İddia şöyle: PKK mensubu iki kişi, üç hafta önce Bağdat'a gidiyor. Bağdat Havaalanı'ndan alınıp doğrudan Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin ofisine götürülüyor. Maliki ile iki PKK'lı dört saat süren bir görüşme yapıyor.
Maliki onlara; 'Suriye yönetimine destek verirseniz Irak hükümeti olarak biz de size her türlü yardımı yaparız' diyor.
Görüşmeye Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) aracılık ediyor. Görüşme dört saat sürüyor. Kaynak, Kuzey Irak'ta yayın yapan Awene gazetesi. KYB çevreleri bu iddiayı reddediyor. PKK heyeti üç gün Bağdat'ta kalıp geri dönüyor.
Bu iddianın doğru ya da yanlış olması ayrı bir tartışma konusu. Ancak Bağdat yönetiminin Suriye meselesinde aldığı tavır, Türkiye'ye karşı sert tutumu, Tahran-Bağdat ekseni inşası, Irak içindeki güçler çatışması iddiayı önemli hale getiriyor.
Irak işgali döneminde, yerel örgütler bölgesel hatta küresel etkinlik kazandı, son derece elverişli kartlara dönüştü. Bölgeye müdahil olan güçler, örgütler üzerinden iş yürütüyor, örgütlere 'ihaleler' dağıtılıyor, söz konusu ülkeler bu örgütler üzerinden hem birbiriyle çatışıyor hem de bazı ülkelere ayar veriyordu.
Irak'ta tansiyon düştükçe örgütlerin etkinliği azaldı. Dağıtılan ihaleler küçüldü. Örgütler tekrar bölge içi gündemlerine yoğunlaştı. PKK, PJAK, Cundullah ve Irak içinde savaşan örgütler, Türkiye'ye, İran'a ve Pakistan'a karşı, Irak'ın yeniden dizayn edilmesi yönünde kullanıldı.
Pasta küçüldü, örgütlerin bazıları dağıtıldı, bazıları zayıfladı.
Şimdi yeni bir kriz var yanıbaşımızda... Suriye iç savaşı örgütleri yeniden beslemeye başladı. Bölge ülkeleri, bölge dışı ülkeler veya güçler, örgütlere yeniden ihale dağıtır oldu. İki tarafa da kazandıran bu 'ticaret'in hacmi büyüdü daha da büyüyecek.
Maliki'nin; gerek Sünnilere yönelik dışlayıcı tutumu gerekse Suriye yönetimine verdiği destek üzerinden Türkiye'ye karşı düşmanca tavrı, PKK ile bu tür bir 'iş ortaklığı'na girme ihtimalini artırıyor. Suriye meselesi bölgenin güç haritasını tamamen değiştirebilecek nitelikte. Dolayısıyla düşmanların dost, dostların düşman olması şaşırtıcı gelmemeli.
PKK, yeniden bölgesel karta dönüşüyor sanki. Suriye-PKK yakınlaşmasına yönelik tartışmalar, İran'daki PJAK'ın benzerinin PYD adı altında Suriye'de güçlendirilmesi, bu örgütün Suriye içi savaşında pozisyon alması için destek görmesi bunun göstergesi. Zaten PYD üzerinden böyle bir işbirliği var.
Öyleyse Türkiye-Irak ilişkileri daha çok gerilecek demektir. Tahran-Şam-Hizbullah dayanışma hattının Suriye ayağı giderek zayıflıyor. Suriye yerine daha güçlü bir mevzi inşa ediliyor, Bağdat yönetimi öne çıkarılıyor. Dolayısıyla Tahran-Bağdat ekseni kendini hissettiriyor. Suriye konusunda tamamen Türkiye karşıtı bir pozisyon bu.
Bu okuma, Türkiye-İran, Türkiye-Irak ilişkilerinin daha da gerginleşeceği anlamına gelir. Bağdat'ın Tahran'ı rahatsız edecek girişimlere, hele hele bu aşamada, girmesi ihtimal dahilinde değil. Maliki'nin bunu tek başına yapması İran'ın da bölgesel ilişkilerini riske atacak güçte.
Peki o zaman ne düşüneceğiz...
Bakü'de Başbakan Tayyip Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad arasındaki samimi görüntü, İran'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yönelik vetosunu kaldırması ile Maliki-PKK görüşmesi örtüşmüyor.
Başbakan'ın; 'Akçakale konusunda haklıyız. Gereğini yapmaya devam edeceğiz' ifadesine Ahmedinejad'ın; 'Bu konuda size hak veriyoruz, haklısınız' diye karşılık vermesini Türkiye kamuoyu 'şaşırtıcı jest' olarak gördü.
Suriye krizi ile iki ülke, hiç olmadığı kadar karşıt mevzi aldı. Çünkü Türkiye ve İran'ın Suriye meselesinde durduğu nokta birbirine tamamen zıt. Türkiye kamuoyuna sağlıksız bir İran düşmanlığının pompalanması, adeta iki ülkeyi savaşa sokmaya ayarlı ve mezhep düşmanlığına varacak ölçüde tehlikeli kampanyalar yürütülmesi bu karşıtlıktan beslendi.
İki ülkenin şimdiye kadar bütün krizlerden sağduyulu biçimde çıkmayı, ilişkileri dengede tutmayı başaran devlet aklı, elbette bu krizi de atlatmayı bilecekti. Ama savaş kampanyası yürütenler, mezhep üzerinden kitleleri kışkırtanlar bunu akıllarına bile getirmek istemediler.
Ahmedinejad'ın iki jesti, iyimser havanın güçlenmesi açısından önemli ve karşılıklı olarak devam etmeli. Çünkü ancak bu iyimser hava Suriye krizine bölge içinde çözüm bulma fırsatı oluşturabilir. Maliki'nin PKK ile flörtü gibi, tehlikeli oyunların önünü alabilir.
Son haftalarda ağırlaşan ekonomik krizin, Türkiye'nin önemi konusunda Tahran'ı yeniden düşünmeye sevketmesini umuyoruz. Örgütleri 'kart' olarak kullanmanın ülkeleri nasıl felakete sürüklediğini hep birlikte görüyoruz.
Her şeye, bütün karşıtlıklara, düşmanlıklara rağmen, Türkiye-İran dengesi Ortadoğu'nun güç haritası demektir. Bu denge bozulursa hepimiz felaketi yaşarız.
İki ülkenin çıkarları, bölgesel sükunet, krizlerin çözümü Türkiye ve İran'ın o müthiş devlet aklının işletilmesine bağlı.
Maliki'nin yaptığı gibi Hafız Esad'ın Soğuk Savaş politikalarına değil..