Zavendikli Mustafa Hoca Efendinin Ölümünün 6.Yıldönümü

Aramızdan Ayrılışının 6. Yıldönümü Anısına Zavendikli Mustafa Yıldız Hocaefendi...

1932 yılında Rize ili Güneysu ilçesi Adacamii köyünde doğdu. Sofuoğullarından Kadir Bey’in oğlu olan Mustafa Yıldız, küçük yaşta Adacamii köyü Ada Camii’nde hafızlığa başladı. Daha sonra Zavendik Camii’nde imamlık yaptı. Külünkoğlu Mehmet Efendi’den hafızlığını tamamladı. Askerliğini Erzurum’da yaparken dönemin Erzurum Müftüsü Sakıp Efendi’den ve askerlik sonrasında Rize eski Müftüsü Yusuf Karali Hoca’dan da dersler alarak ilmini artıran Mustafa Hoca, Rize İmam Hatip Lisesi’ni dışarıdan bitirdi.

Zavendik Camii’nde Kur’an kursu hocalığı yaparken, girdiği vaizlik sınavını kazanarak ilk görev yeri olarak Erzincan’ın İliç ilçesine tayin olan hocaefendi, daha sonra Rize Merkez, Çayeli, Kalkandere, Pazar ve Sürmene vaizliklerinde bulundu. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın irşat programı çerçevesinde Almanya’da ve yurtiçinde birçok ilde Ramazan ayında görevler yaptı. Zaman zaman konferanslar, dini sohbetler, cenaze ve düğünlerde konuşma ve sohbetleri ile halkın gönlünde taht kurdu. Hocaefendi Arapça, Farsça ve Osmanlıca bilirdi. Dini İlimlerden tefsir, hadis, fıkıh, kelam, akaid ve feraiz ilimlerine vakıf idi. Osmanlıca ve feraiz konusunda nüfus ve tapu, kadastro müdürlüklerinde yeminli tercüman olarak görev yapmıştı. Kendisi evli ve dört erkek, altı kız çocuk babasıydı.

Kaynağa ulaşmadan cevap vermezdi

Hocaefendi, yüzlerce din görevlisi yetiştirdiği gibi, aynı zamanda gönüllerin de hocası olup, kendisine sorulan sorulara daha çok fetva makamından değilde, takva derecesinde cevap vermeye çalışırdı. Hocaefendi bu zamanda ilmi ile amel eden; Kuran-ı Kerim’i ve sünnetini kendisine rehber edinen kişiydi. Verdiği fetvalarda ve vaazlarda, Hanefi mezhebinin takipçisi olduğunu belirten hocaefendinin kendisine sorulan bir sorunun kaynağını bulmadan fetvasını verdiği görülmemiştir.

Rize ilinin manevi mimari

Mustafa Yıldız Hocaefendi özellikle sokakta yürürken boynu bükük gezmesi, mütevazılığı ve emekliliğinden sonra dahi evinde ve kurslarında yirmi saat Rizeli hemşerilerine hizmet etmesiyle gönüllerde unutulamaz bir iz bırakmıştır. 20 Ekim 2009 tarihinde vefat eden Mustafa Yıldız Hocaefendi her yıl aynı tarihte sevenleri tarafından kabri başında dualarla anılmaktadır.

Zavendikli Mustafa Yıldız Hocaefendi’yi en kısa ve ona yakışır sadelikte anlatan Dursun Ali Taşcı onun kişiliği, birikimi ve hayasını ne güzel anlatıyordu:

Sevgilisine kavuştu

Hz. Mevlâna ölüm için “şeb-i aruz” yani “düğün gecesi, sevgiliye kavuşma anı” der. Yar’a yar olmuş insan için ölüm aynen öyledir. 20 Ekim 2009 Salı günü öğle vakti, Rize Şeyh Camii mahşeri bir kalabalığa sahne oldu. Zavendikli Mustafa Yıldız Hocaefendi Hakk’a yani sevgilisine uğurlandı. Soyadı gibi bir yıldız olan Hocaefendi, dünya hayatını tamamlayarak sevgilisine kavuştu. Zoraki veya amaçsız bir araya gelen insanların hiçbir mana tarafı yoktur; ama belli bir amaç uğruna toplananlar, toplum yani cemaat oluştururlar ki, bu oluşumun hem maddi, hem de manevi tarafı vardır. Zavendikli Hoca’nın cenazesi de, tıpkı hayatı gibi belli bir amacın, inancın adeta simgesi oldu. Yaşarken dostluğu hak etmeyenler, öldükten sonra dostların gönlünde yer edinemezler.

Şatafat ve şöhreti asla sevmezdi

Zavendikli Hocaefendi’nin en önemli özelliği, yalnızca büyük âlim olması değildi; çünkü onun gibi başka âlimler de vardır. Onun en önemli vasfı, ilmiyle amil olması, yani bildiklerini yaşamasıydı. O, bu dalda adeta bir ekoldü. Toplumun bilenlere saygısı vardır, ama bildikleriyle amel edenlere bambaşka bir sevgi ve saygısı olduğunu, Zavendikli Hocaefendi’nin şahsında görmek mümkündür. Yanında birisinin aleyhinde konuşamazdınız, sizi münasip bir dille sustururdu. Hayatı boyunca bir kişinin onurunu kıracak davranış içinde olmadı. Dikkat etmişimdir, cadde ve sokakta hep yalnız ve başını yere eğerek yürürdü. Şatafat ve şöhreti asla sevmezdi, zaten öyle bir şeye de ihtiyacı yoktu.

Çevresine örnek oldu

Kim, hangi müftü nasıl fetva verirse versin, halkın ağzından en son şu cümle dökülürdü: “Zavendikli bu konuda ne diyor?” Hâlbuki o, imam hatip okulunun orta kısmını bile zar zor bitirebilmişti. Demek ki, ilim, sadece resmi mekânlarda elde edilen bir şey değil. Diz dize, göz göze ve en önemlisi gönül gönüle tedris edilen ve sonsuzluğu kendisine amaç edinen bambaşka ilim de vardı ve Mustafa Hocaefendi, bu ilmin alimi idi. Allah ona öyle bir heybet, o denli bir vakar vermişti ki, yanında kim olursa olsun başını yere eğmek zorunda kalırdı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hocaefendi’ye büyük sevgi ve saygısı vardı. Buna rağmen o, ne Başbakan’dan ve ne de diğer siyasilerden şahsı ve yakınları için hiçbir dünyalık istememiştir. O, siyasi bir menfaatin değil, Allah yolunun bir yolcusu olduğunu bizzat hayatıyla gösterdi ve çevresine de örnek oldu. Hayatını ilme vermişti. Yüzlerce talebe yetiştirdi. Son gününe kadar da muallimlik görevini yürüttüğünü biliyoruz.

Yaşayan sahabi gibiydi

82. Yıl Hastanesi’ne yattıktan birkaç gün sonra kendisini ziyaret etmek nasip oldu; birkaç dakika konuştuk. Halinden asla şikâyetçi değildi ve güzel bir tevekkülle hastalığına sabrediyordu. Genç kızdan daha çok hayâ sahibiydi. Yüksek sesle konuşmaz ve yüzünden asla tebessüm eksik olmazdı. Yanında, kendinizi emin hissederdiniz. Yüzüne baktığınızda size sanki öte âlemlerden sırlar sunardı. Rabbani bir duruşu, yürüyüşü ve bakışı vardı. En kötü durumlarda bile bir çıkış yolu bulur, hayatında ümitsizliğe yer yoktu. Yaşayan bir sahabi gibiydi. Ümmeti olduğu Peygamber’in hayatını, hayat olarak benimsemişti. En önemlisi, cenazesinde bütün cemaatler adeta onu el üstünde taşımak için yarış içindeydiler. Sağlığında hiçbir cemaatin aleyhinde bir sözüne şahit olunmamıştır. O, bu durumda ceddi Osmanlı gibi kendi kardeşlerine karşı değil, küfre ve küffara karşı tavizsizdi.

Rize’de ve Türkiye’de büyük bir boşluk bıraktı

Hayatı boyunca dünyaya önem vermedi ve dünya hamalı olmadı, bunun için hafifti ve gönüllerde yer edinebilmişti. Evet, İslam helal mala karşı değil, ama peygamberler miras bırakmaz. Peygamber varisi olması gereken ilim adamları da dünyanın peşinden koşmazlarsa, yaşadıkları çağa damgalarını vururlar. Bunun örneğini Zavendikli Mustafa Efendi’de görmek mümkündür. Mevlâna ne güzel diyor: “Allah, kimi kendisine davet ederse, o kimse, mümkün olduğu kadar, bütün dünya işlerinden vazgeçer de Hakk’a yönelir.” Zavendikli Hocaefendi, pınar gibi mübarek bir insandı. O pınardan kurt da içerdi, kuş da; dost da içmişti, düşman da; ama onda bir noksanlık olmamıştı. Hak erleri güzel yaşarlar ve güzel ölürler. O, sevgilisine kavuştu, darısı başımıza. Rize’de ve Türkiye’de büyük bir boşluk bıraktı, inşallah doldurulur. Yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Haber.Fatih Sultan Kar

Rize Haberleri