Haberler, Dehşet Saçan Otobüsler ve Cennette İzdivaç!

Ali Osman AYDIN

Haber bültenlerine göz gezdiriyorum ve şok edici sahnelerle dolu bu bültenlerin hangi akla hizmet etmek için yayınlandığına dair mantıklı bir neden bulmaya çalışıyorum.

İnfaz sahnelerinin, şiddetin her biçiminin, cinnetin her çeşidinin, sanki sıradan bir şeymiş gibi sunan haber bültenlerinin yayınlanmasına, kim, hangi nedenle izin verir?

Haber bültenleri gerçekten tüyler ürpertici görüntülerle dolu.

Daha doğrusu, haber bültenleri artık en korkunç ve en vahşi görüntüleri yayınlamak için yapılıyorlar.

Birkaç kısa siyasi haber… Ardından kan ve gözyaşının, cinnet ve vahşetin iç içe geçtiği bir korku geçidi başlıyor.

Türkiye’nin her yerinden, birbirinden fantastik vahşet haberleri özenle seçilip, sunuluyor seyirciye.

Hayret ediyorsunuz, dehşete düşüyorsunuz, çocuğunuz yanınızdaysa kanalı değiştirmek zorunda kalıyorsunuz, çünkü gördükleriniz yenilir yutulur gibi değil! Ama izleniyor. Haber bültenleri reytinglerde milyonluk bütçeli dizilerle yarışıyorlar…

Almanya’da yaşayan bir yakınım kızlarının haber bültenlerindeki dehşet görüntülerden dolayı Türkiye’ye gelmek istemediklerinden bahsetmişti.

Haber bültenlerinin, sadece toplumu tımarhaneye çevirmek gibi bir işlevi yok, aynı zamanda ülkenin yurt dışındaki imajı açısından inanılmaz derecede zararlı bir boyutu var. Kültür Bakanlığı tanıtım filmi için milyonlar harcayacağına, bu habercilik tarzına mani olsun daha etkili bir tanıtım yapmış olur.

Haber bültenlerimiz, en sıradışı suçları bulup görselleştirmede, negatif enerji yaymada mahirler. Çünkü onlara, “yapmayın” diyen kimse yok. Onları durduracak bir merci yok. RTÜK var, ama görünen o ki, onun da bu konuda bir müdahalesi yok!

Üçüncü kez Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı seçilen Ebubekir Şahin’e buradan tekrar bu hatırlatmayı yapalım. Sayın Başkan, mesuliyetiniz çok ağır.

Haber bültenleri toplumun ruhsallığının bozulmasında baş rolü oynuyorlar. Haber bültenlerinin bu yayın anlayışı 6112 sayılı yasaya da uygun değil. Yani suç işliyorlar. Dış cepheden tırmanıp üçüncü kata girmiş bir hırsızın haberini, Spiderman görselleriyle birlikte veriyorlar, suçu hafifletiyor, suçluyu sempatikleştiriyorlar. Yani ponçik suçlu adaylarına 15 dakikalığına popüler olma, prestij kazanma imkanı sunuyorlar.

Bu haber anlayışını durdurmak zorundasınız. “Sağlıklı toplum” için haberlere şiddet filtresinin gelmesi gerekiyor. Biraz da güzel şeyleri haberleştirmeleri gerekiyor. Bunun da yolu, haber bültenlerinin reyting sıralamasından çıkarılmasından geçiyor…

Dizi filmlerle yarışan haber bültenleri reyting artırmak için alelade suç hikayelerini bile masa başı gazeteciliğiyle bir korku-gerilim- komedi filmine dönüştürebiliyorlar. Çünkü reytinglerini artırmak, ve artan reytinglerini korumak zorundalar. Bu da daha fazla şiddet içerikli haber, yalan, iftira, provokasyon demek. Toplum mahvolmuş, delirmiş, kimin umurunda ki!

Ta Binali Yıldırım’ın Başbakanlığı döneminde haber bültenlerinin reyting değerlendirilmesinden çıkarılması gündeme gelmişti. Başbakanlık tarihe karışalı yıllar oldu ama haber bültenlerinin kılına bile dokunulmadı.

Yeni döneminizde ilk yapmanız gereken işlerin başında bu geliyor bence sayın Şahin. Hem kendi vatandaşınız hem de yurtdışındaki insanlar nezdinde ülkenin imajını, itibarını kurtarmak için bunu yapmak zorundasınız.

