Sakın kitaplarınızı kilo ile satmayın!

Abdurrahman DİLİPAK

öyle giderse, yakında dünya “Kitapsız” kalacak. Daha kafamıza Chip takmadan, insanları artık yapay zekayı kendi hafızası gibi kullanıyor. Bir gecede internetteki bütün bilgileri değiştirebilirler. Hafızanızı kaybedersiniz. Yeni nesil Server’leriniz değiştirildiğinde, bilgisayarınızı siz kapatsanız da, fişe takılı ise buradaki bilgilere erişebilecekler. Erişmek şöyle dursun onu değiştirebilecekler.

Starlink hazır, 5G’de. Akıllı otonom arabalar, robotlar giderek yaygınlaşıyor. Birileri bunların birbirine rakip olduğunu filan zannediyor. Oysa bunlar birbirlerini tamamlayan sistemler. İnternet, DarkWeb , Blochain, Yapay zeka, yapay bilinç, NanoChip, NanoTube, Kuantum bilgisayarlar hepsinin sistem içinde bir yeri, anlamı, değeri var. Bir adım sonrası İnsan, Makine, Hayvan arasında bir “Nesnelerarası İteşim”in kurulması. Tabi bunun tam anlamda kullanılabilmesi için kafamıza Chip takmaları gerekiyor. Ama şimdi akıllı kol saatleri ve akıllı telefonlarla idare edecekler. Ve artık o zaman hafızanıza da reset atabilecekler. Siz nesnelerarası iletişimin GENOM NESNEsi olacaksınız, bu komplo gerçekleşirse. Bu gidişle biz “Biyolojik insan”ın son örnekleri olabiliriz. Hedeflenen İnsanın Siborg’a dönüştürülmesi, din, ahlak, gelenek, tarih bilgisi ve gelecek tasavvurunun silinerek, yeni norm’lara göre yeniden yüklenmesi, cinsiyetsiz BİREY’lerden söz ediyorlar aslında artık bugün açıkça.. 8 Milyar insanın 7,5 milyarını çöp insan olarak görüyorlar, onları SIFIR ATIK projesi kapsamında Kompoza dönüştürmek istiyorlar. Şeytanın İnsana karşı en büyük komplosunu “insanlığın kuruluşu için tek çare” (!?) olarak pazarlıyor birileri, siyaset ve bilim adına.

Ormanlarınızı, ekinlerinizi yakıyorlar, inekleri, hayvanları öldürüyorlar, tepenizden zehirli gaz püskürtüyorlar, uyanmıyoruz. Kelebekler sizi terketti, farkında mısınız, uğur böcekleri de öyle. Sıra arılarda. Onların başına gelenler sizin de / bizim de başınıza gelecek. Onun için “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helek etme Allah’ım” diye çokça tevbe istiğfar edelim.

İklim-Çevre, Sağlık, Gıda, Sanayi, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarının bu işte çok büyük sorumlulukları, veballeri var. Aslında bürokrasinin tamamı, adalet bakanlığı, daha doğrusu, yasama, yürütme, yargı topyekun, doğrudan ve dolaylı olarak bu işten sorumlu, büyük vebal taşıyorlar. Media, STK lar ve meslek odaları, iş dünyası, adaleti ve cemaat yapıları da öyle.

(Bakara 205)’de ne deniliyordu: “O, iş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez." Evet, onlar hayvanları öldürdüler, ekinleri talan ettiler.

Fıtratı bozan, tabiatın tabii denge ve düzenini, bozanlara dikkat. Onlara ”bozgunculuk yapmayın” dediğimizde “biz islah edicileriz” diyorlar, patronlarının yanına dönünce de “biz onları oyalayıp eğlenmek, alaya almak için böyle yapıyoruz” derler. İyi bilelim ki “onlar bozguncuların ta kendileridir”. (Bakınız Bakara 11). Bugün Starlink, 5G, İklim yasası, Chemtrails vd. ile dünyayı cehenneme çevirenler, dün CoVID günlerinde aynı cinayetin failleri değiller mi?

Bakın gazetelerin trajları dibe vurdu. Yayınevleri artık 500 kitab basıyor. İnsanlar cep telefonlarından ve taleplerden Kur’an okudukları, çocuklar tabletten ders çalıştıkları için, kitapçılar tek tek sattıkları kitapları kilo ile geri alıyorlar, hurda kağıt olarak satmak için. O kitaplar kağıt fabrikalarına ambalaj kağıdı olmak için alınıyor. Bu durum CHP’nin tek parti döneminde Osmanlı arşivlerini, içindeki özel belgeler ve el yazması kitaplarla birlikte hurda kağıt olarak Bulgaristan’daki bir kağıt fabrikasına, yük vagonlarına doldurup göndermesi gibi bir şey. Hacım olarak bu iş ondan daha büyük. O giden arşiv belgeleri ve kitaplar kurtarıldı, ama bu kitapları kurtarmak mümkün olmayacak. Bu olay Hulagu’nun beyt-ül hikme’deki kitapları yakmasından hacım olarak çok çok daha büyük olarak, elbette o el yazması eserlerin kıymeti daha büyüktü.

İşin daha da acı tarafı ne biliyor musunuz?. Artık tabletlere abdestsiz dokunabildikleri için ve hurdaya gitmesin diye basılı Kur’an-ı Kerim’leri getirip Camilere bırakıyorlar. Yarın o kitapları arasalar da bulamayacaklarının farkında değiller. Yarın önce bilgisayardaki kayıtları, sonra özel arşiv ve kütüphanelerdeki temel kitapları sildikten sonra, Kütüphanelerin kapısına kilit vurulduktan sonra, eğer kafamıza bir de Chip takarlarsa, beynimizdeki bilgileri de reset’leyebilecekler.

Sakın hiçbir kitabı hurdacıya satmayın. Yarın hepsi çok değerli olacak. Matbaaları çalıştırmak da zaman alabilir. Onun için bir nesli “kitapsız” bırakmayalım. Evinizdeki kitaplara sahip çıkın. Bu dini ve milli bir görevdir. Çevremizdeki insanları bu konuda uyaralım.

Bakın elimizdeki kitapları yok ettikten sonra, herkes tek bir kaynaktan bilgi alacağı için insanlar arasındaki alameti farika olan, yani ayırt edici özelliklerimizi yok edecekler. O zaman orta yerde yapayalnız kalacağız. Öteki yok. Herkes aynı. O zaman ne ideoloji, ne din, ne mezhep ve ne de kanaat farklılığı kalacak. Eğitim kurumlarına da gerek kalmayacak. Zaten şimdiden Maarif/İrfan yok edildi. Akletme diye bir şey yok. Tekrarlanan bilgiler var. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır”. Bugünden tek-tip’leştirici bir sürece sokuldu toplum. İnsanlar sürüleştiriliyor. Zaten onlara ihtiyaç kalmayınca, tek tıkla uyutulabilir ya da hayatı sonlandırılabilir. Daha şimdide bazı ülkeler ötenazi yasasını çıkarttılar bile.

“Tek vatan, tek bayrak…” diye başladık, “tek dünya, tek aile, tek gelecek” diye devam ediyoruz. Önce Yerli ve milli olalım dedik, yerli malı haftaları düzenledik, yerel markalar oluşturduk, coğrafi işaretler koyduk. Bunun adı Lokalizm idi. Yerelleştik. Sonra birileri geldi, “yerelden evrensele” dedi. Bunun adı “Gloakalizm” idi, “Hurraaa”, hep birden “Glokalist” olduk. Sonra birileri geldi, “bundan sonra ey ahali ilk hedefiniz Globalizmdir” dedi, biz de “Globalist” olduk. Herşey Uluslararası sistem tarafından, Uluslararası sisteme göre ve uluslararası sistem için. Bu uğurda “Osmanlı Milletler Topluluğu”na mensub bir takım ülkeleri, “Tarih’in sonu”na doğru giderken, Medeniyetlerarası çatışmanın önüne geçmek için BOP’ta eş başkanlık üslenerek dönüştürmek için müttefiklerimiz ve stratejik ortaklarımızla birlikte seferber olmadık mı?

Aslında artık herkes “Uluslararası sistem”in ne olduğu görmüş anlamış olmalı. ABD’deki Epstein çetesi, Satanist, Pedefolik, Siyonistlerden oluşan karanlık bir yapı. Onları New York’taki havranın altında suç üstü yapmıştı, New York polisi, ama sonra üstü örtüldü. Onlar sadece ABD’de deği, İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, İtalya’da, Vatikan’da, daha doğrusu Şeytanın olduğu her yerdeler.

Kağıd - kalem o cep telefonlarından daha değerli olacağı günlere gidiyoruz. Mürekkeb yapmayı biliyor musunuz, kamıştan kalem yapmayı.. “Tükenmez kalem”ler tükenince “Kurşun kalemler”le yola devam edeceksiniz. Silgi bile bulmanız kolay olmayacak gün gelecek. Bugün hala Afrikanın bir çok yerinde çocuklar bu şartlarda hayatı öğreniyor ve yaşıyor, bunu biliyor musunuz?

Mesajlaşma, sosyal media olmayınca mektuplaşmak için bir de “zarf”a ihtiyacınız olacak. “Zarf“ yapmayı biliyor musunuz?. Sahi zarfın ağzını nasıl yapıştıracaksınız? “Zamk” yapmayı biliyor musunuz? “Bak postacı geliyor, selam veriyor, herkes ona bakıyor, merak ediyor” diye şarkılar söyledik.. Müjdeli bir haber mi gelecek ya da!.. Dünyadan değil, komşu köyden haber almak için Cuma pazarını bekleyeceğiniz günler gelecek.

Haberleşmek için Radyo bile zaman alacak. Telgrafa geri dönebiliriz. “Mors alfabesi”ni biliyor musunuz. “Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?” Ben çocukluğumda Telgraf kullandım. “ELT, Normal, Acele, Yıldırım”.. Kelimeler değil harfler sayılı, ona göre ücret ödersiniz. Sahi siz, büyük şehirlerde, gökdelenlerin bilmem kaçıncı katında oturanlar, elektrikler gittiğinde nereye taşınmayı düşünüyorsunuz?

Ben kuyudan su çektim, “kağnı”ya bindim, atla/atlı araba ile yolculuk ettim. Benim çocukların otomobil kullanıyor. Benim hala ehliyetim bile yok. Bazı şeyler geldiği gibi, hatta daha çabuk gider. Veren Allah (cc) alır da. Can da öyle değil mi? Her şey, doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Uygarlıklar da öyle. Allah (cc) bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Eğer birileri medeniyeti teknoloji olarak algılıyorsa, Atlantis, Mu, Piramitler döneminde de çok büyük uygarlıklar var. Eğer manevi açıdan elde edilen imkanlardan söz edeceksiniz, Hz. Süleyman'ın (sav)sahip olduğu imkanı, bugünkü bilim ve teknoloji ile anlamaktan aciz insan!

Bugünkü ahlaksızlık, zulüm, cahillik, korkaklık sonunda Allah verdiklerini geri alabilir. Sahi o zaman ne yapacaksınız?. Böyle bir cezaya hazır mısınız?

Gelin tevbe edelim. Gelin şahidliğimizi yeniden gözden geçirelim. Gelin Fıtrata geri dönelim. Gelin uzakları yakın edelim. Gelin Adaletten, barıştan, hürriyetten yana yeni bir düzen kuralım. Belki o zaman bağışlananlardan oluruz. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak etme Allah’ım. Aman efendim aman, galiba ahir zaman. Sahi biz ahir zaman peygamberinin ümmeti değil miyiz.. O peygamber “alemlere rahmet olarak” gönderilmemiş mi idi, oysa bizim komşumuza bile hayrımız dokunmuyor. Biz nasıl onun ümmeti olabiliriz ki, bu halimizle. Gelin yeniden iman edelim. Selam ve dua ile.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.