"Türkiye İdlib’de Oyun Kurucu Bir Rol Oynuyor"

"Türkiye İdlib’de Oyun Kurucu Bir Rol Oynuyor"
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Türkiye, diğer aktörlerle kurmuş olduğu çok yönlü asimetrik iş birliğine...

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve ASAM Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "Türkiye, diğer aktörlerle kurmuş olduğu çok yönlü asimetrik iş birliğine dayalı dış politikasıyla İdlib'de oyun kurucu bir rol oynuyor" dedi.

Astana Süreci kapsamında Türkiye, Rusya ve İran'ın çatışmasızlık bölgesi oluşturmak amacıyla yürüttüğü İdlib operasyonu sürüyor. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Avrupa ve Asya Stratejik Araştırma Merkezi (ASAM) Terör Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) İdlib'de yürüttüğü operasyonlarla ilgili "Türkiye, hem bölge ülkeleri hem de sahadaki diğer aktörlerle kurmuş olduğu güçlü ve asimetrik iş birliğine dayalı dış politikasıyla İdlib'de oyun kurucu bir rol oynuyor. Dolayısıyla Türkiye bu anlamda bölgede durumunu daha da geliştirerek önümüzdeki süreçte çok daha güçlü inisiyatifler alabilir. Türkiye, eş zamanlı olarak başta İdlib olmak üzere Suriye ve Irak'ın kuzeyinde hem dış politikasını hem de operasyonlarını senkronize bir şekilde yürütüyor" dedi.

İdlib operasyonunda kısa süre içerisinde önemli başarılar elde edildiğini vurgulayan Güvenlik Uzmanı Dr. Eray Güçlüer, "İdlib operasyonuyla bölgede kan dökülmeden çatışmasızlığın sağlanması temin edilmeye çalışılıyor. Bu konuda kısa sürede önemli mesafeler alınmış durumda. Halen İdlib'in değişken sosyo-politik yapısı içinde bölgedeki silahlı grupların DAEŞ'e karşı birleşmek yönünde bir sürece doğru evrildiklerini görüyoruz. Bununla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri ve desteklediği unsurlara yönelik alandaki sosyolojik meşruiyet İdlib'de yürütülen operasyonun kolaylaşmasını, daha uygun bir zeminde güçlü bir şekilde gelişmesini sağlamaktadır.

Mesele bu kadarla da sınırlı kalmamıştır. Astana mutabakatı çerçevesinde Cilvegözü'nden doğuya doğru yani Halep'e doğru bir uzanım hattı şeklinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir kısım zırhlı mekanize ve komando unsurlarının üs bölgeleri tesis ederek gözlemcilik faaliyetleri icra ettikleri bu sayede de elinde silah bulunduran grupları denetim altına almaya başladıkları görülmüştür. Bu durum bölgedeki silahlı grupların birbirleriyle çatışmalarının önlenmesi yönünde ciddi bir baskı da oluşturmuştur" ifadelerini kullandı.

"OPERASYON SONRASI CİLVEGÖZÜ SINIR KAPISI'NDA TİCARET BAŞLADI"

Bölgede operasyonla birlikte ticaretin yeniden başladığına değinen Dr. Eray Güçlüer, "Kısa sürede bölgede neler olduğuna bakıldığında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik bölge halkının destekleyici yaklaşımı devam etmektedir. Özellikle Fırat Kalkanı operasyonuyla birlikte yürütülen insani yardım kapsamında elektrik, su, ilaç, gıda, doktor, tıbbi yardım ve giysi yardımı dahil olmak üzere orada yaşayan insanlara pek çok yardım yapıldı. Bunları İdlib halkı da biliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgeye geldiğinde bu insani yardımın yine yapacağını biliyor ve yıllardır süren iç savaş, çektikleri acılardan sonra bu yardımları bekliyorlar. Bunun yanında Cilvegözü sınır kapısından ticari maksatlı TIR ve diğer araçların geçişine müsaade edildi. Böylece İdlib operasyonu sayesinde yaklaşık 7 yıl sonra Cilvegözü Sınır Kapısı'nda ticaret başladı ve bölge eko-politiği de canlanmaya başladı." diye konuştu.

"TÜRKİYE BÖLGEDE GÜVENLİĞİ VE İSTİKRARI SAĞLIYOR"

Türkiye'nin İdlib operasyonunda ağırlıklı olarak bizzat sahada rol aldığını belirten Dr.Eray Güçlüer, "Cilvegözü'nden Halep'e kadar olan Reyhanlı-Halep karayolunun kontrol altına alınmış olması, PKK ve PYD varlığının güney ile irtibatının kesilmesi, hem bölgenin hem de Türkiye'nin güvenliği açısından çok stratejik bir avantaj sağladı. Ayrıca küresel güçlerin terör unsurları üzerinden oluşturmaya çalıştıkları sentetik Teröristan planının akamete uğratılması bakımından Fırat Kalkanından sonra ikinci önemli hamle oldu.

Askeri unsurlar daha alana girmeden önce İdlib'deki sosyo-politik zeminin ve Türkiye'ye yönelik olumlu kanaatin emarelerini görmeye başladık. 6 Ekim'den önce Heyet Tahrir Şam ile DAEŞ'li militanlar arasında çatışmalar oldu. Alana girdikten sonra da Özgür Suriye Ordusu ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik hem DAEŞ'in hem de kuzeydeki PKK, PYD gibi teröristlerin küçük çaplı saldırıları gerçekleşti ve bunlara gerekli karşılıklar da verildi. Dolayısıyla uluslararası hukuktan kaynaklanan uzlaşma zemininin alandaki sosyolojik tabanla birleştiğinde bölgede güvenlik ve istikrarı sağlayacak olumlu bir ikliminin oluştuğunu söylemek mümkün. Bundan sonra da risk var ama Astana'da Rusya, İran ve Türkiye'nin 500'er kişilik güçle çatışmasızlığı sağlamalarına yönelik yapılan mutabakat çerçevesinde sahada ağırlıklı olarak Türkiye'nin alanı şekillendirdiğini görüyoruz ki bu da Türkiye'nin diplomatik başarısıdır" ifadelerini kullandı.

"BARZANİ YAPTIĞI YANLIŞTAN VAZGEÇECEK"

Son olarak önümüzdeki süreç hakkında değerlendirmelerde bulunan Güçlüer şu ifadeleri kullandı:

"Burada iki noktayı vurgulamak isterim, birincisi iddia edildiği gibi İdlib'den çok büyük göçler olacağını, Türkiye'nin sınırından milyonlar geçeceğini düşünmüyorum. Münferit göçler olabilir, ama çok büyük bir göç dalgasının olma ihtimalini düşük görüyorum. İkinci olarak da aynı şekilde Irak bağlamında Barzani'nin bir süre sonra bu yaptığı yanlıştan vazgeçeceğini ve Türkiye'ye yönelik daha yakın bir işbirliği içerisine girme ihtiyacı duyacağını, Türkiye'ye daha fazla yaklaşma çabası içerisinde olabileceğini değerlendiriyorum. Her ne kadar Suriye ve Irak'ta zemin çok kaygan olsa da bu iki eksende Türkiye'nin yürüttüğü operasyon ve faaliyetler ile bölgedeki diğer gelişmelerin olumlu bir seyirde devam edebileceğini söylememiz mümkün."

Kaynak:IHA