Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya'dan Rize Anıları

Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya'dan Rize Anıları
İlk kaymakamlık görevine Rize’nin Kalkandere ilçesinde başlayan Türkiye’nin mevcut 2 kadın Valisinden biri olan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, Bürokrat Dergisine verdiği röportajda Rize anılarına da yer verdi.

İlk kaymakamlık görevine 2000 yılı Ocak ayında kura çekerek Rize’nin Kalkandere ilçesinde başlayan Türkiye’nin mevcut 2 kadın Valisinden biri olan Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, Bürokrat Dergisine verdiği röportajda Rize anılarına da yer verdi. İlk kaymakamlık görevinde bulunduğu yılları da anlatan Çetinkaya, dönemin Rize Valisi Erdal Ata’dan övgüyle söz etti. Vali Dr. Yasemin Özata Çetinkaya, doktorasına devam etmesinde Vali Erdal Ata’nın teşviklerinin olduğunu ve en büyük destekçisinin Vali Ata olduğunu kaydetti.

İşte  Sinop Valisi Dr. Yasemin Özata Çetinkaya’nın Bürokrat Dergisine verdiği o röportaj:

sinop-valisi-dr.-yasemin-ozata-cetinkaya-(8).jpg

"Valilikte yüz yüze ilişki çok önemlidir"

Bürokrasi çerçevesinde kadın Valinin sayısı iki. Erkek egemen bir sektörde her şeye rağmen dimdik durup, görevini en iyi şekilde yerine getiren bir isimle Mart sayımız için bir araya geldik. Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya'nın önemli açıklamaları ve başarı dolu hikayesi ders niteliğinde...

Kadın, her alanda zarafeti temsil eder, dergimizin mart sayısına bir tutam zarafet kattık. Erkek egemen bürokrasi içerisinde kadın kaymakam ve valiler görmek herkes için biraz şaşırtıcı olsa da kadınlar için bir gurur kaynağı yaratır ancak. Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya, 81 ilin valilerinin içinde yer alan 2 Kadın Vali’den bir tanesi. Kadından çok da başarılı bir Vali olur dedik, Sayın Valimizin geçmişinden bugüne başarı hikayesini dinledik. Mesleğini seven, hizmet aşkıyla yanıp tutuşan bir kadın Vali, evde anne ve tabi ki fedakar bir eş. Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya’ya sorularımıza samimiyetle cevap verdiği için teşekkürlerimizi ileterek, sizleri keyifli röportajımızla baş başa bırakıyoruz…

Öncelikle eğitim geçmişinizi kapsayacak şekilde sizi tanıyabilir miyiz?

1976 yılı Ankara doğumluyum. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite olmak üzere bütün eğitimimi Ankara da tamamladım. Kaymakam Adaylığı sınavını kazanıp Kırıkkale Kaymakam adayı olarak işe başlayana kadar bütün hayatım Ankara’da geçti. Ama o günden beri tüm Türkiye’yi dolandım diyebilirim.

Kaymakam adaylığı süreci biraz hareketli bir dönemdir. Valilik stajı, mülkiye müfettişliği ve kaymakam refakatinin ardından, 8 ay süre ile dil eğitimi için İngiltere’ye gittim. İngiltere’den döndüğümüzde adaylığımızın 2 yılı bitmişti. Kaymakam vekili olarak Isparta’nın Gönen ilçesine atandım ve burası kaymakam olarak ilk görev yerimdi. 8 ay süren Gönendeki kaymakam vekilliği görevimin ardından 1999 yılının ikinci yarısında kaymakamlık kursu için Ankara’ya döndüm. Bu kursun ardından 3 yıllık adaylık sürecini tamamlayarak 2000 yılı Ocak ayında kura çekerek asaleten atandığım ilk görev yerim Rize’nin Kalkandere ilçesinde göreve başladım. İki yıl süren Kalkandere kaymakamlığı görevinden sonra, iki yıl Ağrı-Hamur, 5 yıl Bilecik-Gölpazarı kaymakamlığı görevlerinde bulundum. Daha sonra 3 yıl Batman vali yardımcılığı görevini yürüttüm ve Batman’dan sonra Kayseri’ye tayinim çıktı. Kayseri de iki yıl Hacılar kaymakamlığının ardından, iki yıl da Talas kaymakamlığı ve Kayseri Vali Yardımcılığı görevini beraber yürüttüm. 19 Şubat 2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Valiler kararnamesi ile de Sinop’a Vali olarak atandım ve henüz burada birinci yılımı yeni tamamladım.

