İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Arap Baharı'na 'karşı devrim' mi?

Arap Baharı'na 'karşı devrim' mi?

Mısır'daki sancılı geçiş süreci, Tunus'ta sokakların tekrar hareketlenmesi, Suriye'de giderek kilitlenen kanlı mücadele Arap Baharı olarak bölgeyi hatta dünyayı hareketlendiren coşkulu değişimi tersine çevirebilir mi?

Hemen söyleyeyim, bu mümkün değil ve uzun yıllar da mümkün olmayacak.

Böyle durumlarda aceleci davrananlar hayal kırıklığına uğrayabilir. Çabuk sonuç bekleyenler ümitsizliğe kapılabilir. Değişimi sabote etmek isteyenler ellerinin çok güçlü olduğunu ve rüzgarı tersine çevirebileceklerini sanabilir.

Bütün bölgede; Kuzey Afrika, Orta Afrika, Ortadoğu hatta Ön Asya'da kitleler aynı sloganlarla, aynı hedeflerle, aynı yöntemlerle harekete geçebiliyorsa, sınırları aşan bir eğilim, toplumsal dalga ve arayış var demektir. Bu arayış aslında onlarca yıldır vardı ancak, küresel iktidar parçalanmasının oluşturduğu boşluk bu kuşaktaki kitlelere altın fırsat sundu.

Artık yerel iktidarlar da o kadar kuvvetli değil, onları besleyen Batılı kanallar da. Arkalarındaki güç zayıfladıkça ya da dikkatlerini başka alanlara yönlendirdikçe bu iktidarlar daha da zayıflayacak. Hiç biri değişimi yönetme, yönlendirme, buna öncülük etme, kitleleri yeni söylem ve hedeflerle kontrol altına alma gücü ya da becerisine sahip değil. Yakın gelecekte böyle bir otorite de oluşacak gibi değil.

Öyleyse Arap Baharı olarak nitelenen derin dalga, bırakın etkisini kaybetmeyi, yolundan sapmayı, tersine dönmeyi, yolunu güçlenerek devam edecektir. Çünkü bölgesel arayışlar ve küresel ayrışmalar daha da hızlanarak devam edecektir.

Mısır'daki gösteriler, Muhammed Mursi ya da Müslüman Kardeşler yönetimine karşı toplumun bazı kesimlerinin hareketlenmesi, iktidar paylaşımındaki anlaşmazlıklar, beklentilerin karşılanması konusundaki acelecilik, değişim dalgasını iyi anladığını düşündüğümüz kesimlerde bile hayal kırıklığı ve umutsuzluğa neden olmuş görünüyor.

Bir devletin, sistemik değişimin ne kadar zor, sancılı olduğunu ve zaman gerektirdiğini söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Mısır, daha uzun bir süre değişim sancısı çekecek, yer yer krizler yaşayacak ve bunları atlatmayı başaracaktır. Hüsnü Mübarek'in devrilmesini devrim sananlar elbette şaşkınlık yaşıyor olacaklar. Bir liderin devrilmesiyle sistemin değişmesi arasındaki farkı bilenler, Mısır için umutlu olmaya devam edecektir.

Tunus'ta da, benzer şekilde, yeni bir öfke patlaması yaşanıyor. Muhalefette bulunan Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri laik siyasetçi Şükrü Belayid'in, Çarşamba günü işe giderken arkadan kurşunlanarak öldürülmesi, öfkeyi daha da artırdı.

Tunus'taki durum; devrim kendi içinde iktidar kavgasına yenilmiş, zorba yönetimi devirenler birbirine düşmüş görüntüsü üzerinden tartışılıyor.

Mısır'da da, Tunus'da da iç iktidar tartışmaları hatta çatışmaları devam edecek. Bazı siyasal gruplar zayıflayacak bazıları güç kazanacak. Ama bunlar, eski günlere dönüş anlamına gelmeyecek. İki ülkede de, yavaş, sancılı ama kararlı bir geçiş süreci yaşanacak ve bu belki de tahminlerden daha uzun zaman alacak.

Arap Baharı, sadece iktidarları devirmiyor. Bölgedeki güç haritasını, bölgeye yönelik müdahil ülkelerin pozisyonunu, çıkar ve tehdit algılamalarını da kökünden değiştiriyor.

İslamcı siyasal yapıların iktidar yürüyüşü, Arap Baharı'nın Batı cephesindeki algılanma biçimini tek başına belirleme gücüne sahip. Bu yüzden de, iç iktidar çatışmaları teşvik ediliyor, İslamcılar dengelenmek isteniyor. Hatta bölge genelinde benzer siyasal yapıların iktidar olmalarının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Aslında Cezayir'deki FIS seçimlerinin ardından darbe ve iç savaşın teşvik edilmesi ile şu anki süreç aynı. O zaman silah zoruyla yapılıyordu şimdi siyasal gruplar çatıştırılarak bir 'tehlike'nin önüne geçilmek isteniyor. Mesela Fransa o zaman darbenin ve iç savaşın arkasındaydı şimdi silahsız müdahalenin arkasında yer alıyor.

Aslında bütün bunlar Raşid Gannuşi'nin sözlerinde mevcut.

Şükrü Belayid'in öldürülmesine atfen; 'Bu olay, İslami eğilimli gruplar ile laik kesim arasındaki ilişkilerde eşsiz bir deneyim sunan Tunus modelini hedef alarak, İslami ve modernist aileler arasında savaş sebepleri çıkarmayı hedeflemektedir' diyor Gannuşi.

Devam ediyor:

Arap Baharı başarısız kılınmaya çalışılıyor. Tunus'un içişlerine müdahaleyi içermesi sebebiyle Fransa'nın açıklamalarını reddediyoruz. Yabancı bir ülkenin başka ülkelerin içişlerine karışmasını kınıyoruz. Tunus'a karşı düzenlenen komplolar başarısız olacaktır. Devrimler aleyhine sergilenen uluslararası çabalar, devrimlere karşı düzenlenen komploların ipucu niteliğindedir. Devrimlerin yaşandığı ülkeleri karışıklık içine sokma, şiddeti yayma, kin nefret tohumları ekme ve bu ülkeleri dışarıya kapalı hale getirme gibi yollarla Arap Baharı başarısız kılınmaya çalışılıyor..'

Bu sözleri Mısır için de düşünün.

Ama on yıl önceki Ortadoğu ve on yıl önceki dünya yok. On yıl önceki Batı da yok. O zaman Arap Baharı da yoktu. Hesaplar değişti. Eski hesaplar bu sefer tutmayacak.

Bir Karşı Devrim olmayacak. Sabırla bekleyin, göreceksiniz… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi