Konsül'e karşı çıkmak yerine...

Abdurrahman DİLİPAK

Konsüle karşı çıkmak yerine, aslında yeni bir konsül toplanması için Türkiye önderlik, rehberlik yapmalı. Sürekli övünüyor ve dövünüyoruz. İnandığımız gibi yaşamadığımız gibi, eleştirdiklerimize benzemeye çalışıyoruz. Bu akılsızlıkla da olduğumuz yerde dönüp dolaşıyoruz, birbirimizi yiyoruz.

Ya hu, Süryani Birliğini kuran Hz. Ömer değil mi? Ermeni Birliğini Alparslan sağlamadı mı, Ermeni Patrikliğini kuran Fatih Sultan değil mi? Fatih aynı zamanda Rum Ortodoks kilisesinin başı değil mi? Peki bize ne oldu da bu kiliselerin mensupları İngilizleri, Fransızların, Amerikalıları, Vatikan’ın kucağına düştü.

Neden Türkiye’de ciddi bir Ortodoks İlahiyatı yok? Bırakın İlahiyatı İmam-Hatip seviyesinde bir papaz okulu bile yok. Aramice eğitimi verilmez. Mustafa Kemal Türk Ortodoks kilisesini kurmuş onun da cemaati yok. Bu yönde bir talebi de yok. Bu konularda bizim bir teklifimiz yok, kim ne fikir ileri sürerse ya da bir talepde bulunuyorsa hemen karşı çıkıyoruz. Türkiye’nin ne Karay/Karaim politikası var, ne de Gök Oğuz/Gagavuz politikası. Laiklik deyince mangalda kül bırakmayan Laikçi Kemalistlerin bu konularda din özgürlüğü konusunda söyleyecek bir sözleri de yok zaten.

ABD, BOP maskesi altında “Osmanlı Milletler topluluğu ve Hilafet Misyonunu kendi lehine kullanırken, Türkiye’nin ne Osmanlı Milletler Topluluğu Ne Doğu Roma Milletler topluluğu ne Müslüman halkların birliğini ifade eden bir Hilafet ve ne de Ortodoks halklar Birliğini ifade eden bir misyona sahip. Bir Anadolulu İncil hafızı olan Santa Claus’u batılılar alıp, seküler bir tüketim maskotuna dönüştürdüler, Noel Baba vakfı dışında kimseden çıt çıkmıyor. Kimsenin, Hz. İsa’dan yaklaşık 50 yıl sonra, Tarsuslu, İsevileri takible görevli Roma polisi Tarsuslu Saul’ün ilk Hristiyanlık adının kullanıldığı Hatay’daki kilise ve Kur’an’da anlatılan Habibünneccar olayı gündeminde değil. Hz. İsa yaşarken onun Risalet’ine iman eden ilk kral, Urfa’daki Edese kıralı idi. O Hanif bir Müslümandı, kimin umurunda. O dönemden bir Ashab-ı Kehfi biliyoruz, yoksa, Yuhanna vahyinde adı geçen 7 kilise, yine Saul’un gittiği Selanik, Konya, Ankara, Kayseri kimsenin ilgisini Göbeklitepe kadar çekmiyor. Mudanyadaki Tirilye bölgesindeki 3 Manastır, İznik’te kabul edilmeyen, Tevhid inancına sahip, Airusçuların getirdikleri İncilleri alıp onun üzerinden Tevhid temelli İncil akidesini öğretmeye çalışan Aya Yorgi, Aya Sotri, Aya Ayani kimin umurunda. Niye bu azizlerin isimlerini yaşatmayız!

Evet, Çarmıha gerilme ve Hristiyanlık adını Tarsuslu Saul verdi. O Romalıların Hristiyanları takiple görevlendirdikleri bir istihbaratçı. Biraz Yahudilik, biraz Roma Paganizmi, biraz Anadolu’daki tapınaklardaki Pagan gelenek, biraz dinde Reformla Hristiyanlık diye bir din uydurdu. Hz. İsa Tanrı olunca kendi de onun Resulü oldu. Öbür havarileri de Resul ilan etti. Yahudiler kendi soylarını Allah’ın ailesi ilan ettiler. Babil dönüşü de Hz. Üzeyir’e Allah’ın oğlu demişlerdi. Teslis akidesinin temelinde bu Allah’a evlat nispet eden sapkın inanış var. Museviler domuz yemez. Ama Musa şeriatını kabul ettiğini söyleyen İsevilere Domuzu helal kılan Saüldür. Riba da öyle, Şarab da.