Eşim burada İl Jandarma Komutanlığında Alay Komutan Yardımcısı olarak görev yapıyor. Eşimle kaymakam vekilliği görevini yürüttüğüm Gönen ilçesinde tanıştık, sonrasındaki görev yerimiz olan Kalkandere’ye evlenerek gittik. Adaylık dönemi sonrası meslek hayatımın tamamı eşimle birlikte geçti. Eşim ve ben farklı kurumlarda görev yapıyoruz. Her iki kurumunda tayinle ilgili kendi kuralları var.  Ancak tayin dönemlerinde Bakanlığımız ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın ilgili birimleri görüşerek her ikimiz içinde olabilecek bir görev yeri buluyorlar. Evlendiğimizden beri burası yedinci görev yerimiz ve bu süreçte tayinlerimizin farklı dönemlerde çıkmasından kaynaklı kısa süreli ayrılıklar dışında hep aynı yerlerde görev yapabildik. Bu anlamda hem İçişleri Bakanlığına hem de Jandarma Genel Komutanlığına müteşekkiriz. Üç kız çocuğumuz var.

Kamu yönetimi okumanızın özel bir sebebi var mı? Kariyer olarak Valilik hayatınızın neresinde?

Valiliği 20 yıllık kaymakamlık görevinin ardından ortaya çıkan ekstra bir durum olarak görüyorum. Çünkü ben bu mesleğe kaymakam olarak başladım, yani seçtiğim meslek kaymakamlıktı. Ancak kaymakamlığı seçerken de çok bilinçli davrandığımı söyleyemem. Benim Üniversiteye girdiğim dönemde tercihlerimizi sınavdan önce yapıyorduk ve puanlarımız belli olmuyordu. Sınavdan sonra ben puanımı hesaplayarak Kamu Yönetimi bölümünü kazanabileceğimi tahmin etmiştim. Annem Kamu Yönetimi okuyunca ne olabileceğimi sordu. Ben de kaymakam, müfettiş, uzman gibi görevleri saydım, Annem o anda içine kaymakamlık doğduğunu söylemiştir hep. Sonuçlar açıklandığında gerçekten de Kamu Yönetimi bölümünü kazandım ve dört yıl boyunca bir yandan Annem’in benim kaymakam olacağıma inancı, diğer yandan da Siyasal Bilgiler Fakültesindeki hocalarımın bölümle ilgili derslerde ‘kaymakam olduğunuzda bu konu ile şu şekilde karşılaşırsınız, şu şekilde hareket etmeniz gerekir’ tarzında verdikleri dersler sayesinde kaymakamlığa yönlenmemi sağladılar. Öyle ki dört yılımı tamamladığımda “ben kaymakam olmalıyım” diyerek okuldan mezun oldum. Tabi kaymakamlık yönünden de kısmetimiz açıkmış ki 1996’da mezun olup çıkış belgemi aldığımda başvurduğum ilk sınav kaymakamlık adaylığı sınavı oldu. Eylülde yazılı, Kasımda mülakatlar tamamlandı ve mezuniyetten 5 ay sonra kaymakam adayı olarak Kırıkkale Valiliğinde işe başladım. Seçerken çok bilinçli seçmesem de, bu işi yaparken tam da bana göre bir iş olduğunu düşünerek çalıştım hep.  Çünkü kaymakamlık ve Valilikte yüz yüze ilişki çok önemlidir. İşimizin sürekli evraklar üzerinden yürüttüğümüz bir kısmı var ama bu kısım çok göz önünde olmadığı için işle ilgili başarıda asıl belirleyici unsur insanlarla girdiğimiz yüz yüze ilişkide ki başarı oluyor. Hayatımda halen yürüttüğüm bu mesleğin dışında yerine koyabildiğim başka meslek yok.

Bizim dönemimizde kaymakam adaylığı sürecinde yüksek lisans da yapılıyordu. Bizler o dönemin kaymakam adayları olarak Siyasal Bilgiler Fakültesinde yüksek lisans da yaptık. Kaymakam adaylığı bitip ilk görev yerim olan Rize’ye atandığımda, yüksek lisansı da yeni bitirmiş olduğum için bir doktora programı arayışına girdim. Sonuçta Rize’de göreve başlayışımın daha 2. ayında Karadeniz Teknik Üniversitesinde İktisat Doktorasına da başlamış oldum. Rize’de görev yaptığım süre içerisinde dersleri tamamlayıp yeterliliği almıştım. Bu konuda da Sayın Valimizin çok desteklerini gördüm. Sürekli beni derslere devam etmem, bırakmamam, işlere dalıp doktorayı ihmal etmemem anlamında çok teşvik etti. Rize’den tayin olduktan sonra tez dönemim biraz uzadı ama sonuçta doktora’yı tamamlayıp iktisat doktoru unvanı aldım.

sinop-valisi-dr.-yasemin-ozata-cetinkaya-(2).jpg

Talas Kaymakamlığı yaptığınız dönemde Türkiye’de kadın Kaymakamların sayısı ne durumdaydı?

Ülkemiz kadın Kaymakamlarla 1991 yılında tanıştı ve 1996 yılında mesleğe başladığımda ben Türkiye’nin yedinci kaymakamıydım. Şu anda 40 kadar kadın kaymakam olduğunu biliyorum.

Sinop’a Vali olarak atandığınızı nerede duydunuz ve neler hissettiniz?

