Sedat Peker: Aydın Doğan’ın Pitbull’u Ertuğrul Özkök'ün Desteğiyle...

Sedat Peker: Aydın Doğan’ın Pitbull’u Ertuğrul Özkök'ün Desteğiyle...
Sedat Peker, paralel polislerin kendisine attığı "Rus Uyruklu Kadına Zorla Tecavüz" iftirasının 2. Bölümünde Yazar Ertuğrul Özkök’e Aydın Doğan’ın Pitbull’u yakıştırmasında bulundu.

Ünlü İş Adamı Sedat Peker, paralel polislerin kendisine attığı "Rus Uyruklu Kadına Zorla Tecavüz" iftirasının 2. Bölümünde haberin yayımlandığı tek gazete olan Hürriyet Gazetesi’nin Yazarı Ertuğrul Özkök’e Doğan Medya Grubu Başkanı Aydın Doğan’ın Pitbull’u yakıştırmasında bulundu.

İşte Peker’in o yazısının 2. Bölümünün tam metni:

2.BÖLÜM

Kıymetli dostlarım

17 Mart Salı günü paylaştığım paralel yapının Aydın Doğan’ın Pitbull’u Ertuğrul Özkökün desteğiyle şahsıma kurmaya çalıştığı iğrenç oyunlarının bir tanesinden ( yabancı uyruklu bir bayana tecavüz ettiğim yönündeki şerefsizce suçlama ) bahsetmiştim.

Müsadenizle bugünde hayal gücünüzü zorlayacak olan, sonradan yaşananları sizlere anlatmak istiyorum. Biliyorum ki yaşadığımız ülkede bu tip komplolarının geçmişte sahnelenmiş olması birçoğumuzu hayretlere düşürmektedir. Ancak paylaşımlarımdan da anlayacağınız üzere olaylar, kişiler, mekanlar, devletin resmi ifade tutanakları yani herşey ortada milyonda bir bile yazılanlara inanma yönünde aklınızı karıştırabilecek bir durum yok.

Avukatım ertesi sabah savcının yanına bu tecavüz tahkikatın hiçbir aşamasında benim adımın geçmediğini, hiçbir suretle aranmadığımı kanıtlayan resmi belgeyi almak için gittiğinde Savcı Bey’e şu soruyu sorma ihtiyacı hissetmiş. Sayın Savcım, hiçbir savcı şikayetçiyi tahkikatın ilk başında görmek istemez. Siz, özellikle neden şikayetçi olduğu söylenen Ukraynalı bayanı görmek istediniz? Diye sorunca Savcı Bey cevap olarak: “Avukat Bey, bizim yaptığımız meslek tüm mesleklerden farklıdır. Çünkü bizler kanun gücüyle insanların onurunu, namusunu, şerefini korumayla mesulüz.
Bizim hiçbir hataya ve adaletsizliğe göz yumma şansımız olamaz. Benim dikkatimi çeken ilk konu bir cinsel taciz davasını organize şube müdürlüğü polislerinin, şube müdürü düzeyinde takip etmesiydi. Ne bizim ülkemizde ne de dünyanın hiç bir ülkesinde organize şube polisinin cinsel saldırı davasına baktığı görülmemiştir. Bu olayda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu zaten en başında anlamıştım.” demişti.

Yüce ALLAH o savcıyı doğuran anadan babadan razı olsun. Bütün herkes paralel yapının kendisini ilk hissettirdiği anlar olan o dönemlerde bile onlardan korkarken, hiç tanımadığı bir vatandaşın yani şahsımın şerefini, onurunu korumuştu.

Bir sonraki gün Beykoz Adliyesi’ne bizzat giderek görevli polisler hakkında şikayetçi oldum. Ancak devlet bürokrasisinin çarkları içinde o şikayetimizde yok oldu gitti.

Sayın Savcı’dan almış olduğumuz resmi belgeyi düzeltme haberi yapılması için Ertuğrul Özkök’e ulaştırmak istiyoruz.Ancak Ertuğrul Özkök, hiçbirimizin telefonuna çıkmıyordu.Yani ulaşamıyorduk.

O dönem Ertuğrul Özkök’ün damadı olan şahsen tanıdığım Sayın Ercan Saatçi’ye ulaşarak, kendisinden ricacı oldum. Yüce ALLAH ondanda razı olsun. Karakterli bir duruş sergileyerek, kayınpederine savcılıktan benim olayla bir ilgimin olmadığını gösteren belgenin alındığını anlattı.
Bizler Hürriyet gazetesinde aynı büyüklükte bir düzeltme haberi beklerken, maalesef ki Hürriyet gazetesi yönetimi düzeltme olarak küçücük bir haber yapmışlar. O düzeltmenin görülebilmesi için maalesef ki büyüteçle bakmak gerekiyordu. Suçlarken tam sayfadan daha çok haber yapanlar masumluğumuzu yazarken, bir-iki minik satırlık yazı yazıyorlardı.

