Sedat Peker Sosyal Medyayı Sallıyor

Sedat Peker Sosyal Medyayı Sallıyor
Sosyal medyada paylaşımları yorum ve paylaşım rekorları kıran ünlü işadamı Sedat Peker, 26 yıl önceki cezaevi döneminden bir anısını paylaştı.

Sedat Peker sosyal medya hesaplarından hemen her gün gündeme dair yazılar hazırlayarak paylaşıyor. Sedat Peker'in paylaştığı her yazı milyonlarca kişi tarafından okunup on binlerce kişi tarafından beğenilip yorumlanıyor. Ülkede tanınmış köşe yazarlarının yazıları dahi en fazla bir kaç bin kişi tarafından paylaşılıp yorumlanırken, Sedat Peker'in yazıları milyonlarca kişi tarafından okunuyor ve on binlerce kişi bu yazıları paylaşıp yorumluyor.

Sedat Peker Tüm Yorumları Okuyor;

Sedat Peker bugün yaptığı açıklamasında; ''çok dışarda gezmediğim için genelde evde vakit geçirdiğimden paylaşımlarıma yapılan tüm yorumları okuyorum.'' dedi.

Paylaştığı Resimler Dahi Paylaşma Rekoru Kırıyor

Geçtiğimiz günlerde paylaştığı Uludağ Gezisi Resimleri adlı albümünü facebook hesabında 52.000 kişi beğeni bırakmış. Yazıları ise her gün 50.000'in üzerinde beğeni ve milyonlarca erişim alıyor.

Bugünkü Yazısında Cezaevindeki Anısını Anlattı

Sedat Peker'in cezaevi anılarıda okurlarından oldukça ilgi görüyor. Yazılan yorumlarda cezaevi anılarını sürekli paylaşması isteniyor. Bugünkü yazısında da yıllar önce cezaevinde yaşamış olduğu bir olayı anlattı.


 

İşte Sedat Peker'in Çok İlgi Gören O Yazısı 

Kıymetli dostlarım, 

Cezaevlerinde yaşanan işkenceler ve cinsel saldırılar gibi konularla ilgili birçok arkadaşımızdan düşüncelerimi paylaşmam yönünde iletiler alınca bu paylaşımı hazırlamak istedim. 

Ancak öncelik olarak birçok arkadaşımızın merakını gidermek adına şunu belirtmek isterim. Facebook, Instagram ve Twitter hesaplarımda yazdığınız tüm iletileri sizler inanmak istemesenizde ben gerçekten okuyorum. Dış dünya ile fazla bir ilgim olmadığı için (sokağa çıkıp gezmek anlamında) sizin yazdıklarınızdan yaşadığım toplumu daha iyi öğrenebiliyorum. Birçok arkadaşımız cevap yazmam için ısrar etmekteler. Bazılarına yazıp, bazılarına yazmadığımda adaletsizlik olacağından bu yönde bir uygulama yapmıyorum. Ancak çok uzun süredir yazan bazı arkadaşlara sayfa yöneticileri vasıtasıyla selamlar söylediğim doğrudur. 

Çocuk ve gençlik cezaevlerinde bu tip hadiselerin olmasını engellemenin tek yolu orada yatan evlatlarımıza şu veya bu sebeple öğrenemedikleri kutsal dinimizi, onurlu Türk kültürümüzü öğrenmelerini sağlamaktır(Bunlar ruhen yapılacak şeylerdir.). Fiziken de her ne olursa olsun tekli koğuşlar yapılmalıdır. Sadece kimlikte yaşı küçük yazdığı için aslında 19 yaşında olan iri bir gençle 14-15 yaşında fiziki güç olarakta zayıf bir çocuğu yan yana koyduğunuzda yukarıda söylemiş olduğum gibi manevi değerleri bazı kişilerin eksik olduğunda maalesef ki bazı zamanlar bu tip şeyler yaşanmaktadır. 

Ben sizlere okuduğunuzda gerçekten inanmayacağınız geçmişte yaşanmış bazı şeyler anlatmak isterim. 1989 yılında Bayrampaşa cezaevinde yatarken cezaevi Baş gardiyanına (yani tüm gardiyanların başına) neden “Çocukçu Cuma” dendiğini sorduğumda insanlar tebessüm ederek, Cuma dayının ufak çocuklara ilgisi ile ilgili çok hikayeler anlatılır, diye gülmüşlerdi. 

Ancak diğer taraftan devletin gücü elinde olduğu içinde bütün herkes ondan çekinirdi(ben hariç). Daha önceki yazımda belirttiğim gibi Dev-Sol’un toplu davaları görüldüğünden sağ görüşlü mahkûmları damatlar koğuşu adında bir yerde toplamışlardı. Daha sonra benim orada yaptığım uygulamalar ve koğuşun kapısına ayakkabı boyasıyla “Sağ siyasi koğuş” yazmamla o koğuş, sağ siyasi koğuş olarak anılır ve tanınır olmuştu. 

Bizden hemen sonraki koğuş, mutfak koğuşuydu. Daha sonra üst kattaki koğuşlarda iş yurtları olarak anılan yerlerdi. Bir gün sabah sayımından önce benim bu tip olaylara karşı çok sert yargılarım olduğunu bilen bir arkadaş, sayım öncesi beni uyandırarak, karşı mutfak koğuşunda bir hareketlilik var, galiba bir şeyler olmuş dediğinde hemen yataktan kalktım. Serbaş gardiyan Cuma’nın hemşerisi ve tanıdığı olan bazı kişiler ufak bir çocuğa tecavüz etmeye kalkmışlar. Çok ses çıkınca görevli gardiyanlar gelip, sessizce olayı kapatacaklarken, benim haberim oldu. 

Takdir edersiniz ki ondan sonra ortalık karıştı. En önce bahçe kapısını açtırmak istedim açmadılar. Daha sonra koğuşun camlarını kırmaya başladım. Tabi bizim geri kalan tüm koğuş uyanınca, koğuş kapısını patlatmalarını söyledim (Koridoru işgal edip, yan koğuşa geçmek için.). Bu meyanda da ben, sinirle oradaki gardiyan arkadaşların hepsine kendimi kaybederek sizin evladınız, yeğeniniz yok mu? Diyerek ağır hakaretlerde bulunuyordum. Hiç unutmam, Samsunlu bir gardiyan vardı. “Reis, bize niye küfür ediyorsun?” dedi. Bende ona ‘Oğlancıları elimizden kurtarmak için gizli operasyon yapıyorsun. Bu yeterli değil mi?’ Diye bağırdığımda, Samsunlu o gardiyan arkadaş, tecavüze kalkanlara (Serbaş gardiyan Cuma’nın arkadaşları oldukları halde) bu şahıslara öyle bir vurmaya başlamıştı ki gerçekten ben bile hayret etmiştim. 

YÜCE ALLAH biliyor ya ben hiç böyle bir tepki beklemiyordum. Samsunlu gardiyan arkadaş iri bir arkadaştı. Ancak bu kadar güçlü olabileceğini bende gerçekten hiç tahmin etmemiştim. Ettiğim küfürlerden dolayı diğer gardiyanlarda hiç müdahale etmedikleri için Samsunlu gardiyan her üç şahsı da duvardan duvara vurarak, komaya sokmuştu. 

Bu olayın yaşandığının hemen ertesi günü bayramın ilk günüydü. Eski cezaevi adetlerine göre ilk olarak Başsavcı bayram sabahı gelerek, mahkumlarla bayramlaşırdı. Ben koğuş olarak, bayramlaşmaya çıkmayacağımızı ilettiğimde Başsavcı : “Neden çıkmıyorlar?” demiş. Benimle görüşmek istediklerini bana söylediklerinde koğuştan çıkarsam beni başka bir cezaevine yollayabilirler diye düşündüğüm için başka bir arkadaşı yolladım. Gerekçemizi Başsavcıya iletmiş arkadaşımız. 18 yaşından küçükler iş yurtlarında çalıştırıldığı için cinsel saldırılara uğruyorlar. Bu kararı protesto etmek için çıkmıyoruz dediğinde il Başsavcısı, Cezaevi Müdürü’ne dönüp böyle bir uygulamanın olup, olmadığını sormuş. 

Cevap olarakta şu an ki uygulama bu yönde cevabını alınca da Başsavcı bu konu ile ilgili Adalet Bakanlığı’na kanun uygulaması değişikliği için yazı yazacağını ancak yazının cevabı gelene kadar da bundan sonra 18 yaşından küçüklerin büyüklerle beraber iş yurtlarında kalmalarının yasaklandığı yönünde cezaevi müdürlerine hem sözlü hem de yazılı talimat vermişti. Başsavcı’nın, Bakanlığa yazdığı kanun değişikliği yazısının üzerine olumlu cevap geldiğinde kanunda uygulama değişikliğine gidilip, 18 yaşından küçük hiç kimse bir daha büyüklerle iş yurtlarında çalıştırılmadı. 

Tabi ki her yapılan güzel çalışmanın bir cezası mutlaka olur. Hatırlarsanız daha önceki paylaşımımda tahliyeme bir gün kala infazımın yanmasına sebep olan olaydaki (eşini zorla pazarlayan yemek ortağımın şişlenmesi olayı) ilk tutanağın altında Baş gardiyan Cuma’nın imzası vardı. O tutanağı bir başkası tutmuş olsaydı, mutlaka ki kurtarılabilmem için bir açık bırakılırdı. Ancak çocukçu Cuma tuttuğu o tutanakla hayatımın 1,5 senesine engel olmuştu. 

Ancak gönlünüz rahat olsun gençlik olaylarından dolayı 2-3 sene sonra tekrardan tutuklanıp, Bayrampaşa cezaevine gelmiştim, tabi bu sefer şartlar değişikti. 23 yaşlarındaydım, çok daha güçlüydüm. Cezaevine girer girmez, bu çocukçu Cuma’yı ser başkanlıktan almazsanız, “Bunu öldürttürürüm.” demiştim. Onun yerine Ali Yardiyan isminde alevi kökenli bir gardiyanı Serbaş gardiyan yaptılar. Söylemekten şeref duyarım ki Serbaş gardiyan olmasında en büyük etki bana aittir. Ali Yardiyan’ın Serbaş gardiyan olmasından sonra cezaevinde bir daha bu tip olaylar yaşanmadı. Cezaevinde yatarken, Ali dayının hasta olduğunu duymuştum. Avukatlarımı hemen kendisine ziyarete yolladım. Şerefli bir adamdır. Sağlığının düzelmesi için kendisine her zaman dua ederim. 

Tabi hepiniz Baş gardiyan Cuma’yı merak ediyorsunuz. ALLAH’a şükürler olsun ki onunda öldüğü haberini aldım. Yattığı o toprakların onu kabul ettiğinden çok büyük şüphelerim var. YÜCE ALLAH’ın azap meleklerinin onunla özel olarak ilgileneceklerini tahmin etmek için onun yaptığı iğrençliklerinin %1’ini bilmenin bile yeterli olacağını düşünüyorum. 

NOT: Kıymetli dostlarım, 25 Şubat’ın gecesinde Karabağ’da Azeri Türklerine karşı soykırım gerçekleştiren Ermenileri ve onlara yardım eden Rus askerlerini nefretle kınıyorum. YÜCE ALLAH’ın laneti onların üzerine olsun. Katliama uğrayan şehitlerimize YÜCE ALLAH’tan rahmet diliyorum. 

BİR UMUTTUR YAŞAMAK 

SEDAT PEKER

sedat-peker-fotografi.20150226145453.jpg