Hasan KARAKAYA

Hasan KARAKAYA

Kılıçdaroğlu Ecevitçi ise Sinan Aygün neci?

Kılıçdaroğlu Ecevitçi ise Sinan Aygün neci?

Yan taraftaki “3 fotoğraf”a, lütfen dikkatlice bakın... Bu fotoğraflar 4 Temmuz 2002 ve 5 Temmuz 2002 tarihlerinde çekilmiştir... 4 Temmuz tarihli fotoğrafta; dönemin ATO Başkanı Sinan Aygün, dönemin DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile görüşmektedir... Sinan Aygün, makamında görüştüğü Süleyman Çelebi’ye demektedir ki; “Başbakan Ecevit’in vesayet altına alınması için yarın mahkemeye başvuracağım!”
Tabiî, Çelebi’de “tık” yok!..
Ne “olur” diyor,
Ne de “olmaz!”
SİNAN AYGÜN’ÜN DİLEKÇESİ
Tarih, 5 Temmuz 2002...
Sinan Aygün, dediğini yapıyor!..
Fotoğrafta da görüldüğü gibi, koltuğunun altına alıyor “dosya”yı, doğru mahkemeye!..
Ve üçüncü fotoğraf...
Aygün, bir “ATO heyeti” ile birlikte, “dilekçe”sini mahkeme kalemine sunuyor!.. Sinan Aygün’ün dilekçesinde, özetle şu gerekçeler bulunuyor:
¥ “Başbakan Bülent Ecevit, 1982 Anayasası ile kendisine verilen görevleri yapmaktan, hatta kendi ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzaktır!.. Ecevit’in sağlık durumu bozulmuştur!.. İki aydır makamına bile gelemiyor, Türkiye’yi yurtdışında temsil edemiyor!”
¥ “Hukuk düzenimizde ve idari yapımızda Başbakan’ın üstlendiği ağır görevler dikkate alındığında, Sayın Bülent Ecevit’in sorumluluklarını yerine getirip getiremeyeceğinin tespitinin gerekli olduğu düşünülmektedir.”
Dilekçesinde bunları yazan Sinan Aygün, talebini de şöyle dile getirir:
“Türk Medeni Kanunu’nun 405. ve ilgili maddeleri uyarınca Bülent Ecevit vesayet altına alınmalıdır!”
“Vasi”nin ne demek olduğunu biliyorsunuz.. “Vasi” demek; “vesayeti yüklenen kimse” demek!..
Peki, kimler “vesayet” altına alınır, kimlere “vasi” tayin edilir?..
405. Madde’ye göre;
“Henüz reşit olmamış bir çocuğa!.. Bir yetime!.. Veya akılca zayıf ve hasta olan bir kimsenin malını yöneten kimseye vasi tayin edilir.”
Aygün’e göre; Ecevit de, o günlerde “akılca zayıf” ve “hasta” olduğu için, ona da bir “vasi” tayin edilmesi gerekir!..
Bunu, ben demiyorum...
Sinan Aygün diyor!..
Hatta, dahasını da diyor Aygün;
“Sayın Bülent Ecevit’in hastalığının faturası 3 milyar dolardır. Her gün faiz oranları yükselmekte, ekonomi kötüye gitmektedir. Artık sayın Ecevit’in çekilmesi gerekiyor.”
Bunu söyleyen, sadece Sinan Aygün değildir... Aynı talep, Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek tarafından da dile getirilmektedir...
O da şöyle demektedir:
“Yürüyebilen bir Başbakan’a ihtiyacımız var!.. Ecevit’le bu işler yürümez!”
Ecevit, kendisine yönelik; “Azledilsin” taleplerine şöyle karşılık verir:
“Ben gidersem kaos olur!”
Aygün cevap verir:
“Atatürk, İnönü, Özal gittiğinde kaos oldu mu ki, siz gidince olsun!”
Uzatmayalım... Dâvâ dosyası 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gelir... Mahkeme, Aygün’ün talebini reddeder!..
ÜÇÜ DE ERGENEKON SANIĞI!
Ne enteresan değil mi;
Ecevit’i “yürüyemez” hâle getirmekle suçlananlardan birisi, o dönemin Başkent Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Haberal’dır!..
O Mehmet Haberal ki;
Ya “birileri” vasıtasıyla, ya da bizzat kendisi, o dönemin Hürriyet yazarı Emin Çölaşan’a haber uçurmuş ve Çölaşan, köşesinde Ecevit için şunları yazmıştı:
“Ecevit yıkandı ve sırtından kat kat kir çıkarıldı, tırnaklarının içindeki pislikler temizlendi!”
Devam edelim:
Ecevit’in “vesayet” altına alınmasını isteyen Sinan Aygün’dü!.. Böyle bir talebe sesini çıkarmayan DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’ydi!.. “Yürüyebilen bir Başbakan’a ihtiyacımız var” diyen de Türk Metal Başkanı Mustafa Özbek’ti!..
İşin ilginçliği şurada ki;
Mehmet Haberal başta olmak üzere, Sinan Aygün’ünden Mustafa Özbek’ine kadar, birçok isim; daha sonra “Ergenekon operasyonları”nda gözaltına alınıp, tutuklandı...
Hatta, Sinan Aygün, gözaltına alındığında şöyle demişti:
“Atatürk’ü çok seviyorum... Beni, Atatürk’ü sevdiğim için gözaltına aldılar!”
Şu işe bakın ki;
Sinan Aygün’ün evine yapılan baskında; bir “kasa” içinde, “tam 3 milyon Euro” bulunmuştu!..
O Euro’ların üzerinde de; Sinan Aygün’ün çok sevdiği söylediği “Atatürk”ün resimleri değil, “Mozart”ın resimleri vardı, iyi mi?!?
O AFİŞ ÇILDIRTTI!
Her neyse... Aradan günler, haftalar, aylar ve hatta yıllar geçti...
