Türk Eğitim-Sen Dünya Kadınlar Günü Mesajı

Türk Eğitim-Sen Dünya Kadınlar Günü Mesajı
Türk Eğitim-Sen Rize Şubesi Kadın Kolları Başkanı Doç. Dr. Asu USTA, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bir mesaj yayınladı.

Kadınların bu özel gününü kutlayan USTA, “Kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal hayata en fazla katılım sağladığı ülkeler gelişmişlik seviyesinde de büyük bir ivme yakalamış olanlardır. Dolayısıyla ülkelerin gelişmesinin anahtarı, kadınlardan geçmektedir” dedi.

Asu Usta’nın Dünya Kadınlar Günü mesajı şöyle:

“Büyük ozanımız Neşet Ertaş’ın “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” diyerek muhteşem bir biçimde ifade ettiği üzere, tüm insanlığın ve insan yaşamının kaynağı olan kadınlarımızın toplumda hak ettikleri seviyeye gelmesi için yapılacak her türlü çalışmanın kutsallığına yürekten inanıyor, bütün kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten duygularımla kutluyorum. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadınların katliam boyutuna ulaşan şiddet olaylarıyla, eğitimsizlik, işsizlik, çocuk yaşta evlilik gibi köklü sorunlarla baş etmek zorunda olduğunu görmek, bizleri derin bir üzüntüye sevk etmektedir. Aslında ülkelerin genel gelişmişlik seviyeleri ile kadınların toplum içindeki yeri doğrudan orantılı bir seyir izlemektedir. Kadınların toplumsal yaşamdan en fazla soyutlandıkları toplumlar her alanda en geri kalmış ülkeleri oluşturmaktadır. Kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal hayata en fazla katılım sağladığı ülkeler ise gelişmişlik seviyesinde de büyük bir ivme yakalamış olanlardır. Dolayısıyla ülkelerin gelişmesinin anahtarı, kadınlardan geçmektedir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ülkemizde kadınlarımızın içtimai ve iktisadi alanda arzu edilen noktada olduğunu söylemek oldukça güçtür. Yalnızca geçtiğimiz yıl adli kayıtlara geçmiş 408 kadınımızı aile içi şiddete kurban verdik. Bununla birlikte cinsel istismar vakaları da her geçen gün artmakta, geçtiğimiz yıl 376’ya yükselen kamuoyuna yansıyan istismar olayları, ülkemiz adına adeta bir utanç tablosu oluşturmaktadır. Üstelik bu istismar olaylarının %90’ının mağdurun en yakınındaki kişiler tarafından gerçekleştirilmesi ise başka bir yara olarak vicdanlarımızı sızlatmaktadır. Bu gerçekler ışığında kadına şiddet ve cinsel istismara karşı gerekli her türlü adli ve idari tedbirin alınması, bu tür insanlık dışı olayların en şiddetli biçimde cezalandırılması, yıllardır kanayan toplum vicdanını bir nebze olsun rahatlatacak, hepimizi derin üzüntülere sevk eden bu suçların azalması yolunda caydırıcı bir rol oynayacaktır. Ülkemizde okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 82,9’unu kadınlar oluşturmaktadır. 40 milyonu aşkın kadın nüfusumuzun dörtte biri ilkokul mezunudur.

