Hakkınızı helal edin
Bir basın toplantısı düzenleyen Fatih Terim, 4 yılda Milli Takım'da ne yaptığını açıkladı.
Fatih Terim "Ben de hata yaptım. Ancak en büyük hatam inanmak, inandırmak, milyonlarca insanı mutlu etmek ve beklentileri büyütmek oldu." dedi.
Tecrübeli hoca, konuyla ilgili “Vermek istediğim mesajlar var. Tespitlerimi, bilgi birikimlerimi paylaşmak için bu toplantıyı yapıyorum” diye konuştu.
İşte Terim'in konuşması:
Zaman zaman anlaşamadığımız durumlar da oldu ve her görevin bittiği gibi bu görev de sona erdi. Genellikle ayrılıkların ardından konuşmadım aileme içime döndüm. Ama bu sefer böyle yapmıyorum. Bugün Türk futboluyla ilgili tespitlerimiz sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu bir sorgulama, yargılama toplantısı değil bu bir paylaşma toplantısı.
Bahanalerin arkasına sığınacak birisi olmadığımız biliyorsunuz. Görevde olduğum süre boyunca, kulüpten lige hakemlerle olan ilişkilere ve rakip takımlara kadar bütün detaylara baktığımda sağlam kararlar verdiğime inenıyorum. Pişmanlıklarım yok mu? Tabii ki var. Keşkelerim yok mu? Tabii ki var. Ancak ilkelerime güvendiğim için hep iç sesimi dinledim. Ve şunu da biliyorum ki yanlışlarım doğrularımı götürmedi.
Biliyorsunuz geçen sene bugünlerde sözleşmem 2012'ye kadar uzatıldı. Ancak 2010 Dünya Kupası finallerine gidebilmek en önemli hedeflerimizden biriydi normal olarak. Bunun gerçekleşmediği gün de istifamı açıklamyı uygun buluyordum. Ancak yaşanan bazı olaylar sonrası kararımı Belçika maçından sonra açıkladım ve Federasyon da bu kararımı uygun buldu. Ben hep karar veren mevkilerde bulundum ve karar verenler de hatalarının bedelini öder. Vedalar üzer, üzücüdür. Hangi veda üzmez!
Bu toplantının amacı geçmişte yapılmış hataları, eksikleri vurgulamak ve benden sonra geleceklere de destek vurmak. Net ve objektif bir tablo çizmek amacındayım. Dönemimde Milli Takım'ın aldığı sonuç ortada. 2005-2009 arasında eğer bu sonuçları rakamlarla birleştirercek olursak attığımızın, yediğimizden ve galibiyetlerin mağlubiyetlerden fazla olduğunu, özel maçlarda da %75'lik bir kaybetmeme oranı olduğunu yani istikrar göreceksiniz.
Ancak istikrar sözcüğünün başarı gerektirdiği sonucuna ben de katılıyorum. 4 sene görev yaptığıma bakacak olursak istikrar da var. Bu dört yılda sonuçlar dışında da çok önemli işlere imza attığımızı düşünüyorum. Mesela Euro 2008'de sempatik, yanilgi kabul etmeyen tavrımız. 2008'deki Almanya maçımızı tam 1.5 milyar insan izledi ki bu hiç değilse tanıtım için büyük bir başarıdır. Sponsor gelirlerinin de bir kaç kat arttığını görüyoruz.
Tabii ki yönetimin payıdır ancak Milli Takım'ın ve Türk futbolunun marka değerinin de Avrupa Şampiyonası sonrasında değer katladığına eminim. Neredeyse formamızda yer kalmadı. Bunlar mutlaka yönetim becerisidir. Ancak ürün kaliteli değilse, bu durumda değilse marifetiniz ne kadar büyük olursa olsun işiniz tam olmaz.
Benim sorumluluğumda A Milli Takım'a çağırılan 25 yeni oyuncu var. Bunların yaş ortalaması da 20. Bunun karşılığı da nedir? Minimum bir kaç Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası oynayabilecek bir alt yapımız var. Ama bana her zaman onlar değil, çağırmadıklarım soruldu. Alt yapı milli takımlarında gerçekleştirilen gözlemlerle gençlerimizin geleceğini çetin rekabetine hazırlandığını söyleyebilirim. Hangi stadyumda oynarsak oynayalım tam destek almakta bazı sıkıntılarımız oldu, bunu biliyorsunuz. Bazen ne yazık ki bu profili göremedik, ve bazı stadyumlarda bazı oyuncularımızın tedirgin olduğunu da biliyoruz.
Ne yazık ki medya, geleceğe yönelik projelerimize mesafeli durdu. Kaybettiğimiz zaman da hemen manşetleri süsledik. Herhalde normaldir. Devrim yapmaya çalışan herkes gibi ben de hatalar yaptım. Ama bence en büyük hatam inanmak, inandırmak, kazanmak ve milyonlarca insanı mutlu ederek beklentileri yükseltmek oldu. Sahalarımızda, soyunma odamızda yanlış ne varsa bunun Milli Takım'a yansımama şansı yoktur. Milli Takım, futbolumuzun aynasıdır arkadaşlar.
Benim futbol oynadığım dönemde uluslararası rekabet dendiğinde önce Milli Takım gelirdi ve kulüp futbolu da Milli Takım'ın alt yapısı gibiydi. Global futbol artınca doğal olarak dengenin Milli Takım alyhine bozulmasını sağladı. Türkiye'de rakamlar artıyor ama bu hiçbir zaman alt yapıya yansımıyor. Türk futbolunun vücudu kocaman ama onu taşıyan bacaklar incecik. Bu da garip bir şeyin ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Bu alt yapı yokluğunda doğal olarak 70 milyonluk ülkemizden çıkması gereken yıldız adayları da çıkmıyor. Son zamanlarda yıldız adaylarımız beklentilerin çok altında. Bunların çoğu da Milli Takım'da tanındı. Tam tersi kulüplerde tanınmalıydı. Yabancı oyuncu kriterlerine dikkat etmezsek bu sorun giderek büyüyecek. Takımların çoğu defans ve orta saha göbeği için yabancıları tercih ediyor. Bu pozisyonlardaki Türk gençleri yeterli süreleri alamıyor bu da Milli Takım'a oyuncu seçenleri zorluyor. Ben Milli Takım hocası olarak yabancıların serbest bırakılmasını söyledim ama kriter istedim her zaman.
Bunca yabancı transferimize karşın ligimizin toplam kalitesi çok üst düzeyde değil. Kalbur üstü liglerde oynayan futbolcu sayımız çok az. Geçmemiz gereken Bosa'nın bu yıl kadrosuna çağırdığı 25 oyuncu var 24'ü ülke dışında oynuyor. Belçika'nın bile Avrupa'da oynayan 15 oyuncusu var. Türkiye'nin kalitesi yüksek rekabetin zorlu olduğu liglere ihrac ettiği futbolcuların mutlaka artması gerekiyor. Bir görev de futbolcularımızın. Yüzde yüz kararlı ve gitmek konusunda istekli olmaları lazım.
Bizde motivasyona sihirli bir görev yüklendi ama dünyaya göre en iyi motivasyon hazırlıktır. Türkiye'de okul ile futbolu bir türlü kardeş hale getiremedik. Her zaman söyledim futbol topunu ilk öğretimden içeriye atmamız lazım diye. Belki İstanbul'da deneme yapılan kulüpler olabilir ama düzgün bir adım atılmış değil. Türk futbolcusu algılamada, taktikte Avrupalı meslektaşlarının maalesef gerisinde. Futbol sanki bilimden korkuyor böyle olunca bilim futboldan uzak duruyor.
Avrupa'da doğmuş büyümüş Türk çocukları artık kültürümüze çok uzak. Çoğu anadilimizi de konuşamıyor. Bu çocukların erken yaşta keşfedilmesi lazım. Son hamlelerimizde rakam arttı ama bu geniş organizasyonu kulüplerimizi de desteklemeli ve 5-6 milyon gencimiz arasından futbolumuza kazandıracaklarımız yükseltilmeli.
Artan maç trafiği sakatlıkları da arttırdı. Yumuşak doku sakatlanmalarında belki de Avrupa lideriyiz. Burada sadece sağlık ekibine bakmak sığlık olur. Antrenman tesislerinden, antrenmanlara kadar dikkatlice bakılmalı. Nasıl penaltılara gidildiğinde milyonlarca kalp bir arada çarpıyorsa futbolumuzu ileriye taşımak için aynı birlikteliği sergilememiz lazım.
Bugüne kadar birlikte çalıştığımız her başkanıma yöneticime, mesai arkadaşlarımın hepsine çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle Hasan Doğan'ı da bir kez daha rahmetle anıyorum.
Geride bıraktığımız 4 yılda teknik ekibimde yer alan biraz da olsa az da olsa dostluğumuzun devam ettiği Mehmet Özdilek'e de ayrıca teşekkür ediyprum. Oğuz ile Metin'e gelince. Onlar yine futbolculuklarında oldukları gibi ne kadar vazgeçilmez olduklarını gösterdiler. Karınca gibi sessiz sedasız çalışarak, gelecek için özellikle hazır olduklarını ifade eden mesajlar verdiler. Ürettiklerimizde payı olan herkese çok teşekkür ediyorum. Bizden desteğini esirgemeyen Türk insanına şükran borçluyum. Bizi her yerde takip eden siz medya mensuplarına bu ayrılığın fazla uzun süremeyeceğini de söylemek istiyorum.
Nasılsa bir gün başka bir yerde başka bir durumla beraber oluruz. Hepiniz hakkınızı helal edin.
Beden eğitimi seçmeli derse dönüştürüldü. O zaman bu ülkeden nasıl sporcu yetişecek. Ben kendi branşımı öne çıkartıyorum ama bu her branş için geçerli. Her Olimpiyat'ın ardından konuşmuyor muyuz halimizi!
Güzel ayrılmayı becerebilmeyi deniyorum, başaracağıma inanıyorum. Giderken insanlar güzel gitmeli diye uğraşıyorum.
Başka bir Milli Takım'da çalışabilirim. Neden olmasın?
Ne Mahmut Özgener ne de herhangi biriyle TFF'de bir sorunum olmamıştır. Ancak sürece iyi bakmak lazım. Portekiz maçı sonrasına bakmak lazım. Çok çabuk unutuyoruz. Ben maaştan ondan bundan bahsetmek istemiyorum. Bütün bunlar ve yaşananlar Belçika maçı sonrası kararımı erken almama neden oldu. Hiçbir zaman bırakmayacağım demedim.
A Milli Takım Teknik Direktörlüğü görevinden istifa eden Fatih Terim, 'veda' için düzenlediği basın toplantısında , İspanyol basınında Atletico Madrid'e gideceği yönünde çıkan haberlere esprili bir yanıt verdi.
Terim, "Yolculuk Atletico Madrid'e mi?" sorusu üzerine, "Atletico Madrid'e gideceğim hakkında iddialar var. Bir tek ben bilmiyorum bu teklifi. Maçını izlemek istediğim ama uçak bulamadığım iddia edilmiş, hangi yıldayız? Başkanla konuştuğum yazılmış. Belki de iyi bir adam ama tanımıyorum. Atletico Madrid'in teklifi beni onurlandırır. Ancak ben bir yerde çalışırken başka bir yerle görüşmem. İstifam basın toplantısından sonra resmiyet kazanacak. Terim'i kimler isterse bunu bilmenize hakkınız var. Ben de bunu paylaşmaktan gurur duyarım" şeklinde konuştu.
