Suriyeli Akademisyenler Rize'de Esed Zulmünü Anlattı

Suriyeli Akademisyenler Rize'de Esed Zulmünü Anlattı
Rize Müftü Yusuf Karali Dini Yüksek İhtisas Merkezi aylık konferanslar dizisinde, RTEÜ İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri, Arap Dili ve Belagati Öğretim Üyesi iki Suriyeli akademisyeni, konuk etti.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Rize Müftü Yusuf Karali Dini Yüksek İhtisas Merkezi aylık konferanslar dizisinde, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri, Arap Dili ve Belagati Öğretim Üyesi iki Suriye’li akademisyeni, Yrd. Doç. Dr. Saih JNAIDI ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim SULAIMAN’ı konuk etti.

suriyeli-akademisyenler-rizede-esed-zulmunu-anlatti-50.jpg

“Esed’in Nizamının Gölgesinde Suriye ( Suriye Tahte Zılali Nizami Beşşar Esed )” başlığıyla konferans veren Yrd. Doç. Dr. Saih JNAIDI ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim SULAIMAN,Suriye'de savaş tüm şiddetiyle devam ederken Esad rejiminin sivil halka yönelik saldırıları ve katliamları da devam ediyor. dedi.

Kişinin parçası olduğu ancak bedenen uzak olduğu vatanından bahsetmesi insana çok ağır geldiğini söyleyen İbrahim SULAIMAN; Ülkem Suriye, bütün dünyanın önem verdiği, tarihte 3 büyük imparatorluğa (Yunan , Roma ve Fars) mesken olmuş, Peygamber Efendimizin bereket duasına nail olmuş,Kudüs ve Kabe gibi iki mukaddes kıble arasında yer almış, Hilafet merkezi, başkenti olmuş, bereketli bir ülke.

Büyük medeniyetlere beşiklik etmiş, tarihi kültürel mirasa sahip olan ve Emeviler-Abbasiler-Osmanlılar döneminde ayrı öneme sahip olmuş ülkem Suriye, günümüzde toplu bir yıkım ve katliam yaşamakta.

Önce Osmanlıya bağlı olan, sonra Fransa sömürgesi olan ülkem Suriye, geçmişte olduğu gibi yine dış devletlerin, istihbarat örgütlerinin gizli planlarıyla karşı karşıya.

suriyeli-akademisyenler-esed-zulmunu-anlatti2.jpg

Osmanlıdan bu yana ülkem insanı, planlı bir şekilde Fransa’nın göstermelik başa getirdiği despotların, baskı-işkence ve zulmü altında inlemekte. Hafız Esad ‘Hama’da 50 bin , ‘ Halep’te 100 bin insanı gaz bombalarıyla, füzelerle katletti, dünya sessiz kaldı.

Bugünde Beşşar Esed, zalim babasından daha beter şekilde kendi halkını özellikle sünni kesimi planlı bir şekilde topluca gaz ve varil bombalarıyla, füze ve uçaklarla bombardımana tutmuş yok ediyor da, dünya tüm bu soykırımı, vahşeti izlemekten başka, göstermelik kınamalardan öte bir şey yapmıyor.

Biz Türkiye’ye ve özellikle Tayyip Erdoğan’a ve hükümetine, bu yaşadığımız vahşet günlerinde yanımızda olmalarından dolayı, çok teşekkür ederiz.

Arapların desteğini alamayacağını iyi bilen Nusayri ( Şii ) Esed, kendisine yakın olacağını düşündüğü İran ile işbirliği içinde ve beraber bir sünni Müslüman katliamı yapmaktalar.

Suriye'de artık muhaliflerin fiilen savaştığı asıl güç İrandır.

Suriye devrimi, bölgedeki devrimlerin incisi ve bel kemiği. Esed rejimi İran’ın kalkanı olduğu kadar İsrail’in de zırhı çünkü.

Esed rejiminin çökmesi demek, İran’ın bölgeyi mezhep maskesi takarak domine etmesinin son bulması demek.

Esed rejiminin çökmesi demek, İsrail’in bölgede devlet terörü uygulayarak barbarlığa devam edememesi demek.

Esed rejiminin çökmesi demek, bölgede insani ve vicdani bir siyaset izleyen, halkların yanında duran ve bölge barış ve entegrasyonunu hedefleyen Türkiye’nin önünün açılması ve ciddi bir güvenlik tehdidinden kurtulması demek…

Günümüzde Suriye’de yaşanmakta olan bu vahşet Esed’in eseridir.

Suriye’de bu ayaklanmayı tetikleyen son olay şu idi; Bir ilkokulda bir öğrenci sınıfta tahtaya ‘Hürriyet’ kelimesini yazmıştı. Bunu gören bir emniyet mensubu tüm sınıf öğrencilerini emniyet merkezine götürmüş, sorgulamış ve hatta tırnaklarını işkence ile sökmüş sonra da ailelerini arayarak “ kadınlarınızı getirin çocuklarınızı teslim alın “ diye terbiyesizce teklifte bulunmuştu. İşte ayaklanmayı tetikleyen nice olaylardan biri bu olmuştu.  