SAHİPSİZ İSTANBUL’UN DEHŞET SAÇAN OTOBÜSLERİ

Steven Spielberg’in 1971 yapımı Duel adlı bir filmi vardır. Filmin başrolü eski bir kamyondur. Bu kamyon, otoyolun olmadık yerlerinde ansızın ortaya çıkıp dehşet saçar. Ürpertici bir filmdir Duel. Kamyonu gördüğünüzde elinizde olmadan gerilirsiniz. Çünkü bir süre sonra ölümün gelip birilerini hayatta koparacağını bilirsiniz!

Dün İstanbul’da kontrolden çıkan bir otobüs, durağa girerek bir çok insanı ezdi ve (gece itibariyle) son edindiğim bilgiye göre bir kişiyi de öldürdü. Yolcuların müdahalesi olmasa belki bu sayı daha da yükselebilirdi. İstanbul’un, insanları ezen, yanan, ha bire kaza yapan otobüsleri bana Duel’i hatırlatıyorlar. Duel kadar ürkütücü ve bilinmezliklerle dolular.

Ne zaman, nerede karşınıza çıkacakları, bir anda tutuşup tutuşmayacakları, sizi ne yaparken yakalayacakları belli değil bu otobüslerin. Bu yüzden İstanbul ulaşımı gitgide bir gerilim filmini andırmaya başladı. İstanbullular dışarıda oldukları sürece bir korku filminde yaşıyorlar.

Gece itibariyle İstanbul’un (İstanbul dışında her şeyle ilgileniyormuş gibi yapan) belediye başkanı bu kazayla ilgili sosyal medyadan bir mesaj bile paylaşmamıştı. Her polemiğe balıklama dalan, herkese laf yetiştiren Murat Ongun’da ortalarda yoktu.

Muhtemelen siz bu yazıyı okurken ve aynı saatlerde cenaze kaldırılırken, İmamoğlu’da; İstanbul’da her şey yolundaymış gibi, ölümlü kaza olmamış gibi Giresun’da olacaktır. Cuma namazı çıkışı Giresunlulara ülkenin kötü yönetildiğini, kendisine destek olurlarsa Giresun’u da “her şeyin çok güzel olduğu” İstanbul’a “benzetebileceğini” falan söyleyecektir pişkin pişkin!

İstanbul böyle yetersiz bir profile teslim edildi maalesef…

Böyle bir umursamazlığa,
böyle bir iş bilmezliğe,
böyle kör bir hırsa…
Geçmiş olsun İstanbul!
Allah ölene rahmet, yaralılara acil şifalar versin.

Not: Şayet cenaze dolayısıyla gezisini iptal edecekse bile, çok geçmeden ve aksayan şeylere neşter vurmadan yine Anadolu yollarına düşecektir kendisi. Çünkü İstanbul ya da İstanbullular diye bir gündemi yok başkanın!

“CENNETTE HZ. MERYEM İLE HZ. MUHAMMED(A. S.) EVLENECEK Mİ?”

Sosyal medyada oldukça popüler bir Hoca efendi, vaazında bu konuya değinmiş.
Bazıları hadis zayıf mı değil mi diye tartışıyorlar! Bence öncelikli mesele bu değil.
Kimin böyle bir meselesi var Allah aşkına? Bugün bu ülkedeki insanların böyle bir gündemleri mi var?
Meseleler gelip, cennette kimin kiminle evleneceğinin açıklanmasında mı takılıp kaldı yoksa? Bu meseleyi halletmeden diğer gündem maddelerimize geçemiyor muyuz?

Eğer bu kadar acil değilse umumu doğrudan ilgilendirmeyen, insanların bilip bilmemesinde faydanın ya da zararın olmadığı konulardan uzak durmakta fayda var.

Hatta bu tür konular cemaat tarafından sorulsa bile cevap verilmemeli bence. Soranlar ikaz edilmeli. “İşinize bakın, kendi meselelerinizle ilgilenin” denilmeli!

Doğrudan günlük hayatı etkileyen o kadar çok aktüel ahlaki mesele var ki! Konuşulacaksa bunlar konuşulmalı. Elbette bunlar da konuşuluyordur, kabul. Fakat internet sayesinde sadece bir zümreye değil, her sınıftan insana ulaşan sohbet içeriklerinin nasıl algılandığına dikkat etmek gerekiyor. “İyi niyet” oluşan faturayı ödemeye kafi gelmeyebiliyor. Fatura konuşana değil, hakkında konuşulana kesilebiliyor!

Sürekli cennet, kadın, nikah etrafında dönüyormuş izlenimi veren bir din dilinden, bizden önce Hocalar rahatsızlık duymalı. Çünkü bu dil, dindeki temel meselelerin doğru anlaşılmasının önündeki büyük engellerden biri.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.