Abdurrahman DİLİPAK

Abdurrahman DİLİPAK

Hoş geldin ey şehri Ramazan

Hoş geldin ey şehri Ramazan

Ramazan, Kur’an ayı. Hani çok fazla sekülerleşmekten, meta peşinde koşmaktan, siyasi polemiklerden yorulmuştuk ya, buyurun, manevi anlamda “Asude bir bahar ülkesi”ne geldiniz. 

Aramızdan bazıları itikafa girecek ve çilehanesinin dar penceresinden başka dünya ile bir bağı kalmayacak. Kalp gözü ile Kur’an penceresinden bakacak hayata! Var mısınız! 

Oysa birileri sizi şerrinden Allah’a sığındığımız, taşlanmış Şeytan adına sizi kapısına “cennet” levhası asılı kendi cehennemine çağırıyor. Kendi, din, ahlak ve gelenekten, hatta “GENDER” “BİREY”lerin cinsel kimliklerinden soyutlanmış şekilde dalacakları “öteki dünyaları / Meta Verse” çağırıyor.

Onların münadilerini, biz Allah’ın cennetine çağıralım, eğer dinlemeyeceklerse, peşine düştükleri davetçileri ile birlikte haşrolsunlar. Allah’ın bir cenneti, bir de cehennemi var. Bırakın dileyen dilediği kapıdan girsin. Allah cehennemi boşuna yaratmadı ve orayı dolduracak.

Uyarıyı biliyorsunuz: “İnsanlar hüsrandadır”. İstisnası “iman eden, salih amel sahibi olanlar, sabredenler ve sabrı tavsiye edenler”. Herkes bu dünyada yaptıklarının ve yapması gerekirken yapmadıklarının, söylediklerinin ve söylemesi gerekirken söylemediklerinin hesabını vereceği bir gün var. 

İlahi Adalet Divanı’nda (İAD) görelim bakalım kimin amel defterinde neler var! İşte Ramazan bu anlamda kendi nefsini hesaba çekme zamanıdır. Ramazan’ın sonunda bayram yapacak olanlar, bu nefis muhasebesi sonunda arınanlar ve bağışlananlardır. Biz mutluluğu hep dışarıda aradık. O “iç huzuru”nu bir kenara bıraktık. “Fıtrat”la barışmayı unuttuk. Hani bir “yaratılış gayemiz” vardı. Bu ay unuttuklarımızı hatırlama zamanıdır. O “ilk ahid”e “vefa” zamanıdır.

Eskiden “Allah müstehakını versin” demek, aslında onun için iyilik isteme anlamına gelmezdi. 

Çünkü Allah’ın bize ihsanı aklımızın idrakinden öte bir konudur. O bize hakettiğimizden fazlasını vermektedir. “Cezâkellâhu hayran” demek “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın” demektir.. Mücazat “cezalandırma” anlamına geldiği gibi, “müstehak” anlamında yaptığı şeyin karşılığını vermek, bu iyilik anlamında da kullanılabilir. Mesela “Allah’ın belası”, Allah’ın gazabı, ya da felaketi anlamına gelebileceği gibi, asıl olarak, “kişi neye ‘evet’ derse, desteklerse, Allah’ın ona o işin karşılığı neyse onu vermesi” demektir. İyilikse iyilik, kötülükse onun karşılığı neyse o! “Galu bela zamanı”, “Elestü bezmi”ndeki ahit’in insanlar tarafından “evet” diyerek onanması anlamına geliyor. 

“Bela”, örfte “büyük bir sıkıntıya yol açan olay ya da kişi, çözümü, içinden çıkılması, zor durum”u ifade etse de, dini terminolojide insanın “evet” diyerek kabul ettiği şeyin sonucunda mükafat ve mücazata müstehak olması halini ifade eder. Biz ahdimize vefa gösterelim, Allah’ın gazabından rahmetine sığınalım. Nefsin heva ve hevesine uyanlara mutlaka Allah’ın belası ulaşacaktır. Arayan Rabbini de bulur belasını da.. 

