İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

29 Ekim: 3. Havaalanı’ndayız: O gün Osmanlı’yı dağıtanlar bugün Türkiye’ye saldırıyor. Erdoğan ”Fırat’ın Doğusu” diyor, içeride birileri panikliyor. Tunceli’de donarak şehit olanla Medine’de şehit olan aynı asker.

29 Ekim: 3. Havaalanı’ndayız: O gün Osmanlı’yı dağıtanlar bugün Türkiye’ye saldırıyor. Erdoğan ”Fırat’ın Doğusu” diyor, içeride birileri panikliyor. Tunceli’de donarak şehit olanla Medine’de şehit olan aynı asker.

Bugün 29 Ekim 2018. Osmanlı cihan devletinin dağıtılmasından, coğrafyanın paramparça edilmesinden sonra Doğu’dan, Batı’dan, Güney’den Anadolu’ya sığınanlar, Anadolu’yu korumaya çalışanlar, 95 yıldır bu toprakları koruyor.

En azından Anadolu, bu son kale sağlam kalsın; gün gelir yeniden ayağa kalkarız, gün gelir coğrafya toparlanır, gün gelir bütün kimliklerin çatışma alanına dönüştürüldüğü bu tarih tersine döner umuduyla 95 yıldır direniyor.

O gün Osmanlı’yı dağıtanlar bugün Türkiye’ye saldırıyor..

O gün Osmanlı’yı dağıtanlar, o gün coğrafyayı lime lime parçalara ayıranlar kimlerse bugün Türkiye’ye saldıranlar, onu durdurmaya çalışanlar aynı.

O gün Osmanlı coğrafyasında hangi cepheler kurulmuşsa, hangi ortaklıklar yürütülmüşse bugün herkes yine yerli yerinde duruyor, aynı mevzilerden ateş ediyor. O gün içeride onlara ortaklık yapanlar bugün yine yeni ortaklık için roller öneriyor, ihaleler kovalıyor.

O gün Osmanlı’ya karşı nasıl bir çokuluslu cephe inşa edilmişse, bugün de “Türkiye’yi durdurma” adına aynı çokuluslu cepheler inşa ediliyor. O gün Osmanlı’yı bitirmek için yola çıkanlar bugün Türkiye’nin yükselişini engellemek için harekete geçiyor.

O gün Gazze’den Kudüs’e, Basra’dan İzmir’e, Balkanlar’dan Bakü’ye, İstanbul’dan Antep’e kadar, adım adım işgallere girişenler kimlerse, bugün PKK üzerinden, FETÖ üzerinden, DEAŞ üzerinden, “içerideki” diğer “ortakları” üzerinden Türkiye’yi nefessiz bırakmaya çalışanlar aynı.

Tunceli’de donarak şehit olan iki askerimizle, Medine’yi savunurken şehit olanlar aynı..

Biz, bu tarihin bitmediğini, bu hesaplaşmanın bitmediğini biliyoruz. Yüz yıldır sabreden biz, tarihin dönüşünü bekleyen biz, o zamanın geldiğini, çöküş döneminin bittiğini, yeni yükseliş tarihinin yazıldığını biliyoruz.

Bugünkü hesaplaşmalarımız, ardı ardına darbe girişimleri, açık savaş tehditleri, Suriye’den kuşatma planları, terörle içeride boğma çabaları, coğrafya ile bağlantımızı kesme projeleri, Selçuklu’dan beri devam eden milli devlet aklını sabote etme girişimleri bu hesaplaşmanın parçalarıdır.

Bu yüzden 15 Temmuz, bu yüzden Gezi olayları, bu yüzden Fırat Kalkanı, bu yüzden Afrin operasyonu, bu yüzden amansız terörle mücadele Birinci Dünya Savaşı kadar önemlidir.

Tunceli’de donarak şehit olan iki askerimiz Kudüs’ü savunurken, Medine’yi savunurken, Anadolu’yu savunurken şehit olan askerlerimizle aynı mücadelenin şehitleridir.

Dört lider İstanbul’dan dünyaya ne mesaj verdi

İşte bugünlerde hemen her gün o büyük hesaplaşmanın bir aşamasına tanık oluyoruz. Devlet aklının millileştirilmesinden ekonomik mücadeleye, askeri güvenlik kalkanlarımızı güçlendirmeden devleti yeniden yapılandırmaya, kendimizi ve coğrafyaya bakışımızı normalleştirmekten içerideki “iç işgalciler”le mücadeleye ve yeniçokuluslu müdahale kapılarını kapatmaya kadar çok büyük bir tarihi yeniden başlatmaya çalışıyoruz.

Önceki gün İstanbul’da, Vahdettin Köşkü’nde coğrafyamızın en büyük sorununu çözmek için dünyanın devleri ile buluştuk. Türkiye, Fransa, Almanya, Rusya liderleri ABD’nin, İngiltere’nin, İsrail’in ve bölgenin iki hasım ülkesi İran ve Suriye’nin olmadığı İstanbul Zirvesi’nde Suriye’nin geleceğini konuştu.

Sadece bu görüntü bile, dünya sisteminin nasıl değiştiğini, yeni güçlerin ve eksenlerin nasıl oluştuğunu, bir uluslararası sorunun hep aynı ülkelerin katılımı olmaksızın konuşulabildiğini göstermektedir.

Suriye savaşı Türkiye’ye tuzaktı. Ne oluyor, bu sadece havaalanı!

Suriye savaşı Türkiye’ye ve bütün bölgeye kurulan tuzaktı, bunu fark ettik, önlemeye, tuzağı bozmaya, tersine çevirmeye çalışıyoruz. Irak’ı parçalayan, Suriye’yi yıkıma götüren irade, bu işleri tamamladıktan sonra Türkiye cephesini açacaktı. İran-Suud savaşı çıkarıp bütün bölgeyi yüz yıl sonra bir kez daha imha edecekti. Biz bunu gördük.

Bugün yine İstanbul’da dünyanın en büyük havaalanının açılışını yapacağız. İstanbul havaalanına karar verdik, yaptık, bütün dünyanın devleri karşımıza çıktı. “Ne oluyor, bu sadece bir havaalanı” demedik, çünkü öyle değildi, biliyorduk. Karar verdik, direndik ve yaptık. Bugün,Cumhuriyet’in 95’inci yılında açılışını yapıyoruz.

Biz hep büyük iddiaları, büyük mücadeleleri olan millet olduk.

Onlar yıkmaya, biz tarihi yeniden kurmaya, coğrafyayı yeniden güçlendirmeye çalıştık. Biz hep büyük oynamayı sevdik, bildik. Hep, iddiaları, idealleri, büyük mücadeleleri olan bir millet olduk. Hiç kolay bir tarihe talip olmadık, tanık da olmadık.

Hiç kolay bir zafer elde etmedik. Yeri geldi dünyanın devlerine kafa tuttuk, hesaplaştık. Biz, gerçekten yürürken, büyük amaçlarla yola başlarken bir daha arkamıza bakmadık. Zaferlerimiz de yenilgilerimiz de dünyayı değiştirdi, coğrafya biçimlendirdi, haritaları altüst etti.

Erdoğan ”Fırat’ın Doğusu” dedikçe “içeride” birileri harekete geçiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fırat’ın Doğusu” dedikçe “içeride” birileri harekete geçiyor, fark ediyoruz. Dünyanın en büyük havaalanı açılırken, “Kanal İstanbul” derken “dışarıda” birileri harekete geçiyor, görüyoruz. Savunma alanında büyük projeler devreye alınırken hem içeride hem dışarıda birileri harekete geçiyor, anlıyoruz. Devleti, sistemi çok daha büyük hedefler için yeniden biçimlendirirken çokuluslu örtülü, ince hesaplar devreye sokuluyor hissediyoruz.

Bütün bunlar aynı hesaplaşmanın parçasıdır. Fırat’ın Doğusu terör meselesi değildir. Verimsiz çöl arazisi olmasının, petrol olmamasının hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Fırat’ın Doğusu harita çalışmasıdır. Irak işgalinin, Suriye savaşının ana hedeflerindendir. Kim bu tehlikeyi küçümsüyorsa başka bir senaryonun parçasıdır.

Cumhur İttifakı’nın dağıtılması ilk adım..

Cumhur İttifakı’nı yıkmaya çalışanlar, Fırat’ın Doğusuna müdahaleden de aşırı şekilde rahatsız. Ellerinden gelse bu yolları tamamen kapatacaklar. Bir çokuluslu senaryo orada uygulanırken birileri de bunun altında bir başka senaryo uyguluyor. Buna direnecek, bölgedeki yabancı harita taslaklarına dur diyecek tek ülke Türkiye.

Zira Cumhur İttifakı bir mahalli seçimler, bir oy, bir kimin nerenin belediye başkanlığını alacağı meselesi değildir. Selçuklu’dan beri gelen siyasi damarı yeniden inşa etme çabasıdır. Bu ittifak bir parti meselesi de değil, terörle mücadeleyle sınırlı bir şey de değildir.

Yerli olan-dışarıdan olan: Etrafınıza dikkatli bakın, Herkesin durduğu yer nettir.

Türkiye’de yerli olanla dışarıdan yönetilenler, coğrafyanın dinamikleriyle çokuluslu senaryolar arasında müthiş bir çatışmayaşanıyor. Türkiye büyürken birileri onu aşağı çekmeye, küçültmeye çalışıyor.

Türkiye coğrafyaya ve dünyaya açılırken birileri onu yeniden Anadolu’ya hapsetmeye çalışıyor. Türkiye yeni bir tarih yükselişi başlatırken birileri daha başlamadan onu durdurmaya çalışıyor.

Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi. Tıpkı yüz yıl önceki “ortaklıklar”da olduğu gibi..

Sağınıza, solunuza, etrafınıza dikkatli bakın. Kimlerin hangi örtülü ajandaya göre saf belirlediğini, kimlerin söylemini pazarladığını, durdukları yerin kimlerin cephesi olduğunu net göreceksiniz.

Yeter ki dikkatli bakın..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi