Kadim dostumuz buğdaya biz ne yaptık?

Aydan ÜSTKANAT

Market alışverişini sağlık sorunlarına göre yapmaya çalışan tüketicilerin en büyük sıkıntısı un. Bakın DNA’sı bozuk un neler yapıyormuş...

Tüketiciler için marketten mutfağa giden yol, karmaşık bilgilerle dolu. Market alışverişini bu bilgi karmaşası içinde yapmaya çalışan, üstelik tercihlerini bir de sağlık sorunlarına göre belirleyen tüketici için en sıkıntılı malzemelerden biri de un. Çünkü unsuz bir hayat, alışkanlıklarımızı düşünürsek hiç de kolay değil. Hatta gerçeklikten biraz uzak.

Bir şeyi boz, sonra düzelt. Dünya tarihi bozulup düzeltilen gıdalarla ve bilgilerle dolu. Tabii ne kadar düzeltilebilirse... Buğday bu konuda iyi bir örnek. Bizler yıllar önce mısırın bertaraf edilen orjinal DNA’sını konuşurken en yakınımızda duran buğdayın DNA’sından bihaberdik. Meğer insan müdahalesine ilk maruz kalan gıdaymış. Geç de olsa bunu öğrendik. Üstelik, yapısı değişen buğdaydan elde edilen rafine beyaz unun, bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini de bilgilerimize ekledik. Hatta birçok insan bunu yaşayarak öğrendi. Genetiği değiştirilmiş buğdayın, hipoglisemi, çölyak gibi çağımız hastalıklarının var olma nedenindeki etkisini son dönemde uzmanlar da sıklıkla söylemeye başladı. Kimimiz önlem almak için, kimimiz hayatımızın ortasına nur topu gibi doğan hipoglisemi veya çölyak hastalığı için yeni bir beslenme şekline doğru yol aldık.

ALTERNATİF MELEZLER

Peki insanoğluna hayatta kalma mücadelesinde en büyük desteği veren buğdaya biz bunu neden yaptık? Neden kendi ayağımıza sıktık? Sofraya daha çok unlu mamül koyabilmek için mi? Giderek artan insan nüfusunu doyurabilmek için mi?

Sonuçları hesaplanmayan bu yolculuk için 1943’te düğmeye basıldı. Bugün gelinen noktada buğday için yapılacak bir şey var mı bilmiyoruz. Genetiği değiştirilen türler için artık yapılacak bir şey yok sanırım. Genetiği değiştirilmiş buğdayın ekim alanı korkutucu bir büyüklükte.

Şimdi elimizde saf olan ne kaldı onu bulmaya çalışıyoruz. Arpa ve genetiği değiştirilmemiş buğday cinslerini ıslah ederek Tritordeum gibi melez buğday cinsleri elde ediyor. Tritordeum, glütene duyarlı ve kalp, damar sorunları olanlar için iyi bir alternatif. Tritordeum’un bunun yanında inanılmaz iki yararı daha var:Tritordeum insanları hem UV ışınlarına, hem de uyuşturucu ve tütünün zararlarına karşı koruyan maddeler ihtiva etmekte.

Bu gibi örnekler ileride hızla artacak. Çünkü un meselesinde de tüketicilerde bir uyanış var. Yerel ve yapısı bozulmamış tahıllar bulunmaya çalışılıyor. Türkiye’de de Siyez buğdayını tanımaya başlamamız ve talep edilmesi bu akımın bir sonucu. Bu tutkunun son keşfi de dünyanın diğer ucundaki antik unlardan

Teff! Etiyopya kökenli bir buğday olan Teff, gluten içermediğinden glüten alerjisi olanlara, kilo almak istemeyen veya benim gibi şeker sorunu olanlar için de mükemmel bir alternatif.

Arpa ve genetiği değiştirilmemiş buğday cinsleri ıslah edilerek Tritordeum gibi melez buğday cinsleri elde ediliyor.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.