Son zamanlarda bazı ilahiyatçılar, imsak vaktinin tespitinde yanlış yapıldığını ileri sürüp etrafı velveleye verdiler. Müslüman halkında zihinlerinde şüpheler uyanmaya başladı.     Acaba tuttuğumuz oruç doğru oluyor mu? Kabul oluyor mu? Gibi istifhamlardan bir türlü kurtulamıyoruz.

            Dinimizin bazı konuları farz ve kesin olmakla birlikte, bazı konuları da kesin ve net değildir. Bu durum ilk bakışta sakıncalı gibi gözükse de dinimizin esnekliğini ve sağlamlığını gösterir. Yani Allah bazı meselelerin özünü gösterirken onun açılımını biz kullara bırakmıştır.  Biz insanlar yani o konularda mürekkep yalamış olanlar ayet ve hadisin özüne sadık kalarak ve kendi aklını da katarak bir sonuca varmışlardır. Bu durum Allah’ın, bizim aklımıza ne derece önem verdiğini gösterir. Zaten farklı mezheplerin doğması da bunun bir sonucudur. Bu noktada, hangisi doğrudur hangisi yanlıştır gibi bir soru sorulmamalı sorulması da mantıksızdır. Çünkü her âlim kendi bilgisine ve birikimine dayanarak ayet ve hadisleri yorumlar ve bir hükme varır. Burada önemli olan Allahın bazı meselelerin açılımlarını bizim aklımıza bırakmasıdır. Bizde o konularda kendi yorumumuzu yaparız.

            Doğal olarak yorumlar kişiden kişiye farklılık arz eder. Fakat sonuçta her yorum bir ayeti veya bir hadisi açıklamıştır. Bu yapılan yorum bana göre isabetli olur sana göre olmayabilir. Biri birini tenkit edip sen yanlış yorum yaptın diyemez, dememeli.

            Tekrar işin aslına dönersek, mezheplerin farklı görüşler serdetmelerinin özünde, yorumları farklı kişilerin yapması yatar. Bu durum da doğal bir sonuç olsa gerek…

            Şayet, Allah böyle yapmayıp her şeyi bütün detayıyla bildirseydi,  o zaman dinimiz esnek olmaz, dogmatik bir din görüntüsü verirdi. İbadetler, tabiri caizse monoton bir hal alır, hayat da sıkıcı olurdu.

            Bütün bunlardan dolayıdır ki, imsak hakkında veya daha farklı konularda değişik görüşleri olan sayın ilahiyatçılarımız, kendi görüşlerini ortaya koyup, “Ben bu konuda şöyle düşünüyorum” deyip kenara çekilmeliydiler. Başkasının yanlışlığını öne çıkarıp milletin kafasını karıştırmamalıydılar. Hele hele memleketimizde, “Diyanet İşleri Başkanlığı” gibi ciddi bir kurum varken, o müesseseyi hafife alıcı bir tavır hiç hoş bir manzara arz etmemektedir. Bu durum, Müslüman vatandaşların zihnini karıştırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Yani münafıkların ekmeğine yağ sürmeye gerek yoktur.

            Dikkat ederseniz hangi görüş doğru, hangi görüş yanlış gibi bir yola girmedim. Muhakkak ki herkesin kendine göre dayandığı bir gerekçe vardır. Bunun detayı çok önemli değildir. Önemli olan, mevcut duruma karşı çıkmalarındaki takındıkları tavırdır. Bu durum bizlere zarar verdiği gibi insanları da yaptıkları ibadetlerden soğutmaktadır.

            İnşallah akılları başlarına gelir ve sadece yorumların yapıp diğer görüşlere de saygı duyarlar. Milletin kafası da karışmaz.