Sedat Peker'den Hürriyet Yazarına Ağır Salvo Okkalı Cevap

Sedat Peker'den Hürriyet Yazarına Ağır Salvo Okkalı Cevap
Ünlü iş adamı Sedat Peker, Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin kendisiyle ilgili kaleme aldığı köşe yazısına sert bir şekilde tepki gösterdi.

Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici'nin Sedat Peker isminin önünde organize suç örgütü lideri yazılmamasını eleştirmesine Sedat Peker’den okkalı Aydın Doğan'lı  cevap geldi.

Bildirici'yi patronu Aydın Doğan üzerinden vuran Peker, Bildirici'ye hitaben can alıcı Aydın Doğan sorusunu yönelttiği cevapta Bildirici'den bahsederken ‘Faruk Bildirici ismindeki beyin' ifadesini kullandı ve “Acaba kendisinin patronu Aydın Doğan’ın ismi basında her geçtiğinde önüne vergi kaçakçısı, sahte evrak tanzimcisi ve bunu gibi yargılandığı diğer suçları tek tek yazıyorlar mı ki? Benim ismimin başına yargılandığım bu suçun mutlaka yazılması gerektiğini söylüyorlar” dedi.

Faruk Bildirici’nin Sedat Peker ile ilgili medyada çıkan haberlerde isminin önüne organize suç örgütü lideri yazılmamasını eleştiren yazısı Sedat Peker'i sevenler tarafından kısa sürede Bildirici’ye binlerce eleştiri twiti ve e-maili gönderilmesine neden oldu.. 

İşte PEKER’den BİLDİRİCİ’ye OKKALI CEVAP

Kıymetli Dostlarım, 

Hürriyet gazetesinde okur temsilcisi olarak yazılar yazan Faruk Bildirici ismindeki beyin, şahsımla ilgili çıkan haberlerde ismimin başına neden suç örgütü lideri yazılmadığı yönündeki köşe yazısını okurken gerçekten hayretler içerisinde kaldım. 

Her zaman şunu söylemişimdir;bir insan düşman olarak gördüğü kişilere bile karşı var olan nefretini, meslek ahlakının önüne asla geçirmemelidir. Bu beyefendinin savunduğu teze göre bir insan basında haber olurken kendisinin tanımı da mutlaka yapılmalıymış. Ben geçmişte organize suç örgütü liderliğinden ceza aldığım için basına her çıktığımda bu ünvan mutlaka ismimin önüne yazılmalıymış. 

Okur temsilcisi olan Faruk Bildirici bey, inşaallah benim bu yazımı da okur ve köşesinde değerlendirirse gerçekten çok sevinirim. Acaba kendisinin patronu Aydın Doğan’ın ismi basında her geçtiğinde önüne vergi kaçakçısı, sahte evrak tanzimcisi ve bunu gibi yargılandığı diğer suçları tek tek yazıyorlar mı ki? Benim ismimin başına yargılandığım bu suçun mutlaka yazılması gerektiğini söylüyorlar. 

Bu ülkede basına haber olan bütün iş adamlarının, isminin önüne daha önce yargılanıp mahkum oldukları suçları yazıyorlar mı? Cevabını ben söyleyeyim: “TABİ Kİ HAYIR…” Çünkü böyle bir şeyi düşünmek bile delilik olur. 

Kaldı ki bir gram namus sahibi olan herkesin söyleyeceği üzere, bana ceza verilen “Kelebek Operasyon”u sadece komediden ibaretti. Orada ne hukuk ne de başka bir şey vardı. 

Bizi emniyetten mahkemeye sevk ettiklerinde avukatlarım bana gelerek şunu söylediler: Hiçbir şansımız yok. Sizin çıkacağınız hakim, özel yetkili mahkeme hakimi olmadan önce sulh ceza hakimiyken alkollü, ehliyetsiz araç kullananları bile tutuklayan bir adamdı, dediler. 

Bizler o cezacı hakime bile olayı teferruatıyla anlattığımızda dosyayı sabaha kadar inceleyerek bütün herkesi serbest bıraktı. Daha sonra dosya ile ilgili müfettiş incelemesi yapılacak, Ankara’dan müfettiş gelecek, denince de böyle bir komedinin parçası olmamak için meslekten istifa etti. 

