New York’ta terkedilen 100 cenaze, ABD’yi ayakta tutan her şeyi sıfırladı

İbrahim KARAGÜL

New York’ta bir cenaze evine ait iki kamyonette 100 ceset bulundu. COVID-19’dan ölen cenazeler, çevredekilerin haber vermesiyle ortaya çıktı.

Sadece bu gerçek bile, ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyaya yayılan hegemonyasını yerle bir etmeye yeter.

Salgın bütün dünyayı vurdu ama bazı ülkeleri resmen çökertti. ABD ise, bütün askeri gücü ile, bütün siyasi gücü ile, bütün ekonomik gücü ile, bütün imaj ve dünyayı efsunlayan gücü ile tam bir hezimet yaşadı.

Virüs Çin’den yola çıktı, ABD’yi kırıp geçirdi. Salgın, sadece bir insani felaket getirmedi, ABD’yi ayakta ve güçlü tutan her şeyi silip süpürdü.

“3. Dünya ülkesi” oldular. Dalga geçtikleri ülkelerde bile böyle manzaralar yok.

Tam bir “Üçüncü Dünya” manzaraları izliyoruz şimdi. Hani o dalga geçtikleri milletler, o fakir ülkeler var ya, oralarda bile böyle görüntüler yok.

Hiçbir şey yapamadılar. Millet olarak acizlikle boğuşurken devlet olarak rezillikle yüzleşiyorlar. Sağlık sisteminin yetersizliğini geçtik, devleti sadece güç olarak algılamanın, öyle yapılandırmanın hezimetini yaşıyorlar şimdi.

Vietnam Savaşı’nda bile bu kadar kayıp vermemişlerdi.

On binlerin ölümü, Bill Gates’in milyar dolarları,Google’ın çipleri,ABD’yi batıracak.

ABD’nin teknolojik üstünlüğü, hastalığı yenmek yerine hastaları izleme üzerine formatlıyor kendini. Hâlâ aynı yolda gidiyorlar. Böyle yaptıkları için bunları yaşadıklarını hâlâ anlamıyorlar.

Onlar için on binlerin ölümü, Bill Gates ve benzeri kişi ve şirketlerin ne kadar güç elde edeceği, Google ve Apple’ın ürettiği çiplerin ne kadar satılacağı yanında anlamsız.

Salgından ne kadar para kazanabiliriz, ne kadar güç elde edebiliriz, hangi şirketlerin hissesi ne kadar yükselir hesapları yapıyorlar. Hangi ilaç firmaların aşı ve ilaç üreteceği ve kazanacağı milyar dolarlar daha önemli onlar için.

Hükümet deviren, rejim değiştiren, yeryüzünü talan eden, “Yeni Amerikan Yüzyılı” ilan eden ABD’ye ne oldu?

Dünyanın her köşesine saldıran, milyonları öldüren, ülkeleri işgal eden, kendine yan bakan her milleti cezalandıran, hemen bütün terör örgütlerini yöneten, bitmek bilmez bir iştahla dünyanın kaynaklarını talan eden, hükümet devirip rejim değiştiren, donanmasıyla okyanusları kontrol eden, bir zamanlar “Yeni Amerikan Yüzyılı” ilan etmeye kalkışan ABD, kendi içinde, evinde vuruldu.

Artık hiçbir zaman, dünyaya öncülük edecek imajı olmayacak. Dünyayı baskı altına alan gücü ve kredisi olmayacak. “Muhteşem Amerika” propagandaları alıcı bulmayacak. Dünyanın, zihinlerdeki Amerika algısını kökten değiştireceği gibi, kendi vatandaşını bile koruyamayan ülke hafızalardan silinmeyecek.

Bir imparatorluğun çöküşünü izliyoruz.

Neden Avrupa böyle oldu? İngiliz kibri ne hale geldi? Soykırımcı Fransa’ya ne oldu?

Peki, Avrupa daha mı iyi?

Üzerinde güneş batmayan imparatorluk İngiltere, benzer bir çaresizliği yaşıyor. O kibir yerle bir oldu. Binlerce ölü, çaresiz bir sağlık sistemi, acizliği örtbas etme çabaları, başaramayınca derin bir suskunluk, içe kapanma.

Yine Fransa, Afrika’yı ve Müslüman ülkeleri sömüren, milyonları öldüren, soykırımlar yapan, daha birkaç gün önce Libya üzerinde uçaklar dolaştıran Fransa, “hasta olan ölsün” demenin ötesinde hiçbir şey yamamıyor. Ne tuhaf, sömürgeci ülkeler ağır bedeller ödüyor.

11 Eylül Atlantik Ekseni’ni vurdu. Küresel finans krizi onları vurdu. COVID-19 salgını onları vuruyor?

Evet, virüs Çin’de ortaya çıktı. Ama neden ABD’yi ve Avrupa’yı böyle şiddetle vurdu? Atlantik ekseni ülkeleri böylesine sarstı? Bu sorular çok önemli. Çünkü cevapları geleceğin dünyasını gösteriyor.

11 Eylül, Atlantik eksenini vurdu. Küresel finans, askeri ve siyasi sembolleri vurdu. 2008 ekonomik krizi, aynı ülkeleri, küresel ekonominin merkez ülkelerini vurdu. COVID-19 salgını yine Atlantik Ekseni ülkelerini, bugüne kadar dünyayı yöneten ülkeleri vuruyor?

Bu üç olayın da çok ciddi jeopolitik sonuçları oldu, olacak. Bu üç olay da çok büyük güç kaymalarına yol açtı, açacak. Güç haritalarını, dünyanın merkezini değiştiriyor değiştirecek. Dünyanın eksenini kaydırıyor, kaydıracak.

“400 yıl sonra Batı için dünyanın sonu”

“400 yıl sonra Batı için dünyanın sonu” derken aslında bunu ifade etmeye çalışıyorum. Batı’nın bir daha asla dünyaya hâkim olamayacağını söylerken bunu anlatmaya çalışıyorum.

Salgın bütün insanlığı tehdit ediyor, mücadele ortak. Ama sonuçlarını tespit etmek, geleceğe doğru bakmak zorundayız. Batı’nın “yalan dünyası”na artık inanamayız, öyle bir beklentiyi devam ettiremeyiz.

Çok ciddi güç yükselişleri bekliyoruz. Bazı ülkelerin yıldızlaşmasını bekliyoruz. Bunun işaretleri salgınla gelmedi, çok önce başladı. Almanya, Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerin geleceğin küresel iktidar alanında, ekonomik alanında, ulus üstü yönetimlerinde daha da merkezileşeceğini biliyoruz.

Yeni siyasi dalga Türkiye’dir. Afrika’dan ABD’ye, Asya’dan Ortadoğu’ya her yerdeyiz.

Türkiye güçlü bir siyasi dalga oluşturacak. Çok ciddi bir ekonomik dalga oluşturacak. Çok ciddi bir insani dalga inşa edecek. Dünyanın yeni şekillenişine büyük katkılarda bulunacak.

Bu bir temenni, duygusal beklenti, hamaset, fantastik düşünce değil. Zihinsel önyargılardan kurtulan herkes bunu görüyor, görecek.

Türkiye;

Salgınla en iyi mücadele eden ülke oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nü bile yer yer dinlemedi kendi tedavi yöntemlerini uyguladı. Başardı..

Dünyanın en iyi sağlık sistemine sahip ülkesi olduğu ortaya çıktı. Hastaneden sağlık ordusuna, solunum cihazından diğer tıbbi yeterliliklere ve toplumsal dayanışma modeline kadar müthiş bir direnç gösterdi.

Altmış ülkeye yardım gönderdi. ABD ve İngiltere dâhil, hemen bütün Avrupa ülkelerine, yardımlar devam ediyor. Uçaklar ardı ardına havalanıyor.

Bosna, Kosova, Makedonya’dan Müslüman ülkelerin büyük çoğunluğuna yardım ulaştırılıyor. Daha dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Filistin’e yardım gönderildi.

Türk dünyası ile tam bir dayanışma örneği sergiledi. Türk Konseyi ortak çalışması örnek oldu.

Latin Amerika’dan Afrika ülkelerine, Asya’nın birçok ülkesine Türk yardımları ulaştırıldı. Devam ediyor…

Neden Türkiye Yükselişi? Bizi dünyanın en diri, en enerjik ülkesi yapan ne?

Yumuşak Güç’ü (Soft-power) en iyi uygulayan ülke oldu. Dünyanın buhranlı günlerinde bütün insanlık için söylenecek sözü olduğunu, yapacak çok şeyi olduğunu gösterdi. Dünya da bunu gördü.

Türkiye, şu an dünyanın en diri, en enerjik ülkesidir. Salgın sonrasında da en sürpriz yükselişi yapacak ülkedir.

Çünkü Türkiye;

1- Afrika, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar arasındaki güç boşluğunu dolduracak tek ülkedir. İş buraya doğru gidecek.

2- Dünyanın en büyük tedarikçi ülkelerinden biri haline gelecek.

3- Sağlık sisteminde rol-model olacak. Salgın sonrası olağanüstü bir sağlık turizmi patlayacak.

4- Bazı Avrupa ülkelerinin bıraktığı boşluk Türkiye tarafından doldurulacak.

5- Sadece yumuşak güç ya da ekonomi değil, askeri-güvenlik, jeopolitik anlamda da Türkiye en ciddi güç yükselişini yakalayacak ülke olacak.

6- Artık terörle, içerideki kavgalarla, dışarıdan müdahalelerle, 15 Temmuz benzeri saldırılarda durdurulma ihtimali geçmişte kaldı.

Atlantik’ten Pasifik kıyısına uzanan bir ortak siyasi dil. 2023’ün bile çok ilerisine uzanan ortaklık coğrafyası..

7- Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kadar ortak bir siyasi dil, amaç, kaygı, ekonomik ortaklıklar Türkiye tarafından geliştirilecek.

8- Arap dünyasında oluşturulan “Türkiye karşıtı eksen”in zarar verme imkânı daralacak. Kuzey Afrika’dan Irak’a, Orta Asya’dan Güney Asya’ya kadar bir kardeşlik, ortaklık coğrafyası için adımlar atılabilecek.

9- 1. Dünya Savaşı sonrası en büyük bölgesel denklem değişikliği Türkiye tarafından inşa edilecek. Arap rejimlerinde olduğu gibi, vesayet yönetimlerinin gücü büyük oranda zayıflayacak.

10- Türkiye İslâm jeopolitiğini çok etkin biçimde kullanan ülke olacak. Yeni dünya inşa edilirken hem kendisini hem coğrafyasını merkeze taşıyacak.

11- Tam bu sırada “içeride” çok keskin bir direnç son kez sahnelenebilir. İşte bunu aşmak gerekiyor.

12- Salgın küresel, insanlığın ortak sorunu. Ama salgın sonrası nelerin değişeceğinin doğru tespit edilmesi, aralıksız buna hazırlık lazım.

Türkiye de bunu yapıyor zaten. Geleceğe yatırım yapıyor, geleceğin kapılarını aralıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “2023’teki hedeflerimizden bile çok ilerisinde” bir hedefe ilerliyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.