Hasan KARAKAYA

Hasan KARAKAYA

Basılmamış kitaba eza... Satılmamış kitaba ceza!

Basılmamış kitaba eza... Satılmamış kitaba ceza!

Biz, bu “filmi” çok gördük... Bugün; “Basılmamış kitaba baskın” diye “manşet” ve “çığlık” atanlar, dün, “yapılmamış bir basın toplantısı” hakkında “Yalan Rüzgârı” diyerek, “yargısız infaz” yapıp, “28 Şubat darbesine çanak tuttuklarını” unutmasınlar!..
Biz, bu filmi çok gördük!..
Bugün; “Basılmamış kitap avı” diye gürültü koparanlar, 28 Şubat sürecinde yapılan “irticacı(!) avı”na hiç seslerini çıkarmamışlardı!..
Biz, bu filmi çok gördük!..
Bugün; “Basılmamış kitaba imha” diye cayırtı koparanlar; “makatlarına süngü” takılarak, “cephe cephe dolaştırılacak gazeteciler” için; değil “dil”lerini, “kıl”larını dahi kıpırdatmamıştı!..
Tam aksine, kovmuşlardı onları!..
Biz, bu filmi çok gördük!..
Bugün, “Basılmamış kitaba sansür” diyerek ortalığı velveleye verenler, bir zamanlar “düşünülmemiş düşünceler”e ve “görülmemiş rüyalar”a bile soruşturma açıldığında, dut yemiş bülbül kesilmişlerdi!..
Şimdi, iktidarda AK Parti var ya, vur abalıya!.. Nasıl olsa AK Parti kaldırır!..
Biz, bu filmi çok gördük!..
Bugün; “Basılmamış kitaba idam” diye başlık atanlar, dün, bu ülkenin, hem de “kadın bakanı” için “general”ler tarafından söylenmiş; “Söyleyin o kadına, onu Kızılay’da yağlı kazığa oturturuz” tehdidi üzerine “gık”larını bile çıkarmamıştı!..
Biz, bu filmi çok gördük!..
Bugün; “Basılmamış kitap suç delili oldu” diye bas bas bağıranlar, dün; bırakın “işlenmiş bir suç”u, henüz “beynin kıyısından-köşesinden geçmemiş bir düşünce” için bile “dâvâ”lar açıldığında tek satır yazı yazmamış, tam aksine “yargısız infaza destek” vermişlerdi!..
Onun içindir ki;
“Ahmet Şık’a destek” verme amaçlı haber ve demeçleri hiç de “şık”, hiç de “samimi” bulmuyorum!..
“O kafa” hiç değişmedi!..
O kafa; dün de “benim teröristim iyidir” diyordu, bugün de!..
O kafa; “Öteki” saydığı insanlara dün de “mesafeli”ydi, bugün de!..
O kafa; “ayrımcılık” yaptığı insanların “imha” edilmesini dün de istiyordu, bugün de!..
Hadi, gerisini boşverin;
Bugün Başbakan olan Tayyip Erdoğan hakkında; “Siyasî hayatı bitti!.. Muhtar bile olamaz” diyen bunlar değil miydi?..
Bugün kalkmışlar;
“Kitaba özgürlük” istiyorlar!..
Peki, Yüce Allah’ın “Kur’an-ı Kerim”i de bir “kitap” değil mi?.. Peki, “Allah’ın kitabı”nı öğrenmek isteyen insanlar “jandarma baskını”na uğradığında, Kur’an öğreten hocalar dipçik darbeleriyle yere serildiğinde sizler nerelerdeydiniz?..
Hadi “kelâm”larınız boğazınıza kaçtı diyelim, peki “kalem”leriniz nereye kaçmıştı?!?..
Ulan, bu ülkede, “Allah’ın kitabı” olan Kur’an-ı Kerim’ler; evlerden tek tek toplanıp, “köy meydanları”nda cayır cayır ateşe verildi, üzerlerinde ter ter tepinildi de, siz o “millî şef”lerden hâlâ övgüyle söz etmiyor musunuz?..
SATILMAMIŞ KİTABA CEZA!
Şimdi kalkmış; “Basılmamış kitaba baskın”dan şikâyet ediyorsunuz... Sorarım size; “Basılmış kitaba baskı”yı niye hiç görmüyorsunuz?..
Önceki gün de yazdım;
Araştırmacı-yazar Süleyman Yeşilyurt tarafından kaleme alınan ve “100 bin adet” basılan “Çarkçı Kemal” adlı kitap hakkında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “tam 100 bin liralık tazminat dâvâsı” açıldı, haberiniz var mı?..
Kılıçdaroğlu, o kadarla da yetinmemiş!..
“100 bin” kitap, “14 TL”den “1 Trilyon 400 milyar lira” yapıyor ya; işte bunun parasını da istemiş Süleyman Yeşilyurt’tan!..
Siz, kalkmış;
“Basılmamış kitap” hakkında cayırtı koparıyorsunuz, Kemal Kılıçdaroğlu ise, henüz “satılmamış kitap”ların parasını istiyor, haberiniz var mı?..
Ama, nereden haberiniz olacak?..
Çünkü siz, sadece “kendi adamlarınızı” bilir, sadece onlar için “cazgırlık” yaparsınız!..
Süleyman Yeşilyurt umurunuzda mı?..
Adamcağız, hem “100 milyar lira tazminat” ödeyecek, hem de; henüz “satılmamış” kitabın geliri olacak “1 Trilyon 400 milyar lira”yı, yani “toplam 1.5 trilyon”u ödeyecek!..
Neee, hâlâ “kitaba özgürlük”ten mi bahsediyorsunuz?.. O halde, “satılmamış kitap”tan istenen parayı da yazın!..
Dahasını da söyleyeyim;
Bay Kemal Kılıçdaroğlu, “kitabın toplatılması”nı da istemiş, iyi mi?!?.. Toplatıp, herhalde yaktıracak!..
Hadi, bunu da yazın!..
Ergenekon savcıları kitap toplatınca “tu kaka” oluyor da, Kılıçdaroğlu toplatınca “cici” oluyor, öyle mi?..
Tükürürüm böyle “kafa”nın içine!..
GAZETECİ “AJAN” DA OLABİLİR!
Sizler Ahmet Şık’la meşgul olurken, ben size İklim Bayraktar mı, İklim Kaleli mi; “kaç soyadı” ve “kaç işi” olduğunu bilmediğim kadın hakkında yazılanlardan bir pasaj aktarayım.
Önceki gün, Rıza Zelyut yazmış:
“Anlaşıldığı kadarıyla CHP’ye karşı kurulan tuzakta Oda TV’de çalışan İklim Bayraktar Kaleli isimli o sarışın kadın kullanılmış.
Bu kadın; cazibesini de kullanarak ve gazeteci kimliği arkasına saklanarak CHP’nin içine sızmaya kalkışmış.
(...)
Bu İklim Bayraktar Kaleli’nin önceki vukuatını da bilirsiniz. Basına yansıdığına göre; CHP Milletvekili Muharrem İnce, güya içkili içkili bunun evine gelmiş; kendisine Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili gizli bir belge vermek istemiş; falan...
Kısaca özetlediğim bu haberler bir gerçeği gösteriyor:
İklim Bayraktar Kaleli; Oda TV’ye gazeteci gibi girmiş.
Amma kendi deyişi ile ‘büyük balık yakalayıp ilgilisine teslim etmek’ için çalışmış.
Bu süreçte de CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu tuzağa düşürmek için uğraşmış.
Bunu beceremeyince de kızmış gibi görünerek sağla solla konuşmuş; komployu bu haliyle olsa bile harekete geçirmiş.
(...)
Oda TV’deki bu ajan gazeteci, soruşturmadan sonra serbest bırakılmış.”
Dikkat ederseniz;
Rıza Zelyut, İklim Bayraktar’la ilgili olarak; “Gazeteci kimliğinin arkasına saklanmak!.. Cazibesini kullanmak!.. Gazeteci gibi!.. Ajan gazeteci” ifadelerini kullanmış!..
Demek oluyor ki;
Bir kadın veya erkek, pekalâ “ajan gazeteci” olabilirmiş!.. Yani, “yazı” veya “kitap” yazan herkes “gazeteci” demek değildir!..
Kimi “ajan”dır,
Kimi de “provokatör!”
Bir ayrıntı daha;
Bu son baskınlarda adı geçen “3 kişi” de “Oda TV kaynaklı” isimler!..
Soner Yalçın, Ahmet Şık ve de İklim Bayraktar Kaleli... Üçü de Oda TV’den!..
Peki, İklim Bayraktar bir “ajan” ise, Ahmet Şık’ın “şık biri” olduğu söylenebilir mi?.. Ya “ajan”dır, ya “provokatör”, ya da “gazeteci!”
Acaba “şık”lardan hangisi?..
Başbakan Erdoğan, öyle dedi ya;
“Bunlar benim konum değil. Bunların tamamı yargının konusudur... Yargı bu süreci, devam ettirdikleri sorgulama süreci içerisinde, biliyorsunuz ellerindeki bulgular, belgeler sebebiyle devamlı ne çıkıyorsa bunun üzerine gidiyorlar.
Bunlar, durup dururken olan şeyler değil. Demek ki her araştırma, yeni bir araştırmayı, yeni müdahaleyi getiriyor ve yargı da buna göre adımlarını atıyor.
Yani bunun yürütme olarak bizlerle ilgili bir yanı yok. Bunları biz çıkarmıyoruz, bunları yargı çıkarıyor.”
Demek oluyor ki; bu iş, “Hükümet”in değil, “yargı”nın yürüttüğü bir süreç!..
“28 Şubat Süreci”nde, polis ve jandarmanın “irticacı(!) avı”na çıktığı, “Kur’an kurslarına baskın” düzenlediği, Erdoğan’ı “muhtar bile olamayacak” hâle düşürdüğü günlerde; “Ehh, ne yapalım?.. Bunlar yargının kararı!.. Herkes bağımsız yargıya saygı göstermelidir” diyenler, lütfen o sözleri “şimdi” de söylesinler ve “yargıya saygı” göstermeyi öğrensinler!..
Hükümete “çamur” atacaklarına, “soruşturmanın neticesi”ni beklesinler!..
Bakalım, daha neler çıkacak?..

