GÖZ AÇILINCA KAYBOLAN ZENGİNLİK!

Mehmet Emin TOPRAK

Muhtemelen başlık biraz ters gelmiştir sizlere… Zenginlik göz açılınca değil de kapanınca kaybolur diye düşünüyorsunuzdur herhalde…

Tabii ki öyledir, fakat bu zenginlik göz açılınca da kayboluyor. Bunun bir hikâyesi var, onu da anlatacağım. Fakat önce biz insanoğluna şeytanın, zenginlik diye dikte ettiği dünya malı ve mülkünün, gerçekte bir zenginlik mi veya bir yük ve sorumluluk mu olduğunu ayırt edebiliyor muyuz?

Dünyadayken çok zengin olup da şimdi kabirde yatan bir kişiyi uyandırsalar yani diriltseler, acaba dünya zenginliği için kanaati ne olur sizce? Çok kötü olmasa da en azından dünya malını biz yaşayan insanlar gibi düşünmeyeceği kesindir.

Diyebiliriz ki her şey emanettir, mal ve mülk geçicidir, ölünce hepsi dünyada kalır. Fakat gerçekte uygulamada öyle mi davranıyoruz? Ben nefsim adına söylüyorum ki pek öyle davranamıyorum. Dünya menfaati için kardeşimin kalbini kırıyorum. Hatta yarım metre bir metre hududu geçti diye komşumla ilişkimi kesebiliyorum.

Şimdi düşünelim! Kabir hayatını yaşadıktan sonra tekrar dünyaya gelsek, acaba dünya malı konusundaki görüşümüz ne olur? Ya birde mahşer gününü yaşadıktan sonra tekrar dünyaya dönsek, muhtemelen mal ve mülk başıma bela imiş diye söyleniriz.

Fakat hemen şunu tespit edelim ki, hakkını verdikten sonra zenginlikte güzeldir, fakirlikte güzeldir, hastalıkta güzeldir, dünya meşgaleleri de güzeldir. Velhasıl her şey güzeldir, ya bizzat güzeldir, ya da neticeleri itibariyle güzeldir.

Şimdi gelelim başta söylediğimiz ibretli hikâyemize:

İki arkadaş varmış. Biri zengin öbürü fakir! Beraber yolculuğa çıkmışlar. Bir mola yerinde fakir olan uyumuş. Bir süre sonra zengin arkadaşı onu uyandırmış, “Kalk gidelim artık” demiş. Fakir çok kızmış ve “Niye beni uyandırdın? Oysa ne güzel bir rüya görüyordum!” demiş.

Zengin arkadaşı “Ne görüyordun?” deyince fakir olan, “Rüyamda öyle zengin öyle zengindim ki her ne istiyorsam olabiliyor, her ne istiyorsam yapabiliyordum. Fakat sen uyandırınca kayboldu” demiş.

Arkadaşı “UYANINCA KAYBOLAN ZENGİNLİĞİ NE YAPACAKSIN?” demiş.

Fakir olanı bozulmuş ve sormuş: “Sen zenginsin şu anda değil mi?”

“Evet!” demiş zengin arkadaşı.

“Peki, sen öldüğünde bu zenginliğinin bir anlamı kalır mı? BİR ZENGİNLİK GÖZÜNÜ AÇINCA KAYBOLUYOR, BİR ZENGİNLİKTE GÖZÜNÜ KAPAYINCA KAYBOLUYOR. Bunların hangisi gerçek zenginlik?”

Evet, Aziz Dostlar! Zenginlik ne o halde? Cevabı, “Allah’ın verdiğine razı olmak” Yani kanaat’in sonsuz bir hazine olduğunu anlayabilmek…

İşte bizler, bu gerçek zenginliğe talip olalım. Dünya zenginliğini de hayırlı ise isteyelim. Ve de en önemlisi dünya zenginliğinin ağır sorumluluğu olduğunu bilerek davranalım.

Sadece zekâtını vermekle iş bitmiyor. Yediğimiz yiyeceklerin, kullandığımız arabaların, oturduğumuz evlerin hepsinin hesabı vardır. Verilen her şey hesaba kitaba tabidir.

Cenabı hak bu şuur ile yaşamayı hepimize nasip etsin!

Yorum Yap
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.