Faruk Bey, sizin gazetenizin bir önceki genel yayın yönetmenliğini yapan Enis Berberoğlu Bey, geçtiğimiz günlerde köşesinde şöyle bir yazı yazmıştı; kimse kendini kandırmasın. Ergenekon davası, SEDAT PEKER’in Kelebek (Avrasya) davasıyla başlamıştır, demişti. Dosyam Yargıtay’da olduğu için yeniden yargılanmak için müracaat edemedim. Ancak tüm hukukçuların birleştiği ortak nokta, yeniden yargılama kararı alınarak hakkımın bana iade edileceği yönünde. 

Diyelim ki ben birini silahla vursam veya başka bir suç örgütü faaliyetinden gözaltına alınsam o zaman gazeteci arkadaşlar, daha önce suç örgütü liderliğinden ceza almış SEDAT PEKER tabi ki diyebilirler.Çünkü konular birbiriyle ilintili olduğu için. 

Faruk Bey, galiba sizin anlamadığınız konu, basında çıkan haberlerin hepsinin benim düğünümle ilgili olduğudur. Düğünde ki beyaz gelinliğin masumiyeti ile suç örgütü liderliğinin birbiriyle nasıl bir ilintisi var. Siz nasıl bir bağlantı kurdunuz ki ‘’Bu şekilde yazmak gerekirdi.’’ diyorsunuz. Sizi gerçekten tebrik ederim. 

Farz edelim ki “Kelebek Operasyon”u davasında ki iddialar doğru. Ben o zamanlar bir suç örgütü lideriydim. Pekala daha sonrasında devletin polisi, savcısı, cezaevinde yattığım on yıl boyunca benim böyle bir faaliyetin içinde olduğumu tespit edebilmişler mi? Cevap: hayır… Cezaevi’nden tahliye olalı 1,5 sene oldu. Bu süre içerisinde herhangi bir suça bulaştım mı? Cevap:yine hayır…

Faruk Bey, cezaevlerinde ki mahkum sayısı 200 bine yaklaştı. Mahkumlar için cezaevi yetiştiremiyoruz diyor yetkililer. Bu sayıyı azaltmanın tek yolu, mahkumlara onların içinden birkaç tane başarı örneği göstermenizle olur. Cezaevinden çıkan herkes, tekrardan cezaevine giriyor. Çünkü bunu kaderi gibi görüyor. Toplumda yerleşmiş olan yanlış atasözleri de maalesef ki bu kısır döngüyü destekliyor. 

Ben kimseden yardım almadan bu arkadaşlara örnek olacak bir başarı hikayesini gerçekleştirmeye talibim ve YÜCE ALLAH’ın izniyle bunu mutlaka başaracağım. Sizler gazeteci olarak topluma örnek olması gereken insanlarsınız. Köşenizde yazdığınız bu yazıyla, bu kısır döngünün devam etmesine hizmet etmekten başka inanın ki bir şey sağlayamazsınız. 

Faruk Bey, ikinci büyük Halife HZ.ÖMER (R.A.), kızını diri diri toprağa gömen bir insandı. Sonrasında ise tüm zamanların en adil insanı olarak anıldı(Halife olarak tüm kimsesiz kızların koruyucusu oldu.). Eğer ki sizin dediğiniz mantık doğru olsaydı, bizler HZ.ÖMER’i anarken halen daha diri diri kız çocuğunu gömen HZ.ÖMER diye konuşmaya başlamamız gerekirdi. 

Bu yazıyı bana karşı hangi kinle yazdığınızı gerçekten anlayamıyorum (İşin gerçeğini sorarsanız bu yazının birileri tarafından size yazdırılan sipariş bir yazı olduğuna inanıyorum.). 

Siz benim için bu şekilde yazmaya devam ederseniz hem şahsım hem şahsımı seven ve takip eden milyonlarca kişi de patronlarınızla ilgili aynı biçimde hitap tarzlarıyla yazmaya devam edecektir. Çünkü adalet bunu gerektirir. ‘’Yanağınıza bir tokat atıldığında öbür yanağınızı da dönün.” öğretisi; şükürler olsun ki bizim inancımıza ait değildir. BANA İSE HİÇ AİT DEĞİLDİR!.. 

BİR UMUTTUR YAŞAMAK

SEDAT PEKER