Demirtaş, Kürt Baasçılığı ve din ile hesaplaşma..

İbrahim KARAGÜL

Selahattin Demirtaş'ın seçim kampanyasında kullandığı siyasi dile dikkat ediyor musunuz? Etnik milliyetçilikten İslam'la hesaplaşmaya doğru sürüklenmeyi siz de farkettiniz mi? Peki, bir uçtan diğer uca savrulmanın birkaç adım sonrasını tahmin edebiliyor musunuz?

Ediyorsanız ortada yeni bir proje var demektir. Daha doğrusu, eskimiş bir siyaset tarzı üzerinden yeni bir proje uygulanıyor demektir. Bu, kendiliğinden, sadece Türkiye içi şartların olgunlaştırdığı ya da yönettiği bir değişim değildir.
“Dil” kavgasını unuttu, “din” kavgası başlattı
“Dil” üzerine kurulan siyasi söylemden “din” karşıtlığı üzerine kurulan siyasi söyleme böylesine hızlı geçiş, Türkiye gibi, cephelerin çok sert olduğu bir ülkede bile, oldukça şaşırtıcıdır.

Kürt meselesi Türkiye için önce bir hak talebinden güç iktidar meselesine dönüştürüldü. Şimdi de İslam'a mesafeli bir toplumsal taban oluşturmaya dönük, Kürtleri dönüştürücü bir siyasi proje olarak servis ediliyor. Muhtemelen bu projenin Türkiye'yi de aşan, bölgesel niteliği de olan boyutları vardır ve bunlar daha sonra ortaya çıkacaktır.
Demirtaş; bir “bela” olarak nitelediği Diyanet'i kaldıracağını söylüyor. Yerine İnanç İşleri Bakanlığı kuracakmış. Ne anlam ifade ediyorsa artık! Diyanet İşleri Başkanı'nın makam aracını cemevine bağışlayacakmış. Oldukça provokatif, bölgesel mezhep çatışmasına ayarlı bir cümle bu. Mehmet Görmez de o aracı hiç kullanmadığını zaten söylemişti.

Demirtaş'ın mezhep vurgusu endişe verici

Zorunlu din dersini kaldıracakmış. Peygamber zamanında zorunlu din dersi mi varmış. Bu söylem tarzının Türkiye'de hükmünü yitirdiğini, modasının geçtiğini sanıyordum, Demirtaş yeniden diriltmeye çalışıyor sanki. Hele Kabe ile Taksim'i bir tutan o sözleri siyaset tarihine girecek gaflardan biri olacaktır.
Etnik milliyetçilik, dil üzerinden hak taleplerinin bir karşılığı kalmadı. Artık her türlü eğitim yapılabiliyor, bu konuda bir sınırlama söz konusu değil. Türkiye bu ayıbı ortadan kaldırdı. HDP ve Demirtaş'a bu alanda söylenecek pek söz bırakılmadı.
Yeni bir durum var. Demirtaş, Kürtler üzerinden dini muhafazakarlığı dönüştürücü bir rol üstlenmiş. HDP'nin çözüm süreci sonrası misyonu belki de bu olacak. Bu ise, ABD ve Avrupa'nın on yıllardır bölge ülkelerine dayattığı dönüşüm formüllerini andırıyor. Sanki birileri Demirtaş'a yeni bir görev yüklemiş.

Demirtaş'ın sadece dinle hesaplaşma cümleleri değil, özellikle her konuşmasında mezhep vurgusu beni endişelendiriyor. Bu vurguların birkaç cümle sonrasını dile getir desek, Irak ve Suriye'deki mezhep çatışmalarına sebebiyet verecek cümleler kurması muhtemel. Sünni İslam konusunda bir alerji yaşıyor kendisi. Bunun sebebi HDP yönetiminin ve aday profilinin ağırlıklı kimliği olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan.

CHP ve HDP muhafazakar tabanla hesaplaşma içinde

Çünkü HDP, 7 Haziran seçimlerinde yoğun olarak Alevi oylar üzerine yatırım yaptı. Çözüm Süreci'nin geldiği nokta, etnik kimlik üzerinden çatışma dili üretme, bunu da oya dönüştürme konusunda HDP ve Demirtaş'a yeterince alan açmıyor olsa gerek ki, yeni ayrıştırma alanı olarak din ve mezhep seçilmiş. CHP ile birlikte bu oylar üzerinde patinaj yapıyorlar. “Türkiye partisi olacağız” diye yola çıkanların dar bir oy alanı üzerinde birbiriyle kafa tokuşturması belki de iki parti için de hüsranla sonuçlanacaktır.
Bunlara rağmen yine de Demirtaş'ın “dinle hesaplaşmacı” söylemlerinin sadece bir oy hesabı olduğu kanaatinde değilim. Bekleyin, din ve mezhep konusunda çok daha etkili “gaf”lar gelecektir. Seçime ayarlı gibi görünen, aslında seçim sonrasına dair işaretler veren bu dil daha da sertleşecektir.

