İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Sahtekarlar!

Sahtekarlar!

Hiçbir kutsalları yok. Değer yargıları yok.

Merhamet duyguları, alçakgönüllülükleri yok.

Sadece bencillikleri, kibirleri, riyakarlıkları, çıkarları var.

Saplantıları, takıntıları, güce tapınmaları var.

Kibir ve öfkelerini şefkatle kamufle etme yetenekleri var.

Ülkenin, insanların en derin acılarını o meşhur kin ve nefretleri için istismar etmeleri var.

Küçümsedikleri, hakir gördükleri, hatta tiksindikleri insanların, bu toprağın insanlarının en saf, en masum duyguları üzerinde tepinmeleri var.

Türkiye'nin dertleri umurlarında değil. Milletin sıkıntıları, yoksunlukları, arayışları umurlarında bile değil.

Toplumsal çatışmalar üzerinden güç devşirirler. Bu yüzden alabildiğine kriz yatırımı yaparlar. Kriz varsa onlar efendidir. Kriz varsa onların keyfi yerindedir. İçten içe sevinirler ama gözyaşı akıtmayı da ihmal etmezler.

Bir yandan krizi beslerken diğer yandan millete, devlete, herkese akıl verirler, yol gösterirler, büyüklük şovu yaparlar.

Bu çatışmalarda binlerce kişi ölmüş ne farkeder. Ölenler onlar için sadece bir malzemedir, inşa edecekleri siyasi söylem için sadece bir istatistiktir.

Tarih bilinçleri seksen yıldan fazla değildir. Ülke, millet, gelecek perspektifleri birkaç batılı gazeteci ve siyasi çevrenin bakışından ileri gidemez.

Dokunulmaz, imtiyazlı olduklarına inanırlar. Ancak milletin bunu ukalalık ve sevimsizlik olarak gördüğünü farkedemezler.

Kırk yıl devam eden etnik çatışmadan beslendiler. Şimdi o kadar ağır, o kadar kanlı yeni bir çatışma besliyorlar. Buna ihtiyaçları var. İçerideki ve dışarıdaki bütün dostlarını yardıma çağırdılar, beraber ilmik ilmik bir bela örmeye çalışıyorlar.

Soma faciasını nasıl istismar ettiklerini gördük. O madencilerle, aileleriyle, çocuklarıyla asla birarada olmadılar. Hiçbir zaman da olmayacaklar. Ancak müthiş bir riyakarlık örneği sergileyip acıları siyasi öç alma operasyonuna dönüştürdüler.

Yalan haberlerle, kurgularla, belli çevreleri harekete geçirerek bir toplumsal infial oluşturup bunun da üzerinde tepinmeye çalıştılar.

Oysa biliriz, o madencileri çok kısa süre içinde unutacaklar. Yeni bir olay, yeni bir kriz bulup ona sarılacaklar. Birkaç hafta öncesini hatırlamayacaklar. O ailelere ne oldu, çocukları ne yapar bilme ihtilacı hissetmeyecekler. Onlar olmayacak ama biz orada olacağız.

Maden kapılarında şov yapanların hiç birini yardım organizasyonlarında görmedik. Bundan sonra da görmeyeceğiz. Hiç biri bir ailenin, bir çocuğun yanında olmayacak. Onlara tepeden bakmaya, uzaktan atıp tutmaya, akıl vermeye devam edecekler ama yaraların sarılması için hiçbir zahmete girmeyecekler.

Bunlar, 30 Mart'ta yüzde 46'nın oyunu bir haftada unutturanlar, değersizleştirenler değil mi? Bunu başarmadılar mı? Bir hafta içinde seçim sonuçlarını, milletin tercihini, verdiği dersi unutturup konuyu Cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmasına dönüştürmediler mi?

Onlar için bu yüzde 46'nın hiçbir saygınlığı yok. Onların tercihlerini küçümsediler, hiç saydılar. Neden?

Çünkü millete de ülkeye de saygıları yok. Hiç olmadı ve olmayacak..

Tercihleri yüzünden onları aşağıladılar. Hatta bazıları bu AK Parti'ye oy verdiler, Tayyip Erdoğan'a oy verdiler diye memleketin felaketlerle yüzleştiğini söyleyebilecek kadar alçaldı. Bu hastalıklı bakışa bir de İslam'dan, Kur'an'dan kanıtlar arayanlar, işte bu kibir topluluğuna yaranmak isteyen biçarelerden başkası değildir.

Financial Times gazetesi ne demiş, Der Spiegel dergisi ne yazmış, Brüksel'de ya da Washington'da bilmem hangi kıytırık isim Erdoğan'a nasıl tepki göstermiş, onları pazarlıyorlar şimdi.

Türkiye'de toplumsal desteklerini kaybettikleri için, yalanlarına ortak bulmakta zorluk çektikleri için dışarıdan destekle operasyonlar yapıyorlar.

Başkalarının kılıcıyla kelle almaya çalışıyorlar, başkalarının heybesinden kötülük tohumları ekiyorlar.

Ancak tarih döndü, rüzgar yön değiştirdi, kadim bilgelik yeniden keşfedildi, Anadolu insanı yüzyılın ayıplarının farkına vardı.

Daha da yalnızlaşacaklar, o imtiyazlı hallerini kaybedecekler. Buyurgan, küçümseyici yüzleri solacak. Dışarıdaki dostları da onlara yetmez olacak.

Unutmasınlar, ülkeyi, milleti, tarihi küçümsemenin bedeli çok ağır olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi