Şefmetre

Aydan ÜSTKANAT

Bu yıl ilkini düzenlediğim listeyle 2015’in benim için en başarılı şeflerini açıklıyorum!

Çok Pişmiş filmini izlerken o yemekleri sanki ben de tattım. Sonra aklıma okuduğum eleştiriler geldi. Tam not alamamıştı. İşim sinema değil bilemem. Belli ki eleştirmenleri heyecanlandıramadı. Ama yemek benim işim. Yemek sizin için bir tutkuysa o zaman bu filmin her saniyesinin tadına varırsınız. Acaba John Wells’de yemek pişirebiliyor mu? Geçenlerde  Time Out’un düzenlediği yeme içme ödüllerindeydim. Yemekleri halkın seçmesi gayet şirin bir eğlence. Talep varsa, söze gerek de kalmıyor. En iyi şefi seçmek herkesin yapabileceği bir şey mi?..  İyi bir şef olmanın en önemli kriteri elinin lezzetli olmasıdır. Benim listemde yer almayıp elinin lezzetini beğendiğim şeflerimiz de var. Herkesin en iyi şefi, en iyi yemeği kendine. Bu işin iyi tarafı artık liste yapabilecek kadar çok sayıda iyi şefimizin olması...

EN İYİ YORUMLAMA

Maksut Aşkar

Yemeklerini hep beğenerek yemiştim. Ancak onun pancarlı risottosu hafızama kazındı. Olmaz böyle bir lezzet dedirtti bana. Üç malzeme ile olağan üstü yemekler yapabilmek böyle bir şey. O günden bu güne sanırım dört sene geçti ve Aşkar, her geçen gün kendini biraz daha geliştirdi. Benim için yemek dehası. Şu haliyle bile bence potansiyelini tam olarak hala göremediğimize eminim. Müthiş işler yapacak biliyorum, o gün geldiğinde bunu tekrar yazacağım. Geçtiğimiz sene kendi restoranı Neolokal’le müşterisiyle buluştu. Bence en büyük özelliği basit malzemelerle muhteşem yemekler yapabilmesi. Bu özelliği üzerinden devam etmesi gerekiyor. Yemekleri de felsefesi de bu toprağa hürmet ediyor ve “Biz sahip çıkmazsak, gelecek neslin sahip olacağı hiç bir şey kalmayacak” diyor.

EN GELİŞEN

Kemal Demirasal

1981’de İzmir’de dünyaya gelen Demirasal, 1999-2006 yılları arasında profesyonel olarak rüzgâr sörfünde altı kez Türkiye sörf şampiyonu olmuş. Demirasal’ı profesyonel olarak yemek yapmaya başladığı ilk senelerde tanıdım. Bahçe içinde, açık bir tezgahta etrafta hiçbir şey yokmuşçasına tavalarıyla ilgilenen bir genç vardı karşımda. İlk yediğim yemeği beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Bir sene sonra tekrar şans verdim. Sonuç yine kötüydü. Mayıs 2013’te Alaçatı’da Alancha’yı açtığında insanları etkisi altına almamış olmasaydı bu ismi çoktan unutmuş olacaktım. Tekrar denedim. Sonuç daha iyiydi ama yine etkilenmemiştim. Ne oldu da iki senede bu kadar değişti bilmiyorum ama şu anda Nişantaşın da İstanbul’un en iyi yemeğini birlikte çalıştığı genç ekiple veriyorlar. Misafirimi gözüm kapalı götürürüm. Bence bu gelişim çok büyük bir alkışı hak ediyor.

EN TARZ

Yılmaz Öztürk

Onu L’Escargot’un hazırlıkları aşamasında arkadaş toplantılarında tanıdım. Sessiz ve sakin duran bir adamdan hemen akabinde Alaçatı’da açtığı restoranında böylesi iddialı yemekler tatmayı hiç beklemiyordum doğrusu. Şaşırttı... Müthişti.

Yeni lezzetler yaratmayı seven biri. Öztürk’ün hikâyesi Mengen’de daha küçükken idolü olan büyükbabasının aşçılık mesleğine olan bağlılığı ve başarısı ile başlıyor. Çok genç yaşta çalışarak yetiştirmiş kendisini. Bu mesleği öğrendiğim yer dediği Four Seasons İstanbul otelinde sekiz sene çalıştıktan sonra Kayra Wine Academy ve Nars Ilıca’da şeflik yapmış. 2004’te Chain Des Rotisseurs’ün genç aşçılar yarışmasında gümüş madalya kazanmış.

O’nun dehasını Alaçatı da gördük ama müthiş işler çıkardığı, incelikli restoranını yaşatamadı. O rafine mutfak için belki doğru zaman belki de doğru yer değildi. İstanbul L’Escargot için doğru bir yer olurdu. Bu da yatırımcılara benden küçük bir öneri olsun.

EN İYİ EKİP

MEHMET GÜRS

İsveçli bir anne ve Türk bir babanın oğlu. Yurt dışında beş yıl süren işletme eğitiminden sonra İstanbul’a gelen Gürs, 11 senedir Tepebaşı’nda yer alan Mikla restoranın şefi, patronu ve yöneticisi. Tek başına tüm bu işleri yürütüyor olsa da aslında o çok iyi bir ekibe sahip. Pek bilinmese de eşi Asena da bu ekibin önemli bir parçası hatta projelerin beyni. Ekipte bir de antropolog bulunuyor ve bunu yapan belki de ilk ve tek restoran Mikla. Restoranlarını sokaktaki beş kişiden üçü bilir, eleştirmenlerin çoğundan iyi not alır ve pahalı da olsa yemek tutkunlarının mutlaka gidilecek listelerinde hep ilk sıralardadır. 11 senedir sürdürdüğü bu istikrar ve bilinirliğin arkasında elbette iyi bir ekibe sahip olması var. Geçtiğimiz sene de Dünyanın En İyi 100 Restoranı listesine 96’ncı sıradan girmişti.

EN GELECEK VAAD EDEN

Mustafa Çoruk

Gümüşsuyu Topaz, Kanyon Konyalı gibi ünlü restoranlarda çalışan, Reina’yı kuran mutfak ekibinden olan Çoruk, son üç yıldır Doğuş grubunda şeflik yapıyor.

Benimse 2015’de ki en büyük keşfim. Son yıllarda yemekleriyle beni bu kadar etkileyen şef olmadı. Deneysel değil tam tersine bizim etimiz, bizim kalamarımız. Kullandığı soslar da öyle. Önemli olan mesele uzun zamandır kimsenin yapmadığını yapması. Reçeteleri deforme etmeden eğip bükmeden “Ben böyle yaparım” diye bağırmadan malzemeleri olması gerektiği gibi hazırlaması. En sevdiğim yemekleri en güzel ve sade halleriyle karşımda görmek! Mustafa Çoruk, sessiz sedasız mutfağında yemek yapmayı seviyor ve popüler olmakla ilgilenmiyor “Yemeğimle ilgilenmek istiyorum” diyor. Ama önümüzdeki bahar Kilyos Babylon’da yaptığı yemeklerle istese de istemese de popileritesi çok yükselecek eminim. Artık haftada bir gün onun yemeklerini yemeden duramaz oldum.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.