Genç kadınlarımızda işsizlik oranı yüzde 25 dolayındadır. İş bulabilen kadınlar ise erkeklere oranla ortalama yüzde 12-25 arasında daha düşük ücret almaktadır. Kabinede yalnızca 2 kadın bakanımız bulunmaktadır. Devlet Personel Başkanlığı’nın 2017 verilerine göre, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin yüzde 37,14’ü kadındır. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 89,11’i erkek, yalnızca yüzde 10,89’u kadındır. Kamu kuruluşu ve bakanlıklarda 1 müsteşar yardımcısı, 6 genel müdür, 34 (yüzde 9,66) genel müdür yardımcısı, 369 (yüzde 13,55) kadın daire başkanı görev yapmaktadır. Ne yazık ki kadınlarımız çalışma hayatında yeteri kadar yer alamamakta, kariyer gelişimi noktasında geride kalmakta ve daha düşük ücretlerle, güvencesiz bir biçimde çalışmak zorunda kalmaktadır. Bütün bu veriler dikkate alındığında Türkiye’nin medenileşme çabalarında hangi noktada olduğunu tahmin etmek pek de güç olmayacaktır. Şunu da ifade etmeliyim ki, Allah’ın kadınlara bahşettiği annelik sıfatı nedeniyle geri plana itilmesi, yeterli liyakate sahip olduğu halde hak ettiği görevlere getirilmemesi ve işten çıkarılacaklar listesinde en üst sıraya oturtulması asla ve asla kabul edilemez bir durumdur. Günümüzde çalışan kadınların sorunlarını azaltmaya yönelik doğum yapan kadınlara yarım gün çalışma hakkı gibi birtakım tedbirler alınsa da iş güvencesi, çalışma süreleri, kreş imkânları, yasal korumalar ve toplumsal bilinç anlamında ideal seviyenin oldukça gerisinde kaldığımız da inkâr edilemez bir gerçektir. Bu durumun en önemli sebeplerinden bir tanesi, art niyetli yönlendirmelerle toplumumuza yerleşmiş olan çarpık geleneksel algılardır. Ne yazık ki, son dönemlerde toplumumuzda din kisvesi altında kadını toplumun dışına itmeye gayret gösteren, asansöre dahi binmelerini sakıncalı bulan bir anlayış gelişmektedir. Yüce dinimiz İslam’la yakından uzaktan alakası olmayan bu tür düşünce sahiplerine itibar edilmemesi, dinimizin doğru bir şekilde öğrenilmesi toplumsal gelişimimiz açısından son derece önem arz etmektedir. Kadınlarımızı toplum hayatından koparmaya çalışan, şiddet uygulayarak adeta kadınları infaz eden, asılsız gerekçelerle kadınlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesini layık gören, onların erdem ve değerini hala anlayamayan zihniyetlere karşı, tarihimiz ibret verici örneklerle doludur. Kadın ve erkek omuz omuza olduğunda bu toplumu yıkacak hiçbir güç olmayacaktır. Bugün kadınlarımızı yeniden perde arkasına hapsederek erkek egemen bir toplum yaratma peşinde koşanlar, tek yönlü, tek taraflı düşünmenin, insanlığı hangi felaketlere sürüklediğini iyi görmeli, hayatın yükü karşısında erkeklerle omuz omuza mücadele veren analarımızı, tarihi değerlerimizi akıllarından asla çıkarmamalıdır. Toplumu ayakta ve diri tutan en önemli unsur kadındır. Kadının eğitimi, çalışması, yükselmesi ve güvencesi, toplumu da bir adım öteye taşıyacaktır. Kadına vurulan her darbe, toplumun varlığına yöneltilmiş bir tehdittir. Bu bakımdan kadınların haklarını korumak en az kadınlar kadar erkeklerin de görevi olmalıdır. Atatürk, "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?" diyerek dünyadaki birçok gelişmiş ülkeye öncülük etmiş ve kadınlara başta seçme ve seçilme hakkı olmak üzere her türlü medeni hakkı tanımıştır. Ne yazık ki, gelinen süreçte, bu haklar büyük ölçüde kâğıt üstünde kalmaktadır. Bu duygu ve düşünceler içinde bir kez daha, başta evlat acısıyla yüreği yanan, bu vatan uğruna canlarını veren kahraman şehitlerimizin anneleri olmak üzere tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, tüm çalışan kadınlarımızı haklarımız ve ortak çıkarlarımız için,Türk Eğitim-Sen çatısı altında her türlü kademede mücadele etmeye davet ediyorum.”