Elinize Kalaşnikof almadığınız kaldı..

İbrahim KARAGÜL

Kuzey Suriye Projesi'ne, projenin dışarıdaki planlayıcılarına, başta Aydın Doğan grubu olmak üzere içerideki pazarlamacılarına, Türkiye'nin en uzun sınırını cepheye dönüştürenlerin bu işi terör üzerinden nasıl ihale ettiklerine yönelik uyarı yazılarında hep şunu söyledim: “Harita değişince yapacak hiçbir şeyiniz kalmayacak.” Sözümü yönelttiğim çevreler ülkemizin siyasi karar alıcıları ve askeri bürokrasisiydi.

Endişeliydim ve hala öyleyim. Irak işgalinin gerçekleştiği 2003 yılından bu yana adım adım sınırlarımıza dayanan tehlikeyi iyi okuduğumu düşünüyorum. Endişemin kaynağı da burasıydı. Çünkü, Türkiye'yi bölgesel kaos fırtınasının içine çekip istikrarsızlaştırmaya dönük projenin başarısı tamamen Türkiye'nin iç istikrarsızlığından, siyasi belirsizlikten, ataletten ve askeri bürokrasinin isteksizliğinden besleniyordu.

İçeride kaos oluşturup ülkeyi felç etmeye dönük daha önceki denemeler atlatılmıştı ama bu denemeler ülkenin enerjisini önemli ölçüde azaltmıştı. Gezi bu denemelerdendi, 17 Aralık bu denemelerdendi. Ukrayna ve Mısır senaryoları tutmayınca, Erdoğan öfkesi, Ak Parti nefreti oluşturup etnik milliyetçilik ve terör üzerinden yeni bir deneme başlatılmıştı.

Teröre psikolojik destek

7 Haziran seçim sonuçları önemli ölçüde bu projenin eseridir. Müthiş kamuoyu mobilizasyonu içeriye dayatılan bir “dış proje” olarak uygulandı. Sonuçlar üzerinden bir vesayet koalisyonu şekillenecekti. Baktılar bu tür bir koalisyon zora giriyor hemen teröre sarıldılar. Kan üzerinden bir kez daha Türkiye'yi diz çöktürmeye çalıştılar.

HDP projesi, ardından teröre psikolojik destek ve cesaret kampanyası bu ülkede Aydın Doğan'ın medyası üzerinden servis edildi. Paralel çevreler, Doğan grubu, PKK ve DHKP-C üzerinden bir cephe inşa edildi ve bu cephenin her türlü sinsi operasyonu bu grubun yayın organları üzerinden aklanmaya çalışıldı. Öyle ki, Aydın Doğan'ın ve proje için seferber edilen medya timinde yer alanların ellerine bir Kalaşnikof almadıkları kaldı!

Türkiye büyük bir tehditle karşı karşıyaydı. İç politikayı isteklerine göre dizayn etmeye çalışanlar, bu dizayn üzerinden yeni bir oligarşik vesayet peşine düşenler, hükümet karşıtlığı ile kamufle ettikleri yıkıcı planları ile ülkeyi iç savaşa doğru sürükler, etnik ve mezhep kimliği üzerinden cepheleşmeyi biçimlendirir oldu.

Bu cümlenin elbette hesaplaşması olacak

Bu grubun hemen her hafta yayınladığı öfke dolu, ağlak kamuoyu açıklamalarına alıştık. Hiç birine cevap bile vermiyorum. Öyle “alçak”, “kalleş” türü ifadelere bile..

Ancak Bayram'dan hemen önce şahsımla ilgili yayınladıkları kontrolsüz cümlelerle dolu o açıklamadaki “anılan şahıs tarafından temsil edilen zihniyetin en az terör kadar tehlikeli olduğuna” şeklindeki cümlenin elbette bir hesaplaşması olacaktır.

Aydın Doğan ve ekibi ile etnik milliyetçiliği tahrik etme, onun üzerinden hesaplaşma içine girme, bu yolda giderken terörü masumlaştıracak ölçüde bir savrulmaya varma konusundaki tespit ve eleştirilerimin hiç biri kişisel değildi. Kimseyle bir kişisel kavgaya girmedim, bunu da pek önemsemem.

Ancak mesele Türkiye olunca, ülke ve millet olunca, vatan olunca, benim için bütün cepheler anlamsızlaşır. Zihniyetim neymiş ki terörden daha tehlikeliymiş. Müslümanım. Vatanseverim. Ülkemi ve bütün insanlarını severim. Bu ülkeye yönelik her tazyik, her fitnenin karşısında dururum. Bu mu terörden tehlikeli olan!

Ne oldu, talimat mı gelmedi!

Gezi sırasında DHKP-C'yi koruyan bu gruptu. Şimdi PKK'yı, YPG'yi sinsi bir şekilde savunan bu grup oldu. Bütün kartlarını Selahattin Demirtaş'a ve HDP'ye oynamanın vardığı yer terörü bile hoşgörür pozisyonu oldu. Neden DHKP-C'yi pazarladınız, neden bu örgütün cinayetlerine karşı duramadınız? Almanya'dan talimat gelmediği için mi?

