İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Rize'de köylerine taş ocağı açılmasını istemeyen kadınlarla görüştü

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Rize'nin İkizdere ilçesinde taş ocağı açılması planlanan bölgede bekleyen kadınlarla görüştü, taleplerini dinledi. Akşener, İyidere ilçesinde bazı vatandaşlarla bahçeye girerek bir süre çay topladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, köylerinde taş ocağı açılmasını istemediklerini söyleyen kadınlarla bir süre sohbet ederek seslerini duyurmaya devam etmelerini istedi.

Vatandaşların seslerini duyurmak için bölgeye geldiğini, burada gördüklerini, öğrendiklerini çarşamba günü partisinin TBMM Grup Toplantısında kamuoyu ile paylaşacağını belirten Akşener, böylece konuyu daha fazla insanın duyacağını aktardı.

Kadınlardan birinin "Avukatımızı bile içeri almadılar." sözü üzerine Akşener, "Olsun, ben varım." dedi.

Yöre halkından bazı kişilerin avukatının da iddialarını dinleyen Akşener, "Taş ocağı istemiyoruz demek bir haktır." ifadesini kullandı.

Akşener şöyle devam etti: "Ne yapıyor, elinde sopa ile birini mi dövüyor? Burada duruyor. Ne diyor? 'Beni duyun' diyor. Kime diyor? Bu ülkeyi yönetenlere diyor, 'Beni görün' diyor ve burası, bu bölge, bu ülkeyi yönetenlerin bütün gücü ile arkasında durdu mu? Durdu. Oyunu verdi mi? Verdi. Ben saygı duyuyor muyum buna? Duyuyorum. Buraya oy istemeye mi geldik? Hayır. Burada bir sesi doğru, eğri... Doğru olduklarına yüzde yüz katılıyorum ama eğri de olabilir ya, yani eğri dediğim şu yani; çok faydalı bir şeydir ama toprağını vermek istemiyordur, o onun hakkı ya ama faydasız kardeşim, faydasız. Bu beş müteahhide kurban ediliyor her taraf."

Meral Akşener, mülkiyet hakkının önemli olduğunu belirterek, "Sadece bir kulak ver kardeşim, o kadar. Burada hiçbir şey yok, bu insanlar ne yapıyor? Doğru bilgileri alacağız, teknik kısmını da alacağız. Ben nutuk atmaya gelmedim, sizi dinleyeceğim. Bir eylem yapılıyor, bu eylem nasıl bir eylem? Barışçıl bir eylem. Bu eylem nasıl bir eylem? Ses duyurmaya yönelik bir eylem yani 'Duy benim sesimi, gel buraya bak' diyor, bu kadar." diye konuştu.

Kadınların "Para kazanmak uğruna doğaya zarar verileceği" yönündeki sözleri üzerine Akşener, "Olmasa ne olur? Burada da biri para kazanmasın ya kardeşim, kazanmasın. Böyle bir şey olur mu?" dedi.

Akşener, bölgeye gelmesinin "bazıları için olay olduğu"nun söylenmesi üzerine "Ben bayağı bir engelli geldim, engellenerek geldim." ifadesini kullandı.

Sohbet ettiği kadınlardan birinin "Buradaki olay para mıdır, yoksa başka bir şey midir? Maden mi var?" sorusu üzerine Akşener, "Benim bu manada bilgim yok. Dediğiniz de doğru olabilir, bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; Türkiye'nin her yerinde olan vatandaş bu tarafta, bu beş müteahhitten biri bir yerdeyse tercih o müteahhitlerden birisi oluyor. Bakın bu bir zihniyet, asıl mesele bu." şeklinde konuştu.

Muhtemelen bölgeye ilk gelen genel başkanın kendisi olduğunu dile getiren Akşener şöyle devam etti: "Yani bunun anlamı şu; benim üzerimden tekrar buraya dikkat çekmek. Farkındaysanız ben nutuk atmadım, bana da bir alkış istemiyorum. Benim istediğim burasının unutulmaması, şimdi diğer arkadaşlarımızın da aynısını yapmasını sağlayacağız. Dikkat çekeceğiz, kişisel bir şey değildi bu."

Meral Akşener, bir kadının "Taş ocağını protesto ettiği için sosyal medyada linçe uğradığını ve hakkında soruşturma açıldığını" öne sürmesi üzerine, "Türkiye'de hangi haksızlığın yanında durup, haksızlık yapanın karşısına dikilirsen ya bugünün Türkiye'sinde FETÖ'cü oluyorsun kızım ya PKK'lı oluyorsun." dedi.

İkizdere'de esnafı ziyareti sırasında bir kadının kendisine, "Sen PKK'lısın, bebek katilinin yanındasın, bunun hesabını ver, CHP ile beraber olduğun için yani CHP eşittir PKK" dediğini belirten Akşener şu değerlendirmede bulundu: "Haydi şimdi bak... Önce bir çarşıyı dolaşayım dedim, olmadı. Neyse konuştuk. Şimdi bak, ben 27 yıldır aktif politika yapıyorum, beğenenler oldu, beğenmeyenler oldu. Ben de Fındıklı'nın Sümle köyünün mensuplarından birinin karısıyım. Gencecik yaşımda politikaya başladım, hiç bana bugüne kadar cinsiyetim üzerinden küfreden olmadı, bu dönemde oldu. Ne oldu biliyor musun? 'Fosforlu Meral' diye sosyal medyada, Fosforlu'nun ne olduğunu hep beraber biliyoruz biz, utanmadılar. Babaanneyim ben babaanne, utanmadılar, 64 yaşında kadınım, utanmadılar. Sen daha da gençsin fena olmuştur. Yahu megriyi ben mi söyledim? Kafalardan konfetileri ben mi temizledim, sen mi temizledin? 'Bizim Mehmet' deyip Abdullah Öcalan'ın kardeşine ben mi dedim 'Bizim Mehmet', sen mi dedin? Osman Öcalan'ın mektubunu ben mi okudum, sen mi okudun? Ben bunları konuşmadan gezecektim, sen söylediğin için anlatıyorum. Bu hepimize yapılan bir tuzak."

28 Şubat sürecinde başörtüsü için mücadelesi dolayısıyla ölüm tehdidi aldığını ve kendisine "kafir" denildiğini anlatan Akşener, "Bunun da ötesi yok artık. Ne demek istiyorum kızım? Bu korkutmak amaçlı, bu kendimizi izah etmeye yönelik sesi kimin çok çıkarsa öbürünü korkuttuğu bir düzen. Mesela kişisel olarak bana sökmez." diye konuştu.

Akşener, "Burada bir haksızlık var, bu insanlar da haklı. Ne denirse densin haklı, ne söylenirse söylensin bu kadınlar haklı. Şimdi ben burada dediğim gibi nutuk atmaya gelmediğim için bu söylediklerimi de yayınlamanız gerekmiyor, yayınlamak zorunda da değilsiniz ama çok samimi bir şey söylüyorum, bu insanların sesini duyurmaya devam edeceğim, devam edeceğiz. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, doğru mu?" dedi.

- "Filistin'in haritadaki yerini biz Mescid-i Aksa'dan biliriz"

Meral Akşener, vatandaşlarla görüşmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Akşener, bir gazetecinin, "İYİ Parti olarak İkizdere'de dozerlerin önünde duracak mısınız? Milletvekilleriniz, diğer partilerle birlikte destek verecek mi?" sorusuna "Benim açımdan bir sorun yok. Ben milletvekili değilim, biliyorsunuz. Dolayısıyla Meclisteki arkadaşlarımızla ortaklaşarak bir sistem kuruyoruz. Onlarla bir araya geleceğiz." yanıtını verdi.

Akşener, partisinin Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan'a "Saadet Partisi'nden ya da diğer siyasi partilerden böyle bir talep var mı?" sorusunu yöneltti.

Türkkan'ın böyle bir talep gelmediğini ifade etmesi üzerine Akşener, "Bu teklifin muhtemelen karşılığı olur. Böyle bir karar verildiğinde zaten milletvekilleri nöbetleşe gelir, ona kimse 'hayır' diyemez. Benim ilk defa bilgim oldu. Arkadaş Grup Başkanvekilimiz, partimizin yetkilileri ile geziyorum ki onun ayak ayak giden bir sistemi var, elimizden geleni yaparız." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı İsrail Başbakanı Netanyahu'ya benzetmesine ilişkin bir soru üzerine Akşener, "Benim için ilginç olanı şu. Akademi dünyasından gelen bir insanım ben, senelerce inkılap tarihi bölüm başkanlığından siyasete başladım. Senelerce öğrencilerime rejimleri anlattım. Son dönemde, son 20-25 yılda bir gelenek oluştu, bu çok ciddi bir bilimsel tartışma konusu. Sultancıl yönetimler deniyor bunun adına." dedi.

Akşener, "Sultancıl yönetimler" meselesini 5 yıldır konuştuğunu dile getirerek şunları kaydetti: "Suntancıl yönetim, anlayış ne demek? Mesela Macaristan'da Orban'ın ki, Putin gibi, efendim Trump gibi, Biden ne olacak bilmediğimiz için henüz kendisi ile ilgili bir fikre sahip değiliz, bir şey diyemeyeceğim. Macron gibi uluslararası ilişkileri, iç siyasetin öznesi yapan ve seçim kazanabilmek için bilumum değerlerin içine böyle şırak diye tüküren bir anlayış bu. Bu sandalyeyi muhafaza için bunun şimdiki adı popülist diktatörler. Ben diktatör adını hiç sevmiyorum. Onun için sultancıl yönetim, bilimsel adı da bu. Şimdi Netanyahu aynı. Netanyahu'nun Filistin'e yaptıkları ile alakalı değil benim söylediğim. O sandığı muhafaza etme açısından. İstanbul seçimlerinde benzeri yapılmadı mı? Bu bir anlayış ama bu sayın Erdoğan'ın çok gücüne gitti. 'Zavallı' dedi. Zavallılığın ne olduğunu dün akşam söyledim. Filistin'in birçok yerini gösteremeyeceğimi söyledi. Ben tarih doktoralıyım. Filistin'i, Filistin'in kuruluşunu, siyonizmi okuturum arkadaşa gerekirse ama en önemlisi Filistin'in haritadaki yerini biz Mescid-i Aksa'dan biliriz."

"İnsanların inançları üzerinden itilip kakılmasından bıktık usandık artık." ifadesini kullanan Akşener, "Bana geçmez, ben yemem. Bu ülkede sayın Yavaş ile ikimizi Çin elçisi tehdit etti. Bu kabadayı arkadaşımız, kabadayılığı iyi anlamda söyledim, delikanlı Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı yaptığı ülkenin bir partisinin genel başkanı, başkentinin belediye başkanı tehdit edildi, bir başka ülkenin elçisi tarafından. Ne yaptı? Çay içirdi elçiye. Dolayısıyla güzel, 250 bin liralık tazminat davası açmış, demek ki miktar oymuş." diye konuştu.

Rize Haberleri