2023 ne demek!

İbrahim KARAGÜL

11 Eylül sonrası iki esaslı sorun küreselleşti: Terör ve ırkçılık. Terör Müslüman dünyayı kasıp kavururken ırkçılık Atlantik kıyılarını kapladı.

Müslüman coğrafyanın zaafları üzerinden örgütleri ve terörü ikame edenler, kendi vatanlarında, kıtalarında ırkçılığa teslim oldu. Müslüman dünyadan yükselecek itiraz söylemlerini, varoluş mücadelesini, ekonomik ve siyasi meydan okuyuşu kırmak, kirletmek, bu coğrafyayı yeni bir yirminci yüzyıla mahkum etmek için kaosu bölgeselleştirenler, kendi topraklarında, tarihlerinin en utanç verici hatıralarını canlandırdı.

Kendilerini koruma dürtüsüyle ırkçılığa devlet koruması sağladı, toplumlarını sistematik biçimde faşizme yönlendirdi.

21. yüzyıla dönük planlamaları çerçevesinde ülkelerini, toplumlarını, sınırlarını korumak için krizleri bizim topraklara sürenler, bu coğrafyayı şiddet ve teröre boğanlar, bunu yaparken de bütün ikiyüzlülükleriyle terörle mücadele çağı ilan edenler ondan çok daha vahim olan, Batı'nın geleceğini kasıp kavuracak olan faşizmin temellerini attı.

Küresel tiranlık planı çöktü, ırkçılık yükseldi
11 Eylül'den sonra ABD'nin öncülük ettiği, terörle mücadele adı altında küresel tiranlık oluşturma çabaları çoktan çöktü. Bu çöküş ABD'nin ahlaki olgunluğunun, siyasi ve askeri gücünün sınırlarını da belirledi. Bu bir kayıptı ve ABD, Soğuk Savaş'ta kazandığı zaferi on yıl bile sürdüremedi. Değer ve güvenilirliğini tamamen kaybetti, küresel ölçekte yeni arayışları zorunlu hale getirdi.

ABD'nin çizgisinden giden, ABD dışında hiçbir şey üretemeyen, derin tarihi birikimini ucuz Amerikan söylemlerine kurban veren Avrupa, her ne kadar Avrupa Birliği'ni oluştursa da, Atlantik'in diğer tarafından gelen ırkçı dalgalara yenik düştü.

Toplumsal hafızasındaki kötü hatıralara rağmen, 1950'lerden beri koruyup kolladığı, dünyaya ihraç ettiği en değerli varlığını, değerlerini birkaç yılda terketti. Vatandaşlık, olağanüstü hal, terörle mücadele yasalarını değiştirdi, tamamen ırkçı düzenlemeler yaptı. Artık Avrupa da değer üretemez oldu. Dahası, sahip olduğu değerleri bile koruyamaz hale geldi.

ABD duraklama, Avrupa gerileme dönemine girdi
11 Eylül, ABD için duraklama, Avrupa için gerileme döneminin başlangıç tarihidir. Batı dünyası hızla kendi içine yoğunlaşırken, değerlerini kaybederken, özgürlük yerine korumacı ve koruyucu kurallara teslim olurken, yaşlanıp yorgunluğa teslim olurken dünyanın başka bölgelerinde müthiş bir sıçrama, hareket, tarih sahnesine çıkma azmine tanık olduk.

Asya ülkeleri ile ABD ve Avrupa arasındaki teknoloji farkı, sermaye farkı, savunma alanındaki fark hızla azaldı. Bu gelişme, Asya'nın yeni bir siyasi güç olarak küresel denklemdeki ağırlığını arttırdı. Artık Atlantik hiçbir şekilde tek başına küresel iktidar alanını düzenleyemeyecekti. Bu değişim belki yüzlerce yılı belirleyecekti.