Neden Kuzey Suriye'de etnik temizlik yapan YPG'ye karşı duramadınız, neden PKK'ya anında tavır alamadınız, talimat gelmediği için mi? Mesele IŞİD ise, onu gidin İngiltere'ye, Avrupa'da kimlerle vesayet pazarlığına girmişseniz onlara sorun.
İşi teröre kadar vardıranlar için başka hangi senaryolar kaldı, merakla bekliyorum. Son üç yılda bütün hükümet devirme projelerinde bu grup en merkezde yer almıştır.

Oyununuz bozuldu. İç politik dizayn projeniz çöktü. Kamu düzeni bozulacak, belli bir koalisyon formatı zorlanacak, karşı durulursa Türkiye terörle felç edilecekti. Olmadı işte. Türkiye hesapları bozdu. Terör başlar başlamaz, PKK'nın bile beklemediği bir operasyon başlatıldı. IŞİD ve PKK aynı anda hedef oldu. İçerideki iktidar fırsatçılarının elleri boşta kaldı.

PKK'dan çok onlar şok oldu

Türkiye'nin son manevrası, içeride ve dışarıda ciddi destek buldu. Hem içeride güç haritasını değiştirmeye çalışanların, hem de bölgede harita taslakları çizenlerin hesabını bozdu. Nasılsa İran ile Batı anlaşmıştı, Türkiye köşeye sıkışacaktı, İran'ın bölgesel etkinliği artacaktı, belki terör örgütlerinin Karadeniz'e doğru yönelmeleri ile İran'ın etkinliğini artırma arasında bir bağ vardı. Bizimkiler de bu karmaşada hem kamuoyunu yönetecek hem yeni iktidarı şekillendirecekti.

Ne oldu? Son operasyonlar PKK'dan çok onları şaşırttı, şok etti. İçeride yeniden oyun kurmak zorunda kalacaklar şimdi. Dışarıda ise bölgesel denklem tamamen değişti. IŞİD-Türkiye bağlantısı söylemi de çöktü. Artık içeride PKK üzerinden, bölgede ise IŞİD üzerinden Türkiye'ye vaziyet etme şansı kalmadı. MİT TIR'ları gibi dışarıya pazarlanacak malzeme de üretilemez oldu.

Öyle görünüyor ki, koalisyon görüşmeleri de çöktü. Türkiye yeniden seçime hazırlanıyor. İktidar oyununu onlar değil yine millet kuracak. 7 Haziran öncesi başlayan, yalanlarla devam eden, Doğan grubunun bayraktarlığını yaptığı iç proje, “iç işgal girişimi” Türkiye'nin son hamlesiyle suya düştü.

Harita taslakları ellerinde kaldı..

Şimdi bölgede Türkiye, İran, ABD, S. Arabistan arasında yeni bir güç dengesi arayışı var. Suriye olayı silbaştan masaya yatırılıyor. Suriye üzerindeki harita çizimleri, Kuzey Suriye projeleri bu aşamada bir işe yaramayacak. Son günlerde S. Arabistan-Rusya görüşmeleri, Suudi ve Suriye istihbarat görüşmeleri bu arayışların etkisiyle yapılıyor olabilir. Tabii bunlarla ilgili Suriye rejimi kaynaklı haber servisleri de hızlanmış görünüyor.

Riyad yönetiminin, stratejik körlüğü terkedip Müslüman Kardeşler'le diyalog başlatması bölge için olağanüstü bir değişiklik olacaktır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bu ay içinde ABD'ye yapması muhtemel ziyareti, gerçekleşirse, ciddi etkiler uyandıracak, işte o zaman belki bu harita taslaklarına gerçek anlamda müdahil olunmuş olacaktır.

Ankara-Riyad krizi beklemeyin

Ne olursa olsan, S. Arabistan'ın Şam rejimiyle diyalogundan Suriye yönetimi lehine beklentiler içine girenler hüsrana uğrayabilir. Yine Riyad'ın bu ilişkilerine bakıp Ankara-Riyad arasında kriz bekleyenler de yanılabilir. Türkiye-ABD arasındaki yeni ilişkinin en büyük etkisini Suriye üzerinde göstermesi ihtimali daha güçlüdür.

İçerideki siyasi boşluğa, bölgedeki belirsizliğe yatırım yapanlar bu dönemin en büyük kaybedenleri olabilir. Türkiye içinde iktidar şekillendirmeye çalışan, bu amaçla Kürt milliyetçiliğini Türkiye'ye karşı şantaj olarak kullanan oligarklar ile bölgede harita değiştirmeye, demografik tasarrufa kalkan PKK ve YPG arasındaki ittifak suya düşebilir.

Hiçbir sözü yarıda bırakmayacağız..

Erken yorumdan kaçınmak lazım. Bölgenin merkez ülkelerinin tavrı her şeyi belirleyecektir. Bu dönemde Türkiye'den zaaf beklemenin, atalet beklemenin, ona göre pozisyon almanın yanlışlığı ortadadır.

Bu büyük mücadelede, ülkesinin yanında yer almayan kim varsa, hiçbiri milletin nazarında saygı görmeyecektir. Ülkesine cephe alanlara, bu yönde terörle bile aynı safta yer alanlara karşı hiçbir söz yarıda bırakılmayacaktır!

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.