Günlerden bir gün, AK Parti’nin Antalya’nın Elmalı İlçe Teşkilatı, bilboardlara bir “afiş” astırdı.
O afişte;
2000 yılında “Clinton karşısında ezik-büzük, el-pençe divan duran Ecevit”in resmi ile, 2010 yılında “Obama’yı uyarır gibi gösteren bir Erdoğan fotoğrafı” vardı.
Altında da, şu yazı:
“10 yılda Türkiye’nin itibarını yükselttik!”
DSP’liler ayağa kalktı!..
Ama, en sert tepkiyi gösteren Kemal Kılıçdaroğlu oldu!.. Erdoğan’a yüklenip; “Sen kim, Ecevit kim?.. Sen Ecevit’in tırnağı bile olamazsın!” deyip, ekledi:
“Ecevit’in adını ağzına almak için, önce abdest alman lâzım!”
Kılıçdaroğlu, böyle konuşmakta haklı idi... Çünkü, elinde “tek sermaye” vardı, o da Ecevit’ti!..
Kafasında “Ecevit’in kasketi”, dilinde de “Ecevit’in sözleri” vardı!..
Zaten, açıkça da söylüyordu;
“Yolumuz, Ecevit’in yolu!”
“Tek sermayesi Ecevit” olan Kılıçdaroğlu, elbette Ecevit’e sahip çıkacak, elbette ona söz söyletmeyecekti!..
ERDOĞAN, AYGÜN’LE VURDU!
Ancaaaakkk...
Bay Kılıçdaroğlu televizyon reklamlarındaki; “Sen yenisin galiba” denilen “toy”lardan olduğundan ve dolayısıyla “Erdoğan Usta”yı henüz tanımadığından, alacağı cevabı da elbette bilmiyordu...
Nitekim, Erdoğan; önceki gün Sultanbeyli’de, açtı ağzını, yumdu gözünü!..
Dedi ki;
“Biz, birilerinin adını anarken abdest almayız!.. Biz, dinimizin emri gereğince; bir namaz kılmadan önce, bir de edeben Kur’an okurken abdest alırız!.. Ağzımızın temizliği filan, senin haddine değil!..”
Sonra da ekledi:
“Sen; Atatürk ve İnönü’den sonraki tarihsel lider olarak Ecevit’i savunacaksan, bu görevi, bazı yeni partililere karşı da icra etmen gerekecek!..
Zira; AK Parti afişine konu olan Ecevit’i, ‘Başbakanlık yapamaz’ diye mahkeme kayıtlarına geçiren CHP milletvekili adayları var!”
Sizin anlayacağınız; Erdoğan, “Sinan Aygün’le vurdu” Kılıçdaroğlu’nu!.. Bugün “CHP Ankara Milletvekili Adayı” olan Sinan Aygün’ün, ATO Başkanı olduğu 5 Temmuz 2002’de mahkemeye verdiği o dilekçeyi hatırlatıp, dedi ki;
“Medeni hukuk uyarınca kendisini yönetmekten aciz, akılca zayıf ve benzer durumda bulunan kişilerin vesayet altına alındığını hatırlatalım... Ne dersiniz?.. Artık CHP’li olan Sinan Aygün; hatırası önünde Ecevit’in memnu haklarını iade etmiş midir?.. Sayın Kılıçdaroğlu’na ithaf olunur bir belge... Hadi güle güle kullan!.. Herhalde bu sana epeyce yeter!..”
Kılıçdaroğlu, bu lâfları nasıl yutar, nasıl hazmeder, belgeyi nasıl kullanır, elbette bilemem.
Benim bildiğim şudur:
Bülent Ecevit’e “iş göremez” raporu vermeye hazırlanan Mehmet Haberal, şu anda Ecevit’le sembolleşen Zonguldak’ta “CHP milletvekili adayı”dır!..
“Ecevit’in azledilmesini” isteyen Sinan Aygün, “CHP’nin Ankara Adayı”dır!..
Aygün’ün; “Ecevit’in Başbakanlık’tan alınmasını” isteyeceğini ilk açıklayıp, hiçbir tepki görmediği Süleyman Çelebi de bir “CHP adayı”dır!..
Sizin anlayacağınız;
4-5 Temmuz 2002’de kim “Ecevit’i Başbakanlık’tan uzaklaştırma” işinde rol almışsa, onlar 12 Haziran 2011 seçimlerine “CHP adayı” olarak katılacaklardır!..
AYGÜN MÜ ECEVİTÇİ?!?
Şimdi, siz gelin de;
Bu işe “Demir bir el”in karışmadığını söyleyin!.. Demir bir el; “AK Parti’ye karşı CHP’yi destekleme” karşılığında; hem Mehmet Haberal’ı, hem de Sinan Aygün’ü “CHP’den aday” yaptırmıştır!..
İyi, hoş da; “Kılıçdaroğlu’nun Ecevit sevgisi” nerede kaldı?..
Hem; “Ecevit’in yolu yolumuzdur” diyeceksin, hem de “Ecevit’i iktidardan yolcu etmeye” çalışan adamları “CHP’den aday” yapacaksın!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Sormanın tam sırası değil midir;
Kılıçdaroğlu “Ecevitçi” ise,
Sinan Aygün neci?..
Sinan Aygün “Ecevitçi” ise,
Bu “dilekçe” neyin nesi?..
Hiç kusura bakmasınlar;
Bunları yutacak “keriz” yok karşılarında!.. Allah’a şükürler olsun ki, “akıl sağlığımız” yerinde!.. Ecevit gibi; “vasi” tayin edilecek hâle de düşmedik!..
O halde, Kılıçdaroğlu konuşmalıdır!..
Ya “Ecevit’in mavi gömleği”ni çıkarmalıdır sırtından, ya da “Ecevit kasketi”ni fırlatıp atmalıdır!..
Hele hele; “Yolumuz Ecevit’in yolu” demekten kesinlikle vazgeçmelidir!..
“Ecevit’in adı”nı anarken önce “abdest” alması lâzım, diyeceğim ama, bilmem ki; “abdest” almasını bilir mi?..
Uzun lâfın kısası;
Mehmet Haberal, Sinan Aygün ve Süleyman Çelebi gibi adamlar “CHP adayı” olarak kaldıkları sürece, Kemal Kılıçdaroğlu, kesinlikle “Ecevit sevgisi”nden filân dem vurmasın!..
Çünkü, bu millet yemez!..
Herhalde CHP’liler de yemez!..


CHP’de “insan yok mu?
“Fıkra” bu ya; bir profesör, gıcık kaptığı bir öğrenciye sorar:
“Yolda karşına iki kişi çıktı... Birinde para, diğerinde akıl var... Hangisini alırdın?”
Öğrenci; “parayı alırdım” deyince, Prof. sevinçle bağırır: “Ben akılı alırdım!”
Öğrenci karşılık verir: “İnsan neye ihtiyaç duyarsa onu alır!”
Kılıçdaroğlu, sürekli “insan” diyor ya; belli ki “insana ihtiyacı” var!..
Her yerde “insan” arıyor!..
CHP’de “insan” var mı?.. Varsa, “hangi galaksiden” geldiler, “hangi ülkede” yaşadıklarının farkındalar mı?.. Bu ülkede yaşayan bir insan, hiç “İslâm”dan habersiz olabilir mi?..
Geçenlerde, bir TV kanalında, CHP Milletvekili Adayı Binnaz Toprak’ı dinliyorum... Hanımefendi, bazı “mezarlık”ların giriş kapısında; “Her nefis ölümü tadacaktır” yazılarının bulunduğunu, bunun da kendisine “itici” geldiğini söylüyordu... Ve de ısrarlıydı: “Eskiden mezar taşlarına Fatiha yazılırdı, şimdi ise bu itici yazı yazılıyor!.. Ben, itici buluyorum!”
Lütfen dikkat; bunu söyleyen CHP’li bayan, bir “sosyolog” ve “araştırmacı”dır!.. Ama, içinde yaşadığı toplumun yapısını hiç araştırmamış!..
Eğer “İslâm”ı da araştırmış olsaydı; o ifadenin “yazı” değil, bir “Kur’an ayeti” olduğunu öğrenirdi!..
Binnaz Toprak gibi “İslâm’a Fransız” insanlar CHP’de olduğu sürece, daha çook “insan” arar Kılıçdaroğlu!..
Tabiî, “insan” var CHP’de... Ama çoğu cahil, çoğu itici!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Hasan KARAKAYA Arşivi