Tüm bunlara rağmen bugün Suriye’linin tek sloganı “Özgürlük”. Başka bir derdi,tasası yok. Öyle gelişmiş ülkelerdeki özgürlük kadar bile değil sadece biraz özgürlük istiyor. Adalet istiyor.. Kanunları adilce uygulayan, insan onuruna önem veren bir lider, devlet istiyor Suriyeli.

Suriye’de Çerkez, Kürt, Ermeni, Arap ve Ezdi kökenli topluluklar yaşamakta.

Nüfusun 89% ‘u Sünni ve 11%’i Alevi olan Suriye’de Nusayriler, Aleviler ülkeyi kana bulamakta.

Binlerce okul, cami, hastane yakıldı-yıkıldı. 200 binden fazla insan öldürüldü. 100 bin insan yaralı ve binlerce kişi kayıp.

Suriye’de 14 şehir var. Alevi nüfusun yaşadığı 2-3 şehir dışındaki şehirlerde alt yapı eksik, yoksulluk had safhada. Aleviler refah , sünnilerse sefalet içinde.

Beşşar Esed, ülkeyi kendi çiftliği gibi görmekte ve istediği gibi hareket etmektedir. Suriye’de yaşamak için ya onun yanında, emrinde köle gibi yaşamak yada karşısında olup öldürülmek var.

Suriye’de adalet yok.. hukuk yok..hürriyet yok..

Esed yönetimi yüzünden 7 milyon Suriyeli ülkelerini terkedip komşu ülkelere sığındı. Türkiye büyük devlet.2 milyon Suriyeli’ye kapılarını açtı, evine , gönlüne misafir etti, kardeşliğini gösterdi. Bizler Türk hükümetine ve Türk halkına minnettarız ve çok teşekkür ederiz.

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre savaş nedeniyle ülkesini terk eden yaklaşık 4 milyon Suriyeli mültecinin yüzde 42'si Türkiye'de bulunuyor.

Bugün itibariyle dünyanın en fazla sığınmacı ağırlayan ülkesi Türkiye

Suriye’de patlak veren iç savaş sonrasında yurtdışına kaçan Suriyeli mültecilere ‘din kardeşliği’ ve ‘akrabalık’ bağlarıyla sahip çıkan ve en fazla kucak açan ülke olan Türkiye’dir.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, Nisan 2015 itibariyle Türkiye’de kayıtlı 1 milyon 757 bin 262 Suriyeli mülteci bulunuyor.

Suriye Hem İmtihanımız Hem İstikbalimiz…

Barışı inşa etmek kolay değil; herkese düşen sorumluluklar var bunun için… Unutmayalım, Suriye bizim hem imtihanımız hem de istikbalimiz…

Değerli ilim-irfan sahibi şahsiyetlerle tanıştırdıkları ve onların bilgi hazinelerinden istifade etme fırsatı verdikleri için Eğitim Merkezi Müdürü’müz Sayın Mehmet Bilgin Bey’e gönülden teşekkür eder, böyle güzel çalışmalarının devamını bekleriz.dedi.

Haber:Tercuman Özbek (www.muftulukhaber.com)

Yrd. Doç. Dr. Saih JNAIDI kimdir?

1976 yılında Beyrut Arap Üniversitesi’nde Lisans,

2001 yılında Baas Üniversitesi’nde, "Şi'ru's-Suht 'Ale'l-Hayati's-Siyasiyye fî Asri'l-'Abbâsî es-Sânî" başlığıyla Yüksek Lisans,

2005 yılında Baas Üniversitesi’nde, "Şi'ru'l-Hicâ fi'l-Karneyn er-Râbi' ve'l-Hamis el-Hicriyeyn" başlığıyla Doktora’sını yaptı.

Yayınlanmış birçok ilmi makaleleri ve kitapları vardır.

Halen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri, Arap Dili ve Belagati Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. İbrahim SULAIMAN kimdir?

1993 yılında Halep Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı’nda Lisans,

2002 yılında Halep Üniversitesi, Dil Bilimleri’nde, "es-Sıfatu'l-Lüğaviyye fî Sahihi Müslim: Sîğaten ve Vazifeten ve Rütbeten" başlığıyla Yüksek Lisans,

2012 yılında Halep Üniversitesi, Dil Bilimleri’nde, "el-Ebniye es-Sarfiyye İnde 'Alâmi'l-Müfessirîn" başlığıyla Doktora’sını yaptı.

Yayınlanmış birçok ilmi makaleleri ve kitapları olan Yrd. Doç. Dr. Saih JNAIDI ve Yrd. Doç. Dr. İbrahim SULAIMAN Halen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri, Arap Dili ve Belagati Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadırlar.