Oy kullanmamak büyük vebaldir

Cübbeli Ahmet Hoca

Seçimler neticesinde başımıza yönetici tayin ediliyor. Bu yüzden oy vermek önemlidir.  Ali Haydar Efendi “Reyi boşa atan en kötüsüne vermiştir” der. Dolayısıyla kişi vatana, millete en faydalı olduğunu düşündüğü, kendisini en yakın hissettiği tarafa oy vermelidir.

İyi niyetle araştırılması önemli. Mesela bir kişi kıbleyi bilmediği yerde namaza durmadan önce kıbleyi araştırıp, inceledikten sonra namazını kılsa daha sonra kıblenin yanlış olduğu ortaya çıksa, iyiyi bulmaya gayret ettiği için namazı kabul olur. 

İSTİŞARE ETMEK SÜNNETTİR

Ama kıbleyi bilmediği halde rastgele durup kılsa ve kıbleyi de doğru tuttursa kabul olmaz. Çünkü araştırmak lazım. Hiç bilmediği bir yerde pat diye namaza durulmaz. Denk gelse de bu kabul olmuyor. Bunun gibi düşünürsek insanlar fazilet ehli gördüklerine yani daha bilgili, kültürlü gördüklerine de müracaat edebilirler. İstişare sünnettir. İstişare yapan hüsrana uğramaz, pişman olmaz. Hadis-i şeriftir bu. 

HELAL VE HARAMI KARIŞTIRMAYIN

Ama bu anadan-atadan kalma, takım tutar gibi işleri bırakmak lazım. Dediğim gibi burada vatan ve milletin maddi, manevi değerlerinin, kutsallarının korunması, gelecek nesillere aktarımı açısından en faydalı olan hangisiyse ona verilebilir. Dünyevi çıkarlar maksadıyla bu işin içine girmek uygun olmaz. Ama orada da eğer harama yönelme yoksa o da meşrudur. Helal ile haramı da birbirine karıştırmayalım. 

iLK CÜBBELi ÂDEM ALEYHiSSELAM’DIR

Adem (Aleyhisselam) dünyaya inince senelerce ağladı. Tabi dünya işleri de yordu onu. Cennet değil burası. Yemek, içmek lazım. Pişirmek lazım, ekmek lazım, biçmek lazım. Dolu iş çıktı yani Âdem (Aleyhisselam)’ın başına. Ondan sonra üstüne ne giyineceği derdi var. Cennetten avret yerlerinde incir yapraklarıyla indiler çünkü. 

TASAVVUF SUFTAN GELİR

Bu yüzden koyunların yünlerini kırpmak lazım. Dokumak lazım. İlk cübbeyi Âdem (Aleyhisselam) dokudu. İlk cübbeli o. Kendine şalvar dokudu, cübbe dokudu. İş başa düştü ne yapsın. Terzi yok. Yünden dokudu. Başka bir şey yok çünkü. Nerde o zaman tekstil sanayisi. Onun için tasavvuf suftan gelir. Suf, yün demektir. Sufi yün giyen anlamındadır. Kalın yünden giymek tasavvuf ehlinin güzel adetlerindendir.

SANDALYEE OTURARAK NAMAZ KILINIR MI?

Namazda asıl rükün secdedir. Secdeyi yapamayan insandan kıyam da rükû da düşer. Namaz düşer demiyorum. 

Şimdi millet sandalyenin başına gelip, dikiliyorlar. Kıyam da duruyorlar, imamla birlikte rükûa da eğiliyorlar. 

Rükûdan kalktıktan sonra secdeye varacakları zaman oturup ima ile secde yapıyorlar. Bu meselede âlimler “Eğer sen secde yapamıyorsan o zaman hepsini ima ile kıl” diyorlar. 

İma ile kılacağın zamanda secdeye en yakın yere otur. Yani sandalyeye değil de yere otur. Ama “Hocam ben yere oturamıyorum. Oturursam kendi başıma kalkamıyorum” diyorsan o zaman sandalyeye otur. Ama mümkünatı varsa yere otur, ayağını kıbleye doğru uzat. Yere oturursan secdeye en yakın yerde olmuş olursun. En makbulü budur. Ama ima ile kılacaksın. 

KOLTUĞA SECDE OLMAZ

İma baş işareti demektir. Kıyamda başın dik duracak, rükû da biraz eğilecek, secdeye gittiğinde biraz daha fazla eğilecek. Bazıları da yolculukta falan gidiyorlar önündeki koltuğa secde yapıyorlar. Koltuğa falan secde olmaz. İma ile kılıyorsan ima ile kılanın vücudu eğilmez. Sadece baş hareketi olacak. Doğrusu budur. Hanefi mezhebine göre söylüyorum bunları. 

TEHLİKE VAR

Evla olan sandalyede kılarsan bile hepsini ima ile kılmaktır. Çünkü rükûun secdeden aşağı olma tehlikesi var. 

Adam rükû da tam eğiliyor, kalkıyor secdeyi ima ile yapıyor. Rükû daha aşağı iniyor bu sefer. Bu tehlike var. 

KAŞLA, GÖZLE NAMAZ OLMAZ

Diğer mezheplerde farklıdır. 3 mezhebe göre kıyam yapabiliyorsan yap, rükû yapabiliyorsan yap, secde yapamıyorsan otur secdeni ima ile yap. Onlar onu diyor. 

Hanefi de evla olan secde yapamayanın diğerlerini de yapmamasıdır. Oturup hepsinin baş hareketiyle yapılması uygundur. “Çok hastayım. Başımda sallanamıyor benim” diyen varsa kaşla, gözle namaz olmaz. Başını sallayamayandan namaz düşer. İyileşirse kaza eder.

YALAN YEMiN iSTANBUL’U BATIRIR

 

Ne iblisler var yahu. Allah’ın adına yalan yere yemin ediyorlar. Hıyar satacağım diye yalan yere ‘vallahi’ diyor. Bir hıyar için. Gerçi hıyarlarda pahalılaştı. Fasulye falan 26 lira olmuş. Müşteri geliyor “Ne bu 26 lira! Altın mı satıyorsun!” diyor. O da “Vallahi kurtarmıyor, vallahi” diyor. Bir hıyar, iki fasulye için vallahi diyor. Kurtarmıyor deme işte. “Kârım az oluyor. Emeğime değmez. İşine gelirse” de yahu. Niye yalan konuşuyorsun?! İblisin adamları çok. Allah adına yalan yere yemin eden çok. Bir insan nasıl yalan yere vallahi der yahu! Doğru olsa bile demekten korkar insan. Allah’ın ism-i şerifini kaseme muhatap ediyorsun yani. 

Çok alışmamak lazım. 

MEMLEKETLERİ KURUTUR

Çok yemin etmek sıkıntılı bir şey. “Ettiğiniz yemini koruyun” buyruluyor. Yemin meselesi çok hassas mesele. Hadis-i şerifte “Yalan yere edilen yemin memleketleri kurutur” buyruluyor. Yani Allah eğer onun müstahakkını verse bir yalan yemin İstanbul’un batmasına sebep olabilir. 

Affedip, geçiyor da biz de burada yaşıyoruz. Yoksa birinin yaptığından hepimiz gideriz. 

Tabiki ahirette cezayı biz çekmeyiz. Ama yalan yeminin dünyada da memleketi yıkacak kadar kötü tesiri var. Kolay bir şey değil bu. 

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.