyet sadece hukukçulardan oluşmamalı, devlet adına resmî kişiler de yer almalı.

-Açılık grevleriyle ilgili bilgim yok. Arkadaşların enerjilerini çözüm için harcamaları gerekir. Grev ve eylemler en son çare olmalı. Ben hâlâ önder olarak buradayım.

-Avrupa’dan bir komisyona konuşmak isterim. Durumum ve yargılama sürecimin yeniden gözden geçirilemesi gerekir. Bu görüşmeler net ve açık olmalı.

-Örgütte söz söyleme fırsatı bana verilmeli. Bu ancak saydığım şartlarla mümkün olabilir. BDP ise daha geniş kapsamlı halklara yayılan bir politika geliştirmeli. Gerekirse yeni bir parti oluşturulup yeni tüzük hazırlanmalı.

-Geçmişte (2002) askerler benimle görüştü. Devlet yetkilileri ile görüşmem devam etmeli ama bu görüşmelerin mahiyeti açıklanmalı.

-Her görüşme kayıt altına alınmalı. Etkili olabilecek kişilerle görüşmem sağlanmalı. Bu isimleri ben söylerim, devlet onaylar ve ortak bir müzakere alanı oluşturup konuyu İmralı ya da uygun bir yerde tartışırız.