Değerli okuyucularım,
Her mahlûk, neslinin devamı için doğum sancısı çeker… Doğum gerçekleşince, bütün acıları unutularak doğan nesil sevgiyle bağrına basılır ama ne yazık ki yıllarca bu sevgiyi bir türlü doğduğumuz bu kutsal Anadolumun ricallerinden alamadık değil mi!..
Anne yavrusunu bu dünyaya getirebilmek için sancı çeker. Koyun sancı çeker, kuzusunu doğurmak için. Bütün canlıların çektikleri sancıları bilmeyen yok, ortada artık!..
Dünyamız da bir mahlûktur, o da yeni nesline döl yatağı olabilmenin sancısını, ızdırap ve ağrısını çeker.
Izdırapsız mahlûk yok, hayat da yok. “Varım!” diyen çilelidir. Dünyamız kaç asırdır kan ağlamakta, dört dönmekte iken, arzuladığı altın nesle yeni yeni kavuşabilmenin hazzını yaşamaktadır sanırım!..
Zikzaksız bir raya girebilmek için… Yeni bir yörüngeye oturmak istercesine inlemektedir.
Kalkan toz dumanlar, sıçrayan kanlar onun nefesiyle gelmekte, debelenmeleriyle
fışkırmaktadır. Ama, yeni altın nesli kucaklayabilmek için biraz daha sabretmeliyiz
sanırım vakit henüz erken…
Çok çekti insanımız, mahvoldu değerlerimiz ve insanlığımız. Kayboldu millet, yıkılmakla karşı karşıya kaldı cennet vatan… İşte biz, insanlığı unutmuş, beşerin tekrar hayata geçişinin, yeniden varlığa dönüşünün dönüm noktasında bulunan bahtsızlarız veya bahtiyarlarıyız. Önümüzdeki günler bunu teyit edecektir sanırım. Rabbimin o güzel günleri cümlemize göstermesi dileğiyle.
Bahtsızız, toprağımız verimsiz, havamız nemsiz, semâmız bulutsuz gibi görünmekte, kargaşa içinde boğulmaktayız. İmdat çığlıklarımıza bugüne kadar ricallerimizden de bir cevap gelmedi!.. Kendi öz yurdunda kendisiyle yıllarca savaşan millet haline geldik!.. Artık bu akan kan’ı durduracak olan da yine bu altın nesil ve onun inanç felsefesidir.
Bu depremden ne yazık ki yıllarca yara almaktayız. Hayat çekilmez ve dayanılmaz oldu. Çok uzaklarda kaldık. Ayrıyız asırlardır sevdiklerimizden. İnanın, bıktık bu kahredici esaretten!.. Şairin: Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!.. Dediği gibi..
Hürriyete, muhabbete, sevgiye, saadete hasret kaldık. Cephede kan kaybeden askerin son ânı…”Bittim!” diyecek ve perde kapanacak gibi sanki!..(Ama Allah korusun yes asla olmamalı!..Bu güzel yolda devam, devam ve yine devam.Çünkü Rabbimiz ve kâinatın efendisinin her an bizlerle beraber olduğunun bilincindeyiz.Zira zafer, Peygamberimizin dediği gibi gerçekten Hakka inananlarındır da ondan…)
Bahtiyarız; salınan ve sallanan dünya, öyle bir yörüngeye girdi ki, on dört asır önce de dönmüştü bu çizgide. Şeref kazanmıştı şerefli ve şereflilerden!.. Güzelleşmişti güzelden ve güzelliklerinden. “Bittik-yandık!” diyecektik, yeniden doğduk. Dipdiri ve tertemiz olarak. Dünya yeniden günahsız bir doğum yaptı. Yeni bir nesil geldi bu dünyaya. Bembeyaz bir perde, yemyeşil bir zemin ve masmavi bir semâ. Güneş gülümsemekte, yıldızlar tebessüm etmekte!.. Ama bu neslin üzerinde sürekli cennet ülkemde Demoklesin kılıcı gibi zulmet bulutları dolaşıyordu değil mi!. Zulüm arşa değince Hz.Allah kurtarıcısı boşuna göndermez!.
Bu nesil; varlıkları huzura, insanlığı sürûra kavuşturacak. Geleceği karanlık görenlere, bitmiş olanlara, ölmüş olan ruhlara hayat bahşedecek, onların tekrar dirilişini çabuklaştıracaktır. Lütfen fert ve millet olarak bu ruhu asla kaybetmeyelim, yaşayalım ve yaşatalım.
Ye’s ve ümitsizlik içinde çırpınan, çaresiz kalan asrımız insanlarına bu nesil taze bir irade ve diriliş kaynağı olacak. İnsanlık hak ve haysiyetlerini unutmuşlara, hürriyet şarkısıyla esarete düşenlere,istikamet ve işaret taşı vazifesini üstlenecek ve insanlık semasına giden yolda örnek olacaktır…Ne mutlu bu altın nesli yetiştiren ebeveynler ve öğretmenlerine!..
Bahtiyarız, bu nesil içinde bulunma fırsatımız var. Bahtiyarlarız, bu nesille mutlu yılları yaşamaya imkânımız var. Zira bu nesil Sakarya nesli, bu nesil Âsımın neslidir de ondan… Çünkü bu nesil, bir elinde Kuran’ı kerim, diğer elinde bilgisayarla ve çağdaş yetişiyor artık!..
Ama, bu ruhtan uzak yetişen neslin bir sel felâketinde kardeşlerimiz sularla boğuşurken yağmalama saflarında yer alması, işte bu altın neslin toplum için ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır sanırım!.. İşte İslâm’dan uzaklaşan neslin canavarlaşan ruhu bu işte!..
Mehmet Âkif Ersoy’un tanımladığı:
-“Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek,
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek!..”
Şu yirmi birinci asırda, yıllarca aranılan, özlenilen nesil, işte bu altın nesil efendim…
Şu mübarek ramazan ayında oruçlu ağzımızla diyelim ki,
Allahım!.
Acizliğimle, nankörlüğümle, cehaletimle bu bahtiyar altın nesil arasına giremezsem, hiç olmazsa cesedimi onlar omuzları taşısın ve benim için, “bu bizim cenazemizdi!.” desinler. Bu mutluluk asil Türk milletine yeter ve artar bile!..
Belki o zaman biraz olsun ruhen hafifler ve gözümüz arkada olmaz artık dostlarım..
Tabir caizse insanoğlu medeniyetin şehridir ve bu şehirdeki en lüks binalar olar saraylar ise birer insandır. O saray ehli ise, insanlardaki göz, kulak, kalp, sır, ruh, akıl gibi latifeler; nefis, heva, şehevi duygular gibi şeylerdir… İşte bu nesil, nefsini ayaklar altına alan nesildir!...
Her bir insanda her bir latifenin ayrı ayrı kulluk vazifeleri vardır. İşte o yüksek manevi duyguları nefis ve hevaya; kötü arzulara boyun eğdirmek ve asli vazifelerini unutturmak elbette aşağılara aşağılara düşmektir ve asla terakki değildir, işte bu sıkıntıyı çekiyoruz!.
İşte bu an doğmuş ve doğacak olan nesil bu ALTIN nesildir. Bu nesil, aldığı ağır görevi bir bayrak gibi kutsal kabul edip, ötelere-ötelere dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna Türk milletinin ve yüce İslâm dininin örnek ahlâkını yaşayacak ve yaşatacak nesildir. Bu nesil, Hz.Muhammet’in hadisiyle övdüğü Mehmetçiğin ta kendisidir. Çünükü, dünya devletleri arasında hiçbir ordunun sıfatı Peygamberimizin ismini taşımıyor da ondan!..Bu neslin karşısında sanırım ancak şapka çıkartılır şapka. Tıpkı bir zamanlar atımızın özengilerini öpmek için sıraya giren Avrupalılar gibi!.. Ama ya şimdi, çok yazık dostlarım çok yazık!..
Rabbimin bu nesli lâyık olduğu noktalara ulaştırması ve bu neslin ülkemizi-milletimizi Atatürk’ün hedeflediği MUASIR MEDENİYET seviyesi üzerine tekrar çıkartması dileğiyle…
Ramazanda tuttuğumuz oruçların, Kadir gecemizin mübarek olması ve bu altın nesli enkısa zamanda kucaklamak, bağrımıza basmak ve kaptan köşkünde görmek inancıyla .…