Bülent Arınç'a neler yaptılar?

Cübbeli Ahmet Hoca

Cennette bile haremlik selamlık vardır. O yüzden kadınlarla, erkeklerin iç içe oturması uygun değildir. Kadınlar, erkeklerin yanında rahat rahat konuşup gülemezler. Bülent Arınç “Kadınlar, erkeklerin yanında kahkaha atarak gülmemeli” dedi diye adama söylemedikleri söz kalmadı.

Ha­rem­lik se­lam­lık cen­net­te var mı­dır? Cen­net­te he­lal, ha­ram yok. Ya­ni iba­det kül­fe­ti yok. Eş­le­ri de ken­di­le­ri­ne mah­sus. Hu­ri de za­ten eşin­den baş­ka­sı­na bak­mı­yor. Dün­ya ka­dın­la­rı gi­bi olur mu hiç! Ka­dın baş­ka bir ada­ma ba­kı­yor son­ra dö­nüp ko­ca­sı­na ba­kı­yor “Sen de in­san­san bu ne?” di­yor. 

Ko­ca­sı­na ha­re­ket çe­ki­yor. Ko­ca­sı­nın su­ra­tı­na bak­tı­ğı yok za­ten. Sü­rek­li eli­ne ba­kı­yor ne ge­tir­miş di­ye. Ka­dı­nın kaç se­ne­lik ko­ca­sı bir gün eli boş gel­miş. 

Ka­dın ko­ca­sı­nın yü­zü­ne ba­kıp “Ya­hu sen şa­şıy­mış­sın” de­miş. 

Adam da “Se­ne­ler­dir eli­me bak­mak­tan şa­şı­lı­ğı­mı ye­ni mi gör­dün?” de­miş.

CE­HEN­NE­ME BU­YU­RUN, BİR­LİK­TE YA­NA­Bİ­LİR­Sİ­NİZ

Kim­se kim­se­nin eşi­ni cen­net­te bi­le gö­re­me­ye­cek. Al­lah-u Teâ­lâ cen­net­te bi­le ha­rem­lik se­lam­lık uy­gu­lu­yor. Sen dün­ya­da bi­le ha­rem­lik se­lam­lı­ğa kar­şı çı­kı­yor­sun. Na­sıl cen­ne­te gi­de­cek­sin sen? Cen­net­te­ki uy­gu­la­ma­ya ters.  Se­nin du­ru­mun cen­net ha­ya­tı­na uy­gun de­ğil. Ce­hen­ne­me bu­yu­run ka­dın, er­kek ka­rı­şık ya­na­bi­lir­si­niz. 

Oto­büs­te bi­le ka­dın ya­nı­na otur­ma­dı di­ye “İr­ti­ca, mür­te­ci, yo­baz. Şe­ri­at gel­di” di­yen­ler var. Ni­ye otur­sun el ale­min ka­rı­sı se­nin ya­nı­na ya­hu?!

VAY NA­MUS­SUZ!

Ada­mın evi­ne ar­ka­da­şı zi­ya­re­te ge­li­yor. Adam bu­yur edip “Er­kek­ler bu ta­ra­fa, ka­dın­lar şu ta­ra­fa” di­ye­rek yol gös­te­ri­yor. Mi­sa­fir­li­ğe ge­len adam bu­nu du­yun­ca si­ni­ri bo­zu­lu­yor. İk­ram­lar fa­lan ya­pı­lı­yor. Adam ev­dey­ken bir şey di­ye­mi­yor. Zi­ya­ret bi­ti­yor, gi­di­yor. On­dan son­ra bir da­ha da on­unla gö­rüş­mü­yor. 

Bir za­man son­ra yol­da kar­şı­la­şı­yor­lar. Adam “E­vi­mi­ze gel­di­ğin­de ik­ramda fa­lan bir ku­sur mu et­tik? O za­man­dan be­ri ara­yıp, sor­mu­yor­sun?” di­yor. O da “Ni­ye gö­rü­şe­yim se­nin gi­bi adam­la? 

Mi­sa­fir­li­ğe gel­dik ka­rı­nı gös­ter­me­din. Ka­dın­la­rı, er­kek­le­ri ayır­dın” di­ye ce­vap ver­miş.  Adam da si­nir­len­miş “Vay na­mus­suz, ka­rı­mı mı gör­me­ye ge­li­yor­sun, be­ni mi gör­me­ye ge­li­yor­sun” de­miş. 

HER­KES EDE­Bİ­Nİ TA­KIN­SIN

Ahi­ret­te ne­ler var, dün­ya­da ne re­zil­lik­ler va­r… Ne ge­re­ği var ya­hu?! 

Ka­dın sı­kı­la­cak, ter­le­ye­cek, ko­nu­şa­ma­ya­cak, gü­le­me­ye­cek.  Ger­çi ner­de gü­le­me­ye­cek?! Bü­lent Arınç “Ka­dın­lar er­kek­le­rin ara­sın­da gül­me­me­li” de­di di­ye ada­ma ne­ler yap­tı­lar. 

Ada­ma “Vay ge­ri­ci, yo­baz. Ne de­mek ka­dın gül­me­ye­cek?” fa­lan de­di­ler. Ya­hu ses­li, kah­ka­ha ata­rak gül­me­ye­cek ta­bi. Er­kek­ler var ora­da. Er­kek de gül­me­ye­cek ona ba­kar­san. İs­la­m’­da er­ke­ğin kah­ka­ha at­ma­sı var mı? 

Her­kes ede­bi­ni ta­kı­na­cak. Ama İs­la­m’­dan zer­re ka­dar bir şey söy­le­sen se­ni he­men ge­ri­ci, yo­baz ya­par­lar. Onun için biz dün­ya­da ha­ya­tı­mı­zı cen­ne­te gö­re alış­tı­ra­lım ki, cen­ne­ti de bi­ze “Bu­yu­run si­ze uy­gun” de­sin­ler. 

Ama öbür tür­lü “Siz ka­dın, er­kek ka­rı­şık alış­tı­nız her­hal­de, onun için bu­ra si­ze mü­sa­it de­ğil” der­ler. O yüz­den bu ha­rem­lik se­lam­lık işi­ne dik­kat edin.

SA­LÂT EM­Rİ ŞA­BAN-I ŞE­RÎF­TE İN­Dİ

Meleklerin salâtı avn ve nusret (yardım ve destek)tir. Müminlerin salâtı ise ittibâ ve hürmet (tâbi olup değer vermek)tir. 

Ab­dül­ka­dir el-Gey­lâ­nî (Kud­di­se Sir­ru­hû)nun be­ya­nı­na gö­re; şa­bâ­nı şe­rif ayı ha­yır­la­rın fet­he­dil­di­ği, be­re­ket­le­rin yağ­dı­rıl­dı­ğı, ha­ta­la­rın bı­ra­kıl­dı­ğı, kö­tü­lük­le­rin ör­tül­dü­ğü ve mah­lû­ka­tın en ha­yır­lı­sı Mu­ham­med (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e sa­le­vâ­tın çok ya­pıl­dı­ğı bir ay­dır. 

O Ne­biyy-i Muh­târ (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e sa­lât ayı­dır. İmâm-ı Mü­câ­hid (Ra­hi­me­hul­lâh) şöy­le bu­yur­muş­tur. 

TALEB-İ ŞEFAAT

Al­lâh-u Te­âlâ’­nın sa­lâ­tı, tev­fik ve is­met (bü­tün ha­yır­la­ra mu­vaf­fak kı­lıp, tüm yan­lış­lar­dan mu­ha­fa­za et­me­si)dir. 

Me­lek­le­rin sa­lâ­tı avn ve nus­ret (yar­dım ve des­tek)tir. Mü­min­le­rin sa­lâ­tı ise it­ti­bâ ve hür­met (tâ­bi olup de­ğer ver­mek)tir. İb­ni Atâ (Ra­hi­me­hul­lâh)ın be­ya­nı­na gö­re: Al­lâh-u Te­âlâ’­nın pey­gam­ber­le­ri­ne sa­lâ­tı vus­lat (ken­di­si­ne ka­vuş­tur­ması)dır. 

Me­lek­le­rin sa­lâ­tı rik­kat (has­sas­lık ve acı­ma)dır. Mü­min­le­rin sa­lâ­tı ise tâ­zim ve mu­hab­bet (say­gı ve sev­gi)dir. Di­ğer ba­zı ule­mâ­nın izah­la­rı­na gö­re: Rabb Te­âlâ’­nın sa­lâ­tı tâ­zim-ü hür­met (şa­nı­nı yü­celt­mek)tir. Me­lek­le­rin sa­lâ­tı iz­hâr-ı ke­râ­met (şe­re­fi­ni ilan et­mek)tir. Üm­me­tin sa­lâ­tı ise; ta­leb-i şe­fa­at (şe­fa­at is­te­mek)tir. (Ab­dül­ka­dir el-Gey­lâ­nî, el-Ğun­ye, 1/342)

Ah­med ib­ni Hi­câ­zî (Ra­hi­me­hul­lâh)ın nak­li­ne gö­re İb­ni Sayf el-Ye­me­nî (Kud­di­se Sir­ru­hû)nun be­ya­nı vec­hi­le; şa­bân ayı Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e sa­le­vât ayı­dır çün­kü:

HİCRETİN İKİNCİ SENESİ

 “Şüp­he­siz ki Al­lâh ve me­lek­le­ri o pey­gam­be­re sü­rek­li sa­lât et­mek­te­dir­ler. Ey iman et­miş olan­lar! Siz de O’­na çok­ça sa­lât ve se­lam edin” (Ah­zab Sû­re­si:56) âyet-i ke­rî­me­si şa­bân ayın­da nâ­zil ol­muş­tur. 

Şi­hâb-ı Kas­ta­lâ­nî (Ra­hi­me­hul­lâh) sa­le­vâ­tın fa­zî­le­ti hak­kın­da yaz­mış ol­du­ğu ese­rin­de şöy­le bir be­yan­da bu­lun­muş­tur.

Ha­fız ib­ni Ha­ce­r’­in Ebû Zer el-He­ra­vî (Ra­hi­me­hu­mel­lâh)dan nak­li­ne gö­re; Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e sa­lât em­ri hic­re­tin ikin­ci se­ne­sin­de nâ­zil ol­muş­tur. Mî­rac ge­ce­sin­de Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)e ve­ril­di­ği de ri­vâ­yet edil­mek­te­dir.

(Tuh­fe­tü­’l-ih­van, sh:42; el-Me­vâ­hi­bü­’l-le­dün­niy­ye, 3/322; Nec­müd­dîn el-Ğay­tî, Ki­tâb-u Ley­le­ti­’n-nısf-i min şa‛­bân, Sü­ley­ma­ni­ye Kü­tüp­ha­ne­si, Re­îsü­’l-küt­tâb Mus­ta­fa Efen­di, ka­yıt no:1166, va­rak:182)

AL­LÂH-U TE­ÂLÂ’­NIN K­BE­’YE NA­ZA­RI

Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ)dan ri­vâ­ye­te gö­re Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Şüp­he­siz 

Al­lâh-u Az­ze ve Cel­le her se­ne Kâ­be­’ye bir te­cel­lî­de bu­lu­nur. İş­te o za­man mü­min­le­rin kalp­le­ri O’­na kar­şı şevk­le do­lar (ve her bi­ri O’­nu zi­ya­re­ti ar­zu­lar).”

Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ) bu­yur­muş­tur ki: “Biz bu na­zar ve te­cel­lî­nin, şa­bân ayın­da ol­du­ğu­na inan­mak­ta­yız.” 

(Ebû Nu‛­aym, İb­ni Hi­câ­zî, Tuh­fe­tü­’l-ih­van, sh:51; Nec­müd­dîn el-Ğay­tî, Ki­tâb-u Ley­le­ti­’n-nısf-i min şa‛­bân, Sü­ley­ma­ni­ye Kü­tüp­ha­ne­si, Re­îsü­’l-küt­tâb Mus­ta­fa Efen­di, ka­yıt no:1166, va­rak:190)Nec­müd­dîn el-Ğay­tî ve İb­ni Hi­câ­zî (Ra­hi­me­hu­mel­lâh) bu ha­dîs-i şe­rif­te be­lir­ti­len hu­su­sun, şa­bâ­nı şe­rî­fin ya­rı­sı­nın ge­ce­si olan be­ra­at ge­ce­si­nin hu­sû­si­yet­le­rin­den ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­ler­dir. 

Ayet-i Ke­ri­me

“İşte onlar, Rableri tarafından gösterilmiş doğru yol üzeredirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Lokman, 5)

Ha­dis-i  Şe­rif

“Kim Allah için olursa, Allah da onun için olur.” (Aclûnî, II, 358)

Alimlerden öğütler

Nefis kendi özünde cimridir. İlahi emirleri yerine getirmekten kaçar. Bunun için devamlı yumuşak konuşmalıdır. Yoksa mal ve mülk bütünüyle Allah’ındır. Kula asıl layık olan zekâtı tam bir memnuniyetle vermektir. Yoksa nefsin arzularına uyarak ibadetin edasında tembellik edip ağırdan almak yakışmaz. 

(İmam-ı Rabbani)

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.