Sinop’a Vali olarak atandığımda Talas kaymakamlığı görevini yürütüyordum. Akşam evde iken Personel Genel Müdürlüğünden bir dönem arkadaşım aradı. Saat 24:00’de Resmi Gazeteye bakmamı bu arada valizlerimi de hazırlamaya başlamamı söyledi. Bunun dışında kendisinden başka hiçbir bilgi alamadım. Ama neyse ki saat 24:00’ü beklememe gerek kalmadan 10 dakika sonra bir Vali büyüğüm arayarak “Sinop’a gidiyorsun hayırlı olsun” diyerek asıl müjdeyi vermiş oldu.

Haberi aldığımda tabi ki çok sevindim. Çünkü Türkiye’nin üçüncü kadın valisi, meslekten ilk kadın vali unvanları düşündüğümüzde çok özel ve güzel sıfatlar. Rabbim hakkını vermeyi nasip etsin inşallah. Çünkü bir o kadar da ağır sorumlulukları olan bir durum. Bir kaymakamın Vali olabilmesi için en az 15 yıl çalışması ve 1. Sınıfa ayrılması gerekiyor. Şu anda 40 kadın kaymakamdan belki 15 kadarı bu kıdeme ulaşmıştır diye düşünüyorum. Ben vali olduğumda bu kıdeme ulaşalı henüz 4 yıl olmuştu ben bu gruptan çıkan, meslekten ilk kadın Vali olmuş oldum.

Tüm Vali ve Kaymakamların meslek büyüğü olarak gördüğü çalışmalarını takip ettirdiği idolleri vardır, sizin hayatınızda böyle biri oldu mu?

Kaymakamlık mesleğine girerken olmasa bile bu işi yaparken sanki herkes kendisine bir Valilik hedefi koyuyor. Çünkü çalışırken tüm kaymakamların emrinde olduğu, örnek aldığı, kendine idol olarak belirlediği valileri oluyor ve kendisini belli bir dönem sonra onların yerine geçecek şekilde yetiştiriyor.  Ama bir yandan da matematiksel bir gerçek var. Çünkü 81 İl ve Valilik var.  Aşağı yukarı tüm mülki idare amirleri bu potansiyele ulaşıp 1. sınıf Mülki İdare Amirliği sınıfına ayrılıyor. Ben bu 1. Sınıf mülki idare amirliği sınıfındaki kadınlar olarak kendimizi daha avantajlı görüyorum. Çünkü henüz bu sınıfa ayrılan kadın kaymakam sayımız çok fazla değil. Ama bundan daha da önemli bir avantajımız Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Sayın İçişleri Bakanımızın kadınların üst düzey yöneticilik kadrolarına atanması konusundaki pozitif ayrımcılık anlamındaki tavırlarıdır. Umarım bu pozitif ayrımcılığın bir sonucu olarak atandığım bu görevi layıkıyla yerine getirir ve şahsım olarak yararlandığım bu pozitif ayrımcılıktan bizden sonra gelecek kadın meslektaşlarımızın da yararlanması ve onların önünün açılması konusunda üzerime düşeni yapabilirim.

Kura çekerek ilk görev yapmaya başladığım yer Rize’ydi. O dönemde Valimiz çok değerli meslek büyüğümüz Erdal ATA’ydı. İki yıl onunla çalıştık. Rize ilk görev yerim olarak doğduğum, büyüdüğüm, o zamana kadar hayatımı geçirdiğim bölgeden çok farklı bir yerdi. Ben Ankaralıyım yani bir iç Anadolu insanıyım Karadeniz Bölgesi benim alışık olduğum ortamdan coğrafyası, iklimi, doğası ve insan yapısı gereği çok farklı bir bölgeydi. Ancak Sayın Valimiz benim işimi kolaylaştıran, bana avantaj sağlayan en önemli kişi oldu. Sayın Valimiz 3-4 yıldır Rize’deydi ve daha sonrada çok uzun yıllar Valilik yaptı. Babacan bir tavrı vardı. Daha ilk görüşmemizde benim bölge ile ilgili şaşkınlığımı tespit ederek o anda orada benim işimi kolaylaştıracak Kalkandere ve Rize ile ilgili çok faydalı bilgiler verdi ve görev yaptığım ürece en büyük desteğim oldu. İlk görev yaptığım yerdeki ilk Valim olarak Sayın Erdal ATA hiç unutmadığım birisidir.

sinop-valisi-dr.-yasemin-ozata-cetinkaya-(1).jpg

Sizi gördüklerinde halkın ‘Kadın Valiye’ ye tepkisi nasıl oluyor?

Kadın Valilikten önce kadın kaymakamlıkta da ben bu anlamda çok şeyler yaşadım. Çünkü görev yaptığım ilçelerde hatta çoğu zaman illerde bile orada görev yapan ilk kadın kaymakamdım. Dolayısıyla insanlar ilk etapta bir süre duraklıyor. Mesela köylere gittiğimizde oradaki insanlar yanımızdaki şoför ya da korumalarımıza “Kaymakam Bey” diye yöneliyorlar, orada bulunan kadının kaymakam olabileceğini düşünmüyorlar. Telefonla sekreterimizi arayıp kaymakamla görüşmek istediğini belirten bazı kişilerin benim sesimi duyunca “kızım ben kaymakam beyle görüşeceğim, hadi bağla artık” ya da “ben kaymakam beyle görüşecektim yanlış bağladılar” dediği durumları da çok yaşadım.

Şimdi bunun daha ileri boyutunu Valilikte yaşıyorum. Çünkü gerek görev yaptığım il’de gerekse il dışında katıldığım programlarda iletişim kurduğum neredeyse herkesin hayatında gördüğü ilk kadın vali durumundayım. Yalnız bunun dezavantajları olduğu kadar avantajlarının daha çok olduğunu itiraf etmem gerektiğini düşünüyorum.

Kadın Vali olarak görüştüğümüz erkeklerin verdiği tepkilerden ziyade asıl kadınlarımızın tepkisi görmeye değer. Çünkü kadınlarımız şaşkınlıkla birlikte çok farklı bir mutluluk ve gurur da yaşıyorlar. Vali olarak atandığım zaman hiç tanımadığım sadece tebrik etmek için arayan birçok kadına şahit oldum. Örnek verecek olursam; Sinop'a geldim, bir hafta oldu olmadı emekli bir öğretmenimiz tebrik ziyareti için geldi ve ‘eşimin selamını getirdim, kendisi rahatsız olduğu için gelemedi beni gönderdi‘ dedi. Daha sonra anneler gününde evinde ziyaret ettim kendisini.  Teyzenin altı kızı olmuş, oğlu olmadığı içinde zamanında biraz toplumsal baskıya maruz kalmış. Kendi ifadesi ile söylüyorum “kırıcı bir şeyler söylerlerde üzülürüm” diye köy çeşmesinde birileri olduğunda çeşmeye gidememiş, akraba buluşmalarına katılamamış. Fakat bu konuda eşinden hiçbir serzeniş dahi duymamış ve en büyük desteği ondan görmüş. Sonuçta bütün kızlarına üniversite okutmuş, diş hekimi, psikolog, öğretmen, bankacı, vb yapmış ve her birini memleketin dört bir yanında göreve göndermiş. Şu anda en yakınlarındaki kızları Samsun’da yaşıyor. Bu teyzemiz kendi yaşadığı sıkıntıyı kızları yaşamasın diye kadınlarında erkekler gibi her işi yapabileceğini kanıtlamaya adamış kendisini. Kızlarını en iyi şekilde yetiştirip, çalışan, üreten bireyler olarak topluma kazandırarak kendice de çok güzel başarmış bunu. Tabi benim Sinop’a Vali olarak atanmam ona etrafına “bakın kadınlar vali bile oluyorlar” diyebilme anlamında çok büyük bir fırsat vermiş ve bunun içinde eşini beni tebrik etmeye göndermiş. Ben teyzeyi ilk ziyarete gittiğimde, bende senin yedinci kızınım, dedim ve o gün bugün sürekli görüşüyoruz kendisiyle. Yani bir kadın olarak vali olmak seni tanıyanlar, bilenler için bir gurur kaynağı olduğu kadar seni hiç tanımayan bilmeyenler için bile sırf hemcinsleri olmaktan dolayı gurur kaynağı mutluluk vesilesi olabiliyor. Çünkü kadınlarla ilgili toplumuzda maalesef halen var olan bazı önyargıların yıkılması anlamında bu tür örnekler hepimiz için bir kazanımdır.

Aşırı stres yaşadığınız durumlar oldu mu? 

Ben yapı olarak sakin bir kişiliğe sahibim o nedenle aşırı bir stres yaşadığımı söyleyemem. Tabi ki yaptığımız iş sorumluluk gerektiren, 7 gün 24 saat çalışma gerektiren zor bir iş. Ama eğer yaptığınız işi seviyor, bir yaşam tarzı olarak benimseyip yapıyorsanız stresli bir iş olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

Sizin de muhakkak ev işlerinde size yardımcı olan çalışanlarınız vardır ama yine de bir bayan olarak eve gittiğiniz zaman aileme bir yemek yapayım ya da çay yapayım dediğiniz oluyor mu?

Ben henüz bir yıllık valiyim, onun öncesinde kaymakamdım. Kaymakamlığım döneminde sadece çocuklarım küçük olduğu için onlara bakıcılık yapan yardımcılarım oldu. Zaman zaman ev işlerinde de yardımcı oluyorlardı. Ancak ben eve geldiğimde onlar çıkıyorlar ve ben ev hanımı oluyorum.  Yani bir ev hanımı evde ne yapıyorsa çalışan bir kadın olarak biz de evde aynısını yapıyoruz aslında. Sadece gün içerisinde evde olmadığımız için çocuklarımızın yanında birileri oluyor, belki evin işlerine de bir miktar yardım ediyorlar. Ama yinede evi çekip çeviren yine biziz. O görevi kimseye devredemiyoruz. 