Takdir edersiniz ki bu gelişmeler üzerine bende sinir kontrolümü kaybederek,konunun muhattaplarına ağır hakaretler içeren haberler yolladım.

Bir insanın şerefiyle oynayanların kendi hayatlarından da vazgeçmeyi göze almaları gerekir diye söylemlerde bulunduğum andan sonra bir cevap geldi. Ertuğrul Özkök, ben bazı sebeplerden dolayı düzeltme haber yapamam, belgeyi duyuru ilanı olarak gazete de büyükçe yayınlasın diye bana haber yolladı.

O tarihlerde Sayın Savcı’nın benim o olayda ismimin hiçbir suretle geçmediğini ve aranmadığımı belirten yazısını Hürriyet’te yarım sayfa olarak yayınlamak için benden 50.000 dolar civarında makbuz karşılığı ilan parası aldılar. Şu an birçoğunuzun küfürler ettiğini, birçoğunuzun başına ağrı girdiğini tahmin edebiliyorum. Şuna inanmanızı isterim ki ben eğer delirmeden bu günlere geldiysem bunun tek sebebinin aldığım hayır dualarının olduğunu biliyorum.

Siz haklı olarak diyeceksiniz ki böyle büyük bir namussuzluk nasıl yapılır. Ancak işin acı yanı paralel yapının polisleri bundan daha kötü biçimde de haysiyet cellatlığı yaparak, beni delirtmeye çalıştılar.
Size daha önceki paylaşımlarımda söylediğim gibi onlar benim hikayemi sizlere anlattılar. Şimdi ben kendi hikayemi tüm doğrularıyla size anlatacağım. En doğru kararı siz vereceksiniz.

Bazı arkadaşlar bu anlatımlarımın ve yaptığım hayır organizasyonlarının seçimlere yatırım olduğunu, önümüzdeki günlerde mutlaka aday olacağımı yazıyorlar.

Onlar için ise sadece üzülüyorum. Bunları anlatıyorum, çünkü adalet yerini bulmalı, hak yerini bulmalı. Hiç tanımadığım insanların uğradığı haksızlıklardan dolayı ben kendi geleceğimi yok ettim. Müsade ederseniz kendi hikayemi anlatarak, şahsıma yapılan haksızlığı da telafi etmek isterim.
Kıymetli dostlarım farkındaysanız her şey ne kadar acayip olmaya başladı artık ülkemizde. Ben paralel yapının aleyhine yazı yazıyorum, MHP üst yönetiminden Şefkat Çetin ve avanesine bağlı basın yayın organları bana saldırıyor. Sedat Peker, AK Parti’ye çalışıyor diyorlar. Oysaki son zamanlardaki paylaşımlarıma bakıyorumda, direkt olarak MHP üst yönetimini hedef aldığım hiçbir paylaşımım yok.

Şefkat Çetin ve arkadaşlarının organize ettiği MHP-paralel yapı yakınlaşmasının partiyi %13 - %16 bantından yukarı taşıyamayacağını maalesef ki göremiyorlar. Paralel yapı, CHP ile çok yakınmış gibi duruyor, oysaki perde arkasından adeta dikkatlerden kaçırırcasına MHP’sini ve basın yayın organlarını çok hızlı bir şekilde ele geçiriyor.

Kıymetli dostlarım, milletçe cemaatten paralel yapıya dönüşen grubu sevmenin kefaretini fazlasıyla ödedik. Gösterdiğimiz sevginin, yaptığımız yardımların intikamını bizden fazlasıyla aldılar. İsrail karşıtı olan herkesi cellatlar gibi kıvrandırdılar.

Ertuğrul Özkök, kendine verilen görevi yaptığı için sahibi Aydın Doğan tarafından maaşının devamlı yükselmesini zevkle kabulleniyordu. Ancak haysiyet cellatlığına soyunduğu insanların yaşadıklarını maalesefki hiçbir zaman düşünmüyordu.

Benim şansıma adil bir savcı düşmüş, benim şerefimi ve onurumu korumuştu. Ancak maalesef ki Aydın Doğan medyası tarafından infaza uğramış birçok kişi benim kadar şanslı olmayacaktı.

Aydın Doğan ve Pitbull’u Ertuğrul Özkök’ün bizim kutsal kitabımızla pek ilgili olduklarını zannetmiyorum. Ancak hiç değilse çok sevdikleri Almanların inandıkları kutsal kitabında yani İncil’de yazan “Ruhunu kaybetmenin pahasına tüm dünyanın sahibi olmanın ne anlamı olabilir ki” öğretisini okusalar ve hayatlarında bu öğretiyi uygulasalardı, ne kadar güzel olurdu.

BİR UMUTTUR YAŞAMAK

SEDAT PEKER