Rize’deki Batıl İnançlardan Bazıları

Rize’deki Batıl İnançlardan Bazıları
Rize’de yüz yıllardır etkili olan batıl inanışlar kuşak farklılıkları ile ortadan kalkıyor.

Rize’de yakın geçmişe kadar insanların ve toplulukların yaşantılarında önemli bir etken olan batıl inanışlar kuşak farklılıkları ile ortadan kalkıyor. Bir zamanlar Rize’de karar almada göz ardı edilmeyen batıl inanışlardan bir kısmı halen etkisini konuyor.

Rize İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, İl Halk Eğitim Merkezi ve bir çok araştırmacının derlemesi ile ortaya çıkan Rize’deki batıl inanışlardan bazıları şunlar;

"Göbek kordonunu kesen ebenin huyu bebeğe geçer.

İdrarı kötü kokan çocuğun huyu da kötü olur.

Bebek veya çocuğun üzerinden aşılarak geçilirse boyunun uzaması durur.

Boş beşik sallanırsa bebek hasta olur.

Anne adayı patlamış mısır yerse doğan bebeğin cildi bozuk olur.

Hamile kadın tavuk yerse doğacak bebek de boğaz problemi olur.

Hamile kadın şeftali yerse bebek tüylü olur.

Hamile kadın ayva yerse, doğacak çocuğun düşük yanaklı, nar yerse pembe yanaklı, muz yerse gamze yanaklı olur.

Mahallede öten baykuş kaba sesle öterse o mahallede doğacak bebek erken, ince sesle öterse kız olur.

Hamile kadın ciğer yerse doğacak çocuklar hasta olur.

Ekmek kırıntısı yiyen kadının bebeği güzel olur.

Ters dönen değirmen taşından yapılmış un ile pişirilen ekmeği yiyen kız ‘kısmetim nerede ise o kapıdan su içeyim’ derse rüyasında gelin gideceği evi görür.

Bir genç kız ilk kez misafir gittiği evde gizlice alıp yemek yerse gece uykusunda evleneceği erkeği görür.

Gelinliği gelinden önce giyen kızın kısmeti açılır.

Erkek çakar bir evin bahçesinde ulursa o evde ki bir kişi ölür. Bir kişinin öldüğü odada 40 gün gece ışık yakılır.

Yeni gelin kibrit taşırsa cinler ona musallat olmaz.

Gece dışarıda abdest bozanı cin çarpar. Akşam ezanından sonra pencereden toz silen bayanı cin çarpar.

Cuma günleri ev süpürülmez.

Üzerinde elbise dikilen kişinin ömrü kısalır.

Çakallar uluduğunda, hava açıksa yağmur yağar, kapalıysa güneş açar.

Yemek kepçesini çok yalayan kişinin düğünü kar veya yağmura rastlar.İncir ağacının odununu yakmak iyi değildir; uğur getirmez.

Çocuklar eğilip bacakları arasından bakarlarsa, o eve misafir geleceğine inanılır.

Yeni evliler gece dışarı çıkarsa cin çarpar.

Arazisine kamış fidanı dikenin erkek çocuğu olmaz.

Evin hayvanı bağırıp ağlarsa, ev halkından biri ölür.

Eskiden 14 ocak günü yılbaşı sayılıyordu. Bazı yerlerde buna “kocakarı yılbaşısı” deniyordu. Bu günde ip satın alırsan bütün yıl yılan göreceğine inanılır.

Kurban bayramında et ev içine alınacağı zaman loğusa ve bebek ayağa kaldırılır. Yoksa kurban etinin lohusayı ve bebeği basacağına inanılır.

Yürüyemeyen çocuklar ocağın üzerine asılı olan zincirden yedi kez geçirilir.

Süpürgeyi üzerine süpürmek, erkek kardeşe kötülük getirir.

Elçiliğe giderken iç çamaşırını ters giyenin işi olur.

Düğünlerde lahana dolması içine para konur. Para kime çıkarsa o zengin olur.

Yürüyemeyen, geç yürüyen çocuklara “basılmış” denir. Çocuğu yürütmek için ayaklarına ip bağlanır ve caminin kapısına getirilir. Namazdan çıkan ilk kişiye bu ip kestirilir. Böylelikle çocuğun yürümesini engelleyen bağın çözüldüğüne inanılır.

Yeni gelin koca evine geldiği zaman kucağına, anne ve babası sağ olan erkek çocuk oturtulur. Gelinin erkek çocuğu olsun diye.

Kulak çınlaması, birinin öleceğine işarettir."