Yalnız Valilikte evlerimizdeki çalışanlarımız evin kadrolu çalışanları olduğu için evi çekip çevirme konusunda işimizi tabi ki daha kolaylaştırıyorlar. Ama dediğim gibi bu son bir yıldır yaşadığım bir rahatlık. Öncesinde 20 yıl boyunca ben evimin işlerinde de bir ev hanımı gibi çamaşır, ütü, yemek, temizlik, alışveriş gibi her işimi kendim yaptım. Bunlar içinde mutfak kısmı, gerek yemek gerek pasta börek yapma anlamında çok da severek yaptığım bir işti. Şu anda da halen zaman zaman bunu yapıyorum.

Mesleğinizdeki idealiniz nedir?

Ben kaymakamlığa başladığımda da kaymakamlık yaparken de vali olacağım diye bir hedefim yoktu. Ama Allah nasip etti ve bizi buraya kadar getirdi. Ben meslek hayatım boyunca görev yaptığım yerlerle irtibatımı hiç koparmadım. Oralarda görüştüğüm, yolum düştüğünde kapısını çalıp çayını içtiğim çok sayıda insan oldu. Vali olduğumda da işçisinden köylüsüne, memurundan esnafına, muhtarından pazarcısına, komşuma kadar pek çok kişi aradı ve beni tebrik etti. Burada ben şunun farkına vardım ki, görevim boyunca güzel şeyler yapmış, çok güzel dostluklar ve arkadaşlıklar biriktirmişim. Şu anda valilikle ilgili en büyük hedefim de daha önce kaymakamlık yaparken insanlara verdiğim o sıcaklığı aynı şekilde valilikte de devam ettirmektir. Çünkü insanlar valiyi, kaymakama nazaran daha ulaşılamaz bir makam olarak görüyorlar. Ben valilikte de insanlarla arama valiliğin doğasındanmış gibi görünen bu mesafeyi hiç koymadan onların arasında dolaşan, onlardan biri gibi yaşayarak görev yapmak, buradan ayrılırken de aynı kaymakamlığımda olduğu gibi geri döndüğümde kapısını çalabileceğim, çayını içebileceğim dostluklar bırakmak istiyorum. Bunun birazda burada görev yaparken burası için en doğru işleri yapmak, verimli hizmetler üretebilmek ve geride hoş bir seda bırakabilmek içinde yapmam gereken şey olduğunu düşünüyorum.

Sinop’un acilen çözüme kavuşması gereken problemleri nelerdir? Bu problemlerin çözümü için hedeflediğiniz kısa, orta ve uzun vadeli projelerinizden bahseder misiniz?

Sinop yedi bin yıllık geçmişi olan oldukça eski bir yerleşim yeri. Çünkü Sinop Karadeniz’in güney kıyısındaki tek doğal limanına sahip. Dolayısıyla yedi bin yıldır Karadeniz’e hakim olmak isteyen bütün medeniyetlerin bir ticaret ve liman şehri olarak sahip olmak ve elde tutmak istedikleri bir coğrafya. Bu nedenle de üzerinde hüküm sürmüş pek çok medeniyetin izlerini taşıyan, tarihi kalıntılarını barındıran açık hava müzesi diyebileceğiniz bir il durumunda. Bu tarihi birikimin üzerine dereleri, şelaleleri, yaylaları, ormanları, gölleri ile Karadeniz Bölgesi’nin tüm doğal güzelliklerini de Karadeniz Bölgesi’nin diğer illerinden farklı olarak el değmemiş şekilde koruyan bir il. Çünkü 3-5 sene öncesine kadar Sinop, her yönden çok zor ve meşakkatli bir yolculuğun ardından ulaşılabilen bir il iken son dönem hükümetlerimizin yaptığı dev yatırımlar sonucunda ulaşım problemlerini çözmüş gerek Samsun gerek Ankara-İstanbul istikametine standardı çok yüksek bir karayolu ile çok konforlu bir yolculukla ulaşılabilir duruma gelmiştir. Ayrıca İstanbul’a her gün uçak seferlerimiz mevcut olup Sinop-İstanbul arası yolculuk hava yolu ile 45 dakikaya inmiş durumdadır.