Roma imparatoru aslında Hz. İsa’nın tebliğ ettiği dine girmedi, Saul’ün, daha sonraki adı ile Petrus’un imal ettiği dine girdi. Bugünkü Hristiyanlık eski batı Roma ve Eski doğu roma imalatı, biraz Yahudilik, biraz Paganizm, zaman içindeki eklemelerle Reforma uğratılmış bir dindir.

Museviler mabedlerinde put ve resim kullanmazlar. Musa şeriatını kabul ettiklerini söyleyen İseviler çok sonraları Bizans imparatoru ve ailesinin baskısı ile uzun süren çatışmalar sonrasın İkonoklazmı denilen Put kırıcılığı direnişini bastırıp Kiliselerine haşa Mekke Müşriklerinin Kâbe’yi putlarla doldurdukları gibi mabedlerini Hz. İsa, Hz. Meryem ve havarilerin diğer ruhanilerin heykel ve resimleri ile doldurdular. Bizans ikonoklazmı, Bizans İmparatorluğu'nda ikonaların tahrip edildiği ve ikonalarla ilişkili her türlü dinî pratiğin yasaklandığı dönemdir. İkonoklazm, resim ya da heykel gibi İsa ya da azizlerden birini temsil eden uzun ömürlü görüntülerin lanetlenmesidir. İlk dönem 726-787 2. dönem 814-843 yılları arasıdır. 3. Leon, 5. Konstantinos, 4. Leon, 6. Konstantinos, 5. Leon, 2. Mihail, Theofilos gibi 7 imparatorluk dönemini kapsayan bir dönem bu. Put kırıcılığa karşı en güçlü şekilde direnen imparatoriçe İrene (752–803) idi. 797–802 yılları arasında tek başına imparatoriçe olarak hüküm sürdü. 787’de 2. İznik Konsilini toplayarak put kırıcılığı resmen mahkûm ettirdi, heykel ve tasvirlere izin verdi. Bu dini bir karar değil, siyasi bir karardı. İkonoklazmı savunan en ünlü imparatorlar 3. Leon (717–741) ve oğlu 5. Konstantinos’tur (741–775).

10 Emir'in "oyma put yapmayacaksın ve onlara tapınmayacaksın" emrine istinaden, 4. YY’da tepki çekmeye başlayıp, daha sonra 5. YY’dan itibaren 6. ve 7. yüzyıllarda kutsal kişiler ile ilahi iletişim kurmanın bir aracısı olarak görülmekten çıkarak kendi başına ilahi ve cismani nitelik taşıyan kutsallar olarak tapınılır hâle gelmesi sonucu İslam’ın da etkisi ile 8. YY’a gelindiğinde ayaklanmaya dönüştü. 8. YY’ın ilk yarısında Roma Kilisesi ile ilişkilerin gerilmesine sebep oldu. Roma Kilisesinin Bizans'tan uzaklaşarak Franklar ile yakınlık kurması Papalık Devleti'nin ortaya çıkmasına ve Roma imparatorluk mirasının bölünmesine nedenoldu. Katoliklik (Hristiyanlık), 380 yılında İmparator I. Theodosius’un Selanik Fermanı (Edictum de fide catholica) ile Roma İmparatorluğu’nun resmi dini oldu. 392’de Theodosius’un diğer dinleri yasaklayan fermanlarıyla Hristiyanlık tek resmi din haline geldi. Vatikan Devleti 11 Şubat 1929’de Laterano Antlaşması ile Mussolini İtalya’sı tarafından bağımsız bir devlet olarak tanındı. Yani süreç hala devam ediyor. “Ulus devletler” ve “uluslararası düzenin inşası” için başlangıç kabul edilen Vestfalya Barışı için görüşmeler: 1644’te başladı ve anlaşma 24 Ekim 1648’de imzalandı. Vestfalya Barışı aslında iki ayrı antlaşmadan oluşur. Münster Antlaşması (Katolikler ve Fransa ile), Osnabrück Antlaşması (Protestanlar ve İsveç ile)

Ortodoksluk, 1054 Büyük Bölünme (Schisma) ile Katoliklikten resmen ayrıldı ama “resmi din” statüsü farklı zamanlarda farklı yerlerde oldu. Bizans İmparatorluğu’nda zaten 4. yüzyıldan beri resmiydi (395’ten sonra Doğu Roma tamamen Hristiyan). Rusya’da 988’de Vladimir’in vaftiziyle resmi din oldu. Ortodoksluk bağımsız kiliseler sistemine dayanır. Her ulusal kilise kendi patriğiyle bağımsızdır. Papalık gibi merkezi bir otorite yoktur. Ekümenik Patrik (İstanbul) “eşitler arasında birinci” sayılır ama diğerlerini yönetme yetkisi yoktur. Milliyetçilik ve siyasi ayrılıklar Bizans’ın yıkılışı, komünizm vs. Ortodosk birliğinin sağlanması konusunda özgün çalışma ortaya koymadılar.

Osmanlı dönemi bu anlamda çok şanslı idi, ama özellikle Tanzimat sonrası süreç, 1.-2. Dünya savaşları, İttihat Terakkiden sonra kurulan Cumhuriyet yönetimi Laiklik ilkesi çerçevesinde bu konuya pek ilgi duymadı. Evet yeni bir konsül toplanmalı, Hristiyanlık adı, Çarmıha gerilme olayı, Teslis ve Kudüs’ün statüsü konusu ele alınmalı. Kıyamet teolojisi de konuşulabilir. Mesihin dönüşü, Mesiah konusu ele alınabilir. “Yuhanna Vahyi” ve kıyamet teolojisi üzerine ayrı bir oturum yapılabilir. “Tanrıyı kıyamete zorlama” konusunun da ele alınması gerekir belki de bugün sıcak bir konu olarak. Bu arada Hristiyanlığın emanet-i mukaddesisin de ele alınması gerekir. Mesela İstanbul’daki Çemberli taşın altında, Hz. İsa’ya nisbet edilen çarmıhın parçaları ve çivilerin olduğu söylenir. Ayasofya’nın kayıp altın çanı da gündeme alınabilir. Hatta Santa Claus’un İtalya Bari’ye kaçırılan iskeletine ait kemiklerin Türkiye’ye iadesi de gündeme getirilebilir.

Bakın, İsevilerin kitabında Hz. İsa’nın kendini son resul olarak ifade etmez. Saul de zaten Hz. İsa’yı Tanrı ilan edince kendi ve diğer havariler de “Resul” olmuş oldu. Risalet’in sona erdiğine dair yine bir delil yok, o zaman Hz. Muhammed’in Risalet’ini niye kabul etmiyorsunuz ki!

İslam inanışına göre, Hz. Ademden, Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün peygamberlerin hepsi İslam’dı. İslam Allah (cc)’nin yarattığı kullar için vahyettiği tek dindi. Kur’an bize ortak bir kelimeye gelin derken bunu söyler aslında. Müslüman olmak için Hz. İsa’dan, Hz. Musa’dan ayrılmak gerekmiyor. Onlar bizim de peygamberimiz. Museviler, İsevileri kendilerinden kabul etmiyor, hatta tekfir ediyor, onlara karşı düşmanca davranıyor. Yakaladıkları İsevileri çarmıha gererek öldürüyorlar. Hz. İsa da Musevi olduklarını söyleyen ve Şeriata uymayanları Şeytanın çocukları olarak tanımlıyor. Hal böyle iken bunlar birlikte hareket edebiliyorlar, ama Hz. Ademden Hz. Muhammed’e bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri din olan İslam’ı kabul etmiyorlar. Oysa Müslümanlar, Hz. İsa’yı da Haz. Davud’u da Musa’yı da Hz. İbrahim, Hz. Nuh ve Hz. Ademden bu yana gelip geçmiş bütün peygamberleri kabul ederler. Hatta Yahudiler Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ı peygamber olarak kabul etmezler, ama onlar bizim de peygamberimiz.

Trump diyor ki, “eskiden Siyonizm’i eleştiren biri siyaseten biterdi, bugün geldiğimiz noktada Siyonizm’i savunan biri siyaseten bitiriliyor”. Evet bu itiraf şu gerçeği gün yüzüne çıkartıyor: İslamoFobya artık etkisini kaybederken İslami uyanış tüm dünyada yeniden canlanıyor. Göreceksiniz eğer İznik konsülünün senei devriyesini iyi değerlendirirse, İslam’ın mesajını insanlığa iletmek için bu büyük bir fırsata dönüşebilir. Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.