Magazin Toplumunun Uçurum Sefası!

Ali Osman AYDIN

Kadın şarkıcıya, oyuncu sevgilisi tarafından dayak atıldığı iddiası konuşuluyor günlerdir…

Bazı ana haber bültenlerinin ana gündemi bu haber oldu. Kimi kanallar saatlerce şarkıcı için atılan destek mesajlarını okudular. Yoldan geçen teyzeye bile bu mühim olayla ilgili fikri soruldu. Sanki memleket meselesiymişçesine “… oyuncu, an itibariyle adliye binasına giriş yaptı…” şeklinde son dakika haberleri geçildi.    

Bu arada bazı okuyucular da bu olaylarla ilgili ne düşündüğümüzü sordular. Sağ olsunlar…  

Magazin konuşmak için değil elbette ama bu köşede magazin toplumunun nasıl inşa edildiğini defalarca yazmış ve toplumu buna karşı uyarmaya çalışmış biri olarak düşüncelerimi şöyle özetleyeyim.

****

Daha geçen haftalarda biri resmi olmak üzere, üç eşli bir kadının hikayesi ülke gündemine oturmuştu. Milyonlar, bir babanın, çocuğunun “gerçek babası” olduğunu, canlı yayında DNA testiyle öğrenmesini duygulanarak izlemişti. Yakın zamanda damadıyla aşk yaşayan kayın pederler, kocasını sevgilisine öldürten kadınlar izledik. Karısının lezbiyen ilişkisini ifşa eden bir şarkıcıyla, yanında kocası olan bir kadına sarkıntılık yapan milli futbolcununki gibi skandallara şahit olduk…

Bu olaylar gösteriyor ki, tencere yuvarlanmış ve kapağını bulmuştur…

Veya, kapağa uygun bir tencere, yani toplum, nihayet imal edilebilmiştir.

El birliğiyle, tuğla tuğla inşa ettiğimiz magazin toplumumuz; vatanımıza, milletimize hayırlı olsun!!!

Kimse “milleti” pohpohlamaya, halkı kutsamaya çalışmasın…

Ortada rezil bir görgüsüzlük var ve bunun sorumlusu da magazini böyle kamusallaştıran toplumun ta kendisi. Türk toplumu dediğiniz şey, popüler kültürün aralıksız propagandasıyla bugünkü haline getirildi sonunda…Bugün magazin haberleri bütün enformasyon platformlarını istila etmiş ve siyasetle ekonomiden rol çalarak “Ana haber” statüsüne erişmiş durumda. 90’lı yıllarla birlikte topluma televizyon programı ve haber adı altında magazin sunulmasıyla oluşturuldu bugünkü koşullar. Sabah, akşam, magazin sunulmasıyla… Nihayet, toplum televizyonla, sosyal medyayla adeta dedikodu balçığına boğuldu.

 ****

Bir toplumun ağır ağır çözülüşünü hep birlikte, kanlı bir karnavalı izler gibi seyrediyoruz. Ne kadar hazin ki, aldatma, fuhuş, tecavüz, cinayet, barbarlık, serserilik, entrikacılık televizyon programlarının ana omurgasını oluşturur oldu. Bu çirkef, dizilerden magazine, oradan haber bültenlerine ve oradan da sokağa yayılıyor ve sokaktan tekrar ekranlara dönüyor... Mide bulandırıcı bir döngü…

****

Sosyal medya sayesinde vatandaşın kendi hayatının “magazinini” oluşturabilme imkanı hasıl oldu. Böylelikle en tutucu ailelerden, en modernine kadar 7’den 70’e toplum olanca taşkınlığıyla sosyal medyaya doluştu. Bu alana büyük bir görgüsüzlüğün hakim olduğunu kabul edelim. Paylaşımların kalitesini siz de fark ediyorsunuzdur. Çocukların, aile içi ilişkilerin ve kişisel etkinliklerin teşhir edildiği ayrıca paraya da tahvil edilebilen, ünlülerinkinden hiç de farklı olmayan butik magazin mecraları meydana geldi.