Ulaşımdaki güçlük nedeniyle çok kişinin gelip gördüğü bir il olmadığı hatta 1990-2010 yılları arası 20 yıl boyunca sürekli göç veren bir il konumunda olması nedeniyle hızlı kentleşme, çarpık yapılaşma gibi faktörlerden etkilenmemiş doğallığını koruma şansı olmuştur. Son yıllarda ise bu tarihi birikimi ve doğal güzellikleri ile artık ulaşım sorununu da çözmüş bir il olarak çok ilgi görmeye ve yoğun ziyaretçi almaya başlamış durumda. Sinop’un bana göre şu andaki en büyük sorunu da bu süreci iyi yönetebilmek, tarihi ve doğal güzelliklerini bozmadan turizm anlamında gelen talepleri karşılayacak şekilde altyapısını güçlendirebilmektir. Sinop son 4-5 yıldır 3 aylık yaz döneminde kendi nüfusunun 4-5 katı nüfusu misafir etmekte olup bu sürecin hem Sinop’un yerleşik nüfusunu rahatsız etmeden hem de gelen misafirlere konforlu bir tatil imkanı sunacak şekilde yönetilmesi ileriye dönük olarak Sinop’taki turizmin emin adımlarla ilerleyebilmesi için çok önemlidir. Biz bu süreci doğru yönetebilmek adına son 6 aydır her ay içimizden birinin ev sahipliğinde tüm atanmış ve seçilmiş yöneticiler, sivil toplum kuruluşları, tüm turizm işletmecileri ile birlikte düzenli turizm istişare toplantıları yapıyoruz. Hatta bu toplantıların sonuncusunu Sinop AK Parti Milletvekilimiz Sayın Nazım Maviş’in ev sahipliğinde Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mahir ÜNAL ve Bakanlık bürokratlarının da katılımı ile yaptık ve Sinop turizminin doğru yönlendirilebilmesi için oluşturduğumuz kısa, orta ve uzun vadedeki tüm hedeflerimizi içeren eylem planımızı Sayın Bakanımızla da paylaşma imkanı bulduk. Bu toplantı ile Sayın Bakanımız ve Bakanlığımızdan bu konuda yanımızda olduklarını, desteklerini bizlerle paylaşmaya hazır olduklarını görmek bizi bu anlamda daha da güçlendirdi. Ben Sinop’ta ortak derdi turizm olan tüm tarafların bu şekilde birlikte hareket etmeye aynı dili konuşmaya aynı hedefe kilitlenmeye devam ettikçe seslerini daha güçlü duyurmak ve hedeflerine kısa sürede ulaşma anlamında çok önemli avantajları olduğuna ve Sinop’taki turizmi çok kısa sürede çok güzel noktalara taşıyacaklarına yürekten inanıyorum.

sinop-valisi-dr.-yasemin-ozata-cetinkaya-(6).jpg

Sinop’un turizme yeteri kadar pay aldığını söyleyebilir miyiz?

Ulaştığı ziyaretçi sayısı bakımından Sinop’un turizmdeki durumu 200 bin nüfuslu bir İl olarak gerçektende çok şaşırtıcıdır. Çünkü Sinop’un ziyaretçi sayısı 2014 yılında 912.000, 2015 yılında ise 970.000’lerdedir. Ancak bu rakam günübirlik ziyaretleri de içermekte olup en az bir gece konaklatamadığımız bölümü turist olarak değerlendirilmemekte, günübirlik ziyaretlerin ilimize katkısı da kısıtlı kalmaktadır. Bu tabloyu değiştirebilmek için ilimizdeki konaklama tesisi altyapısını güçlendirmemiz, konaklama tesisi çeşitliliğini ve 4 mevsim açık kalan konaklama tesisi sayısını arttırmamız gerekmekte olup Kültür ve Turizm Bakanlığımızla birlikte bu konuda yoğun bir çalışma yürütmekteyiz.

Ayrıca 39.000 nüfuslu bir merkez belediyesi 204.000 nüfuslu bir il olarak konaklama tesisi dışında diğer altyapı eksikliklerinin giderilmesi anlamında da yerel imkânlarımız çok kısıtlı kalmaktadır. Ülkemizin turizm anlamında en gelişmiş bölgeleri ve şehirlerinde turizm ile ilgili sezonluk olarak yaşanan nüfus artışından kaynaklanan altyapı ihtiyaçları bu illere yönelik aktarılan ekstra kaynaklarla ve yaratılan ek imkânlarla çözüldü ve o bölgelerimiz bu konuda çok yol kat etti. Şu anda bizde Sinop’un turizm sektörü ile ilgili ulaştığı rakamları ortaya koyarak İlimizin bu imkânlardan yararlanmasını sağlamaya çalışıyoruz. Gerek Kültür ve Turizm Bakanlığımız gerekse diğer bakanlıklarımızdan şimdiye kadar bu anlamda ilettiğimiz tüm taleplerimizle ilgili çok olumlu geri dönüşler aldık. İlimizin en önemli değerleri olan Erfelek Tatlıca Şelalesi, Ayancık Akgöl-İnaltı Mağarası yolları 2015 yılında turistik yol ağına alınmıştı. Bu yılda Bakanlığımızın gerekli ödeneği aktarması ile birlikte buralara daha konforlu bir şekilde ulaşım sağlanmış olacak ve ilimiz sahip olduğu tarihi ve doğal güzellikleri bir turizm değeri olarak turizm piyasasına sunulabilecektir. Bu sadece Sinop’un değil ülkemizin turizm potansiyelinin gerektiği gibi kullanılabilmesi anlamında da büyük kazanç olacaktır.