Geleceğini Meta Verse’de, ABD’de, NATO’da, AB’de arayanlar da belasını bulacaklardır. Unutmayalım ki, kim neyi ihtirasla isterse o şey onun imtihanı olur. Allah’ın rızasına uygun olmayan talepler, dua ile istenen belaya dönüşür. Herkesin bir planı var, Allah’ın da bir hükmü. Galib gelecek olan Allah’dır. La galibe illallah. “ (Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur” (Âl-i İmrân 54). Müminun suresi, 55. ve 56. ayetinde mealen şöyle buyurulur: “Kâfirler, çok mal ve çok evlat gibi dünyalıkları verdiğimiz için kendilerine iyilik mi ediyoruz, yardım mı ediyoruz sanıyorlar. Peygamberime inanmadıkları ve İslam’ı beğenmedikleri için, onlara mükafat mı ediyoruz? Hayır öyle değildir. Aldanıyorlar. Bunların ni’met olmayıp, musibet olduğunu anlamıyorlar”. 

Evet, bize mal-mülk, para, makam, iktidar gibi şeyler her zaman rahmet vesilesi değil, bilakis, bazı zamanlarda, bazı kişilere ve topluluklara, bazı mekanlarda gazab vesilesidir. Evet, evet birileri kendilerine mal, mülk, para, makam ve güç verildiği için kendilerini Allah indinde ayrıcalıklı, ödüllendirilen, Allah tarafından iyilik edildiğini mi sanıyorlar? Hayır; onlar işin farkında değiller. 

Bunların nimet değil, musibet olduğunu anlayamıyorlar. Peygamberimizin yaptığı gibi şöyle dua ederim, “Ya Rabbi, azdıran fakirlik ve azdıran zenginlikten, bunların vereceği fitneden Sana sığınırım.” Hayırlı bir ömür ve hayırlı bir ölüm dileyelim.

Enfal 30’da Allah şöyle buyurdu: “Habibim, hani kâfirler seni bağlayıp hapsetmek, öldürmek veya sürgün etmek için sana mekr ederken ‘tuzak kurarken’ Allah da onlara mekr etti. [tuzaklarını boşa çıkardı.” Resulünü koruyan Allah O’nun ümmetini de korur, yeter ki onlar Resulün yolundan ayrılmasınlar. Great Reset imiş, Meta Verse imiş, Resulün şeytan taşlaması gibi bizim için bir imtihandır. Sonunda her insan layık olduğu gibi idare olunacaktır. Biz kendimizi değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir.

Allah (cc) Zuhruf 32-35’de şöyle buyurdu: “Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır. Eğer insanlar [kâfirliğe imrenerek, hepsi kâfir] bir tek millet haline gelmeyecek olsaydı, Rahman olan Allah’ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını, üstünden çıkacakları merdivenleri, odalarının kapılarını, üzerine yaslanacakları tahtları hep gümüşten yapar, onları altın ziynetlere boğardık. Bunların hepsi dünya hayatının geçici menfaatlerinden başka şey değildir. Ahiret saadeti ise, Rabbinin katında O’na karşı gelmekten sakınanlaradır.”

Asrı saadette mekr-i İlahi’ye örnek vermek gerekirse, İslam düşmanlarının kibirleri öfkelerini artırmıştı. Allah da onların basiretini daralttı, Müslümanları zayıf görüp dolu dizgin saldırdılar. Allah da Müslümanlara yardım etti Bedir’de Müslümanlar galib geldiler. 

Hz. İsa’yı öldürmeye gelenler, O’nu evde bulamayınca telaşla dışarı çıkınca, arkalarından gelenler Hz. İsa zannıyla O’nu öldürmeye gelenlerden O’na benzettikleri birini alıp götürdüler ve çarmıha gerdiler. 

Hz. Peygamber’in Hicret için yola çıkarken yatağına Hz. Ali’yi yatırması hadisesi ve hicret esnasındaki diğer birçok hadise buna örnektir. Başka örnekler de var. Birileri mal, mülk, para ve makam için helal haram demeden her şeyi yaparken Allah onlara imkan ve fırsat verir, bu onlar için aslında bir gazab vesilesidir. Bu da bir mekr’dir. 

Onun için ayet bizi uyarır: “Size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi olan şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.

Son bir not: “İyi işler yapan kendisi için yapmıştır, kötülük yapanın da kötülüğü kendinedir; sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Câsiye 15) Madem ki, bugün tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var, herkes kendi yoluna!

Hayırlı bir Ramazan diliyorum.. 

İçinde, Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı bir gece olan Kadir gecesini kalbine taşıyan Kur’an ayı Ramazan-ı Şerifimiz arınmamıza vesile olsun inşallah. 

Arınalım ki, biz de mübarek olalım, melekler bizi tebrik etsinler. Tevbe edip arınanlara ne mutlu. 

Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Abdurrahman DİLİPAK Arşivi