****

Son olayla birlikte yapılan tartışmalar inanılmaz bir ikiyüzlülüğü de gözler önüne serdi. Kadınların yerlerde süründüğü, her bölüm bir kadının tecavüze uğradığı dizilerin oyuncuları, “kadına şiddeti” kınıyorlar göğüslerini gere gere… “Atarlı” şarkıları ve erotik klipleriyle meşhurlar nezaketten, saygıdan, incelikten bahsederek dayak atan oyuncuyu kınıyorlar…

“KADINA ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ!” diyorlar. öfkeyle…

Sadece ünlüler değil…

Sokaktaki insan bile aynı nakaratı tekrarlıyor, “KADINA ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ!”

Ve bu sözleri tekrar ederek daha insancıl, daha medeni, daha gelişmiş olduğunu düşünüyor insanlar.  

“Şiddete kayıtsız kalmıyoruz, bakın, işte bu da ispatı” diyorlar…

Fakat aynı toplum, ünlü bir kadının mağduriyeti için sergilediği tepkiyi başka kadınlar için bu ölçüde sergilemiyor. Kadınlar sokak ortasında hunharca öldürülüyor örneğin, ama kimse kılını bile kıpırdatmıyor. Erkekler dayak yiyor, öldürülüyor… Daha geçen gün yaşlı bir adam bir genç tarafından ucuna sivri bıçaklar yerleştirilmiş demir bir sopayla dakikalarca dövüldü mesela... Suriye’de, Irakta, Mynmar’da kadınlar ve çocuklar topluca öldürülüyor ve tecavüze uğruyor. Yemende çocukların bindiği otobüs roketle vuruluyor… Kırmızı ışıklarda selpak satan kızlar fuhuş için kaçırılıyor… El kadar çocuklar kaçırılarak organları satılıyor… Hayvanların patileri kesiliyor, tecavüze uğruyor. İşçiler inşaat alanlarında, sağlıksız iş koşullarından dolayı ölüveriyor… Daha geçen gün metro inşaatının yol açtığı göçük, iki gencin hayatına mal oldu mesela… Bu olayların hiç biri günlerdir süren o kaskatı ve tavizsiz sahiplenmeyle sahiplenilmedi toplum tarafından.

Çünkü şiddet duyarlılığını, cinsiyet faşizminden dolayı bir türlü tüm canlılara teşmil edemiyoruz. Sadece kadına ya da erkeğe değil,  “Şiddete karşıyız!”diyemiyoruz.

****

Çünkü şiddet konusunda samimi değiliz efendim, dürüst ve adil değiliz…

Duygularımızı, kanaatlerimizi popüler kültür propagandasının istikameti belirliyor maalesef. Popüler kültürün talimatıyla düşünüyor, buyruğuyla hissediyoruz. Bu yüzden popçu hanıma karşı duyarlı ama diğer şiddet gören canlılara karşı son derece duyarsızız. Böyle olmasaydı saydığımız şiddet türlerine de aynı şekilde tepki gösterirdik. Hepsini bir insanlık meselesi olarak ele alırdık. Kim olursa olsun, insanların şiddete maruz kalmasına tepki koyar, ağaçların kesilmesine, hayvanların öldürülmesine itiraz ederdik… 

Ama etmiyoruz… Çünkü popüler kültür propagandası biz kölelere, sadece kadın konusunda duyarlı olmamızı emrediyor.

****

 Yazının başında, bu kirli magazin toplumunu el birliğiyle inşa ettiğimizi söylemiştim. Topluma, zevken ve fikren bir maganda topluluğundan hiç farkı olmayan, virüsü andıran bu ünlü profilinin dayatılmasını reddediyorum. Toplumun magazin hipnozuyla hareket etmesinden büyük bir üzüntü duyuyorum. Bu kadar alçak, faydasız ve gereksiz magazinel bilgiyi yüklenmek hem bizleri hem de gelecek kuşakları tamamen serseme çevirecektir, şüpheniz olmasın. İnsanların şiddet olayına duyarlı olması iyi ama sadece bir tek şiddet türüne duyarlı olmaları ve bunun da medya propagandasıyla belirleniyor olması son derece kötüdür… Bundan daha da kötü olan, bir toplumun bütün zihinsel enerjisini dedikodu/magazin benzeri zararlı şeylere harcamasıdır. Akıl sağlığı yerinde bir toplum istiyorsak bunun acilen değişmesi gerekir. İlk adımsa bireysel olarak magazin tarzındaki haberlerden, bunun tamamlayıcısı olan dizilerden tamamen koparak kendi dünyamızın sınırlarına çekilmektir diye düşünüyorum…

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.