Bu tür alt yapı eksikliklerimizin giderilmesi ile birlikte şu anda ziyaretçi olarak ifade ettiğimiz rakamları turist olarak ifade eder duruma gelebilirsek Sinop turizmden hak ettiği payı alabilecek ve ülkemiz ekonomisine de potansiyeli ile orantılı bir katkı yapar duruma gelebilecektir.

İş istihdamı için siz şu an Vali olarak turizme mi ağırlık vermeye çalışıyorsunuz yoksa başka projeler var mı?

Sinop Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte 1923 yılında il olmuş ve 1927 yılı nüfus sayımında 170.000 nüfusa sahip. Cumhuriyet tarihi boyunca sürekli olarak büyümüş ve 1985 yılında 285.000 nüfusa ulaşmış. Ancak bu tarihlerde Şişe-Cam fabrikası ve Amerikan Radarı olarak bilinen yerin arka arkaya kapanmasının ardından 1990 yılından itibaren 2010 yılına kadar 20 yıl boyunca çok büyük göç vermiş ve 20 yılda nüfusu 195.000’e kadar gerilemiş. Yani bu süreçte Sinop’taki 3 kişiden biri dışarıya göç etmiştir.

Şu anda Sinop’ta turizmin hareketlenmesi ile birlikte nüfus son 5-6 yıldır tekrar bir artış trendi yakalamış durumdadır. Ancak bir ilin turizm gibi kırılgan bir sektöre bel bağlaması çokta akılcı bir durum olmasa gerek diye düşünüyorum. Dolayısıyla ilimizde tarım, sanayi, hizmetler sektörünün her birinde güçlü bir şekilde yere basan sağlam bir ekonomik yapının kurulabilmesi şarttır. Bu alanda özel çalışma yapılması gereken en önemli sektör mevcut sanayinin payını içerisinde sadece %6-7’lik bir pay sahibi olan sanayi sektörüdür. Sinop’un en kısa zamanda sanayi sektörünü diğer iki sektörle orantılı bir büyüklüğe ulaştırması ve sanayinin payını diğer iki sektörle dengelemesi gerekmektedir. Sinop uzun yıllardır Teşvik Kanununa göre 5. Bölge teşviklerinden yararlanmakta olup hatta OSB içindeki yatırımlar 6. Bölge teşviklerinden yararlanmaktadır. Buna rağmen ilimiz sanayi yatırımları bakımından çok geri durumda. Sinop’tan göç eden Sinoplu hemşehrilerimizden İstanbul, İzmit, İzmir gibi illerde çok ciddi yatırımları ve sanayi kuruluşları olanlar var. Biz her fırsatta onlardan hemşehrilik bilinci içerisinde gerek hali hazırda çalıştıkları sektörde gerekse Sinop’un avantajlı olduğu sektörlerde ilimize yatırım yapmalarını istiyoruz. Ama bu konuda çok yol kat edebilmiş değiliz. Kısa vade de bu şartlar altında Sinop’ta sanayi sektörü ile ilgili bir gelişme de beklemiyoruz. Ancak Sinop’un sanayi sektörü ile ilgili içinde bulunduğu bu karamsar tabloyu değiştirebilecek en önemli faktör Sinop Nükleer Santrali’nin kuruluşuyla ilgili devam eden Jeolojik Etüd çalışmaları ve ÇED sürecinin tamamlanarak santralin kuruluşu ile ilgili sürecin başlaması olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu sürecin başlaması ile birlikte bir yandan Sinop’ta kurulacak olan Nükleer Santral ile ilgili yatırımlar diğer yandan ülkemizde yeni geliştirilecek olan Nükleer Güç Sanayisi ile ilgili yatırımlar Sinop’ta sanayi sektörü ile ilgili sıkıntılı durumun aşılmasına çok olumlu katkılar yapacaktır.                

Çevreci tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çevreci tepkiler mutlaka var bundan sonra da olacaktır. Ama benim gördüğüm kadarıyla daha çok yanlış bilgilendirme ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan tepkiler ortaya çıkıyor. Bu konuda vatandaşlarımıza yönelik düzgün bir bilgilendirme yapılırsa bu konudaki tepkilerin büyük oranda düşeceğini değerlendiriyorum. Aslında Sinop, bu anlamda çok büyük bir avantaja sahip. Çünkü teknolojide geç kalma avantajını Sinop ve ülkemiz olarak nükleer santral konusunda yaşayacağız. Yıllardır dünyanın dört bir yanında nükleer santraller kuruldu ve çalışıyor. Tabi bu süreçte yaşanan bazı olumsuzluklar da oldu. Ancak bunların hepsi bir tecrübe olarak Nükleer Santraller konusundaki teknolojinin gelişimine katkı sağladı. Öte yandan Sinop Nükleer Santralini kuracak olan konsorsiyumdaki Japonya ve Fransa Nükleer Santral teknolojisindeki gelişmelerde önderlik eden bu konudaki son teknolojiye sahip ülkeler durumundalar. Böylece ilimizde kurulacak olan Nükleer Santral nükleer teknoloji konusunda dünyada ulaşılan son gelişmeler doğrultusunda kurulacağı için ne ilimiz ne de ülkemiz açısından bir tehdit ya da tehlike olarak görülmemelidir diye düşünüyorum.

