Prof. Dr. Osman Müftüoğlu

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu

Kanser tarama testleri işe yarıyor mu?

Kanser tarama testleri işe yarıyor mu?

Kanser büyük bir bela. Sonuçları hâlâ vahim olabilen bir sağlık tehdidi. Tedavide başarı için erken teşhis çok önemli.

Daha mühim olanı ise kanserin önlenmesi. Bunun yolu da yaşam tarzımızı değiştirmek, daha çok hareket edip daha dikkatli beslenmek ve tabii ki uyku sorunlarını, stres problemini çözmekten geçiyor. 

Peki sadece bu dört önlem yeterli mi? Değil! Kanserin oluşumunda çevresel faktörler, genetik nedenler ve daha pek çok bilinmeyen var. Bu sebeple her yıl bazı tarama testlerinden düzenli olarak geçmek gerekiyor.

Tarama testlerinin sayısı çok fazla. Bazıları da gereksiz. Mesela tüm vücut MR’ı veya BT taramalarının hiçbir faydası yok. Bunlar tamamen ticari amaçlı uygulamalardır. 

O testlerden dördü ise çok ama çok önemli, hatta vazgeçilmez. İşte o dört kanser tarama testi...

Mamografi: Kime, ne zaman, ne sıklıkta?

Mamografik taramalar doğru zamanda, doğru programlarla ve ustaca planlanıp yapıldıklarında meme kanserlerinin erken teşhisi için altın standart olma özelliklerini sürdürüyorlar.

Üzerinde anlaşılmış kesin bir rakam olmasa da genelde hemen her kadının 40’lı yaşlardan sonra belirli aralıklarla mamografi taramalarından geçmesi lazım.

Ama tabii ki bu, hanımların ayda bir kez kendi elleriyle yapacakları meme kontrollerini bırakmaları anlamına gelmiyor.

PSA testi: Prostat taramalarının vazgeçilmezi

Kadınlar için meme kanseri neyse, erkekler için de prostat kanseri odur. ‘Kanser’ sözcüğü geçti mi kadınların da erkeklerin de aklına bu iki kanser gelir.

Prostat kanseri taramasında en yaygın kullanılan test ise PSA incelemesidir. Kuşku varsa başka incelemelerden de istifade edilir ama “PSA taramaları” her zaman önceliklidir.

Prensip olarak 50 yaş üstü her erkeğin yılda bir defa prostat muayenesi yaptırması gerekiyor. 
PSA testini bu muayenelerin tamamlayıcısı gibi kullanmak lazım.

Akciğer filmi : Akciğer kanseri hâlâ önemli

Akciğer kanseri sık görülen ilk dört kanser arasında. Sigara bu kanserin birinci nedeni. Akciğerdeki kanser basit bir radyolojik inceleme ile bile yakalanabiliyor. Gerektiğinde de daha ileri görüntüleme yöntemlerine başvuruluyor. 
Sigara içenlere yılda bir kez, içmeyenlere 2-3 yıllık aralıklarla akciğer incelemeleri yapılmalı. Tabiî ki daha önemlisi “sigarayı bırakmak” olmalı.

PAP smear testi: Her kadın yaptırmalı

Rahim ağzı kanserleri kadınların baş belalarından, önemli korkularından biri. Erken teşhiste PAP smear incelemesi ise müthiş güvenli. 

Kadınların 21 yaşından sonra ya da ilk cinsel ilişkilerini takip eden üçüncü yılı izleyerek bu testi her yıl yaptırmalarında fayda var. 

30 yaşından sonra önceki üç smear testi normal çıkan kadınların testi 2-3 yıl arayla yaptırmaları da kabul edilebiliyor. 

70 yaşını geçen hanımlarda ise ardı ardına üç smear testi normal çıkmışsa veya son 10 yılda tüm smear testleri normal bulunmuşsa bu taramanın bırakılması tavsiye ediliyor.

Kırmızı bayrak:  Yükselmiş Hs-CRP

Kronik iltihap hali bedenin en önemli düşmanlarından biri. İltihaplanma süreçleri aktive oldukça hücreler, dokular, organlar güçsüz düşüyor ve bir dizi hastalık devreye girmeye başlıyor. Kronik iltihaplanma halinin varlığını anlamak için de en çok Hs-CRP testine ihtiyaç duyuluyor.

Yüksek CRP seviyeleri vücutta iltihabi ve yıpratıcı süreçlerin devreye girdiğine işaret ediyor. Ayrıca yine yüksek CRP düzeyleri bozulmuş bağışıklık yapılanmasının, problemli hale gelmiş damar bütünlüğünün, muhtemel bir kalp hastalığı, hatta kanserin ilk işareti de olabiliyor.

CRP ölçümlerinde 1 mg/l’in altı normal sayılıyor. 1-3 arası orta, 3’ün üzeri ise yüksek riski gösteriyor.
Yüksek CRP düzeyi olanlara kilo vermeleri, özellikle bel çevrelerini küçültmeleri, trans yağlardan uzak durmaları, şekeri, unu, nişastayı minimuma indirmeleri ve düzenli egzersiz yapmaları, besinlerle kazandıkları antioksidan, vitamin ve mineral miktarlarını artırmaları tavsiye ediliyor.

Böbrek dostu besinler hangileri?

Bazı organlar nedense hep ihmal edilir. O organların en tepesinde de böbrekler yer alır. 

Oysa böbrek sağlığı, sağlığı sürdürmenin mühim bir anahtarıdır. Peki onu desteklemek için neler yiyip içmek lazım diyorsanız buyurun...

1- Bol su için. Su böbrek dostu besinlerin başında geliyor. Böbrekleriniz en çok da mineral zengini alkali sulardan hoşlanıyor.

2- Kızılcık ve suyunu tercih edin. Kızılcık ve suyu, böbrek ve idrar yolu enfeksiyonlarından korunmanın, bu bölgeye bakterilerin tutunmasını önlemenin ve kalsiyum oksalat taşlarının gelişimini bloke etmenin en güvenli yollarından biri. 

3- Pancara yüklenin. Çünkü pancar sahip olduğu antioksidan güç yanında idrarın asidik gücünü artırarak da böbreğe yardımcı oluyor.

4- Lahana ve turpgiller ailesini ihmal etmeyin. Bunlar da güçlü birer detoks besini. Hepsinde de bol C, K ve B vitamini var.

5- Limonu da böbrek dostu besinler listesine ekleyin. Düzenli limon ve limon suyu tüketimi pancar gibi sitrat seviyelerini yükselterek böbreklere destek oluyor. 

6- Böğürtlenler grubunu unutmayın. Bunların her biri ayrı ayrı değerli. Değerlerini antioksidan güçlerinden alıyorlar.

Mitokondrileriniz neden çok önemli?

Mitokondriler, hücrelerin enerji üretim merkezleri. Her hücrenin enerjiye ihtiyacı var. Dolayısıyla her hücrede en az bir adet mitokondri mevcut.

Hücre ne kadar enerjiye ihtiyaç duyuyorsa o kadar çok mitokondri barındırıyor. Ortalama bir hücrede bile 200-300 mitokondri var. Bu sayı kalp ve beyin hücrelerinde 10 bini de geçebiliyor.

Ne var ki biz yaşlandıkça sayıları azalıyor. Bu nedenle de enerjimiz azalıyor, gücümüz, kuvvetimiz sınırlanıyor, yorgun ve halsiz düşüyoruz. 

O nedenle mitokondri yaşlanmasını yavaşlatmak mühim bir konu. Bunun yolu ise mitokondri zehirlerinden uzak durmak ve mitokondrileri takviye etmekten geçiyor. 

Alkol, sigara, ağrı kesiciler, antibiyotikler (kinolonlar), antidiyabetikler (metformin), kolesterol hapları (statinler) ve ağır metaller (cıva, kurşun) bilinen en mühim mitokondri zehirleri.

Egzersiz, glutatyon, koenzim Q10, L-karnitin, N-Asetil Sistein, C vitamini, alfa lipoik asit, silimarin, rhodiola ise en etkin mitokondri aktivatörleri. Bu listeye çinko, selenyum, magnezyumu da ilave etmekte yarar var. Sülfür (kükürt) zengini sebzelerin de (lahana, turp, tere, roka, sarımsak, soğan) güçlü birer mitokondri dostu olduklarını unutmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Arşivi