Milliyetçi duygularla hareket edip HDP'ye oy verme eğiliminde olan muhafazakar Kürt seçmen yeni siyasi dili nasıl hazmedecek? Çünkü HDP yönetiminin yeni yaklaşımı aynı tabanla çatışmaya ayarlı bir gelecek vadediyor. Bu yönüyle HDP milliyetçiliği sadece kullanıyor, muhafazakar tabanı ise barajı aşmak için harekete geçirmeye çalışıyor. Ancak asıl niyeti, bu ülkenin muhafazakar kesimlerinin, İslami hassasiyeti olan tabanının yıllarca mücadele ettiği o zihniyeti yeniden diriltmektir.

HDP'nin “altı ok”u ve Kürt Baasçılığı

Etnik milliyetçilik, ulusalcılık, modernleşmeci ve toplumu tepeden dönüştürmeye ayarlı o Soğuk Savaş dönemi siyasi aklı, HDP yönetiminde yeniden zuhur ediyor. Sadece Türkiye için değil, bölge için bir tür rol model oluşturuluyor. Biraz daha zorlasa HDP'de kendine bir altı ok çıkaracak. Türkiye'de, Endonezya'da ve Irak/Suriye'de uygulanan tipik Baasçılık bugün HDP'nin yeni çizgisinde ve Demirtaş'ın sözlerinde yeniden ortaya çıkıyor.
Buradan baktığınızda bir Kürt Baasçılığı'nın inşa edilmekte olduğunu göreceksiniz. Demirtaş ve ekibinin Irak'ta ve Suriye'de, Kürtler dahil, on binlerce insanın canına kıyan Baasçılık'tan öte bir şey üretemediğini göreceksiniz. Bütün bölgede toplumsal eğilimlerin tam tersine bir söylem, zamanla yalnızlaşacak, marjinalleşecektir. HDP büyük ihtimalle bu akıbeti yaşayacaktır.

Aydın Doğan medyası ve Demirtaş'ı yıldızlaştırmak

Demirtaş'ı yıldızlaştırmak isteyenlere, ondan bir proje lider tipi üretmeye çalışanlara dikkat edin. Paralel çevrelerin HDP ile evliliği gibi, Aydın Doğan'ın medya grubu da bütün yatırımını HDP ve Demirtaş'a yapmış gibi görünüyor. Onların hesabı AK Parti'den intikam almak. Bu çerçevede HDP'nin barajı geçmesi için var güçleriyle çalışıyorlar.
Ama sadece bu kadar değil. Asıl seçim sonrası HDP projesi için seferber edildiler. Türkiye'deki siyasi ve toplumsal dalgayı kırmak için bu partiyi bir dalgakırana dönüştürmek istiyorlar. Meselenin Türkiye dışı proje boyutu da tam burası işte. Bütün bölgede Türkiye'yi çevrelemeye çalışanlar, onu içeride hareket edemez hale getirmek isteyenler, bu ülkenin yüz yıl sonra ayağa kalkma hayalini suya düşürmek isteyenler, bütün bölgede yürüttükleri Türkiye karşıtı operasyonlarını içeride HDP'yi yeniden kurgulayarak yapıyorlar.

Almanya, Aydın Doğan ve yeniden Kürt projesi

Gezi eylemlerini Alevi isyanına dönüştürüp iç savaş peşinde olanların yeni HDP projesindeki ortaklığına dikkat çekmek istiyorum. Cepheye, ortaklığa baktığınızda herkesin kendini ele verdiğini göreceksiniz. Doğan grubunun üslendiği misyon ve HDP'nin yeni kurgusu tam bir Alman projesi görüntüsü vermektedir. Sanıyorum Almanya, Irak işgalinden bu yana ilk kez Kürtler konusunda bu kadar öne çıkma fırsatı buldu. Çünkü ABD'nin ezici hakimiyeti Almanya'yı bu meselenin dışına itmiş, Almanya da Alevi derneklerine yönelmişti.
Bugüne kadar uygulanan projelerden sadece bir tanesi daha devreye giriyor. Yani Aydın Doğan medyasının bu cansiparane uğraşısı sadece HDP'ye baraj aştırmak, AK Parti'ye zarar vermek değildir, Türkiye'yi durdurmaktır. Bu da hiçbir zaman onların projesi değildir.
Ayrıca; yeni durum, HDP'nin Çözüm Süreci sonrasına ilişkin hiçbir özgün yol haritası olmadığını gösteriyor. HDP'den Kürt Baasçılığı çıkarmak gibi bir trajedi dışında tabii…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.