Bülent AKBULUT

Bülent AKBULUT

Eğitim mi, Yoksa Öğretim mi?

Eğitim mi, Yoksa Öğretim mi?

Bu iki kavram birçok kişi tarafından ayırt edilemez bile… Peki,  önceliği eğitime mi yoksa öğretime mi vermeliyiz? Aslında bilimsel anlamda her öğretim aynı zamanda bir eğitimdir. Daha doğrusu öğretim, eğitimin planlı, programlı ve kasıtlı istendik yönüdür. Biz bu bilimsel yanını konuşmaktan ziyade, günlük hayattaki kullanımın yansımalarını ela alacağız.

Bakınız Milli Eğitim Bakanlığında ifadeler ya da öğretim süreci “Eğitim ve Öğretim Süreci “ diye yer alır. Yıllarca öğretmenlik yapmış birisi olarak, genel anlamda ben o eğitimi pek göremedim. Öğretim mi, bak o bizim işimiz işte. PISA sınavı sadece öğretime hele de bizim ülkemizdeki gibi ezberciliğe dayalı olsaydı; sıralama tersine dönerdi ve biz zirveye yakın olurduk.

Artık dünyada eğitim anlayışı değişiyor. Bilgiyi depolayan değil, bilgiye ulaşma yollarını bilen birey yetiştirilmek hedefleniyor. Yani hazır balık alan değil, balık tutmayı bilen bireyler yetiştirmeliyiz. Biz öğrencilere istediğimiz kadar bilgi depolayalım. Bunun bir sınırı yoktur. Bu eğitim anlayışıyla biz gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşamayız. Bilgiyi depolamaktan vaz geçerek, öğrencilerimize bilgiye ulaşma yolunda kullanacakları temel becerileri öğretmeliyiz.

Hz. Ali’nin çok güzel bir sözü vardır. Çocuklarınızı yaşayacakları zamana göre yetiştirin. Bu söz bize gösteriyor ki bizim çocuklarımız, gelecekte de birçok temel beceriden yoksun olacaklar. Bırakalım şu ezbere dayalı öğretimi artık. Lütfen öğretmenlerimiz yapmış oldukları sınavlarda bilgi düzeyinde soru sormayı bıraksınlar artık. Öğrencilerimize düşünmeyi, yorum yapmayı, çıkarımda bulunmayı, problem çözmeyi, analitik ve yaratıcı düşünme becerilerini kazandıralım.

İşte o zaman bilgiyi ezberlemek zorunda kalmayız. Çağımız teknolojisinde bilgiye ulaşmak çok kolay. Artık neredeyse her evde bir bilgisayar, çocukların elinde bile akıllı telefonlar var. Evet, bunlar bazen eğitimde olumsuz sonuçlarda ortaya çıkarabiliyor. Ama emin olun hiçbir bilgiyi ezberlemek zorunda değiller. Eğitimde önemli olan hedefe ulaşmaktır. Biz öğrencilerimize muhakeme yeteneğini kazandırıp, bilgiye ulaşma yollarını öğretirsek; öğrencilerimiz pasif alıcı konumundan kurtularak bilgi üretme düzeyine geçerler. Zamanla düşünmeyi öğrenerek sorgulayan bir toplum haline geliriz.

Ülkemizde öğretim eğitimin önüne geçmiş durumdadır. Oysaki eğitim daha genel bir kavramdır. Eğitim çocuğun algılamaya başladığı dönemde başlayıp ölüm anına kadar süren bir süreçken. Öğretim ise sadece okulda gerçekleşir. Gelişmiş ülkelerde hayat boyu öğrenme süreci vardır. Bizim ülkemizde ise bu öğrenme süreci öğretimle sınırlıdır. Sürekli olarak Finlandiya’daki eğitimi ve öğretmenleri örnek gösteriyoruz. Finlandiya’da çocuklara bizim ülkemizde olduğu gibi zorunlu olarak öğretilen standart bir müfredat yoktur. En önemlisi Finlandiya’daki öğretmenler meslek hayatları boyunca yaşam boyu öğrenme sürecindedirler. Peki ya bizim ülkemiz?

Eğitimdeki bu olumsuz gidişattan, eğitimi yönetenler sorumlu olduğu gibi biz öğretmenlerde üzerimize düşen payı almalıyız. Bir eğitim programının hedefe ulaşabilmesi için en önemli unsur öğretmendir. Siz dünyanın en modern binalarını inşada etseniz, en son teknolojiyi de kullansanız; o programı uygulayacak donanıma sahip öğretmen yoksa verim alamazsınız. Ülkemizde özellikle eğitim fakültelerinin bu anlamdaki yeterliliği tartışılması gereken bir konudur. Okulunu bitirdiğin bir mesleği tam anlamıyla icra edebiliyor olmamız gerekirken; gerçek bu icradan çok farklı oluyor. Bu konuyu burada anlatarak bitirmemiz mümkün değil. İnşallah başka bir yazımızda da bu konuya değiniriz.

Önceliği eğitime vermemiz gerekirken, öğretimi ön plana aldığımız için istediğimiz kadar çaba sarf edelim, bu anlayışla eğitim kalitemizi geliştiremeyiz. Belki öğrencilere; dört işlem ve bir sürü konuyu ezberletiriz ama sevgiyi, saygıyı, kurallara riayet etmeyi alışkanlık haline getiremeyiz. Önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi “Eğitimde En Büyük Güç Sevgidir!” Zorla öğretmek yerine sevdirsek alışkanlık haline gelir. İşte o zaman öğrenmiş olurlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Bülent AKBULUT Arşivi