Türk Ocakları'ndan Davet

Türk Ocakları Derneği Rize Şubesi tarafından Rize'de panel düzenlenecek.

Türk Ocakları Derneği Rize Şubesi tarafından Rize'de Rizeli Mütefekkir Galip Erdem'in 13. ölüm yıl dönümü anısına panel düzenlenecek.

20 Mart 2010 Cumartesi günü saat 13:30'da İsmail Kahraman Kültür Merkezi Küçük Salonda, Rizeli Mütefekkir Galip Erdem'in 13. ölüm yıl dönümü anısına Türk Ocakları Rize Şubesi tarafından düzenlenecek panelin konularını Galip Erdem ve Kişiliği, Rize'de Milli Mücadele ve İpsiz Recep, Sarıkamıştan Çanakkale'ye oluştururken Panelistler ise Öğretim Görevlileri Hasan Oğuz İmamoğlu, Seyithan Altaş ve Mehmet Ali Solak.

Çanakkale Zaferi'nin 95. yıl dönümü ve Şehitler Günü dolayısıyla da açıklamada bulunan Türk Ocakları Derneği Rize Şube Başkanı Hasan Oğuz İmamoğlu "Çanakkale'nin geçilmez olduğunu ve Türk milletinin bağımsızlığından, özgürlüğünden ve tarihinden hiçbir zaman ödün vermeyeceğini geride bıraktığımız yüzyılın başlarında bu topraklarda Türk ve Dünya tarihinde ender görülen benzersiz bir savaştan yüz akıyla bir kez daha çıkarak, nice zaferlere imza atacağını göstermiştir. Bir milletin kutsal saydığı vatan toprağını savunurken gösterdiği benzersiz bir mücadele ile tükenen bir devletin yerine yenisini kuracak yeni bir ruhun var olduğunu bürün Dünya’nın gözleri önüne koymuştur." dedi.

İmamoğlu açıklamasında şunları kaydetti: Türk ordusu Dünya tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Batı Avrupa Devletleri, Çanakkale'den rahatça geçerek, Çarlık Rusya’sına yardım etmeyi umuyordu. Ancak Avrupa ile Rusya arasındaki bu köprü savaşın uzaması ile kurulamadı. Halbuki İngilizler kısa sürede boğazları geçerek dünya tarihini değiştireceklerini ve yıkılmak üzere olan Çarlık Rusya’sını yeniden canlandıracaklarını düşünüyorlardı. Ancak, Türk ordusu Yüksek ruhu ve iman gücüyle yeni bir devletin doğuşunun başladığının işaretlerini vermeye başlamıştı. Dünyada bir savaş alanı daha mevcut değildir. Tarih, arkeoloji ve hatta mitoloji ile örtüştüğü başka bir yer yok gibidir.

Atatürk, yurt toprağının kutlu olduğuna işaret ederek “Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin, Türk Milleti için yaratıcılığını göster” demiştir. Bugün sayısız anıtlar yapılabilir, projeler üretilebilir, fakat 95 yıl önce bu topraklara gömülenlerin asker, aydın, ama gencecik evlatlarımızın ruhlarını şad edecek olan, bu toprakların hayatiyet unsurlarının, cumhuriyetin temel niteliklerinin canlı, aktif tutulmasıdır. Atalarımızın sınırladığı bu vatan toprakları kutsaldır. Onun üzerinde dost eller sıkılır, fakat düşman ayaklarını bastırmamaya azimli olduğumuzu artık bütün Dünya ve başta PKK olmak üzere terör örgütleri bilmelidir.
Cumhuriyetimizin doğuşunu hızlandıran bu eşsiz destanın farkında değiliz ama Çanakkale'de mücadele eden ordumuza ve Çanakkale Destanı'na çok şey borçluyuz. Buna benzer savaşlar tarihte her zaman büyük sonuçlar doğurmuştur. Ancak bunca yıl sonra bizler, bu savaşın sonuçlarını kabullenemeyenlerin akılları, gönülleri Sevr Anlaşmasına takılı kalanların sergiledikleri oyunları görmemezlikten gelmemeliyiz. Çünkü şanlı Türk tarihi bu topraklar üzerine oynanan oyunlarla doludur. Hatta günümüzde de daha çok masa başı oyunları ile oynanmaya devam etmektedir. Tarihimizden ders almalı ve tarihin yazdıklarına sırtımızı çevirmemeliyiz. Tekrar Çanakkale rüyasının peşinde koşacak olanlar olabilir diye gelecek nesillerin bilinçlendirilmesi için ön ayak olacak gençliğimizi bilinçlendirmeliyiz. Bu eşsiz zaferi sadece Çanakkale'de Çanakkaleliler kazanmadı. Bu destana vatanın her yerinden bir çok yetişmiş genç evlatlarımız katılarak; Çanakkale Destanını vatanı, milleti ve gelecek nesiller için yazmışlardır. Bu nedenle bu destan başta Çanakkale olmak üzere vatanın her yerinde muhteşem bir toplulukla kutlanmalıdır. Ancak Çanakkale yurdumuzun her yerinden gelen vatandaşlarımızla dolup taşmalı ve orada yatan şehitlerimizin ruhları bu muhteşem manzarayı görmelidir.

Bağımsızlık mücadelesinin en büyük örneğini yaşayan Anzaklar binlerce kilometreden gelerek atalarını anmak için ayinler yapmaktadırlar. Bu ayinleri niçin biz gıpta ile izlemeye devam edelim. Bu zafer kimin? Zafer onların mı bizim mi? Ancak elbette onları samimiyetle ve dostlukla karşılayacağız. Ancak düşmanca tavırlar karşısında ayaklarının bu topraklara değmeyeceğini göstermeliyiz. Bu topraklarda arazi alma girişimlerinin olduğu ve meclisimizden de onlara bu imkanı sağlayan bir kararın çıktığı ancak daha sonra bunun farkına varılarak değiştirildiği anlaşılmıştır. Atalarımızın hiç düşünmeden bile bile kanları ile suladıkları bu topraklar ne olursa olsun yabancılara satılmamalıdır.

Türk milletinin kimliğini yeniden kazandığı bu destanla anzak olarak adlandırılan Yenizellanda ve Avusturalyalıların ulus olmasını sağlamış ve milli kimliklerini kazanmışlardır. Milli kimlik, milletlerin şahsiyeti ve karekteridir. Bu kimlik; dil, tarih, kültür, din, toprak ve soy gibi çeşitli unsurlara mensubiyet duygusuyla müştereken bağlanma sonucu meydana gelir. Milli kimlik, milletin dışa dönük maddi ve manevi yüzü olup, dini, kültürel, siyasi, sosyal, psikolojik ve etnik kimliklerin toplamıdır. Vatan, Bayrak, sancak, milli marş ve devlet gibi unsurlar bu milli kimliğin varlığını sembolize eden kutsal değerlerdir. Görüldüğü gibi milli kimlik, geçmişe, tarihi mirasa, yeni nesillere sevginin, geleceğe umutla bakmanın kaynağıdır. Var oluşumuzun kaynakları ve sebebi olan milli varlığın muhafazası ve sürdürülmesi şarttır. Bize milli kimliğimizi kazandıran bu dil, ülke, tarih ve kültür nesilden nesile yaşar ve devam ederse millet ilelebet payidar kalacaktır. Milli kimlikten mahrum olan milletler, yaşayan ölü gibidirler. Yok olmaya, köle olmaya ve sömürülmeye mahkumdurlar.

Türk ve Dünya tarihinin kaderini değiştiren yaşamak hakkına şerefine ulaşan bir milletin kahramanlık destanının yazıldığı tarihin, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 95. yıl dönümünü yaşadığımız bu günlerde şehitlerimizin ruhları şad olsun. Şehitlerimizi, gazilerimizi ve onları yetiştirenleri rahmetle anarken, şükranlarımızı sunmayı bir borç biliyoruz.

Türk Ocakları Derneği Rize Şube Başkanı Hasan Oğuz İmamoğlu sözlerini Çanakkale Zaferi ile özdeşleşen şiir "Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğilde kulak ver, bu sakit yığın, vatan kalbinin attığı yerdir." mısralarını okuyarak tamamladı.

Rize Haberleri