Kemal Bey’in istifası!
Malûm, “milletvekili aday adayı” olmak isteyen “kamu görevlileri”nin, bulundukları “görev”den “istifa” etmeleri gerekiyor...
Bizler de; “Kimin, hangi parti sempatizanı” olduğunu böylece öğrenmiş bulunuyoruz... Gördünüz işte; ne kadar “kararları tartışmalı hakim ve savcı” varsa, CHP’den aday adayı oldular!.. Görev yaptıkları esnada “bağımsız” zannettiğimiz isimler, meğer “CHP’ye bağlı” imiş!..
Her neyse... Bu “aday adaylığı” vesilesiyle, “kulis”lerde ve “gazeteciler” arasında konuşulan “en revaçtaki espri” neymiş, biliyor musunuz?
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifası!”
Anlatılanlara göre; Bay Kılıçdaroğlu, “milletvekili aday adayı” olabilmek için, “CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa” etmiş!..
Sormuşlar; “Niye istifa ettiniz?”
Bay Kılıçdaroğlu cevap vermiş;
“CHP, bir devlet partisidir... Bu partinin başında olduğuma göre, ben de bir devlet görevlisiyim!..
Aday adayı olabilmem için, istifa etmek mecburiyetindeydim, ben de istifa ettim!..
Benim adım Kemal!.. Ben yasalara saygılı bir adamım!!!”
Günahı, anlatanların boynuna!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Hasan KARAKAYA Arşivi