Türkiye'nin hızlı dönüşü panikletti
Tam bu dönemde, yüz yıldır durgun, çekingen, korumacı, ürkek bir şekilde ayakta kalmaya çalışan ülkelerden biri, vesayetle yönetilen, “cephe ülkesi” olarak tanımlanan, muhteşem imparatorluk geçmişini reddetmek zorunda bırakılan Türkiye, yıldızlaşan ülkelerden biri olarak çok hızlı bir şekilde tarih sahnesine yeniden döndü.

Türkiye'nin büyük dönüşünden daha çık “hızlı dönüşü” şaşkınlık uyandırdı. Osmanlı ve Endülüs korkusuyla, nefret ve önyargısıyla biçimlenmiş Avrupa siyasi düşüncesi aynı hızla bu dönüşü boşa çıkarmaya dönük kapsamlı bir mücadeleye girişti.

Müslüman coğrafyanın tamamına yönelik, “İslam tehdidi” önyargısıyla hazırlanan güvelik stratejilerinin tamamı, coğrafyayı yeniden köleleştirme amaçlıdır. Hangi ülke olursa olsun kafasını kaldıranın ezilmesine, yok edilmesine odaklıdır. Arap Baharı sonrası bu müdahalelerin onlarca örneği önümüzdedir.

İlan edilmemiş Haçlı Savaşı..
Ama Türkiye'nin dönüşü, bütün bunların üstündedir ve coğrafyayı dönüştürme gücüne sahiptir. Muhteşem dönüşe karşı ilan edilmemiş bir Haçlı müdahalesi yürütülmektedir. En dost, müttefik ülkelerin, stratejik ortakların bile Türkiye politikalarının altında hep bu korkuyu ortadan kaldırma düşüncesi hissedilmektedir.

Ne olursa olsun, Atlantik artık dünyanın tek efendisi olma gücünü kaybetmiştir ve yüzyıllarca da olamayacaktır. Öyleyse “yıldız ülkeler”in yürüyüşü devam edecektir. Bu yıldızlar içinde derin tarihi zenginliği, siyasi tecrübesi, küresel ölçekte yönetme beceresi olan tek ülke de burasıdır. Çünkü Türkiye'nin siyaset kültürü yerel değil, küreseldir.

Bu yüzden asıl savaş hep Türkiye'ye karşı olmuştur. ABD ve Avrupa'nın en büyük hatası, Türkiye'ye karşı “ikiyüzlü” tavırlarıdır ve maalesef bu ikiyüzlülüğün farkedilmediğini sanmalarıdır.

2023 demese dağılacaktı
Türkiye'nin yüz yıl sonra başlattığı seferberliğin ilk hedefi 2023'tür ve yüz yıl sonra gerçek bağımsızlığın ilanıdır. Tam anlamıyla vesayetten kurtulma tarihidir. Bu tarihe yaklaştıkça savaş daha da sertleşmektedir. Üç yıldır kullanılan yöntemlerin kirliliği, çirkefliği işte bu panikten kaynaklanmaktadır. Her ne kadar 1 Kasım'da bu çirkefliğin defteri dürülmüş gibi görünse de hesaplaşma 2023'e kadar devam edecek, zaman azaldıkça çatışmanın şiddeti de artacaktır.

Türkiye, olağanüstü bir sabırla geldi bugünlere. Dağılmadan, çözülmeden kendini koruyabildi. Bu dönemde eğer 2023 gibi hedeflere göre kendini kurmasaydı çözülecek, küçülecekti. Muhtemelen Anadolu yeniden parçalara ayrılacaktı. Bu yüzden o büyük çıkışa yöneldi. Anadolu sınırlarının dışına taşmayı, bölgesel derin tarihe sığınmayı, onu bugünün şartlarına göre yeniden okumayı seçti.

Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez böyle bir tarihi fırsat doğmuştu ve küresel güç haritasındaki dağılma Türkiye'ye olağanüstü bir hareket alanı tanıyordu. Bu fırsat kullanılmasaydı belki yüzyıllarca böyle bir ortam yeniden oluşmayacaktı.

Selçuklu'yu, Osmanlı'yı kuran irade devrede
İşte tam bu sırada Selçuklu'yu vareden irade, Osmanlı'yı vareden akıl devreye girdi. Artık bu aşamadan sonra hem Selçuklu'yuz hem Osmanlı'yız hem Cumhuriyet'iz. Çünkü bu üçünün üzerinde yeni bir şey inşa ediliyor. Yüzyıllara dönük meydan okumanın ruhu budur. Çatışma bundandır, hesaplaşma çok büyüktür.

2023 işte o kurucu iradenin, o derin aklın Türkiye'ye tayin ettiği ilk duraktır. Yürüyüş ondan sonra da devam edecektir. 1 Kasım işte bu yüzden vatan savunmasıydı ve Anadolu'nun yüzyılların harmanladığı basireti bu başarıyı sağladı. Milletin ana omurgası ülke yönetimine el koydu, yol gösterdi. Siyasi öncülere güç verdi, yollarını açtı. Anadolu, milletimiz, bu tarihi yürüyüşü gördü, okudu, onayladı ve seferber oldu.

Bundan sonra siyasi güç kadar değer de üretmek zorundayız. Ekonomik refah kadar barış projeleri de üretmek zorundayız. 2023 sadece siyasi meydan okuma değildir. Selçuklu, Osmanlı sadece asker ve fetih değildir. Kalıcı yükseliş sağlanacaksa bütün bunların en az siyasi güç arayışı kadar öncelikli olması gerekir. Kalıcı güç inşa edilecekse sadece Anadolu için değil, bütün coğrafya için çıkış yolları çizmek gerekir. Küresel ölçekte güç haritası şekillendirilirken dünyaya verilecek değerler üretmektir.

Mütekebbir dil ve iç işgalciler
Böyle dönemlerde, “iç işgalciler”in, Truva Atı rolü üslenenlerin yenilmişliği kimseyi kandırmasın. Bu topraklarda mücadele hiç bitmemiştir, bitmeyecektir. Onlar yeni gerekçeler üretip, yeni müttefikler bulup cepheyi yeniden kurmak için her fırsatı kullanacaklardır. Ama bizleri diri tutan da bu mücadele ruhudur, bu da unutulmamalıdır.

Bu dönemlerde hastalıklı bir şekilde İslam dünyasını ve Müslümanları suçlayan, aşağılayan, küçümseyen, hor hakir görüp saldıran aydınların kullandığı o mütekebbir dilin artık o çokuluslu müdahaleler kadar rahatsızlık verdiğini, bıkkınlık verdiğini, onların sözlerinin aynı zamanda bir müdahale aracı olduğunu unutmamak gerekir.

Derin feraset ve ana omurganın direnci onları birer birer tasfiye edecek, tarih dışına itecektir. 2023 sadece siyasi, ekonomik ve askeri alanda harekete geçmek değil, entelektüel anlamda da yerlileşmek, değer ve düşünce üretmektir. Belki en cesur olunması gereken alan burasıdır.

Yeni vatanseverlik ve “acımasız direniş”
2023 yüzyıllık meydan okuma, ayağa kalkma, özgür olma ve onur mücadelesidir, bir ülkenin yeniden yıldızlaşmasıdır. İç işgalcilere, entelektüel teröre, çokuluslu müdahalelere karşı “acımasız direniş”tir.

Unutmayın bu direniş yüzyılları belirleyecektir.

ABD'nin durakladığı, Avrupa'nın gerilediği bu tarih aralığı bize yüzyılların yolunu açmaktadır. Bunu başaracak siyasi akıl da, cesaret de, tarihsel birikim de bu ülkede mevcuttur.

Artık ürkeklik için, korkaklık için bahane kalmamıştır. Bugün vatanseverliğin anlamı işte bu yüzyıllara yönelmektir.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.