Vali ve kaymakamların kamu düzenini sağlaması açısından yetkileri genişletildi bu konuda ne düşünüyorsunuz?

sinop-valisi-dr.-yasemin-ozata-cetinkaya-(8)-001.jpg

Kaymakam ve valiler olarak çalıştığımız yere göre mesaisi çok farklı şekillenen bir iş yapıyoruz. Ben bugün burada sizinle turizm, sanayi, yatırım konuşuyorum.  Doğu ya da Güneydoğu Bölgesinde bir ilde görev yapıyor olsaydım tamamen farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Ama yasalar tabi ki ülke geneli için çıkıyor. Kamu düzeninin sağlanması anlamında son dönemde mevzuatta yaşanan değişikliklere baktığımızda ülkemizin bazı bölgeleri için yetersiz bile kalabilecekken Sinop gibi kamu düzeni anlamında hiçbir sıkıntısı olmayan illerimiz bakımından belki hiç kullanılmasına ihtiyaç duyulmayacak değişiklikler olduğunu görebiliriz. Zaten bu yasal değişikliklerde genişletilen yetkilerin kullanımı konusunda takdir hakkının vali ve kaymakamlara verilmesindeki amaçta bölgeden bölgeye değişen kamu düzeni ile ilgili kaygıların en üst düzeydeki yetkililer tarafından yorumlanması ve yetkilerin en doğru şekilde kullanımını temin etmekti. Yani güvenlik kaygısının yoğun olduğu bölgelerde yetkilerin çekinilmeden kullanılarak değişikliklerden beklenen faydanın sağlanması ancak güvenlik kaygısı düşük olan bölgelerde kişi hak ve hürriyetlerine gereksiz müdahalenin önüne geçmek olumsuz uygulamalara meydan vermemek yasal değişikliklerle ilgili en hayati bir konuydu. Bu iki uç arasında dengeyi kurmak anlamında bölgeler arası farklılıkları göz önüne alarak en doğru kararı verebilecek olan kişiler olarak sürecin vali ve kaymakamlar üzerinden kurgulanması tek yol oldu. Yani değişikliklerin özünde kaymakam ya da valilerin güçlendirilmesi değil kamu düzeni ve güvenliğin sağlanması anlamında yapılan yasal değişikliklerin en ideal şekilde uygulanmasını temin etmek vardı.

Özellikle sosyal projelerde yöneten ile yönetilen arasındaki bağ sizce nasıl olmalıdır?

Bu konudaki deneyimler bize şunu gösteriyor ki tepeden inme projelerin tabandan gelen talepleri karşılaması ve ortaya memnun edici doğru sonuçların ortaya çıkması mümkün olmuyor. Ben Sinop’a atanmadan önce Sinop’u görmüş birisi değildim, Sinop’la ilgili çok az genel bir bilgiye vakıf idim. Dolayısıyla daha buraya gelirken çantama bir takım projeler koyarak gelmem ve onları burada uygulamaya çalışmam mümkün değil. Kaymakamlık görevi de aynen bu şekildedir. Bizim kaymakamlık ve valilikte yaptığımız şey atandığımız görev yerine gider gitmez hızlı bir şekilde orayı tanımak, ihtiyaçlarını sorunlarını tespit etmek önem derecesine göre önceliklendirmek, bu sorunların çözümünde kullanılabilecek potansiyeli, yerel imkânları ortaya koymak ve ona göre işe koyulmak ona yönelik projeler geliştirmektir. Tabi yereli tanımak, yerelden gelen taleplere göre hareket etmek çok önemli olmakla birlikte farklı bölgelerde çalışmak, farklı kültürleri, coğrafyaları tanımak ve oralarda yaşamaktan kaynaklı edindiğimiz tecrübeler, yereli doğru okumak anlamında bazen bizleri yerelden, sürekli orada yaşayan insanlardan bile daha avantajlı duruma getirdiğini de kabul etmek gerekir. Kısaca özetleyecek olursak bizler yöneticiler olarak ülkemizin farklı bölgelerinde çalışmaktan edindiğimiz tecrübeleri hizmet ettiğimiz yerdeki insanlardan gelen taleplerin çözümüne ne kadar yansıtabilir bunu sağlamak için ne kadar onların içinde olur, onların da bize ulaşım kanallarını açık tutarsak ürettiğimiz projelerin isabet şansı o oranda artacak böylece başarılı bir performans sergileme şansımız olacaktır diye düşünüyorum.